… Yabancı yaratık konuşurken, Kennedy, Şef Gunther’in onları daha yakından tanımasını niçin istemediğini daha iyi anlıyordu. Onlar, ilkel vahsiler olmaktan çok uzaktılar.
Belki de dünyalılarınkinden çok daha eski bir kültürleri vardı. Gezegenlerinin açık genişliği, onların teknolojik gelişmelerini olanaksız kılmıştı. Ama bu eksikliklerini giderme yollarını bulmuşlardı. Onlar, beklemeyi ve yenilgiyi kabullenmeyi bilen yaratıklardı. Gökyüzünün çok çok dışından gelip, kendilerini tehdit eden istilacılar karşısında bile umutlarını yitirmeyen bir yaradılışa sahiptiler.
Dünyalı İstilacılar bulunması zor bir kitap.
BASKAN Bilim-Kurgu Dizisi'nin diğer kitaplarında da olduğu gibi ya bir yakınınızda/tanıdığınızda görmeli ve nazikçe el koymalı, ya da sahaflarda şansınız yaver gitmeli şu zamanda bulup da okuyabilmek için. Olur da talih yüzünüze güler ve kitabı okuma şansına sahip olursanız zaten nadir bulunan nesnelerin neden daha kıymetli olduğunu da anlayacaksınızdır.
Kitabın adı olayı özetliyor aslında bir nevi. Silverberg'ün kurgusu en genel tanımı ile dünya dışındaki bir gezegende bulunan yaşam formunu, insanların açgözlülük ile orayı ele geçirmeye çalışmasını ve bu 'istila'nın, insanların tepkisini çekmeden, iyi bir kılıf ve aldatmaca ardından yapılmasını sağlamakla görevli bir 'pazarlamacıyı' konu alıyor. Ana konu ilk bakışta biraz klişe gibi görünebilir ama aslında oldukça farklı bir bakış açısı getirmiş Silverberg uzaylı-insan ilişkilerine. En basitinden uzaylıların insanları değil, insanların uzaylıları domine ettiğini ne kadar sık görebiliriz ki?
Kurgu ile ilgili çok fazla konuşmak istemiyorum aslında. Bunun bir nedeni kitabın genel olarak okuyucuya süpriz yapmak gibi bir amaç taşımaması, dolayısıyla da pek çok sahneyi kolayca tahmin edebiliyor olmamı; ben de anlatırsam bayağı yavan olur bir daha okuyan için herhalde.
Fakat bu tahmin edilebilir sahneler/olaylar kitabın akıcılığına ya da zevkine dokunmuyor çünkü az önce de dediğim gibi böyle bir amaç zaten yok. Bu kitap bilim-kurgusal özelliklerinin yanında insanın açgözlülüğüne, basının ve güç sahibi kişilerin toplulukları nasıl yönetip yönlendirdiğine, güçlünün güçsüz karşısındaki acımasızlığına ve insanın uzaya bile çıksa insan olarak kalacağına dair pek çok şey anlatıyor.
Robert Silverberg'ün
İçeriden Ölmek isimli kitabını okuduktan sonra da şunu belirtmek istiyorum ki iki kitabın üslubu arasındaki fark öyle dikkat çekiyor ki dönüp yazar adını iki kez kontrol etmek gerekiyor. Aynı adamın elinden çıkmış iki eserin bu denli farklı yazılabilmesi gerçekten şaşırttı ve büyük saygı uyandırdı Silverberg'e karşı.
Üzerinde konuşacak pek çok şeyi olan kısa ama dolu bir roman bu. Fazla ayrıntıya girmeyi doğru bulmuyorum, kitabın tanımını da tam olarak yapabildiğim söylenemez aslında ama eğer okuma şansınız olursa alacağınız tadı da baltalamak istemiyorum. Ama şu eleştiriyi de bitirmeden yapmam gerek yoksa içimde kalır: Kitabın kısalığı 'hoş değildi'. Özellikle arka kapağa doğru yaklaştıkça pek çok sahnenin hızlıca geçilmiş olduğunu görerek üzüldüm, keşke birazcık daha uzun olsaydı da o kısımlar da (çoğunlukla kurgusal yöne kayan aksiyon sahneleri denebilir) kendini daha rahat gösterseymiş. Gerçi bu çabuk geçişlerin yazarın bilinçli tercihi olduğunu da düşünmek gerek ama bende yarattığı izlenim bu şekilde oldu.
Sonuç olarak Dünyalı İstilacılar eğer bilim kurgu seviyorsanız alıp okumak isteyeceğiniz bir kitaptır diyebiliriz. Yalın bir anlatım ile uzaylı-dünyalı ilişkilerine özgün bir bakış açısı getirip ardına pek çok mesaj da koyarak yıpranmış kapaklar ardında bizi selamlamış Silverberg. Edinebilirseniz mutlaka bir şans verin derim.