Normalde Kralkatili Güncesi'ne yorum yapmayacağım, Hazal ablanın incelemesi yetiyor demiştim ilk kitapta. İkinci incelemenin de yayınlandığı şu günlerde, Hazal ablanın fikirlerini okumadan önce bir de kendi fikirlerimi belirteyim dedim. Çünkü çok şirin bir yorum olmayacak. Ayrıca spoiler içerir mi bilmem, umarım elim kaymaz.
Önce beğendiğim yönlerden giriş yapıyorum. Kvothe'ın büyümesi çok iyi yansıtılmış. Muhtemelen oldukça zor olmuştur çünkü Kvothe tek bir yönden değil bir düzine yönden büyüyor. Fiziksel, duygusal, zihinsel, cinsel... Kitaba canlılık katan bölümler genelde bu büyümenin, gelişmenin yer aldığı bölümler zaten[*]ademler[/*][*]felurian[/*][*]üniversiteden bahsetmiyorum bile[/*]. Büyüdükçe daha sağlam basmaya, daha keskin düşünmeye başladı. Analizlerinin de eli ayağı düzeldi. Bu analizler kitapta özel bir yer kaplıyor bence, çünkü kitap çok açık gibi görünse de içinde keskin sırlar saklıyor. Yüzler, hareketler, hatta kokular, beklenmeyen zamanlarda beklenmeyen şekilde karşınıza çıkıp "tahmin etmemiştiniz değil mi!" diye fırlıyor bazen. Hoş sürprizlerle karşılaşmak mümkün.
Bu kitapta Kvothe'un o düzgün, uzun ince ellerinin lavta çalmaktan başka işlere de yaradığını ve ellerine dökülen şeyin Wil ve Sim ile içki içerken sıçrayan sountenden ibaret olmadığını görüyoruz. Sayfaları atladıkça biraz daha güçleniyor, biraz daha öfke doluyor ve biraz daha saldırganlaşıyor. Bunlarla ters orantılı olarak da Chandrialılar hakkında doğru dürüst bir şey öğrenemiyor[*]döndük dolaştık eleştiriye geldik[/*]. Bütün kitap "şimdi Amyr'ler hakkında bir şey öğrenecek" "şimdi Chandrialılar hakkında bir şeyler öğrenecek" derken hiçbir şey olmadı. Çok büyük hayal kırıklığı oldu benim için. Bütün bilgileri son kitaba sığdırmaya çalışırsa kitabın üçe bölünmesi gerekebilir. Çok soru var.
Elodin her zamanki çılgınlığında takılmaya devam ediyor. Kitaptaki en sevdiğim karakter olmasının sebebini bilmiyorum. Gizemli ve delice tavırları, bilgece sözleri sanırım beni bağladı. Kvothe ile yaptığı şeyler oldukça eğlendiriciydi. Zaten karakter genel olarak eğlendirici ve düşündürücü, bu yönünü çok seviyorum.
Ve Felurian... Rothfuss'un kitapta yarattığı en harika ikinci şey -birincisi birazdan-. Güzelliği dillere destan değil çünkü kelimelerle ifade edilemiyor. Sadece şarkılarla, Kvothe'un şarkılarıyla onu biraz hayal edebilirsiniz. Ama o hayal ettiğinizden bile daha güzeldir. Kitapta da çok önemli bir yere sahip Felurian, Kvothe'un cinsel kimliğinin oluşmasına büyük bir katkısı oluyor. Hatta resmen Kvothe'u baştan yaratıyor. Öncelerde kızlara karşı duygularını belli edemeyen çocuk, -yanılmıyorsam- üç gün sonra Dört Köşe'deki en çekici ve en atılgan erkeklerinden biri haline geliyor. Tabii hala Denna'dan vazgeçemiyor ve gül gibi kızları elinden kaçırıyor, o ayrı.
(Bu paragraf biraz spoiler içerebilir.) Bir de Fae'i keşfetmeye çalışırken Ctheah diye biriyle karşılaşıyor Kvothe. Bast'a göre gelmiş geçmiş en tehlikeli, en güçlü ve en uğursuz yaratık. Ondan çok korkuyor çünkü Ctheah geleceği görebiliyor, ama normal bir kahin gibi sadece geleceği değil. Geleceğin tüm olasılıklarını. Bir düşünün, inanılmaz korkunç değil mi? Yani bir bardak masadan yuvarlanırken görebileceği olasılıklar; sizin bardağı tutacağınız, tutmayacağınız, bir hava sirkülasyonunun bardağın yönünü değiştirmesi, bardağın ufak bir çıkıntıya rastlayıp durması, geri dönmesi vs... Bast oldukça haklı sanırım bu konuda. Kvothe da Cthaeh'den çok önemli şeyler öğreniyor. Ama neredeyse aklını kaçıracak olması sebebiyle orayı terk etmesi gerekiyor. Gönül isterdi ki orada biraz daha dursun daha çok konuşsun.
