PC oyunculuğu uzun yıllardan beri süregelen ve hemen hemen her bilgisayar kullanıcısının vazgeçemediği en eğlenceli hobilerden biridir. Hatta profesyonel oyunculuk kavramının ortaya çıkmasıyla bazıları için hobi olmaktan çıktı desek yalan söylemiş olmayız. Profesyonel oyunculuk kavramının ortaya çıkmasında ise en büyük rol hiç şüphesiz efsane oyun Counter-Strike’ın yapımcısı olan Valve’a ait.
Her ne kadar oyunculuğu farklı boyutlara taşıdığı ve biz oyuncuların ciddiye alınmasını sağladığı için Valve’a minnettar olsak da başımıza ördüğü bir çorap nedeniyle de kendilerine bir o kadar kırgınız; episodik oyunlar.
Nedir peki bu episodik oyunculuk? Cevap basit… Tek bir oyuna sığdırabileceğiniz, gayet meraklı bir işleyişi olan senaryoları ikiye, üçe hatta dörde bölerek daha fazla oyun elde etmek, dolayısıyla da daha fazla oyun satmak. Böylece hikâyenin sonunu merak eden oyuncular bir sonraki bölümleri de satın almak zorunda kalacak. Bildiğimiz “arkası yarın” taktiği yani… Bunu oyuncuya kabul ettirmek için kullandıkları koz ise “daha kısa tasarım süreci” vaadiydi. Valve’ın dediğine göre episodik oyunculuk sayesinde oynamak için sabırsızlandığımız bir oyunu yıllarca beklemek zorunda kalmayacaktık. Aksine sadece 6 ay ya da en fazla 1 yıl bekleyecektik.
Yanlış hatırlamıyorsam Valve, bu “parlak” fikrini 2004 yılında yani Half-Life 2’nin çıkış tarihi civarlarında açıklamıştı. Bu fikri beğenen ve pastadan pay kapmak isteyen diğer firmalar da bu modaya uymakta gecikmediler elbette. Core Design’ın yeni Tomb Raider serisi, BioWare’in Mass Effect serisi ve Ubisoft’un Assassin’s Creed serisi bu uygulamaya verebileceğimiz en bilindik örnekler. Geçen ay çıkan StarCraft’ı da bu listeye dâhil edebiliriz. Peki, bu sistem ne kadar başarılı oldu? İşte burası tartışılır. Yapımcılar açısından bakarsak her şey mükemmel. Oyunlar yapılıyor, kapış kapış satılıyor ve kasaları bir güzel doluyor. Fakat oyuncular açısından bakıldığında durum pek de parlak değil. Çünkü hiç de daha önceden öngörüldüğü gibi 6 ayda bir en sevdiğimiz oyunun yeni bir macerasına sahip olamıyoruz. En basitinden ilk Assassin’s Creed ile ikincisi arasında 2 yıl, ilk Mass Effect ile ikincisi arasında 3 yıl var. Episodik oyunculuğu başımıza saran Valve cephesine baktığımızda ise durum maalesef daha vahim; Half-Life Episode 2’nin çıkışı üzerinden tam 3 yıl geçmiş olmasına rağmen elimizde yeni bölüm hakkında ne bir görsel ne de bir video var.

Sorun sadece çıkış tarihleri ile ilgili olsa iyi, içerik açısından da problemlerimiz var. Yine bir önceki oyunları baz almamız yeterli; Mass Effect’in ilk oyunundaki içi boş yan görevler ya da Assassin’s Creed’in kopyala-yapıştır yan görevlerini hepiniz hatırlarsınız. Bunların hepsi oyun süresini uzatmak adına yapılan küçük hileler. Neyse ki aynı sorunu Valve ile yaşamadık. Valve’ın en takdir ettiğim yanı her zaman müşterisini dinleyen bir firma olmuş olmasıdır. 2006 yılında (yani Half-Life 2’nin çıkışından 6 ay değil de 2 yıl sonra) çıkan Episode 1 zengin içeriğine karşın çok kısa olması nedeniyle tepkilere yol açmıştı. Ondan 1,5 yıl (yani yine 6 aydan fazla bir süre) sonra çıkan Episode 2 ise yine dopdolu bir içeriğe ama daha uzun, daha doyurucu bir içeriğe sahipti. Zaten aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen Episode 3′ü halen heyecanla beklememizin, Valve’ı öfke ile değil de sitem ile anmamızın sebeplerinden biri de bu.
Bunun üzerine bir de “indirilebilir içerik” saçmalığı çıktı, o da işin tuzu biberi oldu. Artık satın aldığımız oyunların hiç biri tam manasıyla bir bütün değil. Aksine oyundaki her şeyi görebilmek için bir de üstüne bu indirilebilir içerikleri satın almamız gerekiyor. Mesela Dragon Age’deki Golem karakteri veya daha iyi silahlar gibi… Ya da daha iyi bir örnek verelim, Return to Ostagar. Zaten oyun içerisinde bulunan bir yere tekrar gidebilmek için ayrı bir paket satın almak zorunda bırakılmak nedir, nasıl bir mantıktır biri bana açıklayabilir mi?
Fiyat konusu ise apayrı bir mesele… Hani daha kısa sürede daha ucuz oyuna sahip olacaktık ey yapımcılar? Assassin’s Creed 2 neden 50 dolar? Keza Mass Effect 2 de öyle… Hem aylarca oyunu bekle, hem her seferinde yarım oyunlara tam oyun parası öde, hem de oyunu bitirdiğinde elinde cevaplanmamış daha çok soru kalsın. Oldu mu bu şimdi?
Olmadı.
* Blog Dergisi’nin 14 ncü sayısında yayınlanmıştır. Yoksa Mafia 2′de bu yazıda kendisine bol bol yer bulur, hatta yazının tek konusu haline gelebilirdi.