Kayıt Ol

Fırtınaışığı Arşivi Serisi - Oathbringer Sohbet Başlığı (Spoiler)

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
OATHBRINGER



Hazır yeni kitap çıkmış ve ben de okumaya başlamışken, eğer ki benim gibi şu anda okumakta olan kişiler var ise, bir sohbet edelim istedim. Zira henüz 3 bölüm okumuş olmama rağmen kitap dopdolu başladı. Gavilar neden öldürüldü? Odium'un şampiyonu kim? Sadeas'ın ölümünden sonra ordugahın durumu ne olacak? Ve en önemlisi de "badass" bir Dalinar var karşımızda, keyifle okutuyor Dalinar'ın gençliği kendisini :D. Okuyan arkadaşlar varsa şöyle bir format belirleyelim;

Spoiler aralığı: Bölüm 8'e kadar;

Okurun yorumu.

Başka okuyan yoksa da zaten kitabı bitirince ufak bir inceleme yazarım. ^^
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı grmnt

  • **
  • 67
  • Rom: 0
  • Fantastik mühendis.
    • Profili Görüntüle
Ben İngilizce okumayı denedim ama benim için ağır kalıyor. Ama Sanderson’la ilgili her başlığı özenle takip ederim. 😇

Çevrimdışı grmnt

  • **
  • 67
  • Rom: 0
  • Fantastik mühendis.
    • Profili Görüntüle

çevirisi bitmiş 8) 8) 8)

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
Bitti. Çok çok dolu bir kitaptı. Sanderson'un üç beş gizemi sakız gibi uzatmamasını, okuyucuyu tatmin edip üstüne daha da gizem serpiştirmesini seviyorum. Kitap harika başlıyor. Gavilar'ın neden Parshendilerce hedef gösterildiğinin sebebini öğreniyoruz. Amaram'ın ve Gavilar'ın da oluşum içerisinde olduğu bu Knights of Honor, başlangıç olarak eski tanrıların dönüşünü dayanak olarak alıyor. Gavilar, atası Sunmaker'ın beceremediğini başarıp, bütünleşmiş bir Roshar kurmak istiyor. Bu da ortak bir düşman olan Voidbringer'ları geri getirmekten geçiyor. Gavilar bu hususu Eshonai'ye açıyor toplantı öncesi, Parshendiler de durum kontrolden çıkmadan Gavilar'a suikast düzenlemek istiyorlar, düzenliyorlar da. Ama tabii bu, Voidbringer'ların dönüşünü durdurmuyor.

Peki kim Voidbringer'lar? Odium neyin nesi? Heraldlar neredeler? Renarin'in garipliği? Thrill'in olayı ne? Dalinar'ın nimeti ve laneti ne idi? 3 Bondsmith'ten birisi Dalinar, diğer ikisi neyin nesi? Elkohar daha kıymetli bir kral olabilecek mi? Kholinar'da olan biten ne? Dalinar'ın karısı? Bir insanın atabileceği en önemli adım ne? Bir insanın söyleyebileceği en önemli söz ne?

Bol spoilerlı bir inceleme yazısı olacak, ona göre okuyun.


Dalinar'ın Geçmişi

Gavilar, Dalinar ve Sadeas'ın gençliği hakkında bölümler okudukça Sadeas'ın neden bir ve ikinci kitaplarda Dalinar ile ters düştüğünü anlıyoruz. Dalinar ve Sadeas'ın arkadaşlığında, arkadaşlığı bozan taraf Sadeas değil. Sadeas aksine çizgisine koruyan bir abimiz. Geçmişlerini okuduğumuzda Sadeas'ın orada da aynı derece zalim olduğunu görüyoruz. Değişen kısım, Dalinar.

