Kayıt Ol

Mental

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Mental
« : 29 Mart 2011, 00:16:22 »
"Bahar geldi."

Sigarasını önündeki küllükte söndürüp ağzına bir tane fıstık attı. Mental Bar, yine oldukça boştu. Kalabalık bir grubun, barın ortasında işgal ettiği masa dışında pek kimse yoktu. İstanbul büyük şehirdi aslında ama buralara pek uğramıyordu insanlar. Bar sakinleri de bar sahipleri de bundan şikayetçi değildiler.

"Bahar geldi, hissettin sen de. Böyle gençlerde bir hareketlenmeler... Kıyafetlerde bir kısalmalar... Çiçekler... Böcekler..."

Birasından büyükçe bir yudum aldı ve önünde duran paketten sigara çıkarttı. Çok geçmeden bir küfür çıktı ağzından. Çakmağın gazı bitmiş olmalıydı.

"Ateş var mı gençler?" diye seslendi ortadaki masaya. Bir tanesi kibrit fırlattı ve ekledi "Sende kalsın."

"Eyvallah usta."  Sigarasını yakarken tekrar karşısındaki adama döndü.

"Görüyor musun gençleri. Kıpır kıpırlar. Bahar geldi be abi. İnsanlar yaşıyor. Ama benim demek istediğim bu değil."

Sigarasından derince bir nefes aldı ve devam etti.

"Bahar geldi. Kediler hissetti bunu bak, nasıl kovalıyorlar birbirlerini. Sen napıyosun? Oturmuşsun karşıma beni dinliyorsun. Bahar geldi bahar. "

Şişeyi kaldırıp karşısındakinin şişesine vurdu. Gülümsüyordu.

"Ama olsun ya. Biz iki yalnız adam, şurda başbaşa yalnızız işte. Bahar geldi de, bize mi geldi? Bize geldi tabi. Bak dışarıya, ne görüyorsun? Yemyeşil ağaçlar, rengarenk çiçekler değil mi?"

Sigarasından bir nefes daha aldı. Canı sıkılmış gibi, bira şişesinin etiketini soymaya başlamıştı.

"İşte o çiçekler yaktı beni. Polen alerjisi var bende, mahvettiler beni. Üremek için salladılar polenleri havaya, halime bak. Boğazım kaşınıyor, gözüm doluyor. Bahar geldi üstadım bahar! Bahar geldi de hoş gelmedi hiç. Ben ona ağlıyorum. Sen n'apıyorsun?"

Sigarasını söndürüp birasından bir yudum aldı. Boğazı delicesine kaşınıyordu ve tek yapabildiği, dilini hafifçe geriye kaydırıp boğazına sürtmekti. Pek işe yaramıyordu.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #1 : 29 Mart 2011, 00:39:30 »
''Seni dinliyorum ya üstad, dahası mı var?''

Şişenin dibindeki son yudumu da kafasına dikip masaya bıraktı boş şişeyi. Gözü masanın üzerinde duran sigara paketine takıldı.

''Sen alerjin olduğu için bahardan şikayet ediyorsun. Ya bana ne demeli? Sigara içmiyorum ama herkesten çok soluyorum dumanını. Madem zaten sağlığıma olan olmuş, neden başlamıyorum peki?''

Eğildi öne doğru. Gözünü sigara paketinden ayırıp arkadaşının gözlerine dikti.

''Çünkü sigara içmek mantıksız bir hareket. Tamamen psikolojik sebeplerden ötürü her yıl tonlarca para harcamak ve kendini zehirlemek mi? Kesinlikle mantıksız.''

Geriye yaslandı ve çalan müziğin içinden bir kaç tını seçmeye çalıştı düşünürken. Arkadaşına baktığında gülümsediğini gördü. Eh, ne de olsa anlamıştı ne düşündüğünü. Uzanıp paketten bir dal aldı ve arkadaşının uzattığı kibrit ile yaktı. Öksürdü dumanı ilk çekişinde, fakat vakit geçmeden bir kez daha çekti içine. Bir yandan da söyleniyordu;

''Tamamen saçmalık.''

Ortadaki masadan kahkaha sesleri yükseldi. Gençler eğleniyor gibi görünüyorlardı. Kızlar kahkaha atarken bir yandan da espri yapan erkeğe yaklaşıyor, diğerleri ise aradan kendilerine pay çıkarmaya çalışıyordu. Kendi içinde standart bir mücadele. Liseli hiyerarşisi. Grubun içinde gözüne uzun boylu bir kız çarptığında arkadaşına döndü tekrar.

