Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Lucilla Clarté

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 8
46
Daily Mail, Will Poulter'ın Şafak Yıldızı'nın Yolculuğu'nda Eustace Clarence Scrubb rolüyle oyuncular arasına katıldığını bildirdi.

Will Poulter, Pevensie kardeşlerin baş belası kuzeni Eustace, Michael Apted'ın yöneteceği bir sonraki Narnia macerası Şafak Yıldızı'nın Yolculuğu'nda kameralar karşısına geçecek.

Will daha önce Son Of Rambow filminde afacan bir öğrenci rolünde oynamıştı.


Kaynak için tık!


* Şahsen böyle bir şey umuyordum, iyi güzel sevdim tuttum. =P

47
Narnia Günlükleri / Aslan, Cadı ve Dolap En İyilerde !
« : 20 Haziran 2008, 09:36:42 »
Telegraph.co.uk tüm zamanların en iyi 5o kitabını listeledi. : )

C.S Lewis'ın sevilen klasiği, aralarında JRR'nin Lord of the Ring'i Harper Lee'nin To Kill A Mockingbird'ünün de olduğu 5o en iyi roman arasında listelendi.

İşte ilk 1o :

1. To Kill A Mockingbird - Harper Lee

2. Lord of the Rings - JRR Tolkien

3. The Lion, the Witch and the Wardrobe- C.S Lewis

4. Pride and Prejudice - Jane Austen

5. The Da Vinci Code - Dan Brown

6. Wuthering Heights - Emily Bronte

7. Animal Farm - George Orwell

8. Great Expectations - Charles Dickens

9. Harry Potter and the Prisoner of Azkaban - JK Rowling

10. Lord of the Flies - William Golding

Tüm liste için tık !

Kaynak için tık !

48
Sinema / Aşk Kupası ~ Fever Pitch.
« : 15 Haziran 2008, 20:57:31 »


Yapım : 2005, ABD
Tür : Komedi / Romantik
Yönetmen : Bobby Farrelly, Peter Farrelly
Senaryo : Lowell Ganz, Babaloo Mandel, Nich Hornby (Kitap)
Oyuncular : Drew Barrymore, Jimmy Fallon, Kadee Strickland, Ione Skye, Jack Kehler, Marissa Jaret Winokur, Lenny Clarke, Jason Spevack
Yapımcı : Drew Barrymore, Gil Netter, Alan Greenspan, Nancy Juvonen, Amanda Posey
Görüntü Yönetmeni : Matthew F. Leonetti, Greg Le Duc
Müzik : Craig Armstrong

Lindsay bekar ve işkolik bir kadın, Ben ise etkileyici ve eğlenceyi seven bir öğretmendir. Tanışır tanışmaz birbirleri için çok uygun olduklarını keşfederler. Aşkları tüm kış boyunca devam eder ancak bahar geldiğinde Lindsay, Ben'in bir metresi olduğunu öğrenir...beyzbol! Ben'in kalbi ve ruhu için Lindsay birden kendini tüm takımla yarışır halde bulur. Eğlenceli ve her dakikası çok seveceğiniz Fever Pitch, tüm sezonların komedi şampiyonasını kazanıyor!

49
Müzik / HammerFall.
« : 11 Haziran 2008, 16:28:52 »


Gitarist Oscar Dronjak, 1993’te başka bir death metal grubu olan Ceremonial Oath’tan ayrılıp yanına Jesper Strömblad’ı da alarak HammerFall’ı kurdu. Bu fikir Oscar’ın aklına düştüğünde aslında grubun tüm altyapısı hazırdı; grubun adı, yapısı hatta birkaç parça… Fakat Jesper ve Oscar çaldıkları diğer gruplar Crystal Age ve In Flames’e duydukları saygıdan ötürü bu projeyi daha ileri bir tarihe ertelediler. İkilinin en büyük avantajı ise death metal aleminin büyükleriyle zamanında çok yakın arkadaş olmalarıydı ki, ilk kurdukları kadro içerisinde Niklas Sundin, Mikael Stanne ve Johan Larsson gibi isimler vardı.

Bu ekip her sene iki kere bir araya gelip bölgesel bir yarışma olan ‘Rockslaget’e katıldılar. Zaman ilerlerken Niklas ve Johan yerlerini, Glenn Ljungström(In Flames) ve Fredrik Larsson’a bıraktı. ‘Steel Meets Steel’ ve ‘HammerFall’ gibi HammerFall ezgilerinden çok uzak oalrak grup Alice Cooper’ın ‘Red, Hot and Heavy’sini de çaldı.

1996’ya zıplayalım hemen. Grup, ‘Steel Meets Steel’, ‘Unchained’ ve Judas Priest milli marşı haline gelen ‘Breaking The Law’ ile ‘Rockslaget’te ilk defa yarı finale kaldı. Kutlamaların ortasında vokalist Mikael’in artık grupta kalmayacağı anlaşıldı ve bu nedenle gerçekleşen küçük bir araştırma sonucu gruba yeni vokalist olarak Joacim Cans getirildi.

