Kayıt Ol

Kaderin Elleri

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Kaderin Elleri
« : 21 Ocak 2014, 14:34:17 »
İnsanların zihinlerini okuyabilmek... Aslında ne düşündüklerini bilmek... Eğlenceli geiyor kulağa değil mi? Peki arkadaşlarınızın,akrabalarınızın, sevgilinizin, karınızın dahası etrafınızdaki insanların gerçek yüzlerini görmeye katlanabilir misiniz? Koca bir yalan içinde yaşamayı kaldırabilir misiniz? Eşsiz yeteneğiniz, lanetiniz olduğunda, sizi yaşamaya ikna edecek bir sebeb bulabilir misiniz?

....
devam edecek

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #1 : 21 Ocak 2014, 15:36:27 »
Bu yeteneğini ilk farkettiğinde, 9 yaşındaydı Mesut. Tenine, bir kaç saniye temas ettiği insanın zihninin içine giribiliyordu. Düşüncelerini, hatıralarını net biçimde okuyabiliyordu. İnsan zihninde bilinçaltına itilmemiş ne varsa, aktif her düşünce, her plan ayan beyan Mesut'un zihnine kopyalanıyordu. Bunu farketmesi 9 yaşında olmuştu, daha öncesinde ise belki de, yine oluyordu ama o bunu farketmemişti. İlk başlarda korkmuş olsa da, zaman geçtikçe eğlenceli bir hal almıştı. arkadaşlarının tüm planlarını öğrenip, onlara hınzırlıklar yapıp herkesi şaşırtıyordu. Sonra birgün kafasında şimşekler çaktı. Öğretmeninin zihninde sınav sorularını bulabilir miydi acaba? Zihnine girdiğinde, çöp yığını gibi hatıralar ve planlarla karşılaşıyordu, onları ayıklamak, hangisi gerçek, hangisi sadece düşünceden ibaret ayıklaması biraz zor oluyordu.

İlk denemesini Türkçe sınavı öncesi yapmıştı. Önce öğretmenini yemlemekliydi. Sorular hazır mı feğil mi öğrenmesi gerekiyordu. Fırsatını bulup, öğretmeniyle temas sağlamalıydı. Aklına gelen ilk planı uygulamaya karar verdi. Kalemtraşın bıçağıyla, parmağına ufak bir ksik atıp çığlığı bastı, sınıftaki herkes gibi öğretmeni de hemen başında bitivermişti. Numaradan ağlaması gerekiyordu ama o küçük kesik, tahmin ettiğinden çok daha fazla yakmıştı canını ve o gerçekten ağlamaya başlamıştı. Öğretmeni bakmak için parmağını tuttuğunda fırsatı kaçırmadı, bir kaç saniyelik temas yeterliydi keza, titreyen sesiyle;

"Öğretmenim... soruları hazırladınız mı?"

Öğretmen garip soruya önce şaşırdı, sonra yüzünde kocaman bir tebessümle, şoka girmiş gibi bakan bu ufaklığın, çocukça bir sorusu olduğunu anladı. Çocuklar hep böyleydi, alaakasız konuları birbirine bağlamakta ustaydılar. Belli ki Mesut ta sınav stresine girmiş, kesik parmağından çok Türkçe dersinden olacakları snavı düşünüyordu.

Mesut, soruyu sorduğu anda,i öğretmenin beyninde kimyasal reaksiyon başladı. 2 gün önce hazırladığı sorular ışık hızında beyninin kıvrımları arasında dolanıp, belleğine yerleşti. Mesut için çalınması çok kolay olmuştu. Ardından, saniyeler içinde, sınav soruları; yine geldikleri yoldan, geldikleri yere, bilinç altına geri döndüler. Ta ki, ihtiyaç olduğunda hatırlanmak üzere.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #2 : 21 Ocak 2014, 15:54:25 »
Mesut için bu kadarı yeterliydi. Tek sorun aldığı bilgilerin gerçek olup olmadığıydı. Bunu da sınavda test edebilecekti. Öğretmeni onu ilk yardım odasına gönderdiğinde, aklında tek birşey vardı, Türkçe sınavından 5 alabilmek.

