Kısım II'yi okuyacağım, çünkü kitabın son 100 sayfasında gerçekten dişe dokunur ve beni çeken bir şeyler oldu. Ama oraya gelene kadar...
Doğruluk Kılıcı 1 - Kısım I
Bu kitabı defalarca kez bırakma noktasına geldim. Kendime durmadan neden böyle işkence ettiğimi, bu kitaba harcadığım vakitte bambaşka şeyler okuyabileceğimi söyledim durdum. Özellikle 100-150 arası bir yerde öyle bir sinirlendim ki kitabı kesin bırakıyordum, sonra yine devam ettim.
Terry Goodkind nasıl ustalar arasında anılıyor, ben şimdilik anlamadım. Çünkü yazarlıklarına yardımcı olduğum pek çok yerli yeni yazarı eleştirdiğim her şeyi bu adam yapmış. Korkunç! Bu noktadaki bir yazar aşağıda sayacaklarımı nasıl yapar? Editörler neden vakti zamanında müdahale etmemiş? Hayır efendim, yazıldığı dönem ile ilgisi yok bunun. Şöyle anlatayım:
- Görülür görülmez dost olunan karakterler. Daha dur, ormanda tanıştın, bambaşka yerlerden gelmiş insanlar bunlar. Hemen bir kanka olma, hemen bir dost olma. Sonra da tüm kitap boyunca, "ama biz dostuz. Dostlar böyle yapar. Çünkü dostluk bunu gerektirir. Biz dost değil miyiz? Dostumsun! Dostum için her şeyi yaparım" goygoyu bana fenalık getirtti.
O şartlar altında imkansız olan bu ışık hızıyla kurulan dostluklar, normal şartlar için bile normal değil.
- Doğruluk İzcisi olarak seçilen Richard, o ana kadar öfkesini sürekli dizginleyen ve öfkeden korkan bir karakterken nasıl oldu da belli amaçlarla öfkesini gizleyen bir tipten Doğruluk İzcisi'nin o meşhur haklı öfkesine dönüştürdü? Bu nasıl KÜT diye bir dönüşümdür? Nasıl karakter gelişimini hiçe sayan bir şeydir?
- Sonrasında bir de yeni yazarları özellikle uyardığım, pek çok usta yazarın asla yapmadığı (bu alanda en iyilerden biri Brandon Sanderson) bir şey var. O da şu ki, dünyayı ve olayları olay örgüsü içine yedirmek. Ama Terry Goodkind tam bir amatör, tam bir hevesle ilk kez fantastik yazmaya başlamış biri gibi olayların ortasında durup Richard'ın saçma sapan sorularıyla her şeyi anlatıyor. Hayır bir de diğer başkarakter Kahlan demez mi, ay nasıl oluyor da ne sorsan cevaplıyorum! Aman Tanrım! Nasıl başarıyorsun bunu! Ha ama bak Kahlan, sen üzülme diye her şeyi yaparım. Her şeyi yaparım ama sen acı çekerken benim bu sorularıma cevap vermeye devam et. Çünkü her şeyi bilmem lazım. Daha Doğruluk İzcisi ilan edilmedim ama her şeyi bileyim ki sana yardım edeyim. Tabii. Yardım etmem için lazım, çünkü ben biliyorum senaryonun devamında çok önemli biri olacağım.
Dünyanın en düz, en sıradan sorularını soruyor adam, bu da durmuş her şey cevap veriyor. Bir de tüm kitap boyunca biri bir şey açıklamaya başladığında "O ne? Bu ne? O ne demek? Bu niye öyle oldu?" gibi kanser eden sorular var. E iki dakika dur be! Dur da anlatıcı anlatsın.
- Daha vahimi geliyor, dünyanın en düz, en sıradan sorularını soran Richard takdir topluyor. Burada kitabı bir kez daha bırakma noktasına geldim. Bu nasıl düz bir kurgudur? Nasıl alelade repliklerdir?
- Koskoca Büyük Büyücü'nün aklına gelmeyen, ama herhangi bir okurun açıkça göreceği çözümü Richar efendi söyleyince "vay Richard! Senden büyücü de olurmuş ha, çok iyi büyücü olurdun sen" sözleri yükseliyor. Şaka mı bu?
- Büyük Büyücümüzün bu derece karikatürize oluşu inanılmaz eğreti. Esprili falan bir karakter değil; o konumdaki birinin bu denli yılışık olması benim için bir facia.
- İyilik ve doğruluk adına her şeyi yapacak başkarakterler ve düz psikopat, bilindik sadist, amaçsız kötüler. Evet, dünyayı ele geçireceksin. Evet, sen çooook kötüsün, çok! Bu kadar. İyi ile kötünün savaşının o ennnn bilindik halleri.
- Kahlan'a bir "uu çok zeki kadın. Aman uzak durun, İtirafçı Ana" bu gibi saygı ve korku gösteriliyor, bir de böyle öylesine bir kadınmış gibi erkekler konuşurken ortamdan yollanıyor, yok çorba yapmaya gönderiliyor falan. Bu ne yaman çelişkidir? Neler oluyor? Bir karar ver Goodkind. Hayır Kahlan da paşa paşa her şeyi yapıyor hani. Güçlü kadın karakter yapmaya çalışmış, hiç olmamış. Onu da işte arada bir diğer karakterlerin "uuu çok zeki kadın, çok güçlü kadın" sözleriyle kotarmaya çalışmış.
Bu kitap, fantastik edebiyata ilk kez adım atanlar için uygun bir seri. Benim gibi fantastik edebiyatla pek çok eser aracılığıyla haşır neşir olmuş, dahası pek çok farklı türde kitap okuyan biri için uygun değil. Yok, çıldırıyordum okurken.
Ayrıca, benim fantastik edebiyata adım atmama aracı olan Ejderha Mızrağı'nı bu seriden çok daha başarılı buldum "şimdilik". Yıllar sonra açık ve eksikliklerini tespit ettiğim bu güzedi seri, halen daha bazı açılardan muadillerinin önünde yer alıyor.
Ben Kısım II ile devam edeceğim. Bırakmayacağım seriyi. Özellikle kitabın son 100 sayfasında yazar sonunda dişe dokunur bir şeyler yapmaya başladığı için devamını okumayı hak ediyor.
Fakat, Terry Goodkind şu an itibariyle iyi bir yazar değil benim gözümde. Yok, iyi bir yazar hayatta diyemem ona. Dilerim seri ilerledikçe yazarlığı da gelişiyordur.
Son olarak, kitabın objektivizmi merkeze koyan yapısı gerçekten fantastik edebiyata yenilik getiren tek kısmı. Bunu yazarın başarıyla yürüttüğünü düşünüyorum. Geri kalan her şeyse, işte yukarıda yazıyor.
Not: Tabii ki okuyup kendiniz görün. Bunlar şahsi düşüncelerimdir. Sizler belki çok seveceksiniz.