iki kitabı da oldukça kısa bir zaman içerisinde araya başka bir kitap sokmadan okudum. Oldukça farklı ve keyifli ama biraz fazla iyimser dozda olduğunu düşündüğüm ve keyifle okuduğum ilk kitaptan sonra merakla diğer kitabı okumaya başladım. Açıkçası hikayenin genelinde bakınca öncelikle bana hikaye hiç de 3 kitapta bitecekmiş gibi gelmedi. Hikaye daha başlarında sanki. Oldukça detaylı bir şekilde anlatmış öyküsünü yazar. Toplamda 2000 sayfaya yaklaşan (normal kitap boyutlarında daha da fazlası hatta) öykü hiç sıkmadan gayet akıcı bir şekilde ilerliyor ama biraz kendini tekrar ederek. Kitap asla tanıtımında yazdığı gibi Yüzüklerin Efendisi ile birlikte anılabilecek bir öyküye sahip değil. Ayrıca bir okuyucu olarak ben yakışıklı, elinden her iş gelen, kızların kalbini yerinden hoplatan, cesur, herkesin bilmem ne kadar zamanda altından kalkabileceği işi çok daha kısa zamanda halledebilen, ne bileyim ne kadar zor görünse de durumdan kıvrak zekası ile kurtulabilen ve hatta bu zorluklardan kendine fayda çıkarmasını bilen, azimli, etrafında güvenilir dostları olan vs vs vs roman karakterleri okumaktan oldukça sıkıldım. Özellikle fantastik edebiyat türünde sonu gelmiyor bu tip karakterlerin. Kusurlu bir karaktere sahip, hataları olan, vicdan azabı ile yaşamak zorunda olan, hatalarının cezasını, tercihlerinin sonuçlarını ciddi şekilde ödemek, bunlarla yüzleşmek zorunda kalan zorunda kalan, siyah ile beyaz gibi iyi ile kötünün olmadığı daha canlı kanlı karakterler olmalı bence. King'in Kulesi mesela. Yazar kitabın ana karakterine hem manevi hem de fiziksel olarak çektirmedik üstelik de kalıcı acılar bırakmamıştı. Şok olmuştum kitabı okurken. Sayfaları çevirirken endişeleniyordum şimdi ne olacak diye. Bu kitaplara dönersek tekrar, gayet akıcı bir şekilde giden öykü keşke biraz daha kasvetli ve sert olsaydı. İşte o zaman gerçekten harika bir hikayeye sahip olabilirdi bu seri. Yine de serinin bir sonraki kitabını merak ederek beklediğimi de belirtmem gerekir.