''Bahar demişken, senin bir kız arkadaşın vardı hani. O ne oldu?''
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #2 : 29 Mart 2011, 01:02:28 »
"Var mıydı? Bilmiyorum ki, oluyor arada."

Sigarasından bir nefes çekmeden önce arkadaşının sigarayla savaşını izledi. İlk seferinde herkes öksürürdü. Yine de, öksüre öksüre zehirli dumanı içine çekerken pek rahatsız görünmüyordu karşısındaki. Gülümsedi. Arkadaşının denemeyi sevdiğini biliyordu. O her zaman için mantığıyla hareket eden birisiydi ve mantığını duruma uydurmayı çok iyi başarıyordu.

"Bahar'ı diyorsun sen. Bahar geldi, Bahar gitti usta. Anlattım ya, alerjim var benim bahara."

Dikkati dağılmıştı. Masadan yükselen kahkahalar, Alice in Chains'in solisti Layne Staley'nin sesini bastırıyordu. Layne Stayley'nin sesini severdi. Ergen kahkahalarıyla karşılaştırılamayacak güzellikteydi ve onların tersine o ses acı yüklüydü. Acı gerçekti, acı iyiydi.

"Kaç yaşındaydık biz? 25'ten sonra saymayı bıraktım ben. Doğum günleri canımı sıkmaya başlayınca, doğmamış kabul ettim kendimi resmen."

Birasını dikti ve boş şişeyi masaya bıraktı. İlgilenecek pek müşteri olmadığı için olsa gerek, barmen hemen biraları yeniledi.

"Yaşlı gibi hissediyorum ben. Böyle gülmedim uzun zamandır. Yaşlandım üstad." Bir an duraksadı. "Ya da ben hiç böyle yalandan gülmedim."

Sigarayı söndürüp masanın üstündeki fıstıkları yemeye başladı. Bir taraftan kalabalık grubu süzüyordu.

"Komiklik ayağına, samimiyet ayağına hödüklerle ne hatunlar kalktı gitti şuradan. Hayır ben de yaptım. Yakışıklı bir adam değilim sonuçta, bir tek ağzım var işe yarayan. Ben de yaptım da... Yaşlandım galiba."

Yeni gelen buz gibi bira şişesinin etrafındaki damlacıkları eliyle sildikten sonra içkisinden büyükçe bir yudum aldı.

"Bazen içmek istiyorsun böyle. Cebinde ne yemek için ne de yol için para var. Ama içmek istiyorsun. Alıyorsun karşına arkadaşını..."

Şişesini kaldırıp bir kere daha arkadaşının şişesiyle tokuşturdu.

"İçmek istiyorsun, düşünmeden. Bundan da zevk almıyorsun da..."

Bir tane daha sigara yaktı ve zehirli dumanı içine çekti.

"Soğuk soğuk da çok güzel gidiyor bu."

Gülmeye başladı. Kalabalık masadan yükselen süslü kahkaha gibi değildi bu gülüş, daha çok gülüyoruz ağlanacak halimize diye haykırıyordu.

"Sen kitap yazıyordun, noldu o iş?"

Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #3 : 29 Mart 2011, 01:30:31 »
''İyi kızdı halbuki.'' diye söylendi yeni gelen biradan acıyan boğazını yumuşatmak için bir yudum alırken.

''Sen yaşlandın, orası kesin. Karamsarlığın maşallah sapasağlam ama sen yaşlandın, biz yaşlandık. Eskiden en azından yaşımızı sorgulamazdık, yalandan da olsa gülmekten korkmazdık.''

Can çekişen sigarayı kül tablasına bastırarak acısına son verdi. Arkadaşının yaptığı gibi gözleri kalabalığa kaydı tekrar. Özellikle dikkat ettiği uzun boylu kız şimdi erkeklerden birinin dibine kadar girmiş kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Acı acı gülümsedi.

''Ağzın laf yapıyorsa her zaman yaparsın o işi. 70 yaşında olsan bile. Tabi ne anlarsın o işten bilmiyorum. Samimiyet arıyor insan bir yerden sonra. Gülmek, eğlenmek tamam da, sonunda gene tek başına kaldığında oturup şöyle bir düşünüyorsun ya.''

Kısa bir of çektikten sonra şişeyi kaldırıp eşlik etti arkadaşına bir kez daha.

