Kayıt Ol

Karşılaştırma Merakı - Karşılaştırma Ahlakı - Arap Sen Karşılaştırma

Çevrimdışı mbdincaslan

  • **
  • 277
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
    • Baatırdın Sözü
Efendim meşhur "arap sen içme b.kunu çıkarıyorsun" repliğinden mülhem, arada bir "arap sen karşılaştırma b.kunu çıkarıyorsun" diyesiniz gelmiyor mu? Benim geliyor.

Uzun uzadıya pop kültür - kültür endüstrisi - pazarlamanın her şeyin içini boşaltabilme yetisi üzerine yazmak mümkün ama gerek yok. Özetle diyelim ki, çoğu zaman has ve halis niyetlerle ortaya koyulan kültür - edebiyat ürünleri bir zaman sonra popüler kültür tarafından deyim yerindeyse sömürülmeye başlandığında ortaya bir de "karşılaştırma merakı" çıkıyor.

Tolkien vs George Martin? Dumbledore vs Gandalf? Flint vs Gimli? Bir yerlerde gözünüze çarpmıştır, belki siz de karşılaştırma yapmışsınızdır. Zira insan zihninin temel yönelimlerinden biridir kıyas, bunda bir sıkıntı yok. Ama söz gelimi elma ile parmak arası terlik karşılaştırılır mı? Masaüstü bilgisayar mı daha iyidir yoksa mayonez mi sorusunu sorar mıyız?

Bir edebiyat ürünü bir çok amaç için yazılabilir ve bir çok amaç için okunabilir. Yazar "kaçış edebiyatı" yapmıştır, alegoriyle bir şey anlatmaya çalışmıştır, vs vs. Okur da realiteden kaçmak istemiştir, hoş vakit geçirmek istiyordur, vs vs. Bunda bir sorun yok. Ancak popülerleşen ürünler, her ne kadar farklı boyut ya da düzlemlere ait olsalar da, bir alanda kesişiyorlar: Tüketim nesnesi. Ve sonuçta "ikisi de tüketilen birer nesne" olduğu için, elma vs traş köpüğü karşılaştırmaları ortaya çıkıyor. Karşılaştırma merakı biraz bu...

Karşılaştırma ahlakı ise, önemli olan nokta, burada. İnsan mutlaka neyin "daha iyi" ya da "daha kötü" olduğuna karar vermek isteyecektir, esasında "mantık"ın, "algı"nın vs. temelinde bir karşılaştırma vardır ancak konuyu dağıtmak için felsefeye ya da Chomsky'nin evrensel gramer kuramına girmeyeceğim. Sadece, karşılaştırma merakını peşinen "kötü" ya da "yanlış" bulmuyorum, fakat aslolan, karşılaştırma ahlakını edindikten sonra karşılaştırma yapmaktır diyeyim.

Misalen, karşılaştırma yaparken, "yazar"a kulak vermeniz gerekir, sizin şahsi görüşünüze göre yorumladığınız noktalara ya da çıkarımlarınıza göre yazarı sorumlu tutup karşılaştırma yapmak ya da yargıya varmak yanlıştır, zira ne diyor Faruk Nafiz? "Bunlar sizin duygunuz, sizin düşüncenizdir." Neyzen Tevfik ne diyor? "Mecnun'dan duyup da rivayet etme."

Ya da, hangi eserlerin, karakterlerin ya da yazarların karşılaştırılabilir, hangilerinin karşılaştırılsa da sonuç getirmez olduğuna karar vermek bir birikim-tanıma işidir bana göre. Söz gelimi ikisi de radyo programı diye Kahramanın Yol Türküsü ve Kuzgundan Dinlediğim karşılaştırılamaz, zira farklı formattalar, Hazal güzel bir program yapıyor ben gevezelik ediyorum. Ama Songulyabani'nin Yeri ve Kuzgundan Dinlediğim karşılaştırılabilir, zira Berk de tarihi konulara değiniyor, ben de değiniyorum elimden geldiğince. "Berk Bahadır'dan daha iyi bir tarihçi", bu açıdan, kabul edilebilir bir karşılaştırmadır, ama "Hazal'ın sesi Bahadır'dan daha güzel" demek absürttür, sesim güzel olsa şarkıcı olurdum zaten değil mi? :'(

Esasında çok önemli bir mesele değil. Ama benim için fantastik edebiyat çok ciddi bir mesele; ne boş zaman meşgalesi, ne realiteden kaçış aracı, benim için fantastik edebiyat insanı keşiftir. Ve böyle ciddiye aldığım bir meselede internette, sağda solda sayfalarca "Dumbledore Gandalf'ı döver" ya da sanırım Hıncal Uluç'un yaptığı LotR vs Hobbit karşılaştırmaları gibi örneklerle karşılaşınca budaklı meşe odunuyla dalasım geliyor. Bok döver Gandalf en büyük bi kere.  :hemk  :inca

