Kayıt Ol

Deli de olsa arada sırada doğru birkaç kelam eder(mi?)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ben Haberleri İzlemem


Neden mi? Nedeni çok basit aslında ama anlatması uzun. Zaten başlık boyunca anlatacağım. Bu sorunun cevabını bir kenara bırakalım ve haber izlemeyen insana karşı insanların anlamsız tepkilerine geçelim.

'Nee haber izlemiyor musun? Sen bu ülkede yaşamıyor musun?'

'Nee haber izlemiyor musun? Etrafında olan olaylar hiç ilgini çekmiyor mu?'

'Nee haber izlemiyor musun? Bir deprem olsa farkına bile varmayacaksın yani?'

'Nee haber izlemiyor musun? Savaş olsa ruhun duymayacak?'

Tepkilere dikkat ettiyseniz hep bir kınama ve küçük düşürme var. Biri de gelip sormaz sana 'Neden izlemiyorsun?' diye. Çünkü kendi doğruları ile yaşamaktan dolayı mutludurlar ve başkalarının doğruları umurlarında bile değildir.

Gelelim haber bültenlerinin yayın akışına. İlk 10 dakika 'Flaş Flaş Flaş' yazan günün bomba haberinin sürekli alt bantta döndüğü ve üst tarafta ülkede çeşitli kazalar,çatışmalar sonucu ölen ve tecavüze uğrayan insanlar. Sonraki 10 dakika alt bantta gözümüze sokulup durulan bomba haber ki genelde bu haber sonradan fıs çıkar. Son 10 dakika ise hayvanat bahçesinden görüntüler veya düşen ve bir yere çarpan insanların olabildiğine kalitesiz kameralarla çekilmiş görüntüleri. Sonrasında spor ve hava durumu ve büyük final...

Pekala bana tepki veren insanlar size soruyorum izleyip de ne öğrendiniz haberlerden? Maymunlar dünyası hakkında bilgi sahibi mi oldunuz? Bir insan kaç şekilde ölebilir onları öğrenip psikopatlık sayınız bir lvl yükseldi mi? Size bomba diye sunulan ve aslında sizin gözünüzü bağlamak için olan haberi izleyip usul usul mee lediniz mi?

Günümüzden bir örnek sizlere. Son 10-15 gündür haber bültenlerini zap yaparken 2-3 saniye arası izliyorum ve sürekli TFF ve şike soruşturması var. Haberi izleyen itaatkar halkımızın ağzından ilahi gibi yükselen tek bir ses var 'Temiz bir Türkiye istiyorz!' İsteyin çok güzel düşünceler bunlar ama bu haberin sizin gözünüzü boyamak için orda olduğunu görmüyor musunuz?[*]Fanatik Galatasaraylıyım bu arada.[/*]

Şike yapıldığı, Futbol alet edilerek kara para aklandığı 20 senedir bilinen bir gerçek. Hiç 'neden şimdi?' diye sordunuz mu kendinize?  Sormadıysanız bile ben size cevabını hemen vereyim.

-Neden Şimdi ?

-Çünkü orkların kurduğu bir komite Orta Dünya Halklarının oluşturduğu bir birliğe cebrem ve hileyle girip kendilerine bazı haklar verilmesini istedi ve bu haklar fazlasıyla verilmesine rağmen yine de gidip bulundukları yerlerde kendi özerkliklerini ilan ettiler veya etmeye çalıştılar. [*]Acayip editledim bu cümleden birşey anlamayan bana özel mesaj atabilir.[/*]

-Çünkü ülkemizin Dış Borcu hesaplanamayacak düzeylere ulaştı ve devletin artık özelleştirecek kurumu kalmadı. E bu borcu bir şekilde kapatması lazım. Peki kiminle? Tabi ki haber izleyen hipnotize olmuş sevgili koyunlar ile. Siz Aziz Beyi izlerken 'Zorunlu Karşılık Oranı'* arttırıldı. Türkiye'deki faziler bir değil tam iki kez yükseldi. Artık bankaya gittiğinizde paranız daha az değerleniyor. Artık ihtiyacınız olduğunda aldığınız krediye daha fazla faiz yükü biniyor.

