Bölük pörçük de olsa, aşağıdaki parçalarla devam eden hikaye. Parçalar bittiğinde birleşecekler sanırım...
BarbarI.
Yüreğim doğduğum bozkırdan yanık
Ciğerim geçtiğim çöllerden susuz
Roma'nın yolları uzun, dolaşık
Üstünde ben ıssız, ben aç, uykusuz
-Yükseliyor önümde kubbe kubbe
Sütunlarda zerafetin titriyor
Yaşın yaşın bir ihtiyar rahibe
Tapınağa haberim getiriyor-
Bu gece bu şehre saldığım korku
Sarının yeşilden intikamıdır
Gözlerime haram ettiğim uyku-
Al ipek döşekler serencamıdır
Sana bozkırımdan bir avuç ateş
Göklerimden bir ay, yıldız getirdim
Senin'çin bir adak diledi güneş
En munis köylerin kanına girdim
Süzdüm döktüğüm kan pınarlarından
Ahengini en içli şiirlerin
Gül deşirdim sana mezarlarından
Haritadan sildiğim şehirlerin...
Sana çelenk örülmeyen bağların
Zehir olup karıştım sularına
Sana yolumu bağlayan ağların
Direndim amansız pusularına
Ey kafir Tanrıça! Ey kutlu erek!
Roma senin gözlerinden akıyor...
Suçum yok, ne yapsam, etsem; giderek
Benim tüm yollarım sana çıkıyor...
M. Bahadırhan Dinçaslan
II. Bir anneydi seni doğuran kadın
Beni bir kartaldı gökten getiren
Sen doğunca içli içli ağladın
Babamdan ulumak öğrenirken ben
Senin beşiğine çiçek taktılar
Ben kemik dişledim bir boğuk inde
Gece etrafında tütsü yaktılar
Kan kokluyordum ben doğu yelinde
Oynarken oyuncak bebeklerinle
Ben yavru boğmayı öğreniyordum
Sen nasıl ahuysan o gözlerinle
Günahkâr pençemle ben de bir kurdum.
...
Şimdi bu beyazlar içinde tenin
Mehtaba sarılmış sabah güneşi
Bir put gibi kıpırtısız bedenin-
Gözlerinde bir ilkbahar tepreşi
Yazgım kızıl ve siyaha boyanmış
Sarıya ve boza tutsak gözlerim
Karşımda bir peri kızı uyanmış
Albız alsın beni... Gene izlerim!
Bu ebemkuşağı bezeli tutku
Tamu kılsın varsın, son durağımı
Girerse bir daha gözüme uyku
And olsun, tadayım öz bıçağımı!
Boz ufkuma açan bu kır çiçeği
Kıpkızıl kanımla sulansa değer!
Acunu yakayım benden dileği
Şanına bir nice kurbansa eğer!
Bozkır çocuğuyum mayam çelikten
Bir kavi, teprenmez, yılmaz palayım
Sallansın o kırk beş görklü belikten
Çıkayım göklerden yıldız çalayım
Ey baharın kızı! Ey kutlu ece!
Can vermek sendendir, can almak benden!
Saltanatın keyfin sen sür gönlünce
Kapında fedain olacağım ben!
Görkemine gölge eden gözleri
Oklarımla bir bir avlayacağım
Gece uluyacak ve gündüzleri
Kapında gelene havlayacağım
Atım ki bastığı yerde ot bitmez
Olmadığın yere dert taşıyacak
Akın akın bir yıldırım gibi tez
Otağına ganimet taşıyacak
Yedi iklimin değerli taşları
Tek, görküne remz olsun kucağında
Ağlattığım anaların yaşları
Gülüş olup çağlasın dudağında...
M. Bahadırhan Dinçaslan