Kayıt Ol

Seyrek Yağmur - Barış Bıçakçı

Çevrimdışı TheSpell

  • ***
  • 826
  • Rom: 16
  • Dovie'andi se tovya sagain.
    • Profili Görüntüle
Seyrek Yağmur - Barış Bıçakçı
« : 09 Şubat 2016, 22:16:51 »
Spoiler: Göster


Önce arka kapağını yazayım, sonra yorumum.

"Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve kuşları… Maviyi bile yok etmişti, sonra da sırasıyla diğer renkleri, bazı sesleri, kelimeleri ve anlamları. İnsan bu yoklukta yeni bir şey söyleyemez, olsa olsa kendini tekrar ederdi.


Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir “R.” gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat’ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, mes’eleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam?

Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor… Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?"


Eveeet. Gelelim benim fikrime. Barış Bıçakçı daha önceden de kitaplarını okuduğum ve sevdiğim bir yazardı. Ancak üzgünüm, bu kitap pek olmamış.

Artı yönlerinden bahsedeyim öncelikle. Seyrek Yağmur'un baş karakteri Rıfat bir kitapçı. Dolayısıyla kitap içinde birçok kez alıntılar, yazar ve kitap adları görüyoruz. Ekşi Sözlük'te birisi bunları not alıp yazmıştı, oradan bakabilirsiniz. Başlı başına bu kitaptan çıkaracağınız bir liste bile size okunacak çok kaliteli kitaplar ve öğrenilecek çok iyi yazarlar verir. Ben şahsen kitapta geçen isimlerin bazılarını hiç duymamıştım, bazıları ise, 2013 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alice Munro gibi, okumak isteyip listeme aldığım kişilerdi.

Üslup zaten klasik bir Barış Bıçakçı kitabında nasılsa, burada da öyle. O yönden bir değişim yok neyse ki. Daha doğrusu şöyle diyeyim. Üsluptan çok, "okunabilirlik" desem daha iyi. Ya da "sadelik". Bunlar yine ayarındaydı, hiç sıkılmadan okuyabiliyorsunuz kitabı. Ama şu yönden bir değişim var ki, eski kitaplarda gördüğümüz o daha sade ve daha özlü Barış Bıçakçı cümleleri bu kitapta yok. Kimi cümleler o kadar yavandı ki. Bazı cümlelerdeki zorlamayı her okur görebilirdi ayrıca. Ha bir kitap her zaman mükemmel mi olmalıdır? Her cümlesi değerli ve kaliteli mi olmalıdır? Elbette ki hayır. Ancak dikkat ettiyseniz yazımın başından beri bu kitabı Bıçakçı'nın daha önceki eserleri ile karşılaştırarak değerlendiriyorum. Ki böyle yapılması da gerek bence.

Ayrıca yazar yine eski eserlerinde yapmadığı bir şeyi yapmış ve araya siyasi cümleler ve hatta kurguya bazı olaylar sıkıştırmış. Ben beğenmedim açıkçası. Bu bahsedilen cümleler zorlamayla konulmuş gibiydi, sanki "Şu olaylarla ilgili de bir şey söyleyemedim ha. Bari kitaba koyayım." deyip öyle yazmaya karar vermiş gibi (Hangi olaylardan bahsettiği hakkında bilgi vermeye gerek yok sanırım, tahmin etmesi o kadar zor değil).

Sonuç olarak Seyrek Yağmur benim için bir Veciz Sözler, bir Sinek Isırıklarının Müellifi değildi. Beklentimi karşılamadı. Yine de ben bu kitabı "okunsa da olur okunmasa da" kategorisine koyuyorum. Goodreads puanlaması da yapayım: 3/5.

Not: Barış Bıçakçı'ya başlamak isteyenler başka bir kitabından başlayıp öyle tanısınlar bence, daha yararlı olur.

Not 2: Ayrıca, kitapta gerçekten çok hoş cümleler de vardı. Ben not almayı pek alışkanlık edinemediğimden, hiçbirini durup da yazmadım. Ancak yine Ekşi Sözlük'ten bulduğum birkaç bir şeyi buraya kopyalamak istiyorum.

"Erkekler geçmişleriyle sevilmek istiyor, bu yüzden büyüyemiyorlar."
"Ahlaktan önce sevgiyi bulmalı insan."
"Ben hatırlamadıklarımı daha derinden hissediyorum."
"Geçmiş bir insanı kuran değil yıkan şeydir. Daha doğrusu bir yandan kurarken bir yandan yıkar."
"İnsan kendimi savunayım derken kendine kolayca razı oluyor."