-Bir Varsayım: Devlet organlarının ekonomi bölümlerinden birinde çalışsaydım ve demeç verme yetkim olsaydı diyelim. Dolar 1.50 civarındayken tüm servetimle dolar alsaydım ve sonrasında çıkıp kamuoyu açıklaması yapsaydım ve tam olarak şunları söyleseydim. 'Dış piyasaları vuran kriz Türkiye'yi de vurabilir dikkatli olun' ve ardından faizleri yükseltseydim devlet olarak. Ne olurdu dersiniz? Dolar 1.90 lara fırlardı ve inanılmaz rantlar sağlardım. Peeh keşke devletin demeç verebilen bir kurumunda çalışsaydım. Kim takar ülkeyi ben kazanacağım paraya bakarım arkadaş.

Ama siz boşverin bunları 'Biz temiz bir Türkiye istiyoruz!' ohh be bunu söyledik ne rahatladık. Bu akşam yine haberleri izliyor muyuz? Çok değişik bir kafa yapıyor gerçekten de...

*Zorunlu Karşılık Oranı: Bankaların ellerinde tutmak zorunda olduğu para birimi. ne kadar az olursa bankalar insanlara o kadar fazla kredi kullanıdırabilir ve o kadar fazla riske girip daha yüksek fazilerle halkı zenginleştirebilir. Yükselmesi durumunda ise tam tersi durum söz konusur.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli de olsa arada sırada doğru birkaç kelam eder(mi?)
« Yanıtla #1 : 22 Eylül 2011, 12:43:43 »
Geçenlerde düşündüm de her yazar aslında bir kurgucudur. En az bir bilim kurgu ve fantastik yazar kadar hem de. Biyografi haricinde birşeyler yazıyorsa tabi. Zaten biyografi yazıları yazan yazarları da daha çok gazeteci görmek gibi bir alışkanlığım vardır. Belki de hayatta olmayan bir kişiyi, yaşamadığı sorunlarla bize anlatır kitabında ve sonra yine o kişinin o sorunlara boğuluşunu ya da onlardan kurtuluşunu anlatır. Bir yazar her kitabında kendinden bir parça yazamaz, yazmadığı da olur. Ne yapıyor o zaman? Ne yapacak kurguluyor işte. Ben 2018 yılında geçen post apocaliptik bir evren anlatırken, o dünya diye bir yerde geçen belki de yaşamamış Elif isimli bir kişinin başından geçenleri anlatıyor. Aynı kefeye koymak doğru mu? Belki de değil ama harcanan emek aynı kanımca.

Bunları söylüyorum çünkü hayatım boyunca hep fantastik ve bilim kurgu eserleri okudum. Hep demeyelim de çoğunlukla diyelim. Şimdiye kadar onların daha yaratıcı yazarlar olduğunu düşünüp durdum da ondan. İşte belki de normal yazılar yazan bireyler gerçekten de bilim kurguculardan daha fazla emek harcıyorlardır ama bana benim içinde yaşadığım dünyayı farklı şekillerde anlatılması pek de ilgimi çekmiyor. Gözümle gördüğüm, havasını kokladığım, sorunlarını yaşadığım dünyayı bana niye anlatıyorsun ki? 'bak ben senin görmediğin bir tarafını görüyorum dünyanın.' demek için mi? Bu resmen megalomanlığa girmez mi? Madem kitaplarda kendi dünyamızdan bahsedeceksin bırak Elif'in neden kötü yola düştüğünü, bırak Mehmet'in bir ayrılıp bir barıştığı sevgilisini, bırak aç kalan çocukların dramını. Bunların neden olduğunu açıkla madem gerçekçi bir yazarsın. Bana özelleştirecek bir kurumu kalmayan devletlerin eninde sonunda krizlere girip çıkacağından bahset. Bana sürekli öldürülen vatandaşlarının aslında iki taraflı kar sağlamak için öldürüldüğünden bahset. Toplumsal huzur sağlanırsa büyük rant sağlanan ihalelerin yapılamayacağından sürekli huzursuzluğun hakim olduğundan bahset. Öyle bir ülke anlat ki romanlarında, yeterli tesisi olmadığı için adam öldürenleri 1 yıldan az bir sürede affedip geri sokağa salsın. Ama anlatmazsın ve ya anlatamazsın. O zaman ukalalıktan başka ne işe yararsın?