İki gün sonra, soruların aynı olduğunu gördüğü an neredeyse çığlık atacaktı sınıfın içinde. O kadar heycanlanmıştı ki, cevapları unuttu bir an. Beyni durmuş gibiydi. Neyseki, çok geçmeden bilgiler, coşup, çağlamaya başlamıştı zihninde. Kısa sürede soruları cevaplayıp sınavdan 5 alınca tüm sınıfın ilgi odağı oluvermişti bir anda. Günler böyle geçerken, Mesut şeytani yeteneğini, tüm öğretmenlerine uygulamaya başlamıştı bile. Ardı ardına gelen 5 ler, sömestir tatilinde elinde taktir belgesiyle eve koşmasına yetip artmıştı.

Mesut bilek güreşi yapmayı çok seviyordu. İsanlarla tensel temas kurmanın en kolay ve etkili yoluydu nede olsa. Öğretmenlerine bilek güreşi teklifi yaptığında garip karşılansa da, kabul etmeyen öğretmenlerini canından bezdirip, kulağını çekmelerini sağlıyordu. Çok eğleniyordu. 2 saniyelik temas demek, gelecek demekti, sınavdan alınacak 5 demekti.

Yeteneğinden kimseye bbahsetmemişti ve kimsenin de öğrenmesini istemiyordu. Bazen suçluluk hissetse de, vazgeçilecek bir nimet değildi. Arkadaş çevresi, annesi babası hatta, ilkokul aşkı, lise aşkı... Kim gerçekten ne düşünüyor, ne planlıyor herşeyi gayet net biçimde öğrenip eğleniyordu. İnsanların mahrem sırlarına bile ulaşıyordu zaman zaman. Hİç ummadığı insanların ne sapık fantaziler peşinde olduğunu gördükçe, içinden kahkahalarla gülüyor, bazen onların üstüne gidiyordu, sıkıştırıyordu. Herşey güzel giderken Mesut büyüyordu, Mesut büyüdükçe bu masum ve eğlenceli oyun can sıkıcı olmaya da başlıyordu.

Çocuk dünyasından çıkıp, yetişkinliğe adım attığında, kendi ayaklarının üstünde durup, birey olduğunda, insan ilişkilerinin aslında gizliden gizliye çıkar pazarlığı olduğunu da keşfediyordu.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #3 : 21 Ocak 2014, 17:14:59 »
Üniversitenin ilk yılında hoşlandığı kıza açılıp, karşılık bulması onun için bir dönüm noktası olmuştu. Çıkmaya başladıklarının 3. günü kızın elini tutmuş ve aslında kızın, ondan çok derslerinin iyi olmasıyla ilgilendiğini öğrenmişti. Hayal kırıklığını dibine kadar yaşamış, yeteneğine lanet etmişti. Çok geçmeden, kısa sürede edindiği arkadaş çevresinin de kızdan farklı olmadığını anladığında hayata dair tüm beklentileri yavaş yavaş önemini yitirmeye başlamıştı. Başını ne yöne çevirse, çıkar ve beklenti içinde insanlar görüyordu. Onlar bunu bildiğini bilmiyorlardı ama o biliyordu işte kahrolası gerçeği. Koca bir yalan deryasında yüzüyordu adeta.

Yavaş yavaş içine kapanmaya başlamıştı Mesut. Önce arkadaş çevresiyle mesafe koydu arasına. Üniversitenin 4. yılında artık evden çıkmayan, İnsanlarla diyalog kurmayan asosyal bir insan olmuştu. Ve birgün bir karar aldı. Artık bu lanetinden kurtulmak istiyordu. İnsanlarla temasını sağlayan heryerini örtmeye karar verdi. sürekli eldiven takmaya başladı. Garip karşılandı ilk başlarda. Kimse niye diye sormadı zaten. Mesut uzun zamandır garip bir adam olarak tanınıyordu. Sakal bıraktı. Başkalrının teni, kendi tenine direkt temas etmediği sürece sıkıntı yoktu, sakal ve saç buna engel oluyordu. Biri gelip kulağını çekerse diye de bere takmaya başladı. Herkesin montlarından kazaklarından kurtulduğu, sıcağın iyiden iyiye bastırdığı zamanlarda bile kafasında bereyle dolaşması "deliliğine" yoruluyordu. Ve gün geldi, üniversite bitti.