Fantastik Edebiyat Okuru Tipi başlığını da biraz bu yüzden açmıştım. Okumak güzeldir, ve hiç bir şekilde okuma eylemini "nesnesine göre" aşağılamam, (bugün Twilight okuyan genç kızlar belki yarın Dragonlance okuyacaklar, Kara Kule okuyacaklar, LotR'a geçiş yapacaklar. Dün pop-rock dinleyenin bugün söz gelimi blues dinlemeye başlaması gibi.) bugün "yüzeysel" okuyan, okuya okuya derinleşecektir zira bu iş bir birikim işidir, ancak meselenin "sunum" hali, daha doğrusu "tüketiliş" hali buna izin verir bir yapıda olmadığı için maalesef "yığın"la okuyucu, "bir avuç" okurumuz var. Ve LotR vs Asoiaf karşılaştırmasınnda "biri film biri dizi bi kere!" diyen gençlerle karşılaşıyoruz. Yapmasınlar döverim.
"Onen i-estel edain, ú-chebin estel anim"

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Alıntı
Söz gelimi ikisi de radyo programı diye Kahramanın Yol Türküsü ve Kuzgundan Dinlediğim karşılaştırılamaz, zira farklı formattalar, Hazal güzel bir program yapıyor ben gevezelik ediyorum. Ama Songulyabani'nin Yeri ve Kuzgundan Dinlediğim karşılaştırılabilir, zira Berk de tarihi konulara değiniyor, ben de değiniyorum elimden geldiğince. "Berk Bahadır'dan daha iyi bir tarihçi", bu açıdan, kabul edilebilir bir karşılaştırmadır, ama "Hazal'ın sesi Bahadır'dan daha güzel" demek absürttür, sesim güzel olsa şarkıcı olurdum zaten değil mi?

Yeni kasetimde Rıhtımlı şarkılar seçtim hep  8).

Yahu zaten bir avuç programcıyız, yapmayın etmeyin. Ben de şahit oluyorum böyle şeylere. Bence bazı arkadaşların magazin forever ruhundan oluyor bu. Aynı platformda yüzyüze bakıyoruz. 3 tanecik de programcı var. Berk ve Bahardırhan karşılaştırılsa bile yanlış bana göre. "O şundan iyi, bunun bu yanı on numara, diğer program var ya hepsini döver" gibi söylemleri sevdiğimiz bir platforma karşı bir ayıp olarak görüyorum. Emek veriyor herkes kendi çapında ve birbirine paralel programların bile karşılaştırılmasından önce destek görmesi gerek. Kişi zaten hangisini daha çok seviyorsa onu dinler. Ona kimsenin itirazı yok.

Ne gerek var ikilik yaratmaya? Biz programcılar olarak bu konularda tartışıyor muyuz hiç? Hayır. Uslu uslu birbirimizin kuyusunu kazıyor, Hakan'a ispiyonluyor, sonra da dinleyici sayılarımızı kıyaslayarak Mesaj Şişesi'nde birbirimizi yeriyoruz u_u.


Şu tarz karşılaştırmayı çok severim yalnız: Bir kişi bir alanda yenilik yaptıysa ondan önceki ustalarının nasıl bir yol izlediği ve yeniliği yapan kişinin ne derece başarılı olduğu, getirdiği farklılığın türü/oluşumu hangi konuma yükselttiği/alçattığını tartışmak bence çok hoş. Eskiyle yeninin karşılaştırmasında bu gibi şeyleri seviyor olsam da yazının geneline katılmadan edemedim tabii. Benim demek istediğim daha çok "bu bunu döver" değil de, bir durum değerlendirmesi. Yoksa alem buysa avatar Aang'dir.

Bir de karşılaştırma yaparken illet olduğum o efsane durum var. "Çalmış!" diye haykıran kitleler bazen esinlenme, gönderme gibi kavramları çok güzel bu yaftayla kirletiyorlar. Üzücü, ne diyeyim. Her karşılaştırmanın sonucu bir taraf için kötü bitmek zorunda değil diye düşünüyorum.


Spoiler: Göster
Bugün çok trollüm. Yoksa konuya yeni bir bakış açısı getirmediğin farkındayım u_u.

Çevrimdışı mbdincaslan

  • **
  • 277
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
    • Baatırdın Sözü
Ahah. Ya radyo örneğini radyoya dikkat çekmek için verdim, yoksa hiç rastlamadım karşılaştırma yapana. Yapan varsa da, bizi birbirimize düşüremezler, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, dış mihrakların oyununa gelmeyeceğiz!!!

Bir de karşılaştırma yaparken illet olduğum o efsane durum var. "Çalmış!" diye haykıran kitleler bazen esinlenme, gönderme gibi kavramları çok güzel bu yaftayla kirletiyorlar. Üzücü, ne diyeyim. Her karşılaştırmanın sonucu bir taraf için kötü bitmek zorunda değil diye düşünüyorum.