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli de olsa arada sırada doğru birkaç kelam eder(mi?)
« Yanıtla #2 : 22 Eylül 2011, 22:09:36 »
oo harika.

Spoiler: Göster

-Çünkü orkların kurduğu bir komite Orta Dünya Halklarının oluşturduğu bir birliğe cebrem ve hileyle girip kendilerine bazı haklar verilmesini istedi ve bu haklar fazlasıyla verilmesine rağmen yine de gidip bulundukları yerlerde kendi özerkliklerini ilan ettiler veya etmeye çalıştılar.

özellikle bu kısma bayıldım. güzel bir açıklama olmuş.


bir de şey var aslında, kimsenin derdi kendine yetmiyor sanırım. dizilere bi göz atıyorum arada, bu kadar duygu sömürüsünü bir arada görmeye insanların sinirleri nasıl dayanıyor, anlamıyorum açıkçası.

bu kadar duygusal açlık çeken bir millet olduğumuzu bilmiyordum.

₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli de olsa arada sırada doğru birkaç kelam eder(mi?)
« Yanıtla #3 : 23 Eylül 2011, 11:58:59 »
Spoiler: Göster
spam yapmak istemesem de, bunu ayrı bi mesaj olarak yazmam gerektiğini hissettim. direk senin yazından "özenip" yazdığım için, ayrı konu açmak da istemedim.


(2011,bir Türkiye macerası.)
Haberleri açıyoruz.
Kimileri ölü, kimileri yaralı.
Yine birileri bir yerlerde kendini patlatmış.
Paralar alınmış, paralar verilmiş.
Tetikler çekilmiş, silahlar ateşlenmiş.
Birileri özgürlük demiş, kafalarını kesmişler.
(biz cok cabuk alışırız.)
Sıradan şeyler yani, her gün olduğu gibi.
(Bilgimiz sınırlı. Günlük 'cık,cık' saatimizi geçirdik.
Fikirlerimiz belirlenmiş önceden, konulmuş önümüze. Anne babamız da seçimi yapmışlar. Bize de o fikirler doğrultusunda 'cık, cık' yapmak kalmış
.)

Haberler bitiyor.
Dizilerimizdenbiri var hemen ardından.
Kıza tecavüz ediyorlar.
Aşıklar buluşuyor gizlice, birileri yakalayıp ayırıyor.
Falanca ölümcül hasta.
Filancanın çocuklarını elinden almaya çalışıyorlar.
Aile babası sinirli, yorgun, çabalıyor kendince.
Sevenler kavuşamıyor.
(Biz çok hassasız.)Üzülüyoruz.
( Günlük üzülme, duygulanma saatimiz de doldu. Neye üzüleceğimizi çok iyi biliyorlar bunlar. Üzerimize düşen oturup duygusallaşmak.)

Biraz zap yapıyoruz televizyonda Reklamları ezbere bildiğimiz için, hızlıca geçiyoruz çoğu kanalı.
Bir kanalda en olmadık sakarlıklar ve şakalar gösteriliyor. Biraz duraklayıp, gülümsüyoruz. (Biz çok komik bi milletiz.)
Nelere güleceğimiz de seçilip sunulmuş, ne güzel.