Suçluluk hissediyordu. Hayatını İnsanların zihinlerini okuyarak buraya getirmişti. Üniversiteyi de bu şekilde gayet başarılı biçimde bitirmişti. Avukat olmuştu ama vicdan azabı çekiyordu. Bundan sonrası için hayatını zorlaştırmaya karar verdi. Günah çıkartıyordu kendince ve kendine zulm etmeye başlamıştı adeta.

İlk davasını aldığında buruk bir sevinç yaşamıştı. Mesleğine başlayacağı için mutluydu ama müvekkili bir katildi. Hiçbir avukat kendisini savunmak istemediğinden, mahkeme avukat atamıştı ve o avukat Mesut olmuştu. Adam cinayetle suçlanıyordu. Bu adam için eldivenlerini bir kez daha çıkarmıştı. Gerçekten masum bir insansa onu kurtararak, yeteneğini iyi bir şey kullanmak istedi, böylece vicdanını da bir nebze rahatlatmış olacaktı. Ancak adam birbirinden iğrenç yalanlar söylüyordu. Gerçekleri biliyor olması, adamın zerre vicdan azabı çekmeden, kendini kurtarmak için yalanlar savurmasını kabullenemiyordu. Mesut kendine verilen görevi tersine kullanmaya karar vermişti. Adamın zihninden aldığı her bilgi kırıntısını alyhine kullanmak için harekete geçti ve karşı tarafın bile bulamadığı kadar çok delili toplayıp savcılığa teslim etti. Ardından da görevi iade etti.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #4 : 21 Ocak 2014, 19:08:05 »
Hikaye biraz hızlı ilerledi son bölümde sanki. Çocukluğu o kadar detaylıyken avukatlığı sırasında veya üniversite yıllarında da daha fazla bilgi almak isterdim doğrusu.

Konu çok değişik olmasa da her zaman ilgi çekici olmuştur. Süper kahramanların sahip olduğu güçlerden her hangi birisini bir kişinin sahip olması durumunda onun ve dünyanın üzerindeki değişimlerin ne olacağını hep merak etmişim ve üzerinde düşünmüşümdür. Zihin okumak olayını pek düşünmemiş olmam bu konuyu okumayı benim açımdan daha zevkli hale getirdi.

Yazım yanlışları var diyerek geleneği bozmayalım :D Devamını kısa süre içinde okumak dileğiyle. Elinize sağlık.

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #5 : 22 Ocak 2014, 15:33:24 »
Olay oldu. Gazeteler günlerce bu olayı yazdı çizdi, televizyonlarda programlarda tartışıldı. Sıradan halk, "aslanım benim, helal olsun" derken, olaya profesyonelce bakanlar bunun bir ihanet olduğunu söylüyordu. Avukat müvekkilini satmıştı, iş ahlakına uygun bir davranış değildi. Her zamanki gibi orta yol bulunamadı.

Bir anda popüler olmuştu Mesut. Okulda da çok popülerdi ( inek olduğu için) ama şimdi çok daha geniş bir kitlenin gündemindeydi. Gazeteciler kovaladı, o kaçtı. Günlerce evine gitmedi, otellerde konakladı, ortalık duruldu, gazeteciler kayboldu, Mesut hayatına devam etti. Kendi avukatlık bürosunu açtı, bir kaç dava aldı, kazandı, davaları davalar izledi, bazen kazandı, bazen kaybetti. Popülerliğin getirdiği bir iş yoğunluğu vardı, seçici davranamıyordu, iyi para kazanmaya başlamıştı ama bu kez de paranoyak olmuştu.

