IMDb Puanı: 7.4
Konusu: Yazar olma basamaklarını tırmanan Nick Carraway 1920'lerde eğlence hayatının gözdesi konumuna yükselen New York'a gelir. Kendi Amerikan rüyasının peşindeyken tesadüfen milyoner Jay Gatsby ve onun çevresiyle yolları kesişir. Carraway'nin alkolün su gibi aktığı, göz kamaştırıcı partilerle tanışması fazla zaman almaz. Öte yandan bu büyülü Amerikan rüyasının çöküşü de yaklaşmaktadır. Dışarıdan görkemli görünen bu hayatın örtbas etmeye çalıştığı gerçekler su yüzüne çıkacaktır...
Yorumum: Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald'ın kaleminden çıkan kült bir eser olan The Great Gatsby, 1920'lerin Amerika'sında geçiyor.
Kitap yayınlandığı günden itibaren birçok kez sinemaya uyarlandı. Bunların en sonuncu ise başrolünde Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire gibi oyuncuları da bünyesinde barındıran 2012 yapımı Baz Luhrmann filmi.
Film hakkında söyleyebileceğim ilk şeylerden biri, görselliğin ön plan olduğu ve bu yönünün oldukça başarılı olduğu. Filmin sanat yönetmenliği kusursuz. Müthiş arka planlar, birbirinden şık mekanlar filmi izleyenlerin ağzına bir parmak bal çalıyor. Buna kostüm tasarımının güzelliğini de eklersek teknik konulardan filmin bir kusurunun bulunmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Konuya gelecek olursam eğer.
Hikaye izleyiciye Nick Carraway adlı karakterin gözünden aktarılıyor. Nick, yazar olma hayalleri kuran bir borsacıdır ve kuzeni Daisy'le daha fazla birlikte olmak adına, onun yakınına bir yere, New York'a gider. Orada, Gatsby adında bir milyonerin gösterişli ve devasa evine yakın bir bölgede kalmaktadır ve bu gizemli adam sürekli partiler düzenlediği için bir hayli sesli ortam oluşmaktadır.
Aradan çok fazla bir zaman geçmeden Nick, Gatsby'le tanışır ve "amerikan rüyası"nı iliklerine kadar hissedeceği günlere adım atmış olur böylelikle. Gatsby, Nick'e özel ilgi gösterir, tüm şehrin davetsiz geldiği partiye Nick davetle gelir. Tüm bunların sebebi ise Gatsby'nin Daisy'e duyduğu ebedi aşktır.
Konu kısaca bu şekilde fakat filmin sonu beni üzdü. Yani acı bir finaldi. Gatsby'nin görkemli hayatının değişimine tanıklık ettim ve onu gerçekten de "Muhteşem Gatsby" olarak hatırlayacağım.
Kitabı henüz okumadım ama bu filmden sonra kesinlikle okuyacağım. Aslında uyarlamaları izlemeden önce kitabının okunması taraftarıyım fakat bu filmi izlemeseydim eğer kitabını okumayı düşünmezdim sanırım. Tabii bunda Leo'nun da etkisi yok değil. DiCaprio'nun yine döktürdüğü bir film olmuş. Bundan önceki tüm Muhteşem Gatsby uyarlamalarının önüne geçecek sanırım bu film.
Oscar'da iki adaylığı bulunuyordu ve ikisinde de ödüle uzandığını belirtmekte yarar var (En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Yapım Tasarımı). Hatta
Oscar tahminlerimde iki dalda da Muhteşem Gatsby'i favori gördüğümü belirtmiştim.
Kitabını okumadığım için "güzel bir uyarlamaydı" diyemeyeceğim fakat çok sevdiğimi söyleyebilirim.