İşte Adem Fedaileri, Ademre, Lethani, Ketan... Üstünde çalışılmış, mükemmelleştirilmiş bir topluluk. Dış görünüş bakımından oldukça fakir gözüküyorlar ama aslında Dört Köşe'deki en zengin bölgelerden biri Ademre. Sadece parayı nereye harcayacaklarını oldukça iyi biliyorlar. Sheyhn Ademre'deki okulun başı ve muhtemelen dünya üzerindeki en iyi Ketan uygulayıcısı. Ademlerle olan bölümlerin çok kısa tutulduğunu düşünüyorum. İlk 500-600 sayfa oldukça uzatılmış ve boşken bu kadar dolu bir konuyu heba etmiş Rothfuss. Gönül isterdi ki 200 sayfa Ademre'de geçseydi, hatta bütün bir kitap Ademre'de geçseydi.
Lethani hakkında konuşmaya çalışsam da konuşamam çünkü ben de anlamadım. Ve Lethani'yi anlamamam da Lethani. Bu beni sevindirse de sürekli anlamaya çalışıyorum ve Rothfuss'un da Lethani'yi tam olarak anladığını düşünmüyorum. Kitapta en çok kafa patlattığım olaydı, hakkında geçen her paragrafı en az 2 kere okudum. Sonuç hala aynı. Lethani size dövüşte, günlük hayatınızda, her şeyde kendinize sahip çıkabilmenizi sağlayan bir düşünce tarzı diyeyim ben. Gerisini siz anlayın.
Kırmızı giyen Ademler, beyaz giyen Sheyhn... Sebebi kitapta anlatılıyor, anlatıp zevkinizi baltalamayayım. Onun dışında ifadeleri mimikler yerine elleriyle gösterirler. Ama aklınız geldiği gibi "güldüm, üzüldüm, kıskandım" değil bu ifadeler. "Derin saygı", "resmi saygı", "rıza", "tasvip" gibi özel durumlar anlatılıyor. Sadece saygının bile birkaç türü varken mimiklerle ifade edenlere "barbar" diyorlar. Kvothe öğrenmek için çok büyük çaba sarf ediyor ama tam olarak öğrenemiyor. Derdini anlatacak kadar biliyor işte. Ademler hakkında fazla konuşamıyorum çünkü okuyup o duyguyu tatmanız gerektiğini düşünüyorum.
Evet şimdi geldik sert eleştiri bölümüne. Kitaba tapıyorsanız muhtemelen bu yazdıklarımı saçmalık olarak tanımlayacaksınız, ama fikirlerimi sunacağım. İkinci kitabın yarısı ilk kitabın tekrarı gibi bir şeydi benim için. Sürekli tekrarlanan olaylar, aynı yerde geçen yüzlerce sayfa ve çok uzatılan bölümler beni baydı. Ümidim çok büyüktü, ilk kitaptan iki kat daha iyi bir kitap bekliyordum ama olmadı. Gereksiz uzatılmıştı zannımca. Ayrıca bu kadar uzatılmasına karşın açıkta o kadar soru kaldı ki üç kitapla seriyi bitirmek istiyorsa Rothfuss, bizi yaklaşık 2500 sayfalık bir kitap bekliyor olacak.
Evet sert eleştiri bölümü yorumun geri kalanına göre daha kısa oldu ama onu 500 sayfa olarak düşünün. Elodin, Devi, Sim ve Wil olmasa o sayfalar da geçmezdi. Bundan eminim. Beklentilerimin çok altındaydı, ama yine de çok güzeldi. İronik oldu ama içimdeki duygular da ironik. Bu kitaba rağmen üçüncü kitap için de beklentilerimi yüksek tutuyorum. Çünkü Rothfuss'un bu imajı acilen düzeltmesi gerek.
Son olarak bir şeyi merak ediyorum; Felurian konuşurken neden cümlelerin ilk harfleri küçüktü? Gerçekten çok merak ettim kitabı okurken.
Şimdi gidip Hazal ablanın incelemesini okuyayım. Yayınlandığı günden beri okumamak için kendimi zor tutuyorum.