Yeteneğini hayatı boyunca kendi çıkarına kullanmış olmanın, hayatı kandırmanın, insanları kandırmanın vicdan azabı gün be gün büyüyordu içinde. Aldığı davalarda, müvekkillerinin gerçekten masum yada haklı olup olmadığını sorguluyordu sürekli. Eldivenlerini çıkarmak istemiyordu, ama bu şekilde hayatını devam ettirmesi azaptan başka birşey getirmiyordu ona. Profesyonel düşünemiyor, Kim haklı kim haksız onun peşine düşüyordu. Psikolojisi iyiden iyiye bozulmuştu ve bir gece kontrolünü kaybetti.

Kendini tuvalet lavabosunun başında buldu. Kollarıyla destek aldığı lavabo, baskıya daha fazla dayanamayacağını belli ediyordu ama, Mesut; bu dünya ile ilişkisini kesmiş gibiydi. Aynada nefretle kendine bakıyordu. Sonra aniden, duvarda ki küçük dolabı hızla açıp, içindeki yere savurdu. Göz gezdirdi yere saçılan eşyalara, kısa bir süre sonra aradığını buldu. Paketini hızla açtı, bir kçşesinden sıkıca tuttu ve sol avucuna olanca gücüyle ve hızıyla çentikler atmaya başladı. Jilet değip geçtiği her yeri ince kırmızı şeritlerle dolduruyordu. Mesut avuçlarını doğruyordu. Kısa süre sonra aynı şeyi, öbür eline de yaptı. Lavabo, parkeler, ayna ve Mesut kanlar içinde kalmıştı. Acı hissediyordu ama kendine olan nefreti acıdan çok daha yoğundu. Güçsüz düşüp, olduğu yere yığıldı, bilincini kaybetmek üzereydi, bir gayret atletini çıkarıp, iki elini birden atletle adeta boğdu, dişlerinin yardımıyla düğüm atmaya çalışıyordu. Gözleri karardı, sonrasını hatırlamıyordu.

Uyandığında, salonda ; kanepenin üzerinde buldu kendini, avuçlarında dayanılmaz bir sızı vardı. Avuçlarına bakmadan hatırladı ne yaptığını, pişmanlık fayda getirmeyecekti artık. derin vadilerle yarılmış bir platoyu andırıyordu avuçları.

Aylar geçti yaralar iyileşti ama ellerinde büyük oranda his kaybı oluşmuştu. Tuttuğu bir şeyi, dokunduğu bir nesneyi hissetmekte, kavramakta güçlük çekiyordu. Artık eldivenlerini hiç çıkarmamak için güzel bir sebebi vardı. Korku filmlerinden fırlamış bir yaratığın, iğrenç ellerine benziyordu elleri. Yeni bir hayata başlamak istiyordu. Tüm umutsuzluğuna rağmen, denemek istiyordu.

Aylar geçti, adliye koridorunda rastlayacağını hiç düşünmemişti hayatının aşkına. Onu daha önce gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Yeni olmalıydı. Koridorda  istemsizce selamlaşmışlardı. Kız gülümsemiş, Mesut ta başıyla selam vererek karşılık vermişti. Bir kaç gün sonra, kafeteryada otururken, " selam" demişti sevecen bir ses. Başını kaldırıp baktığında, kız başında dikiliyordu ve gözleriyle gülümsüyordu adeta. Oturmak için izin istemişti, tereddüt etse de buyur etmişti Mesut onu masaya. gel zaman git zaman, buluşmalar sıklaştı, iş dışında görüşmeye başladılar. Mesut'tan 3 yaş küçük, Bekar bir bayandı Mesut'un hayatını değiştiren. Kötü günlerin ardından sığınacak bir liman arıyordu belki de ve o limanı bu kız olarak bellemişti Mesut. kızı gördüğünde mutlu oluyordu. Ömrü boyunca kendinden nefret etmek dışında bir his yaşamadığını anlıyordu yeni yeni.

