Fyodor Kutsal Çehre'nin kim tarafından yazıldığını biliyordu. Ancak o yazar hakkında hiç bir bilgisi yoku. Kadim savaşçıda kim olabilirdi. Herkesin yaptığı gibi kitabın ön sözünü o da atlamıştı. Aklına belki ön sözde birkaç bilgi edinebilirim fikri geldi. Kitabın ön sözünü açtı ve okumaya başladı.
"Kadim savaşçı, bu yeryüzündeki iki güce aynı anda sahip olan tek insan. Hem kehanetçi hemde savaşçı. Şuan elinde tuttuğun kitap kadim savaşçının kehanetlerini içeriyor. O kehanetleri dikkatli oku. Çünkü içinde gizli bir bilmece yatıyor !"
Demek kadim savaşçı yeryüzünde iki güce sahip olan tek insan, bu inanılmaz, diye düşünüyordu Fyodor. Bu bahsedilen bilmece saçmalığı da neydi ? Her yazar kendisini gizemli göstermek isterdi. Kesinlikle bu bir palavra olmalıydı. Fyodor vakit kaybetmeden kitabı bitirip, mürekkebi ve anka kuşunun tüyünü alması gerektiğini biliyordu. O yüzden kitabın 220. sayfasını hızlıca okumaya başladı.
"Tek bir sayfa okunursa, kitap tamamen okunmuş sayılır. O sayfayı ancak şebnemcinin dostu olacak olan usta sihirbaz bilebilir."
Fyodor bunları okuyunca öncelikle anka kuşunun tüyünü bulup daha sonra usta sihirbazı aramaya karar verdi. Kostantini'de bir anka kuşu olduğunu biliyordu. Hatta bu anka kuşunun bir ismi bile vardı: Kaptan Map. Kaptan Map, Kostantini'liler tarafından istenmeyince, burada kaybolanlara yolunu göstermek şartıyla Kostantini'de kalmasına izin verilmiş, adı da buradan gelmişti.
Fyodor vakit kaybetmeden Kostantini'ye doğru yola çıktı. Kostantini bulunduğu yerden pekte uzak sayılmazdı. Duyduğuna göre Kostantini'de bir çok büyü çalışma alanı vardı. O yüzden Fyodor buradakilere kendini bir kehanetçi olarak tanıtacaktı. Sihirbazlar şebnemcileri pek sevmezlerdi. Çünkü en büyük rakipleri her zaman şebnemciler olmuştu.
Fyodor öncelikle bir kehanetçi kılığına girmek için elbiselerine yeni bir hal vermeye çalıştı. Fyodor, parmaklarını tam olarak kapatmayan siyah eldiveni, kahverengi pelerini ve savaşçı zırhıyla tam bir kehanetçiye benziyordu. Kehanetçiler her zaman savaşçı zırhı giyerlerdi. Fyodor şimdi anlamıştı. Kehanetçiler bir kehanetçinin savaşçı gücüne sahip olabildiği için savaşçı zırhı giyerlerdi ve o savaşçı kadim savaşçıydı. Şimdi taşlar yerine oturuyordu. Fyodor kadim savaşçı hakkında temel bir bilgi daha edinmişti.
Çok geçmeden Kostantini'ye doğru yürümeye başladı. Yaklaşık yarım saat sonra parlayan güneşi, köpüklü dalgaları ve eşsiz büyü çalışma alanlarıyla Kostantini karşısında duruyordu. Fyodor anka kuşunu bulabilmek için büyü çalışma alanlarında çalışan bir sihirbazdan yardım almak istiyordu.
Karşısında eşsiz kubbemsi görünüşü ve kahverengi, dışı sarı bir dikdörtgen şekille çevrelenmiş büyü çalışma alanı duruyordu. Bu büyü çalışma alanının içinde daha önce hiç görmediği bir şekilde büyü yapan bir sihirbaz vardı. Fyodor bu sihirbazdan çok etkilenmişti. Saçları kısa, siyah, yer yer beliren kahvemsi renklerle pelerini ve sihirbaz zırhıyla harika dövüşen bir sihirbazdı.