Yarışmada çok başarılı performans göstermelerine karşın, HammerFall asla finallere ulaşamadı ki bu da jürinin son dakikada HammerFall’ı elemesiyle gerçekleşti. Belki de Heavy Metal’in dünyada tekrar yükselişinden korktular.

Herneyse, grup iki canlı performansının görüntülerini Hollanda’lı müzik şirketi Vic Records’a gönderdi. Firma HammerFall’ın performansından oldukça etkilendi ve akabinde hemen kontrat imzaladılar. Yılın yaz ve sonbahar ayları, parça yazarak, prova yaparak ve müzik kalitesini arttırmaya çalışarak geçirildi. Nihayetinde grubun çıkış albümü olan ‘Glory To The Brave’ 1997 başlarında piyasaya çıktı.

~ Last Fm.

50
Müzik Haberleri / Zeytinli Rock Fest !
« : 11 Haziran 2008, 09:23:20 »
ZEYTİNLİ ROCK FEST 2008 LINE UP

1.  Alev
2.  Badem
3.  Buz
4.  Catafalque
5.  Dinar Bandosu
6.  False In Truth
7.  Gökçe
8.  Hayko Cepkin
9.  İhtiyaç Molası
10. Makine
11. Marsis
12. Moğollar
13. Nev
14. Ogün Sanlısoy
15. Pentagram
16. Soul Sacrifice
17. Yüksek Sadakat

LINE UP 'A EKLENENLER

1. Nitro
2. Zardanadam
3. Tibet Ağırtan ile Rockn Roll

NOT: Açıklanacak isimler var daha..

 
~ Tarih ; 14 -15 - 16 - 17 Ağustos

~ 4 gün kombine + kamp konaklama 20 YTL

Günlük giriş 5 YTL 

Haziran 2008 itibari ile kombine + kamp konaklama bilet satışları Biletix'ten yapılacaktır.


**Oralarda olanlar ya da gidebilcekler için bir hatırlatma yapiim dedim. :P Gerçi unutulcak bişe değil Zeytinli ama olsun. Benim gibiler de ancak uzaktan izler böyle.  :hemk Kaçırılmaması gereken bi Rock Fest.  :klp

51
Sinema / The Painted Veil ~ Duvak.*
« : 07 Haziran 2008, 21:49:31 »


Gösterim tarihi: 16.Şubat.2007
Yönetmen: John Curran
Oyuncular: Naomi Watts, Edward Norton, Liev Schreiber
Dil: İngilizce
Tür: Drama


Konusu
1920’li yıllarda geçen “The Painted Veil”, evlilikleri sallantıda olan bir İngiliz çiftin, Çin’de kolera salgınının kol gezdiği bir köye yaptıkları yolculuk çevresinde gelişiyor…

Doktor Walter ile evli olan Kitty’nin mutsuzluğu, evliliklerinin çatırdamasına neden olmaktadır. Karısının ilgisinin başka erkeklere kaydığını fark eden Walter, intikam amacıyla Asya’da kolera salgınının kol gezdiği bir köyde doktorluk yapmayı kabul eder. Elbette Kitty’yi de yanında götürecektir.

Çift, tüm lüksleri geride bırakarak köy halkınının tedavisi için buraya taşınır. Bu yolculuk, ilişkileri için bir dönüm noktası olacak; köyde başlarına gelen ilginç olaylar ve salgınla mücadeleleri sırasında Kitty’nin kocasına olan bağlılığı ve hayata bakışı tamamen değişecektir...

52
Sinema / Cinderella Man ~
« : 01 Haziran 2008, 20:00:16 »



Yapım : 2005, ABD
Tür : Biyografi / Dram
Yönetmen : Ron Howard
Senaryo : Akiva Goldsman
Oyuncular : Paul Giamatti, Russell Crowe, Renée Zellweger, Paddy Considine, Connor Price, Bruce McGill, David Huband
Görüntü Yönetmeni : Salvatore Totino
Müzik : Thomas Newman
Dağıtım : UIP Filmcilik
Süre : 2 saat, 40 dk.
Gösterim Tarihi : 16 Eylül 2005


"Cinderella Man" lakabıyla tanınan ünlü boksör James J. Braddock'un gerçek yaşam öyküsüne dayanan film, Braddock ve ailesinin ABD'deki Büyük Ekonomik Kriz yıllarında yaşadığı sıkıntılı yılları ve verdikleri büyük yaşam mücadelesi. Yoksulluğun, açlığın ve işsizliğin hüküm sürdüğü bir dönemde James Braddock, ailesini açlığa mahkum etmemek için dövüşmüş ve dünya ağır siklet boks şampiyonluğuna kadar yükselmişti.

alıntı.

