Giriş
Havanın kararması yetmiyormuş gibi yağmur da bastırınca zorunlu olarak atını yolun kenarındaki tabelaya sürdü. Tabelanın önünde durup önce Gelath'ın Yeri adlı isme baktı. Ardından içeriye şöyle bir göz attı. Düzenli, temiz bir yere benziyordu. O da temiz bir gece istiyordu zaten bu yüzden sıkıntı yoktu. Atından indi ve seyise ata bakması için 1 sikke verdi. Durdu. Sonra karar değiştirerek 1 sikke daha verdi adama. Daha iyi bakması için. Atı adama verdi ve kapıyı açtı.
İçerisi gayet normal görünüyordu.Taş çatlasa 25 yaşında olan genç bir ozan ateşin yanına oturmuştu. Bir an için dikkatini ozana veren Yuda,Batı ve Dağ lafını duyunca dinlemeyi bıraktı.Klasik bir dağların ötesinde hikayesiydi büyük ihtimalle. İki hödük garson kızın poposuna ağızlarının suyunu akıtarak bakıyorlardı. Onların arkasındaki küçük kuytu masaya oturdu. Bir dakika içerisinde yanına gelen kız "Ne alırdınız bayım?" diye sordu.Kıza bir bakan Yuda,lütfen gerektirmeyeceğini düşündü ve "Tohum Viskisi." demekle yetindi.
Tezgaha dönen kız,bardakları silen seyrek saçlı,iri hancıya bir şeyler söyledi.Hancının kafasını tamam anlamında salladığını görünce rafın altından bir şişe çıkardı.Belli ki bu iyi bir mahsuldü kız insanların maddi durumunu anlamaktaki maharetiyle Yuda'nın karşılayabileceğini düşündüğü için bütün şişeyle birlikte temiz bir de bardak alıp temiz bir tepside getirdi. Düzgün yürüyüşünden bahşiş beklediği anlaşılıyordu.Yuda ise kıza daha iyisini vermeyi düşündü. Bahşiş her yerden bulabileceği bir şeydi. Yuda bunun yanında nezaket verecekti. Buyrun diyen kız tepsiyi masaya boşalttı.Yuda'da 3 sikke viski için 3 sikke de bahşiş koydu boş tepsinin üstüne. Bahşişin fazla olduğunu biliyordu ama kırık dökük bir odada yatmak için para esirgeyecek biri değildi. Nezaket bahşişiyle beraber " İyi bir oda bulursanız minnettar kalacağım. " dedi yumuşak bir tonda. " Tabiki efendim " diyen kız, 3 sikkeyi cebine atarak tepsiyle beraber tezgaha döndü.
Pıst sesiyle açılan mantar tıpayı bir kenra koyan Yuda sarı sıvıyı luk luk sesleri eşliğinde kısa ve kalın bardağa döktü. Damağında hissettiği o mayhoş tat ve boğazındaki sıcaklık verici yanma hissi onu rahatlatmıştı. Bir şişeye baktı bir dışarıya. Deli gibi yağmur yağıyordu. Bütün gece burada olacağı belli olan Yuda'nın yapıcak pek bir işi yoktu. Bardağı bir daha doldurdu.
Bir yada iki saat sonra Yuda şişenin dibine gelmişti. Bayağı çakırkeyfti ama kesinlikle sarhoş değildi,aklı yerindeydi. Hanı gözleriyle bir yokladı. Hikayesini bitiren adam yarısı kadar dolan kesesini bağlıyordu. Bu hasılata mükemmel denemese de bir sonraki hana kadar idare ederdi. Ozan kesesini beline taktıktan sonra çalgısını sırtına astı ve beklenmeyecek bir hareket yaptı, kapıya yöneldi. Yuda para vermek için kalktığı adamın gitmekte olduğunu görüp tam kapıdan çıkarken eline bir sikke tutuşturdu. Dışarıda deli gibi yağmur yapıyor be adam nereye gidiyorsun diyemeyecek kadar dlinin dönmediğini anlayan Yuda durumu tek bir kelimeyle özetledi . " Nereye? "
Yuda'yı şöyle bir süzen siyah saçlı genç ozan çenesini kaşıdı ve " Benim memleketimde yağmur kutsaldır. "dedi ve dışarı adımını attı. Bunun üstüne şişenin taş çatlasa yarım bardaklık daha çıkacak olan dibini masada bıraktı ve yukarı, odalara doğru, yöneldi. Kafasını yastığa koyan Yuda, uykuya daldı.