Orta halli bir pastanede gerçekleşmişti bu pazar buluşması. Kahvaltının ardından sinemaya gitmek gibi bir planları vardı. Keyifle kahvaltılarını yaparken, kız cevabını çok merak ettiği o soruyu sormuştu.

"Ellerine ne oldu? Niye sürekli eldiven takıyorsun?"

Mesut uzun uzun anlatmak isterdi ama yapamazdı. Kim inanırdı ki buna. Hem o sayfayı kapatmak istiyordu. Kaza geçirdiğini ve ellerinin zarar gördüğünü vs vs uzun uzun anlattı. Kız görmek istiyordu o iğrenç elleri. Mesut itiraz ettiyse de ikna edemedi. Çaresiz çıkardı eldivenleri. Kızın yüzü buruştu ama sevecen bir hareketle tutmak istedi Mesut'un elini. Hızla geri çekti Mesut. Ne olursa olsun, bu kızın beynine girmek istemiyordu. Hayatını kaderine teslim etmeyi tercih etmişti. Bazen bilmemeyi, bilmeye tercih etmek gerekirdi. Öyle yapacaktı.

3 ay geçmişti ve arkadaşlıkları tam anlamıyla aşka dönüşmüştü. Mesut toparlanmış, hayatı bile sevmeye başlamıştı. Kızın beklediği teklifi yapmakta gecikmedi.

"Benimle evlenir misin?"

Kız sadece gülümsedi, kız gülümsedi, gözlerinin içi gülümsedi, Mesut, mesud oldu. Hiç diretmedi ;

" Evet"



Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #6 : 23 Ocak 2014, 11:57:58 »
Tanışmaları ve aşkları gibi, düğünleri de yıldırım hızıyla olmuştu. Aslında buna düğün demek yanlış olurdu, bir kaç kişinin katıldığı sade bir törenle imzalarını atmışlardı.

Düğün gecesi, Mesut için korkutucu olacaktı. hep o anı düşünüyordu. Bu güne kadar kıza eldivensiz dokunmamış, aralarında başka da bir temas olmamıştı. Hiç öpüşmemişlerdi mesela. Peki bu gece ne olacaktı?

Başbaşa kaldıklarında, mümkün olduğunca ertelemeye çalıştı Mesut o anı. Karşılıklı kadehler kalktı, güldüler, birbirlerine sevgi dolu gözlerle baktılar. Kızın gözlerinde davet vardı ama Mesut ürküyordu. Bu kızın beyninin içindekilerle hiç ilgilenmiyordu. Bİlmek istemiyordu. Mutluluğun tadını almıştı, terslik olsun istemiyordu, yalansa bu aşk, bu yalanla yaşamaya razıydı.

Kaçınılmaz son gelip çatmıştı. Kız sokuldukça kaçacak bir yeri kalmadığını anlıyordu Mesut ve sonunda dudaklar birleşti. Naif başlayan öpüşme sekansı, giderek şehvetli bir hal almıştı. Beynine söz geçirmeye çalışıyor, kızın beyninden, kendi beynine başlayacak transferi engellemek için direniyordu. Bunu hiç yapmamıştı bugüne kadar. Beyni allak bullak olmuştu, boşlukta savruluyormuş gibi hissetmeye başladı, biri kapıyı zorluyor, Mesut ta açılmaması için var gücüyle direniyordu ama gücü tükenip teslim oldu. Coşkun bir nehir gibi akmaya başladı herşey. Kızın beyni, Mesut un kaftasına girmeye çalışıyordu sanki. Herşey o kadar berraktı ki, bugüne kadar bu kadar kolay olmamıştı hiç. Bilgi bombardımanı devam ettikçe, eller, bedenlerde geziyor, iki beden tek vücut oluyordu adeta. Temas noktası ne kadar çoksa, bilgi alış verişi o kadar net ve yoğun oluyordu demek ki.

Mesut sinemada film izler gibi izliyordu akıp giden görüntüleri. Ve korktuğu şey gerçek oluyordu. Görmek istemediği, bilmek istemediği şeyler doldu beyninin içine. Acı çekmeye başlamıştı ama fiziksel bir acı değildi bu. Ruhu yaralanmıştı adeta. Şehvetin kollarına bıraktı kendini, olan olmuştu artık.