Aradım ama bulamadım. Russell Crowe'nun bir diğer harikası..(=

53
Müzik / Goo Goo Dolls
« : 31 Mayıs 2008, 23:24:16 »


Kariyerlerinin başlangıcında Buffalo’lu olan the Goo Goo Dolls, kritikler tarafından The Replacements’i taklit ettikleri gerekçesiyle çok fazla eleştiri almışlardı, ama herşeye rağmen, grup 90ların ortalarına doğru en popüler alternatif rock gruplarından biri olmayı başardılar. Yıllar geçtikçe olumsuz eleştirilerden de kurtulan grup tüm dünyada milyonlarca albüm satmayı başardı. Grup albüm satışlarının yanında da radyoların hep en çok çaldığı gruplar arasındaydı ve bunu iki muteşem akustik parça ile de kanıtladı “Name” ve “Irıs”.Grup 1985 senesinde Buffalo, New York’ta kuruldu. Gitarda ve vokalde Johnny Rzeznik, basta Robby Takac, davulda George Tutuska’da oluşuyor. İlk isimleri Sex Maggots oldu. Orijinal olarak Goo Goo Dolls, pop ve rock and roll söyleyen bir cover banddi. İlk soundları The Replacement’la karşılaştırılmıştı. Bu sound grubun,1987’de ilk albümlerini piyasaya süren  heavy metal etiketli Metal Blade’e ilgi duymasınında sebebiydi.

Last Fm ~

54
Sinema / The Number 23.**
« : 08 Mayıs 2008, 20:07:59 »


Yönetmen Joel Schumacher
Senaryo Fernley Phillips
Oyuncular Jim Carrey, Virginia Madsen, Logan Lerman, Danny Huston, Lynn Collins
Filmin Türü  Drama, Gerilim 
Orijinal Adı The Number 23
Yapımcı Firma Contrafilm
Yapım Yılı 2007
Yapım Ülkesi ABD
Orijinal Dili İngilizce
Filmin Süresi 95 dakika
Resmi Sitesi number23movie.com/   
Dağıtıcı Firma Warner Bros
Vizyon Tarihi  02.03.2007


23 sayısını koyu bir saplantı hâline getiren Walter Sparrow (Jim Carrey), bir zamanlar ideal olan hayatını gerek kendisinin gerekse sevdiklerinin ölümüne yol açabilecek bir psikolojik işkence cehennemine dönüştürür. Walter bir türlü elinden bırakamadığı 23 Numara adlı gizemli romanın etkisiyle, karısı Agatha (Virginia Madsen) ve ergenlik çağındaki oğlu Robin’le (Logan Lerman) geleceğine devam edebilmek için geçmişindeki sırların kapısını açmaya mecbur kalır.

Kitap, Walter’a Agatha tarafından doğumgünü hediyesi olarak verilmiştir ve konu aldığı tüyler ürpertici ve gizemli cinayet, karanlık ve tuhaf biçimde adeta Walter’ın hayatını yansıtırmışçasına anlatılmaktadır. Kitaptaki ana karakter olan dalgın dedektif Fingerling’in (onu da Carrey canlandırıyor) hayatı, Walter’ın kendi geçmişini çağrıştıran anlarla doludur. Kitabın dünyası canlanmaya başladıkça, Walter onun en korkunç ve kışkırtıcı bölümünün girdabına kapılmaya başlar: Fingerling’in 23 sayısının gizli gücüne duyduğu saplantısına.

Bu saplantı kitaptan yayılıp, Walter’ı kontrol etmeye başlar. Hayatında her yerde bu sayıyı görmektedir ve Fingerling’le aynı korkunç suçu, yani bir cinayet işlemeye mahkum olduğuna inanmaya başlar. Kabus gibi hayaller Walter’ın aklını esir alır. Bu hayallerde karısı ve aile dostları Isaac French’in (Danny Huston) başına korkunç şeyler gelmektedir. Bu durumda Walter’ın kitaptaki gizemleri çözmek için umutsuzca çırpınmaktan başka şansı kalmaz.

Eğer 23 sayısının ardındaki gücü çözebilirse, geleceğini de değiştirebilecektir.

Aradım ama bulamadım konusunu.Takıntılarım üstüne izledim filmi 'Aa Hesna aynı sen gibiydi ordaki adamda.' gibi sözler üstüne yani.Ama iyi ki de izlemişim.Jim Carrey diyorum başka bir şey diyemiyorum. 8) Mükemmel bi filmdi..

55
Müzik / Lostprophets
« : 03 Mayıs 2008, 15:59:01 »


Lostprophets 1997 yılında Galler`de kurulan rock grubu. Birçok demo (şu anda hiçbiri ticari olarak üretilmemektedir), 3 stüdyo albümü ve sekiz single yayımladılar. İlk albümleri thefakesoundofprogress £6000 gibi az bir parayla üretildi, bunun bir demo olması düşünülmüştü fakat büyük şirketlerin ilgisini fark edince bu albümü daha iyi şartlarda kaydedip ABD piyasasına Columbia Records aracılığıyla dağıttılar (Britanya`da ise hala Visible Noise ile anlaşmalıdırlar). İlk albümlerinden sonra ikinci albümlerine kadar aradan 4 yıl geçti. Sonunda ikinci albüm Start Something yayımlandı ve grup başarıya ulaşarak özellikle dünya çapında daha da tanınır hale geldi. Üçüncü albüm Liberation Transmission 26 Haziran ve 27 Haziran 2006 tarihlerinde ABD ve Britanya`da piyasaya sürüldü. Last Train Home ve Rooftops (A Liberation Broadcast) şimdilik önce çıkan parçalardır.