Biraz belgeselle doğanın kurtarıcısı oluyoruz.
Ardından bir maç izleyip spor yapıyoruz.
Müzik dinleyip rahatlıyor, sonra da bir tartışma programı açıp en atarlı konuşmacılardan fikir ediniyoruz.

1) Haberler.
Güncel olaylardan haberimiz var. Duyarlı ve bilgiliyiz. Mükemmel vatandaşız. (Falanca kurumun başkanının adını biliyoruz. Ve hayır, piramitleri Türkiye'den  kaçırmadılar Mısır'a.)
Önümüze konulan seçenekler belli. Dinimiz, kökenimiz doğuştan, siyasi görüşümüz de takım tutar gibi.
(Ah, ama 'kendimiz' olduk biz; sövdük, söylendik, tebrik ettik. Göklere çıkardık ya da yüzüne tükürdük.)


2)Diziler.
Bizim de annemiz, babamız, çoluğumuz çocuğumuz var. Tabi ki aşık olduk, sinsi insanlarla karşılaştık. Bizim başımıza veya bir yakınımızın başına da geldi bu kötü olaylar.
Ama, annemize babamıza ayıracak vaktimiz yok, çalışıyoruz.
Çocuklar da bizi takmıyor; okulları, dershaneleri, sınavları var.
Ayrıca asla o kadar romantik ilişkiler değildi aşklarımız. (Dudaktan kalbe değil yatağa gitti bir çoğu.)
O kadar sevmedi o kızlar/delikanlılar bizleri.
(Hayat daha kolaydı hep. Dertlerimiz bizlere yetmedi, onun bunun sorununa üzüldük. Duygusal açlığımızı doyurduk böylece.) 


3) Zap.

(Vaktimiz bol bizim. Mesaiden çıktık, dinleniyoruz.Biraz daha televizyonun sakıncası yok.)
Duvarların ardında, farkında olmadan çektiğimiz doğa özlemini, belgeselde çekirgelerin çiftleşmesini izleyerek giderdik.
Bir, iki bisikletten düşene güldük, ince olmayan abuk subuk espirileri çok eğlenceli bulduk.
(Kalite anlayışımız sınırlı.)


4) Tartışma Programları.

İki kitap alıp okumaya üşendiğimiz için televizyondan öğreniyoruz her şeyi.Nasıl olsa orada, o kitapları bizim yerimize okumuş,yorumlamış, hatta bir de üzerine, karşıt görüşümüzde olanlara bizim yerimize saldıran amcalar var.
Öğreniyoruz, onlarla bütünleşiyor filirlerimiz.
Entellektüeliz.
Tartışma sürerken elimizde kumanda, rahat televizyon koltuğumuzda sızıyoruz.


Sabah erkenden kalkıp duşa giriyoruz. Odamıza girip iş kostümlerimizi giyiniyoruz. Kravatımızı kuşanıyoruz, sıra maskemizde.
Makyajımızı yapmaya oturuyoruz, gözümüz yatağın kenarındaki tabloya takılıyor.
New York fotoğrafı, yahut Paris Eiffel Kulesi.
Oda takımıyla beraber almıştık mobilyacıdan.
Bu sıralar çok moda bu tablolar.
(sanatımız bile sabit. Bizim adımıza seçilmiş. Oh, pardon, New York mu Paris mi biz seçtik.)

Özgür düşünüyoruz aslında.
Gelişiyoruz ülkece.
Harikayız biz, bilinçli bireyleriz.
( Ah gençliğimizde çok çılgındık hey gidi...)
Şimdi tekrar mesaiye.


₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Deli de olsa arada sırada doğru birkaç kelam eder(mi?)
« Yanıtla #4 : 23 Eylül 2011, 16:34:13 »
Son paragraftaki ironiyi takdir ettim. Söylediklerimi daha iyi pekiştiremezdin cidden. Ellerine sağlık.