3 AY SONRA

Telefonun ucunda, randevu isteyen bir meslektaşı vardı Mesut'un. Geri çevirmedi ve öğleden sonrası için randevu verdi kendisine. Önemli olduğunu söylemişti telefondaki adam. Randevu saatine sadık kaldı her ikisi de, kısa birtanışma faslının ardından konuya girdi adam.

" Mesut Bey, fazla uzatmadan sadete geleceğim. Geçen ay vefat eden amcanızın mirası ile ilgili rahatsız ediyorum sizi"

Amca mı? Mesut bir amcasının olduğunu biliyordu ama hiç görmemişti. Yıllar önce babasıyla araları bozulmuş ve görüşmeyi kesmişlerdi. Babası son günlerinde, onu görmek istemiş, helallik almak istemiş ama Mesut amcasının nerde olduğunu bilmediği için bulamamıştı. Babası öldükten sonra da arama gereği duymamıştı. Hiç görmediği biriyle, amcası dahi olsa ne gibi bir münasebet kurabilirdi ki.

Adam Mesut'un ifadesiz bakışlarına aldırmadan devam etti ;

"Amcanız geçen ay Belçikada vefat etti. Oldukça varlıklı bir adamdı. Türkiye ye pek sık gelmezdi ama burda bir çok yatırımı vardı. Yıllardır - aşağı yukarı 15 senedir- kendisinin Türkiye deki avukatlığını yapıyorum. Size gelme sebebim, amcanız hatrı sayılır bir miras bıraktı ardında. Ve bu mirası alabilecek hiçbir yasal varisi yok. iki oğlu 7 sene önce trafik kazasında ölmüş, karısı çok daha önce vefat etmiş. Bu durumda sizden başka varisi bulunmuyor. Kendisi, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde bir vasiyet yazmış ve kapalı bir zarf içinde bize yolladı. Ölümünün ardından açılmasını istemişti. Vasiyet yaklaşık birbuçuk yıldır tarafımdan muhafaza ediliyordu. 2 gün önce vasiyeti noter huzurunda açtık ve tüm mirasının size bıraktığını öğrendik. Bırakmasa da zaten tek yasal varis siz olduğunuz için yine size kalacaktı."

Böyle bir haberi alan insanlar normalde, sevinçten deliye döner, heyecandan bayılırdı ama Mesut gayet sakin görünüyordu. Onun bu tepkisiz hali avukatı da oldukça şaşırtmıştı.

 Hiç görmediği amcasından, avukatın dediğine göre toplamı 10 milyon lirayı geçen bir miras kalmıştı. Tek yasal varis olarak tek başına bu servetin sahibiydi artık.

Akşam eve gittiğinde, karısıyla paylaştı bugün öğrendiklerini. Kadın mutluluktan uçuyordu adeta. Defalarca boynuna sarılıp, defalarca öptü onu. Artık zenginiz diye çığlık atıyordu evin içinde.


Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kaderin Elleri
« Yanıtla #7 : 23 Ocak 2014, 14:47:32 »
33 GÜN SONRA

Yüksek trajlı gazetelerden birinin manşeti ;

ZENGİN ÖLDÜ

Türkiye onu ilk defa, müvekkili aleyhinde delil toplayarak savcılığa teslim eden Avukat olarak tanımıştı. Geçtiğimiz günlerde de, hiç tanımadığı amcasından kalan yaklaşık 10 Milyon TL lik mirasla bir kez daha gündeme gelmişti. 27 Yaşındaki avukat, geçtiğimiz akşam, dinlenmek için gittiği odasında, eşi tarafından ölü olarak bulundu. Yapılan ilk açıklamalarda, genç avukatın ölüm nedeni kalp krizi olarak belirtildi. Kesin ölüm sebebi, adli tıpta yapılacak otopsinin ardından belli olacak.

Detaylar 3. sayfada...