Şimdiki Kadro:


Ian Watkins — Vokal
Mike Lewis — Ritim Gitar
Lee Gaze — Gitar
Stuart Richardson — Bas gitar
Jamie Oliver — Klavye, Geri vokal (Gerçek adı - Richard Oliver)
Ilan Rubin — Bateri

Eski Üyeler:

Shane (gitar, çıkış 1997)
Mike Chiplin (bateri, çıkış 20 Haziran, 2005)
Greg Knight (bas)
DJ Stepzak (Oliver`den önceki DJ)


Liberation Transmission(2006)

1  - Everyday Combat 
2  - A Town Called Hypocrisy 
3  - The New Transmission 
5  - Can't Stop, Gotta Date With Hate 
7  - Everybody's Screaming   
8  - Broken Hearts, Torn Up Letters And The Story Of A Lonely Girl   
9  - 4 Am Forever 
10  - For All These Times Son, For All These Times 
11  - Heaven For The Weather, Hell For The Company   
12  - Always All Ways (Apologies Glances And Messed Up Chances)   
 - Rooftops

Start Something(2004)


1  - We Still Kill the Old Way
2  -To Hell We Ride
3  - Last Train Home
4  - Wake Up (Make a Move)
5  - Burn Burn
6  - I Don't Know
7  - Hello Again
8  - Goodbye Tonight
9  - Start Something
10 - A Million Miles
11 - Last Summer
12 - We Are Godzilla, You Are Japan
13 - Sway
14 - Lucky You
15 - Like a Fire


The Fake Sound Of Progress(2001)

1  - Shinobi Vs. Dragon Ninja 
2  - The Fake Sound Of Progress   
3  - Five Is A Four Letter Word   
4  - ...And She Told Me To Leave
5  - Kobraka 
6  - Handsome Life Of Swing 
7  - A Thousand Apologies
8  - Still Laughing
9  - For Sure
10 - Awkward
11 - Ode to Summer
12 - The Lesson
13 - Directions

56
Sinema / ~ The Polar Express(Kutup Ekspresi)*
« : 30 Nisan 2008, 19:12:04 »


Yönetmen Robert Zemeckis
Senaryo Chris Van Allsburg, Robert Zemeckis
Oyuncular 
Filmin Türü  Animasyon, Fantastik 
Orijinal Adı The
Yapımcı Firma Castle Rock Entertainment [us]
Yapım Yılı 2004
Yapım Ülkesi ABD
Orijinal Dili İngilizce
Filmin Süresi 100 dakika
Resmi Sitesi http://polarexpressmovie.warne..   
Dağıtıcı Firma Warner Bros
Vizyon Tarihi  14.01.2005

Filmin Konusu
 
.
Karlı bir Noel arifesi akşamı, küçük bir çocuk heyecan içinde ve pür dikkat yatağına uzanmış sessiz ve hareketsiz beklemekte, Noel Baba’nın kızağındaki çıngırakların sesini duymaya çalışmaktadır. Gece yarısına 5 dakika kalmıştır.

Ve aniden, gökgürültüsünü andıran bir sesle yerinden zıplar. Penceredeki buğuyu temizlediğinde, ağır ağır düşen kar tanelerini ve gecenin karanlığına buharını üfleyen pırıltılı bir kara trenin evinin tam önünde durmaya çalıştığını görür. Aceleyle dışarı koşturur; üzerinde sadece pijamaları ve terlikleri vardır. Dışarıda, özellikle kendisini bekliyormuş gibi görünen tren kondüktörü onu karşılar ve “Pekala, geliyor musun?” diye sorar.

“Nereye?”

“Kuzey Kutbu’na elbette. Bu, Kutup Ekspresi!”...

Şüpheci bir çocuk, Kuzey Kutbu'na doğru olağanüstü bir tren yolculuğuna çıktığında, inananlar için hayatın mucizelerinin asla solmadığını kendisine kanıtlayan bir keşif serüvenine dalar...

seyredeli ne kadar oldu bilmiyorum ama o zamanlar çok sevmiştim.Animasyon filmlerine karşı bi ilgim olduğundandı sanırım :P

57
Müzik / Kreş
« : 27 Nisan 2008, 18:12:42 »


Kreş'ten Türk Rock Müziğine Yeni Bir Tat: "Disco Soslu Patlamış Rock"

Serkan Ferat (gitar ve vokal), Ufuk Özcan Karabacak(bas gitar) Emrah Atay (davul), 2000 yılında Çanakkale'de Popcorn adıyla müzik çalışmalarına başladı. Başarılı sahne performanslarıyla ilgi gören Popcorn, üniversite şenliklerinde adını duyurmaya başladı.