''Ben olsam ona kitap demezdim. Bu ülkede yaptığın iş ne kadar iyi olursa olsun ya siyaset ya da cinsellik içermediği sürece görmezden gelinir ne de olsa diye düşünmeye başladığımdan beri devam edemiyorum. Basmıyor artık saksı. Hayatta güzel bir olayım kalmadı ki ilham alıp da yazıya dökeyim.''

Durakladı. Yeniden gruba döndü bakışları, yeniden uzun boylu kızı süzdü gözleriyle. Bir yerden tanıyordu bu kızı ama çıkaramıyordu sanki. Kafasını iki yana salladı, bir yudum daha aldı ve ağrımaya başlayan midesini daha fazla zorlamaması gerektiğini düşünerek kendisinden uzaklaştırdı şişeyi. Ardından titremeye başlayan pantolonunun cebine attı elini, cep telefonunu çıkartıp kimin aradığına bakmadan açtı. Yalnızca dinledi, ardından kısaca ''Tamam.'' dedi ve telefonu kapatıp arkadaşına döndü.

''Seninle olan şu diyalogları da kitap yapacağım bir gün. O zaman görecek millet best seller neymiş. Yalnız şimdi bana müsade üstad. Hastaneye gideceğim, kız kardeşim doğum yapıyormuş. İnanması zor olsa da hala hayatında yeni şeyler olan insanlar var.''

Güldü. Masadan kalkıp ceketini sırtına geçirdi ve ayaklanan arkadaşının elini cebine attığını görünce hızlıca tuttu kolunu.

''Bu seferlik benden. İlk sigaramın şerefine olsun.''
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #4 : 30 Mart 2011, 20:41:18 »
"Eyvallah Umut."

Tekrar yerine oturdu ve arkadaşının gidişini izledi. Bu sırada Pearl Jam'den Immortality çalmaya başladı. Canı sıkıldı.

Arkadaşının gitmesinden sonra başka bira içmedi, önündeki de iki yudumda bitmişti. Ama sigara içti, hem de baya içti. O sırada grubun solisti "Some die just to live." (Bazıları yaşamak için ölür.) diyordu, o ise gülümsüyordu.

Aklına az önce doğan çocuk geldi. Yeni anne baba olan çiftin ne kadar da mutlu olduğunu düşündü. Her çocuğun, beraberinde bir bavul dolusu sorun getirdiğinin farkında değildiler muhtemelen. Ya da umursamıyorlardı. Anı yaşıyorlardı. Belki de mutluluk anda gizliydi. Ama bardağın boş kısmının farkında olan birisi, bardağın dolu kısmına nasıl tutunabilirdi ki?

Tutunabiliyorlardı demek ki. Umut'un bile gözünde görmüştü o parıltıyı. Bebek bir mucizedir derlerdi, belki de doğruydu. Belki o karamsar havasından, belki de az önce onu gülümseten şarkı sözünden dolayı bebeğin ölmek için doğduğu aklına geldi.

Önündeki peçetelerden birisini aldı ve cebinden çıkarttığı kalemle bir şeyler yazdı.

Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?

Bir tane daha sigara yakmak için pakete uzandı ve o üzücü hafifliği elinde hissetti; paket boştu. Artık bir işe yaramayan paketi buruşturdu ve ayağa kalktı. Saat gecenin üçü olmasına rağmen bar halen boştu. Umut'un gidişiyle artık daha da boştu.

Ceketini sırtına attı ve barmene başıyla selam verdi. Geceye evinde devam edecekti.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #5 : 01 Nisan 2011, 01:22:40 »
''Fikret Bey, danışmaya lütfen. Fikret Bey, danışmaya lütfen.''

Hastanelerden her zaman nefret etmişti. İlaç kokusu, beyaz duvarlar, kendini beğenmiş doktorlar ve hepsi farklı bir dertle kıvranan çeşit çeşit insan. Ona kötü şeyler hatırlatıyordu hastaneler, özellikle de içinde bulundukları hastane. Bir an hatıralar içine daldı fakat sabırsızca bekleyen annesinin elini, kendi elinin üzerine koymasıyla düşünceleri yarıda kesildi.

Annesi, babası, kız kardeşinin eşi Burak ve erkek kardeşi Selim ile birlikte koridora bir set gibi dizilmiş bekliyorlardı. Doktor doğum odasından çıktığında kendisine dönük heyecanlı bakışlara alışık bir şekilde gülümsedi. Burak'a döndü kocası olduğunu gözlerinden anlamış gibi.

