İçerik: Kitaptaki öyküler, kısa olmalarına karşın çok değerlidir. Öncelikle okura zaman kazandırdıkları için. Öyküleri okuma öyle haftalarca dikkat harcamayı gerektirmez. Bir Dakikalık Öyküler rafadan yumurta kaynarken ya da aradığımız kişi telefona yanıt verene dek (eğer telefon meşgul değilse tabii) okunabilir.
Moral bozuklukları, kaygılı ruh halleri, öykülerin okunmasına kesinlikle engel değildir. Öyküler oturarak ya da ayakta; rüzgarda, yağmurda, karda, balık istifi bir otobüste, hatta birçoğu yolda yürürken bile okunabilir.
Öykülerin başlıklarına lütfen dikkat edelim. Yazar kısa ve öz olmalarına özen göstermiş, gelişigüzel adlar seçmemiştir. Tramvaya bineceğimiz zaman önce numarasını okuruz değil mi? İşte öykülerden önce de aynı dikkatle başlıkları okumak gerekir. Ancak yalnızca başlıkların okunması elbette yeterli olmayacaktır. Önce başlık, sonra öykü. Önerilen tek okuma yöntemi budur. Dikkat! Anlayamadığınız öyküyü tekrar okuyun lütfen! Hala anlamıyorsanız sorun okurda değil öyküdedir. Okur aptal olamaz, olsa olsa öyküler kötüdür!..
Kısacık öyküler ben bunları nasıl irdeleyeyim dedim ama sonra vazgeçtim. Bir cümlecik de olsa notlar aldım. Boşa gitmesin diye de burada paylaşıyorum.Grotesk Nedir?: “Lütfen öne eğilip başınızı bacaklarınızın arasından geçirin ve çevrenize bakın!.. Teşekkürler!” diyor yazar öykünün ilk paragrafında. Ve sonra tersten gördüğümüz dünyayı aynı şekilde betimliyor.
Yeni Bir Şey Yok: Bir öğleden sonra Budapeşte Şehir Mezarlığı’ndaki bir dikilitaşın patlamasının ardından Bayan Miholy Hajduska adlı kadın mezarından çıkıyor ve kısa bir süre çevresindekilerle sohbet ediyor. Yeni bir şeyin olmadığını öğrendiğinde de mezarına geri dönüyor.
Oyuncunun Ölümü: Tiyatro oyuncusu Zoltan Zetalaki’nin rolüne bağlılığı anlatılıyor.
Prestij: İlk defa ananas alan karı kocanın, onu nasıl yemeleri gerektiğiyle ilgili diyaloglar ve sonucunda oluşan hayal kırıklığı.
Bir Olay: Bir şişe mantarın suya düşüşü ve ardından batışı. “Bu olayın hiçbir açıklaması yoktur” diyor yazar.
Kasım: Royal Restora’nın 48 yıllık şef sebzecisi Kordova Kordovan tramvayı kıl payı kaçırmıştır ve durakta durakta bir sonraki tramvayı beklemeye başlar. Ardından çok da normal olmayan bir şey gerçekleştirir.
İnatçı Baskı Hatası: Bir gazetenin geçmiş günlerdeki sayılarından birinde geçen haberde “Dr. Peter Pal Palpeter” yazılması gerekirken “Dr.Peter Pal Pater” olarak yazılmıştır. Bu öykü bu yanlışın düzeltilmesini anlatıyor.
Ucuz Atlatılmış Bir Trafik Kazası: Tokyo’nun işlek caddelerinden birinde bir kaza meydana geldiğini ve şans eseri büyük bir hasarın olmadığını öğreniyoruz.
En Büyük Düşlerimiz Bile Gerçekleşebilir: Otomobilini üç ayaklı on iki köpeğe çektiren Feri ve onun neden böylesine sıra dışı bir olaya imza attığını anlamaya çalışan İlonka’nın karşılıklı diyaloglarından oluşuyor. İlginç ve düşündürücü bir son.
Danışma: Bir şirketin danışmasında oturan bir adam, sürekli aynı sorulara aynı cevapları veriyor. Fakat bir gün farklı bir soru yöneltiliyor ve adam afallıyor.
Menopoz: Menopoza giren bir kadının ufacık sorunları büyütmesi ve ardından gelişen acı son.