2006 yılında finali Babylon'da yapılan JD (Jack Daniel's) Rock Music Competition'da "Zaman Yok"adlı bestesi ile birinci oldu. Yarışmanın ardından çok olumlu eleştiriler alan Popcorn ilk albümleri için kollari sıvadı. Bu arada grup albüm için isimlerini Kreş olarak değiştirdi. Kreş, hiçbir sınırlama olmadan yaratıcılığını kullanabildiğin tek okul... Grup müziklerini ve tarzlarını en iyi bu isimle ifade ettiklerini belirtiyor.

"Zaman Yok" Pentagram'ın bas gitaristi, Mor ve Ötesi ve Şebnem Ferah gibi önemli isimlerin prodüktörü olan Tarkan Gözübüyük'ün prodüktörlüğünde ATM stüdyolarında kaydedildi.

15 parçanın yer aldığı albümde tüm parçaların söz ve besteleri Kreş'e ait. Sözlerde Kreş'e Turgut Berkes'in katkısı büyük. Albümde DJ Style-Ist ve Digital Playground'un "Terli ve Kirli" ve "Zaman Yok"a yaptıkları remixler de yer alıyor.


01. Terli ve Kirli (Dünya)
02. Ben Hala Seninim
03. Her Ask (Yara Izi)
04. Daha Hizli
05. Zaman Yok
06. Yarim Kalan Sarap
07. Takim Elbise Suratli Adamlar
08. Beni Sevme
09. Sahte Sarisin
10. Kisisel Bir Intihar
11. Herkes Yalniz
12. 9 Canli
13. Kafiye
14. Terli ve Kirli (Disco From Another Galaxy Remix)
15. Zaman Yok (Disco From Another Galaxy Remix)