Sihirbaz çalışmasını bitirmişti. Kendisini izleyen Fyodor'u gördü ve ona doğru yürümeye başladı.
"Merhaba kehanetçi, ben Fabricilo !"
"Merhaba Fabricilo, bende... bende..."
Fyodor kendine bir takma ad seçmeyi unutmuştu. Hemen bir isim sallamaya çalıştı.
"Bende... Pavel ! Az önce yaptığın büyüler gerçekten çok etkileyiciydi."
"Memnun oldum Pavel, büyü yapmaya daha çok küçükken başladım. O yüzden olacak ki, karanlık efendinin yeniden hayata döndüğünü anlayabildim."
"Karanlık efendi mi ? Sende mi biliyorsun ? Ah, olamaz !"
"Evet biliyorum. Neden telaş ediyorsun ki ? Yoksa sen karanlık efendinin dostu (!) musun ?"
O sırada Fabricilo, Fyodor'un yakasına yapışmıştı. Fyodor'un pelerininin altındaki Kutsal Çehre'yi gördü.
"Hayır, hayır ! Ben onun düşmanıyım ! Bırak beni, boğulacağım !"
"Pelerininin altındaki o kitapta neyin nesi ?"
"O kitap, beni bu maceraya sürükleyen tek şey."
"Yoksa, Kutsal Çehre ! O sende mi, çabuk söyle !"
"Evet bende, sen Kutsal Çehre'yi de nereden biliyorsun ?"
"O kitabı kim yazdı biliyor musun ?"
"Evet biliyorum, kadim savaşçı ! Ama bunun şuan ki durumumuzla ne alakası var ?"
"Kadim savaşçı benim babam !"
"Ciddi olamazsın, kadim savaşçı... senin banan... Ah, inanılmaz !"
"Evet öyle ve sende bulunan kitabın tek kopyası !"
"Özür dilerim, özür dilerim ! Bir şey söylemeyi unuttum. Ben daha bebekken terk edildim. Beni bir ormancı yanımda Kutsal Çehre ile bulmuş."
"Terk edilmiş olmana üzüldüm ama kafamda hala soru işaretleri var ve cevaplanmaları lazım !"
"Tamam, en başından itibaren hikayeyi anlatıyorum. Bir gün yine ormanda ağaç dalları toplarken bir tüccar gördüm. Bu tüccar yerden mistik bir ot aldı ve daha sonrasında gözleri mavi bir parıltıyla parladı. Ardından bu mavi parıltı bu tüccarın her yanını sardı. Bende Kutsal Çehre'de birkaç sayfa okuyarak o kişinin tüccar değil bir biyolog olduğunu ve karanlık efendiye can vereceğini öğrendim. Ardından karanlık efendi beni kovalamaya başladı o sırada kitapta okuduğum gibi zaman 10 dakika geri aktı. Bende o arada yolun sonuna doğru koştum. Yolun sonunda denizle birleşen bir ırmak vardı. Bu ırmak süvari gemileriyle doluydu ve kitapta anlatıldığı gibi süvariler beni gemilerinde misafir ettiler. Daha sonra karanlık efendi peşimden gelerek süvarilerle savaştı. Bende o sırada kaçtım. Daha sonra kitaptan aldığım bilgilere göre yolum bir sihirbazla birleşecekti. Ayrıca anka kuşu tüyü ve bir çeşit mürekkep elde etmem lazımdı. Bende en yakın anka kuşunun Kostantini'de olduğunu öğrenince hemen buraya geldim. Ben aslında bir şebnemciyim. Ama sihirbazların şebnemcileri pek sevmediğini bildiğim için kendimi kehanetçi kılığına sokup kehanetçi olarak tanıttım."
"O zaman seni Kaptan Map'a götürmem lazım."
"Kaptan Map mi ? O da kim ?"
"Senin aradığın tek anka kuşu."
"Aa, bir ismi mi var ?"
"Evet. Onu burada istemiyorduk. Daha sonra adada kaybolanlara yolunu gösterme şartıyla burada kalmasına izin verdik."
"Peki o halde oraya gidelim."