Dr: K.H.G’nin Anısına: Doktor K.H.G’nin sorduğu soruların yanıtlarını bilmeyen, son derece bilgisiz ve cahil Alman askerinin utanç verici karşılığı.
Bağışlanmak Yok: Ölümün karanlık yüzünü hatırlatıyor bize bu öykü. Elbet bir gün kapımızı çalacağını ve ona karşı koyamayacağımızı.
Titiz Bir Okur: Okuduğu bir kitapta aklına takılan bir kısmı bizzat çevirmenine soran son derece dikkatli ve öyküye de adını verdiği gibi “titiz bir okur.” Okurken gülümsetti.
Türkü: Savaştaki silah arkadaşının bir besteci olduğunu öğrenen ve şaşıran bir adam. Bestecinin adı Jenö Janasz. Zaman ve mekan fark etmeksizin her an şarkı/şiir yazabilme yeteneğine sahip. Yine bir çatışmada zihninden uydurarak şiir okumaktadır. Fakat şiirin son dizesini tamamlayamadan vurulur ve ölür. Şiir yarım kalmıştır. Arkadaşı ne kadar uğraşsa da şiirin son dizesini yazamaz. Öykünün son paragrafındaki şu cümle de oldukça manidar: “Her birimizin bildiği başkadır bu hayatta ve kimse kimsenin boşluğunu dolduramaz.”
Kişilik Testi: Bir adam ve fabrikaya ait bir köpeğin birbirleri hakkında düşündükleri. İlginç bir öyküydü bu da.
1949: Macar bakan Laszlo Rajk’ın kendisine dayatılan suçlamalardan sonra kendi isteği ile idam edilmesini ve idamın nasıl bir ortamda yapıldığı anlatılıyor.
Her Zaman Umut Vardır: Mezar yaptırmak isteyen bir adam ve satıcı anlaşamıyorlar. Bir de mühendis dahil oluyor olaya. Ardından gelişen absürd diyalogları okuyoruz.
Paris’e Elveda: Taksici ve müşterisinin bir yerde oturup içki içmesi ve aralarındaki kısacık sohbet.
Mesih: Gece boyunca uyumayıp yeni oyununu yazan bir yazarın daha sonra tekneyle okyanusa açılması ve en sondaki o düşündürücü sorusu.
Sınırsız Seçenek: Müşteri ve satıcının arasında geçen “kahverengi şapka“ sohbeti.
Tarihi Yanılgı*: Bu kısacık öykü, Rusça konuşmanın zorunlu olduğu işgal dönemine bir eleştiri niteliğinde. Telefon açan kişi ile cevaplayanın arasındaki birbirini anlamama durumu.
Küçük İlan: Evini sevmeyen bir adamın aynı yeri –muhtemelen komşusuna gönderme yapıyor- tarif ederek başka bir evle acilen takas yapmak istediğinin yazılı olduğu ufak bir ilan.
In Our Time: Bir adam ve kadın pastaneye gidiyorlar. Kadın siparişini veriyor, sıra adama geldiğinde ise durum biraz farklı bir boyuta taşınıyor. Dolaylı yoldan adamın istediği içeceğin pastanede olmadığı anlaşılıyor.
Küskün Lale: Bir lalenin kendini beşinci kattan atmasını ve arkasında bıraktığı mektubu okuyoruz.
Oğullarımız: “Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar yoksul bir dul kadın yaşarmış. Kadının yakışıklı, aslan gibi iki oğlu varmış.” diye başlıyor öykü. Yazarın buradaki asıl amacı masalların klişe olduklarını bizlere hatırlatması.
Meslek Onuru: Mesleği hayvan sesleri çıkarmak olan bir adam ve ona artık bunun modasının geçtiğini söyleyen müdür. Bu sözlerin ardından adam onurlu bir davranış sergiliyor.
Ahaşveraş*: Yahudilerin bayram saydığı bir günde iki Yahudi yolda yürürler. Birinci yahudi ikinci yahudiye sorular sorar.
Hayvanları Koruma Derneğinin Resmi Açıklaması: Dernek, hayvanlara olan duyarlılığından dolayı, hümanizmi doğru kavramış olan Yahni Fabrikası Müdürlüğü’ne teşekkür ediyor.
Envanter: Sağanak yağmur sonrası engebeli bir arazide bulunanların listesi Bu listeden yola çıkarak “ne olmuş olabilir?” sorusuna yanıt arıyoruz.