58
Müzik / Alice In Chains
« : 26 Nisan 2008, 19:45:23 »




1990`lı yılların en önemli rock/grunge gruplarından biri olan Alice In Chains, 1987 yılında Seattle`da, vokalde Layne Staley, vokal ve gitarda Jerry Cantrell, bas gitarda Mike Starr ve bateride Sean Kinney tarafından kuruldu. Bir çok açıdan 90`lı yılların başında ortaya çıkan heavy metal gruplarından biri olarak kabul edilen Alice In Chains; Van Halen matal`iyle post-punk stilini benimsedi kendine, böylece grup kendine hard rock`la akustik dokunuşların birleştiği nihilist bir sound geliştirdi. Onlar metal fanları için oldukça sert bulunurken şarkı sözlerinde ele aldıkları karanlık konularla Seattle çıkışlı grunge gruplarıyla anılmalarına sebep oldu. Ne var ki yaşanan bu bölünmeyle grup ikinci albümüyle bir çok platin albüm ödülünü aldı. 1992 yılında piyasaya sürdükleri Dirt ise grubun bölünmesine sebep oldu. Gitarist Jerry Cantrell her zaman için piyasadan yana bir tavır sergilerken solist Layne Staley istenmeyen underground kültürden etkilenmişti. Bu tip gerginlikler grubun ilk yıllarında adını duyurmasına sebep oldu fakat Dirt`le birlikte Alice In Chains uluslararası gerilimlerden uzak kalamadı bir yandan da bu onların potensiyallerini sonuna kadar kullanmasını engelledi. Layne Staley grubu, 80`li yılların ortasında lisedeyken Alice N Chains adıyla kurdu. O dönemde bir «glam rock» grubunda bulunan Staley; Jarry Cantrell`le 1987 yılında Music Bank adlı müzisyenlerin topluca kaldığı bir prova deposunda tanıştı ve ikili grubun adını Alice in Chains olarak değiştirerek birlikte çalışmaya başladı. Bir süre sonra Cantrell`in arkadaşları olan bas gitarist Mike Starr ve baterist Sean Kinney`de gruba katıldı, elemanları tamamlanmış olan Alice in Chains Seattle`daki yerel barlarda çalmaya başladı. 1989 yılında Clombia Plak Şirketi Alice in Chains`i metal dinleyicisine sunmak için grupla anlaşma imzaladı. 1990 yılında grup promosyon amacıyla «We Die Young» EP`sini piyasaya sürdü. Parça Amerika`daki metal radyolarının bir numaralı ismi oldu, bu da grubun 1990 yılının Ağustos ayı çıkışlı «Facelift»in piyasaya çıkması için zemin hazırladı. Alice In Chains albüm tanıtımı için Amerikayı kapsayan turne sırasında; Van Halen, Iggy Pop ve Poison`ın alt grubu olarak sahne aldı ve aynı yılın sonunda albüm altın plak ödülünün sahibi oldu. Bu turne aynı zamanda `Live Face Lift` adıyla video formatında da yayınlandı. Albümde yer alan `Man In The Box` parçası için gözleri dikilmiş bir adamın gösterildiği klip çekildi ve bu klip MTV tarafından oldukça desteklendi. Alice In Chains ikinci albümlerinin hazırlıkları aşamasında 1991 yılında akustik olarak nitelendirilen «Sap» EP`sini piyasaya sürdü. Alice In Chains ikinci albümünü piyasaya sürmeden önce Seattle, Nirvana`nın büyük çıkışıyla birlikte ticari medyanın ilgi odağı oldu. Bunun sonucunda ise Alice in Chains`te metal grupluğundan çıkartılıp alternatif grup sıfatını aldı. Hemen akabinde de grup «Would» single`ını piyasaya sürdü ki bu single aynı zamanda 1992 yılı çıkışlı «Singles» filminin soundtrack`inde de yer almaktaydı. «Would» grubun yeni albümünü bekleyenler için bir cevap olmuştu ve bu yeni albümde, 1992 yılında bir çok olumlu eleştiriyle birlikte piyasaya çıkan «Dirt» oldu. Fakat albümde yer alan şarkı sözleri solist ve şarkı sözü yazarı Layne Staley`nin madde bağımlılığına doğru bir yola saptığını gösteriyordu. Albümde yer alan «Junkhead» ve «Angry Chair» bunun göstergesiydi. Madde bağımlılığının yanı sıra Staley`nin çektiği aşk acıları da albümde kendini gösteriyordu. Albüme adını veren «Dirt» işte Staley`nin çektiği bu aşk acısıyla ilgiliydi. Kendilerine yönlendirilen iyi ve kötü tüm eleştirileri arkalarına alan grup, 1993 yılında katıldıkları Lollapalooza turnesinde performanslarını en iyi şekilde sergilediler. Bu başarıda grubun Dirt albümünün o yıl 3 milyon kopya satışına ulaşmasına sebep oldu. Mike Starr`ın yer aldığı son tur, Rio de Jeneiro`daki Hollywood Festivali oldu. Yerine Osbourne`un eski basçısı Mike Inez gruba katıldı. 1993 yılında ise grubun `Larger Than Life` adlı parçası Kiss Tribute albümünde yer aldı. Ayrıca John McTiernan`ın yönetmenliğini yaptığı «Last Action Hero» filmin soundtrack`inde grubun iki parçası yer aldı. Alice in Chains 1994 yılında «Jar of Flies» EP`sini piyasaya sürdü. Single piyasaya çıktığı ilk gün listelerde bir numaraya yerleşti. Grup; yükselen bu başarısına, rağmen turneye çıkmayı reddetti, bunun sebebi ise Staley`nin madde bağımlılığı idi. Ve yine 1994 yılında «Jar of Flies»; «Sap» ile birlikte yeniden basıldı. Aynı yılın sonunda Staley, aralarında Pearl Jam`den Mike McCready, Screaming Trees`den Barrett Martin ve John Baker Sounders`ında bulunduğu bir seri katil olan Gacy Bunch`ın adı verildiği grupla birlikte bir kaç konser verdi. Topluluk bir süre sonra adını Mad Season olarak değiştirdi ve 1995 yılının başında «Above» adlı albümü piyasaya sürdü. Albümdeki parçaların biri hariç tamamı Staley tarafından yazılmıştı. Aynı yıl Alice in Chains tekrar toplandı ve üçüncü albümleri «Alice in Chains»in hazırlıklarına başladı. Kapağında üç bacaklı bir köpeğin resmine yer verilen albüm piyasaya çıktığı ilk gün Amerika`daki müzik listelerinin bir numarası oldu. Ve yine grup turneyi çıkmamayı tercih etti. Bu tercihin sonucu ise grubun madde bağımlılığı konusunda geçen zamanda çok yol ilerlediği ve yakında dağılacakları yönünde çıkan haberler oldu. Ve aradan üç yıl geçtikten sonra grup, 1996 yılının Nisan ayında MTV için bir Unplugged konser vermeyi kabul etti. Verdikleri bu konser aynı yılın Temmuz`unda Colombia etiketiyle albüm olarak piyasaya çıktı. Unplugged bu albümde konserde yer almayan dört parça daha eklendi. Gelen başarıya rağmen grubun hayranları ve müzik eleştirmenleri grubun geleceği hakkında endişeliydiler. 1998 yılında Jerry Cantrell`in solo albümü «Boggy Depot» Clombia etiketiyle piyasaya çıktı. Aynı zamanda Inez, Guns`n Roses`ın gitaristi Slash`in solo projesi olan «Snake Pit»e yardımcı oldu. Staley ise kendini Mad Season`ın çıkacak ikinci albümünden, Screaming Trees`in solisti Mark Lanegan`a verdi. 1999 yılında Sony, Alice in Chains`in üç cd`sinden oluşan bir box set`ini piyasaya sürdü. Yeni yüzyılla da birlikte Colombia Plak Şirketi, grubun 1990, 1993 ve 1996 yıllarında kaydetmiş olduğu canlı kayıtlarından, b-side`larından, festival şovlarından, demolarından, bootleg`lerinden oluşan «Live» adındaki albümü piyasaya sürdü. Ve yıl 2002`yi gösterdiğinde, uzun süreden beri kendilerinden haber alınamayan Alice in Chains cephesinden 19 Nisan günü üzücü bir haber geldi. Grubun solisti Layne Staley ölüm sebebi açıklanmamış olsada madde bağımlılığı sebebi olduğu söylenen veya herhangi başka sebepten dolayı Seattle`daki evinde ölü bulundu. Bu arada aslında Staley`nin, 15 gündür kayıp olduğu açıklandı. Yolu bu yöne kaydıracak olursak ölüm tarihininde 5 Nisan`a yani Kurt Cobain`in ölüm gününe doğru ilerleyebileceğini görüyoruz. Bu tamamen bir tesadüf olabilir vaya doğru olan da budur ki Staley`nin madde bağımlılığı dışında bir takım sorunlar yaşadığı su götürmez bir gerçekti. Her zaman neşeli ve müzisyenler tarafından da son yirmi yılın en önemli seslerinden biri olarak kabul edilen Layne Staley bir dönüm noktası olarak bu türü seven ya da sevmeyen herkesin kabul etmesi gereken Seattle çıkışlı grunge gruplarının yaratmış olduğu akımın; Pearl Jam, Nirvana, Soundgarden ve niceleriyle birlikte anılması gereken Alice in Chains grubunun en önemli isimlerinden biriydi ve sadece gazete manşetlerinde 19 Nisan 2002 günü Seattle`daki evinde ölü bulundu cümlesinden çok daha fazla önem ve özen gösterilmesi gereken bir sanatçıydı.