Aynen buna katılıyorum. Esinlenme, nazire, gönderme; bunlar edebiyatı güzel kılar. Söz gelimi Nedim "gülüm şöyle gülüm böyle demektir yare mutadım / seni ey gül sever canım ki canana hitabımsın" demiş. Ardından bir halk şairi "Ben yarime gül demem / Gülün ömrü az olur" demiş. Peşinden, Yılmaz Erdoğan durur mu, yapıştırmış cevabı:  "ben sana gülüm derim güllerin ömrü uzar" diye. Bu güzel bir lezzet katar edebiyat okumasına.

Biraz benim ifrit olduğum şey, otu b.ku karşılaştırmak, esasında. Onu dile getireyim, görüşleri alayım dedimdi.
"Onen i-estel edain, ú-chebin estel anim"

Çevrimdışı Apollo

  • *
  • 38
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Karşılaştırma çocukluk çağlarımızda başlıyor, ilk başta ''Benim babam senin babanı döver'' ile başlayıp sonrasında ''Superman Batman'ı döver'' ile gelişerek devam ediyor.
Karşılaştırmak,dediğiniz gibi karşılaştırma ahlakı ile yapılırsa ne ala. Ama diğer önemli nokta ise karşılaştırma yapılan konular ya da kişiler. Şimdi kalkıp Louis Armstrong'un müziğini Nihat Doğan'ın müziğiyle karşılaştırmak olur mu? Hadi babaları karşılaştırmaya bir şey demiyorum ama bunlar olmaz.Nihat Doğan'dan bir tane daha yoktur,olamaz ve olabilemez :)
Fırtınakıran'ın dediği şekilde olan karşılaştırma gelişim doğurur ve yapıcıdır. Karşılaştırmanın,gerektiği gibi yapılırsa,kötü bir şey olduğuna inanmıyorum.
Çalmış konusunu fantastik edebiyatta olmaması gereken bir kavram olarak nitelendiriyorum. Fantastik edebiyatta bulunan neredeyse her unsur mitolojiden ya da başka kaynaklardan esinlenilmiştir. Esinlenme çalmış demek değildir ki.
Çok güzel bir yazı olmuş,elinize sağlık.

Çevrimdışı ryuk

  • ***
  • 497
  • Rom: 25
  • ne değiştirebilir bir insanın doğasını?
    • Profili Görüntüle
Bruşlii mi döver Vandam mı :P

Belirtildiği gibi bence asıl sorun ticarileşme(bundan yakındığım kimbilir kaçıncı yazım). Haliyle önümüze gelenleri bir emeğin ve yaratımın sonucu olan 'eser' olarak değil, belli bir hedef kitlenin cüzdanlarına ulaşmak için piyasaya sürülen 'ürün' olarak görmeye başlıyoruz.

Sorarım a dostlar! Kamera alırken modeline, fiyatına, özelliklerine bakmıyor musunuz? Bu da aynı hesap işte! "Bu kamera diğer markanın aynısı ama daha ucuzu.", "Bu orjinal bir ürün, benzersiz ama pahalı." daha gider böyle.

Artık yazın(edebiyat), dolayısıyla fantastik yazın da bir seri üretim kolu haline geldiği için elbette taklitler olacaktır. Az çok yazma kabiliyeti olan adamımız görüyor ki belli bir tür tutuyor, yardır dostum ordan işte. Nasıl olsa trollüğü ortaya çıkana kadar çok sayıda okura ulaşır üretim bandından çıkanlar. Ne yazık ki elyapımı özgün eserler de bu seriüretim mamullerinin arasında kaynayıp gidiyor.


En son biryerlerde(nerede olduğunu hatırlamıyorum) birinin ASOIAF hakkında "bunun yazarı Tolkien'e özenmiş belli, taklit etmeye çalışmış." dediğinde Hakyemez(*) ile dövesim geldi kendisini.


*Hakyemez: Hocamın arabasında taşıdığı, arazi çalışmalarımızdan birinde tepesi atıp da bir kamyoncuyu dövdüğü (bkz:kamyoncu döven profesör), ucu demirli sopası; daha doğrusu 'gürzü'. Kendisine neden bu ismi koyduğunu sorduğumda, "haklı olanlara vurmuyo" demişti. Daha sonra çok esprisi döndü zaten "abi hakyemez lawful good ve lawful neutral allignmentli karakterlere vurmuyomuş, diğerlerine +2 hasar veriyomuş" diye.

Bir profesörün, aynı zamanda bir anabilimdalı başkanının neden böyle davrandığı hala bir gizem benim için. Evet hala kendisi ile çalışıyorum.
Fikirlerim için ölmeyi göze alamam çünkü yanılıyor olabilirim - Bertrand Russel

İyi bir fikir üretmek için, pek çok fikir bilmek gerekir:

* Yeni başlayanlar için FRP

* Fantastik edebiyata yeni başlayanlar ve bu türde ilerlemek isteyenler için

* Kılıçlar ve diğer eskiçağ silahları hakkında

* Dark Sun


* Distopya Korkuları

Daha fazlası için: Index