Sağlık Durumuma Dair: Kendisine sağlık durumunu soran bir adama “iyiyim, şikayetim yok” yanıtını veren başka bir adam. Söylediği gibi “iyi” midir peki?
Sağlık Olsun: Altı aşamadan oluşan yangın söndürme operasyonu.
Yurttaşlar!: Bir daire resmi var sayfada. “Bu küçük bedensel engelli daireyi kim teselli edecek?” diye soruyor yazar.
Bir Kamuoyu Araştırması: 2975 insana sorulan dört soru ve bunun değerlendirmesi.
Deneyim ve Sanat: Uzaya gönderilecek olan ressam Victor T.’ye nereye gitmek istediği sorulur, “güneş” cevabını verir. Gider ve güneşi görür. Döndükten sonra ise bu durum resimlerine yansır.
Boş Sayfa*: Adı üstünde, boş bir sayfa.
Duyuru: Gelecek yıl elli yaşına basacak olan Dr. Stü Rudolf, bazı şeylerden muzdariptir. Ve bunu bizlerle paylaşıyor.
Bodrumdaki Düşünceler: Bir sıçanın cüretkar hayaller kurması üzerine. Düşündürücü.
Göz Yanılsaması: Absürd bir öykü daha. Dr. Geza Dubrolubimov’un beyin kanamasından öldüğünü öğreniyoruz. Ama aslında bu bir göz yanılsaması!
Evde Olmak: Hapishanede büyüyen dört yaşındaki küçük bir kız çocuğunun hayatı kavramasına yardımcı olmaya çalışan annesi ile olan diyalogları.
Kendini Gerçekleştirme Üzerine Çeşitlemeler: Ne olacağına karar veremeyen bir çocuğun, kum tanesi olduktan sonra yaşadıklarını okuyoruz.
Büyük Yürüyüş: Bir yumurtanın peşine takılan çeşitli insanlar, amaçları dünyayı gezmek. “Eğer ölmedilerse hala gitmektedirler…” diyor yazar. Çok derin bir cümle bu aslında.
Sürücü: Bir nakliyatçının yarının gazetesini okuduğu halde göz göre göre ölüme gitmesi. Çok önemli bir noktaya parmak basmış yazar bu öyküde.
Tril: Bayan Wolf’un tekdüze ilerleyen hayatını öğreniyoruz.
Budapeşte: Atom bombasına eleştiri. Capcanlı hayatı bir anda nasıl silebildiğini gözler önüne seriyor.
Bitimsiz Eylem Çekimi: “Ben”ci bir toplum olduğumuza gönderme yapmış yazar. Herkesin kendi için yaşadığını söylemiş. E haklı da.
Sözleşme: Bir kızın annesine, kendisine emdirdiği sütler için teşekkür etmesi, ardından annesinin kızına sevgi dolu cevabı.
Bir Su Birikintisinin Anıları: Yağmurdan sonra oluşan su birikintilerinden birisine konuk oluyoruz. Kısacık yaşamıyla ilgili bilgile veriyor bize.
Yaşlı Adam ve Otomobili: Kitapta en çok beğendiğim öykü bu oldu. Bir olayı üç farklı yönden irdelemiş yazar. İlk ikisi gerçek değil fakat güzel yönleri var, üçüncüsü gerçek ama bir o kadar da itici. Gerçeğin, o insanı üzen tarafına şahit oluyoruz.
Fransız Gözüyle: Kitapta yer alan son öykü. Bir Fransızın gözüyle Macarlar ve Macaristan.
Genel yorumum: Ayak üstü bile okunan bu kısacık öyküleri okurken sıkıldığımı söyleyemem. Hepsini de severek okudum. Kimi öyküler gülümsetti, kimileri şaşırttı, kimileri bir şeyler kattı bana, kimileri de düşündürdü. Yazar İstvan Örkeny, günlük hayatımızda karşımıza çıkan, bir anlık görüp geçiştirdiğimiz sıradan şeylerden öyküler çıkarmış. Hayal gücü tartışılmaz.
Ayrıca çevirmen Sevgi Can Aysevener'e de teşekkür etmek lazım. Macarca'dan, Türkçe'ye güzel ve dikkatli bir şekilde çevirmiş öyküleri.