**

Çok olmadı kendileriyle tanışalı ama sevdim(= Love Hate Love,Would,Rooster,Man In The Box dinlenesi parçalar..(=

59
Müzik / The Kooks
« : 17 Nisan 2008, 21:52:48 »


Rock, ska, punk'a yakın tarzları ve enerjileri ile The Kooks, İngiltere'nin bu ara en dikkat çeken grubu! 2005 Brighton'da kurulmuş olan genç grup; Luke Pritchard (vokal-gitar), Hugh Harris (gitar), Max Rafferty (bass), Paul Garred (beteri)'den oluşur. Ocak ayında yayımlanan ilk albümleri 'Inside In Inside Out' ile şimdi de Avrupa'ya açılıyor. Albümden çıkan son single "Naive" Avrupa radyo listelerinde yükseliyor.

'Deniz kıyısına gitmek ister misin?" diyerek başlıyor The Kooks'un ilk albümü 'Inside In/Inside Out'. "Herkes gitmek ister türünden bir şey demiyorum ama" şeklinde devam ederken bunu o kadar davetkâr bir edayla söylüyor ki grubun vokalisti, Luke Pritchard, kendinizi şu yaz sıcağında bir anda denizin serin, huzur veren pırıltısına atmak istiyorsunuz. The Kooks'un sunduğu şey de bu aslında; kaçış, rehavet ve zihni boşaltma duygusu.
Brighton'dan çıkma, ismini David Bowie'nin 'Hunky Dory' albümündeki 'Kooks' şarkısından alan bu indie rock grubunun meselesi ağır şeyler değil. Aşk-meşk, ayrılık, birliktelik ekseninde dolanan sığ muhabbetler, grubun kimliğini oluşturan. Öte yandan bu aralar her hafta yeni bir grubun çıktığı İngiltere'de, müzik ve/veya enerji olarak diğerlerinden çok da fazla sıyrılmıyor. Razorlight, The Zutons gibileriyle aynı (kimi zaman dar) çerçevede kendi kendilerine takılıyorlar.
Ama bunu zayıflık veya basiretsizlik olarak algılamamak lazım. Tam tersine iddiasız ve naif yapıları The Kooks'u sempatik ve sevimli kılıyor. Dahası şarkıları insanda bir gevşeme, rahatlama yaratıyor. Yaz sıcağında kavrulurken, ferahlığına sığınılan limonatavari hoş bir tat bırakıyor damaklarda. Bundaki en büyük etken 60'lı yılların İngiliz rock müziği mirasına sahip çıkmaları. Naif bir romantizm, çocuksu bir heyecan The Kooks'un müziğini belirleyen. Bu, özellikle kendi ülkelerinde kıymet görmüş olacak ki, grubun popülerliği giderek artıyor, hatta The Rolling Stones'a turnesinde ön grup olarak eşlik etme fırsatını sunuyor.