''Tebrikler. Gayet sağlıklı bir kızınız oldu.''

Koridorda sevinç çığlıkları yükseldi. Annesi tek tek herkese sarılırken gözyaşlarını tutmayı başaramamıştı. Babası uzun zamandır görmediği bir içtenlikle gülüyor, hep içine kapanık olduğunu söyledikleri Selim bile sevinçten havalara uçuyor gibi görünüyordu. İster istemez güldüğünü fark etti o da. Burak'ın elini sıktı gülümseyerek. Yüzünden öyle çok şey okunuyordu ki şu an. Bebek sahibi olmak muhteşem bir şey olmalıydı. İster istemez aklına garip kareler doldu. Kucağında bir bebek görür gibi olduğunda yüzündeki gülümseme silinse de kafasını iki yana sallayarak kimseye bir şey çaktırmamaya çalıştı.

Kısa bir süre sonra çabuk bir ziyaret için odaya girmelerine izin verildi. Odaya girdiğinde kız kardeşinin yüzündeki mutluluğu gördü. Kucağında küçücük bir bebek vardı, Burak hemen yanı başına oturmuş elini tutuyordu. Bu mutlu aile tablosuna anne babası da eklenince kendisini garip hissettiğini fark etti. Buraya ait değilmiş gibi hissetmişti. Gene bir şey çaktırmamaya çalışarak gülümsemeye devam etti fakat odadan en erken çıkan da o oldu. Bahanesi de hazırdı elbette; yarın iş vardı. Kız kardeşi ile kocasını ikinci kez kutladı ve çıkmadan önce yeğenine şöyle bir baktı. Meraklı meraklı bakan iki büyük yemyeşil göz gece uyuyana kadar aklından çıkmayacaktı.

Herkesi yüzleri güler bir şekilde orada bırakıp hastane bahçesine çıktığında kendisini yalnız hissediyordu. Yeğeni olması güzel bir şeydi elbette ve onların mutluluğunu paylaşması gerekirdi aslında. Fakat sanki uzun zamandır görmekten kaçtığı şeyleri yüzüne vurmuş gibiydi bu mutlu aile tablosu. Arabasına bindi fakat motoru çalıştırmadı. Kafasını direksiyona yaslayıp gözlerini kapattı düşünceler içinde. Dakikalarca öylece durduktan sonra esnemeye başlayınca kafasını kaldırdı. Kontağı çevirip uykulu gözlerle boş çevreyoluna çıktı. Eve gidip uyumak istiyordu fakat yol üzerinde bir benzinlikte mola verdi önce.

Artık insanların neden sigaraya para harcadıklarını biliyordu.
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Mental
« Yanıtla #6 : 26 Ağustos 2011, 11:04:35 »
''Günaydın Umut. A-a, sigara içiyor muydun sen?''

Yere döşeli mermerlere bakarak düşünceli bir şekilde yürürken, adını duyup kafasını kaldırdı. Karşısında elinde bir dosya tutan takım elbiseli bir kadın duruyor, kendisine soran gözlerle bakıyordu.

''Ha?''

Kadının tek kaşı havaya kalktı, kafasıyla Umutun eline doğru bir işaret yaptı. Gözleri refleks olarak iki parmağının arasında tuttuğu yarısı kül olmuş sigara dalına kaydı.

''Sigara diyorum. İçiyor muydun sen?''

''İçiyorum sanırım.'' diye dalgın dalgın yanıtladı sadece birkaç kez gördüğü iş arkadaşını. Kadın ağzını açıp bir şeyler söylemeye niyetlendi ama o çoktan yürümeye başlamıştı tekrar. Arkasından ''Burada içmek yasak ama...'' diye bağırdığını ise duymadı bile.

Patronunun odasına vardığında sigaranın ucundaki uzun kül sırasına süngerin bir kısmını da ekledi ve izmariti kapının yanındaki yapay bitki saksısının dibine attı. Yaptığı şeyleri hiç düşünmeden hareket ediyordu bugün sanki. Önündeki ahşap kapıya iki kez vurdu. Her zaman yaptığı gibi patronu Cemal Bey'in tok sesiyle ''Girin!'' demesini beklemeden kapı tokmağını çevirerek içeri daldı.

