Kayıt Ol

Fou

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Fou
« : 22 Mart 2016, 21:50:14 »
Havada The Old Castle ağlıyordu.

Güzel topukları vardı. Hâlâ da öyleler. Fakülte günlerinden beri sporu bırakmamış olmalı. Ruhunu da Platon’un gerekli gördüğü miktarda müzikle doldurmuş sanırım.

Son sınıftaydık. Her zamanki gibi sıradan günlerden biriydi. Bilirsiniz, sokak çocukları redingot giyer, profesörler butimar ile dert ortağı olur, fahişeler ise günah çıkarırken centilmen bir zangoç hayal eder, böyle bir gündü. Güzellik sermayesi yine borç kalanı vermişti. Sinemaya gitmek için sözleşmiştik. Yanımda fazladan temiz çorapta getirmiştim, sigaraları ise onun kapması gerekiyordu.

Filmi o seçmişti. Truffaut ya da Godard’dı sanırım. Belki de Rivette idi ya da kahrolası Peckinpah bile olabilirdi. Bana kalsa… Bana ne zaman kalmıştı ki. Yaşamdaki ana amacım mutlu olmaktan çok, mutlu etmekti. Başkalarının mutluluklarıyla neşe bulan biriydim ben. Belki, belki de kendi başına gülmeyi bile beceremezdim. Ruhumun fakir olduğunu söylerdi Jacqueline, buna karşın beni sevdiğini de. Ben de aşk değil sevgi bulduğunu söylerdi. İsmimi tutkuyla değil şefkatle anardı.

Hâlâ bekliyordum, gelmeyeceğini bildiğim halde. Bir daha dönmeyeceğini söylemişti. Sanırım bu sefer aşkı bulmuş olmalıydı. Yanıldığını, korkunç bir yanılgı içinde kapana kısıldığını, anakronik bir saplantı kurbanı olduğunu diyemedim. Ne değişirdi ki deseydim, varlığımın en yüce değeri alçakgönüllülüktü.

Elimde çoraplar. Yağmur da başlamıştı, sanırım film de. Antoine hayatın tokadını çoktan yemiş olmalıydı. Kanı beş para etmez Alfred Lubitsch ise seni geri göndermemişti bana. Evladımızı çalmıştı.

Yıllar geçti böyle.

Şu an karşımda oturuyor. Karşı masada. Şimdi bile öylesine genç ve etkileyici ki mahcupluğumla büzüldüm. Gidip yanaklarına dokunsam, çatlamış ellerimi hor görür, tanımaz beni. Demek insan zaman içinde bir yalana dokunmazsa saflığını koruyamıyormuş. Yaşlı ve aptalım ben, o ise alımlı ve erkek düşkünü.

Masadan kalkıp ayrılırken Bydlo çalmaya başladı. Umarım o muazzam müzik tüm şiddetiyle kafeyi yerle bir eder.

Nitekim, Schopenhauer’in dediği gibi bir delilikti benimkisi, uzun süren bir rüya.

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Fou
« Yanıtla #1 : 24 Nisan 2016, 00:16:21 »
Gerekçelendiremiyorum ama kullanılan isim ve adlandırmalar başka bir kültüre ait olsa da, bizi hikayedeki dünyanın yaşadığına ikna etmekten öte, zaman, yer ve kültür bağlamlarını belirtmekten öte, yazarın öznel dünyası için zemin oluşturmaya hizmet ediyormuş gibi.

Hikaye, bilmediğim şeyleri araştırmaya sevk ettiği için interaktif okumaya daha elverişli.

Muzip Not: Zangoç'tan ötürü çarpılmasa bari ablalar?

Çevrimdışı Rosemary

  • **
  • 282
  • Rom: 12
  • With tired eyes, tired minds, tired souls we slept
    • Profili Görüntüle
    • last.fm
Ynt: Fou
« Yanıtla #2 : 27 Nisan 2016, 01:35:26 »
Hikâye demenin de doğru olup olmayacağına tam karar veremiyorum ama haklı olduğunuz üzere tamamen subjektif bir perspektif eleğinden geçmiş diyebilirim. Öyle ki, kendim dışında şunca yazılanları tam manasıyla mantıklı bulacak kişi yoktur diye düşünüyorum, kendim konusunda da şüphelerim var.

Evet, içerisinde kimi göndermeler var. Onlar bulunur ve deneyimlenirse şu yazı biraz daha anlaşılır seviyeye yükselebilir.

Muzip Not'a Cevap: Ahah. O ablaların hepsi ateist. Yaptıkları bir fanteziden başka bir şey değil.

Kişisel not: Forumda isminizi her gördüğümde ne olağansa aklıma direkt bir şarkı ve videosu geliyor. İşte burada.