Kuş besleyen insanların kuşları kafese hapsedip, onları kafeslerinde öterken izlemesine anlam veremiyorum. O orada keyfinden ötmüyor orada, kurtuluş çığlıkları atıyor belki çaresizce. Fakat kim işine nasıl geliyorsa öyle algılıyor genelde.
Her zaman dediğim gibi empati kurmak lazım. Büyük bir kuşun sizi bir kafese hapsettiğini ve sizin o halinizi zevkle izlediğini düşünün. Tamam, komik oluyor düşününce belki ama kimsenin demir parmaklıklar ardında birisinin kendisini süs misali izlemesinden hoşlanacağını düşünmüyorum. Arada evde dolaşıyor falan olsa bile, diğer kuşların özgürlüğünü tadamayacak, diğer kuşlar gibi gökyüzünde süzülemeyecek, hayvanın doğası mahvolacak. O yüzden eve tıkışmış kuşlar firar ettiği zaman seviniyorum. Özüne erişiyor kuş. Sahipleriyse üzülüyor. Üzülmelerini içten değil bencilce buluyorum. Kuşun özgürlüğü adına sevinmelerini beklemiyorum tabi, kendileri için hapseden onlar çünkü. Süs eşyası mı o yahu? Kuş muamelesi göremiyor, kuş bakışı bakamıyor etrafa o evde. Süs hapishanesi. Evet, böyle demek daha doğru galiba.
Her şey yerinde güzeldir, ait olduğu yerde…
Bir puzzle’ın parçalarını birleştirirken, nasıl başka bir puzzle’ın parçaları ile uyduramıyorsak, doğanın parçalarında da aynı şey geçerli.