İçeri girdiğinde ufak bir çığlık yükseldi. Boş gözlerle, bir eli kapı hâlâ kapının tokmağı üzerinde içerideki manzaraya baktı. Patronu Cemal Bey olması gerektiği gibi gösterişli masasının arkasında değildi. Masanın öbür yanındaydı ve masanın üzerinde ise sekreteri olması gereken bir kadın vardı. Kadın hemen kendini masanın arkasına attı. Bir yandan da üzerindeki kıyafeti düzeltmeye çalıştı bunu yaparken, fakat acele ederken gömleği masanın üzerindeki sabit biblolardan birine takılıp gürültülü bir şekilde boydan boya yırtıldı. Umut, tek kaşı havada ve ağzı açık bir şekilde onlara bakarken, sinir ve şaşkınlıkla köpürmüş olan Cemal Bey ona doğru bağırdı.

''Umut! Ne isti- Kapıyı neden çalmadın!?''

Bıyıkları hiddetle titreyip gözleri öldürücü bakışlar atarken bir eli de fermuarını kapamaya çalışan Cemal Bey'in bu hali, gürültüyü duyup kapının arkasından kafasını uzatmaya başlamış olan ofis çalışanları tarafından hayret nidalarıyla karşılandı. Cemal Bey'in yüzü kıpkırmızı oldu, sekreteri ise bir deve kuşu misali kafasını masaya gömmüş görünmemeye çalışıyordu. Cemal Bey pantolonu olması gerektiği hale geri gelince hiddetle bağırdı.

''Çıkın dışarı! Hepiniz! Kapatın şu kapıyı da, yoksa akşam evinize işsiz gidersiniz!''

Umut sonunda ağzını kapamayı başardığında Cemal Bey üzerine doğru hiddetle yürüyordu. Ellerini yumruk yapmış sıkıyor ve sürekli bir şeyler bağırarak etrafa salyalarını saçıyordu. Sonunda Umut'un kapı tokmağını tutan eline doğru hamle yaptığında dilini kullanabildi.

''Eee, Cemal Bey?''

''NE!?''

''Ben istifa ediyorum.'' Sabahtan beri yapmak istediği de aslında başından beri buydu. Cemal Bey beklemediği ve şu an hiç sırası olmadığını düşündüğü bu söz karşısında bir an afalladı, fakat masanın arkasında saklanan sekreteri hatırlayarak kapıyı Umut'u dışarıda bırakacak şekilde kapatmaya çalışırken bağırdı.

''E S.KTİR GİT O ZAMAN AMA KAPAT ŞU KAPIYI BE ADAM!''

O sırada Umut'un arkasında toplanmış kalabalıktan az önce ona selam veren kadının sesi yükseldi.

''İyi dedin Umut! Artık bu şartlar altında çalışmak istemiyoruz! Hem patronumuz olacak adamın şu haline bak! Bütün gün bir sürü işle uğraşıyoruz ve siz bir kez bile bizi takdir etm-'' Konuşma bu şekilde bir süre sürerken Umut ve Cemal Bey aynı şaşkın bakışları paylaştılar. Bütün çalışanlardan da söylenenleri destekleyen nidalar yükseliyordu. Umut, kadının konuştuğu şeylerin büyük kısmını ya duymadı ya da dikkat etmedi fakat son cümle herkes tarafından gayet net bir şekilde duyuldu.

''Biz de istifa ediyoruz!''

Cemal Bey'in anlamsız bakışları ve ''Durun bir dakika, hey, nereye gidiyorsunuz?!'' nidaları arasında Umut'u aralarına katan büyük grup iş yerinden tezahürat ve bağırışlar içerisinde çıktı. Umut'un bir sonraki hatırladığı şey ise kendisine teklif edilen parti kutlamalarını nazik olmaya çalışarak tek tek reddettiği, kahraman ilan edilip sırtını pohpohlayan tanımadığı iş arkadaşlarının tebriklerini kabul ettiği ve sonunda yalnız kalabildiğinde kendi kendine az önce ne olduğunu sorduğuydu. Sonunda omuz silkip ağzına bir sigara dalı koydu. Sonuçta bugün istifa etmek istiyordu ve bunu başarmıştı. Cebinden yeni çakmağıyla birlikte telefonunu da çıkardı ve en yakın arkadaşının numarasını tuşladı.

''Alo, üstadım günaydın. Müsaitsen gel bir kahvaltı yapalım diyecektim.''
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.