Le Horla ( Cinnet) - Guy De Maupassant 
O geldi. Saf insanların ödünü patlatan, insanların bedenine girdiklerinde tedirgin rahiplerin dualarla kovduğu, büyücülerin ortaya çıktığını görmeden karanlık gecelerde çağırdığı, insanların önsezileriyle, cinlerle perilerle kötücül ya da iyicil özelliklerini yakıştırdığı o yaratık çıkageldi. İlkel korkunun kabaca anlaşılmasından sonra, kavrayışı yüksek insanlar bu korkuyu daha açık hissettiler. Mesmer, bunu tahmin etmişti. Doktorlar, daha on yıl önceden, kendisi bile daha denemeden önce o yaratığın gücünün beye benzediğini kesin bir biçimde ortaya çıkarmışlardı. Bu yeni Tanrının silahıyla, tutsaklaşan insan ruhu üzerindeki gizli bir iradenin egemenliğiyle uğraştılar. Manyetizma, hipnotizma, ya da ne bileyim, telkin diye adlandırdılar bunu. İhtiyatsız çocuklar gibi, bu korkunç güçle oynayıp eğlenirken gördüm insanları! Vay bizim halimize! Vay insanların haline! O geldi, adı... adı ne onun? Bana öyle geliyor ki, adını haykırıyor ama ben onu duymuyorum. Evet, adını haykırıyor... Dinliyorum... duyamıyorum... tekrarlıyor... Horla... duydum... Le Horla... Evet o... Le Horla... Geldi...
Kuşkusuz ki Le Horla, Guy De Maupassant'nın bütün eserleri içerisinde en karanlık olanıdır. Anlatıcının ruhunu ele geçirmeye çalışan eski ve korkutucu bir varlığa karşı verdiği savaşı, cinnetle sükunet, delilikle dahilik arasında dans ederek anlatışı, fantastik korku unsurlarıyla baharatlandırılmış olan hikayeyi samimi bir günce şeklindeki yazışı ve insan psikolojisini bu kadar incelikli işleyişi Guy De Maupassant'a büyük ün kazandırmıştır. Sonu da başı kadar etkileyici olan hikaye bir adamın cinnet anındaki umutsuzluğu ve ruhsal karmaşasıyla okuyucuya hükmetmektedir.
Vakitsiz ölüm! İnsanın bütün korkusu ondan kaynaklanıyor! İnsandan sonra Le Horla. Her gün, her saat, her dakika her türlü kazayla ölebilenden sonra, yalnızca günü, saati ve dakikası dolduğunda ölen geldi; çünkü o, varlığının son sınırına ulaştı artık!
Arka KapakModern Fransız öykücülüğünün öncüsü sayılan Guy de Maupassant aynı zamanda Dünya öykücülüğüne de damgasını vurmuştur. Le Horla onun Türkçe'de ilk kez yayımlanan kitabıdır. Ölümüne yakın onda saplantı haline gelen ikinci kişi bunalımının öyküsüdür bu.
Kendisini denetlediğine inandığı, bu ikinci kişi belki de bir hastalığın adıydı. Ama Maupassant ona karşı direnebildiği kadar direndiyse de çareyi ölümde buldu. Bu olağanüstü, meraklı öykünün yanısıra kitapta Maupassant tarzının en güzel öykülerinden öyküler de bulacaksınız.