İnsanı hayata bağlıyor
Albümün ilk şarkısı, 'Seaside'ı ele alın mesela. Akustik bir gitar üzerinden tatlı bir meltem havası veren şarkı, bir buçuk dakika içinde insanı hayata bağlıyor. Onu takip eden 'See The World', 60'lardan The Kinks ile günümüz İngiliz indie grupları arasında lezzetli bir köprü kurarken, 'Sofa Song' davetkâr ve olabildiğince basit yapısıyla dinleyene enerji takviyesinde bulunuyor. Albümden piyasaya çıkarılan şarkılar arasında yer alan 'Eddie's Gun', The Libertines ve özellikle vokal yapısı itibariyle The Futureheads'den izler taşırken, 'You Don't Love Me', patetik sözlerine rağmen punk hakimiyetinde geçen gitarlarıyla yerinde bir şarkı tercihi olarak göze çarpıyor. Ancak albümün öne çıkan parçaları 'She Moves In Her Own Way' ve 'Naive'. 'She Moves In Her Own Way', Pritchard'ın eski kız arkadaşı, İngiltere'de son zamanlarda yükselişe geçen Katie Melua'ya adanmış tatlı mı tatlı bir aşk ve hayranlık şarkısıyken, 'Naive' zekice kotarılmış gitar riffleriyle ideal bir indie dans şarkısı olarak albümü ve haliyle dinleyeni bambaşka bir yere taşıyor.
The Kooks, birçok yeniyetme grubun aksine kendini bilen bir ekip. Güçlü oldukları tarafları biliyorlar ve bunu pek sık göremeyeceğimiz bir yetkinlikle sunabiliyorlar. İddialı değiller, tersine alçakgönüllü, naif ve doğallar. Kurguları hem müzik hem de içerik bazında olabildiğince basit; kendilerini karmaşık işlere sokup, yüzlerine gözlerine bulaştırmıyorlar yaptıkları işi. Temiz, sade, anlaşılır bir seda onların arayışı. Tabii ki bunu, rock 'n' roll kültürüne uygun bir enerji ve istekle yapıyorlar. Albüm kapağından bile anlayabiliyorsunuz tavırlarını. Sadece beraber takılmak istiyorlar. Yalın bir dünyada, kendi başlarına. Ne var ki, dünya öyle bir yer değil. Hayat, karmaşık ve zor. İnsanı yorgun düşürüyor, bir başına mücadele etmek zorunda bırakabiliyor. O yüzden The Kooks'un yapması gereken, özelliklerini ve becerilerini alıp ötesine bir şey koyabilmek olmalı. Zaaflarının ve kısıtlılıklarının üzerine gitmek, çalışmak, gelişmek, değişime izin vermek olmalı. Aksi halde monoton ve sıkıcı bir hal alma ihtimalleri çok yüksek. Kendi hayatlarımız yeterince sıkıcı, dinlediğimiz müzikten beklentimiz bu olmayacaktır.
Inside In/Inside Out / The Kooks / EMI

alıntıdır..

Çok şekerler (: Sofa Song,If Only,Seaside 'la başlayabilirsiniz dinlemeye..(:

60
Sinema / ~ Gladiator.*
« : 13 Nisan 2008, 17:50:43 »

Tür : Aksiyon / Macera / Dram / Tarihi
Gösterim Tarihi : 19 Mayıs 2000
Yönetmen : Ridley Scott
Senaryo : John Logan , William Nicholson , David Franzoni
Görüntü Yönetmeni : John Mathieson
Müzik : Hans Zimmer ,  Lisa Gerrard
Yapım : 2000, ABD / İngiltere , 155 dk.


Oyuncular

Russell Crowe (Maximus) , Joaquin Phoenix (Commodus) , Connie Nielsen (Lucilla) , Oliver Reed (Proximo) , Richard Harris (Marcus Aurelius) , Derek Jacobi (Gracchus) , Djimon Hounsou (Juba) , David Schofield (Falco) , John Shrapnel (Gaius) , Tomas Arana (Quintus) , Ralf Moeller (Hagen) 
 
General Maximus’un imparatorluk içerisinde yükselmesi karşısında kıskançlığa kapılan tahtın varisi Commodus, general ile ailesinin derhal öldürülmesi emrini çıkarır. Ölümden zor kurtulan Maximus’u artık kölelik yaşamı beklemetedir. Arenaya gönderilerek orada bir gladyatör olarak eğitilir. Yıllar sonra Roma’ya geri döndüğünde tek bir amacı vardır. Yeni İmparator Commodus’u öldürerek karısıyla oğlunun katledilmesinin intikamını almak...

Maximus arenalarda geçen yılları boyunca çok önemli bir gerçeği öğrenmiştir. İmparatorun gücü ne kadar fazla olursa olsun halkın iradesi ondan çok daha güçlüdür ve intikamını alabilmenin tek yolu imparatorluğunun en büyük kahramanı olabilmekten geçmektedir.

Roma’daki büyük Colloseum Arenası’nın tam ortasında durmakta olan Romalı gladyatör, bakışları imparatorun locasına dikilmiş halde kararı beklemektedir. Yaşamın ve ölümün gücünü elinde bulunduran imparatorun baş parmağı havaya kalkmış durumdadır. Ucunun aşağıya dönmesiyle birlikte imparatorluğun acımasız yasaları işleyecek ve yendiği rakibini öldürmesi için gladyatöre gerekli sinyali vermiş olacaktır.

Richard Harris gibi emektar oyuncuları da bünyesinde barındıran filmin çekimleri sırasında hayatını kaybeden Oliver Reed'in eksik planları bilgisayar hileleriyle tamamlanmış.

Asla unutamayacağım filmlerden..Russell Crowe'un oyunculuğunun büyük katkısı var tabi ki..(:

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 8