Dalinar bizim ilk iki kitapta gördüğümüz gibi her zaman Savaş Kuralları'nı takip eden birisi değil. Blackthorn lakabını bahçede gül gibi açtığı için almıyor kendisi. Gençliğinde, savaş alanlarını yakıp yıkıyor, Thrill'in etkisinde, gözünü kan bürümüş şekilde saldırıyor, orduların saflarını bertaraf ediyor. Korkulan birisi kendisi. Zaten görülerden sonra bu kadar alay konusu olmasının sebebi de bu kanımca. Kurt kocayınca derler, köpeklerin maskarası olur derler. O misal. Dalinar Shardlara gerek kalmadan savaş alanını fırtına gibi süpürüyor, Gavilar, Sadeas ve Dalinar üçlüsü önce kılıç zoruyla, sonra diplomasiyle krallıklarını genişletiyorlar. Dalinar ise Evi ile (Evet Karısı) bir politik evlilik amacıyla evleniyor. Evi ve abisinin shardları var ve Dalinar bunları elde etmek için Evi ile evleniyor. Ancak Evi Pagan inancına sahip bir insan ve düşünceleri, savaş ve onur ile tutuşan Alethilerin aksine daha insancıl. - Evi demişken, Dalinar'ın anılarının yavaş yavaş geri gelmeye başladığını söylemiş miydim? İlginç değil mi? - Dalinar'ın savaşa olan tutkusundan Evi memnun değil, bu hususta çokça konuşma ve tartışma geçiyor aralarında. İşin sonu ise çok hoş bitmiyor. Dalinar öfke ile binlerce insan, çocuk, kadın, erkek, parshmen dolusu şehri kelimenin tam anlamıyla yakıp kül ediyor. Sıkıntı şu ki, karısı bu münakaşayı durdurmak için o şehre gidip oranın veliahtıyla görüşme yapmak istiyor. Sonrası malum, Evi oranın insanları ile birlikte yanarak can veriyor. Dalinar deliriyor efendim. Yıllar boyu o insanların yanışları kulaklarından gitmiyor, çocukların ağlayışları, kadınların haykırışları, Evi'nin yakarışları kulağından gitmiyor. Bu sesleri susturmanın tek yolu ise kafayı bir güzel çekmek. Hatırlarsınız, birinci ve ikinci kitapta Gavilar'ın ölümünden kendini suçlamasının sebebi bu. O dönem bildiğiniz alkolik, Kral'ını koruyacak durumda değil. Nitekim en sonunda Nightwatcher'a gidip dilekte bulunuyor. Nightwatcher düşündüğümüz gibi Cultivation değil. İkisi arasındaki ilişki daha çok Stormfather ve Honor arasındaki ilişki gibi. Nightwatcher Dalinar'a seçenekler sunuyor, kırılmayan kılıçlar, müthiş güçler, bükülmez bilekler ancak Dalinar'ın istediği tek bir şey var. Mağfiret. Mağfiret diliyorum diyor. Bu günahlarımdan bağışlanamaz mıyım? Nightwatcher böylesi bir dileği yerine getirmeye alışık değil. Bu defa sahneye Cultivation çıkıyor. Dalinar'a dileğini bahşediyor. Tek bir şartla. Evi'yi ondan, hafızasından silmek şartıyla. Dalinar ben Evi'yi hiç hak etmedim ki diyerek kabul ediyor.

“Unfortunately, I’m certain I didn’t make the best choices I could,” Dalinar said. “But you wouldn’t change them. If you did, you’d be a different person.” I did change them, Dalinar thought. I erased them. And I did become a different person.
"Ne yazık ki, yapabileceğim seçimlerin en iyisini yapmadım," dedi Dalinar. "Ama değiştiremezdin ki. Değiştirseydin, şimdiye farklı bir insan olurdun." [dedi Taravangian] Değiştirdim, diye düşündü Dalinar. Sildim onları ve farklı bir insan oldum.


Kitap boyunca okuduğum en keyifli bölüm - ki kendisi Dalinar'ın geçmişinden - açık ara ile 19. Bölüm (Yok efendim Çorumlu olmamla bir alakası yok.) idi! Müthiş, sesli güldüm kaç defa :D Herhangi bir şey söylemeyeceğim, okuyun.



Oluşumlar (Güncelleme)

Ghostbloods: Ne oldukları hala belirsiz bunların. Oathbringer çoğu açıdan çok doyurucu bir kitap idi. Ne yazık ki bu oluşumla alakalı kitap içerisinde çok fazla bilgi edinemedik. Şimdilik tek bildiğimiz Shallan'ın hala onlar için çalışıyor olduğu, istese de istemese de.

Knights of Radiant: Oluşum gittikçe güçleniyor. Tüm krallıklardan daha bağımsız bir oluşum olan KoR, bünyesinde güncel olarak 9 farklı Order bulundurmakta. 10. Order'ın kim ya da ne olacağı (Büyük ihtimalle Willshaper, Venli olarak çıkacak karşımıza) belli değil ancak ileriki kitaplarda epey büyük bir rol oynayacağını düşünmekteyim.

Knights of Honor: Brightlord Amaram'ın ve Gavilar'ın bulunduğu ekip, eğer ki başka büyük üyeleri yoksa bu kitapla birlikte tarihin tozlu raflarında kendine yer buldu. Zira Amaram ÖLDÜ. Sonunda.

Taravangian ve The Diagram takipçileri: Diagram'ın içerdikleri hala çözülebilmiş değil. Taravangian'ın yorumlamaları yanlış, çıkarımları çarpık, neler olacağı belli değil. Belli olan tek şey artık Diagram'ın Odium lehine çalışacağı. Nasıl mı? Çok büyük sıkıntı bunlar çok :D

Jasnah Kholin: Jasnah'ın kendi başına bir oluşum olacağını ve kimseye ses seda etmeden diyar diyar gezeceğini düşünmüştüm. Öyle olmadı, kendisi Urithiru'ya dönüp yardım etmeyi seçti. Şimdi ise kendisi işgal altındaki Kholinar'ın Kraliçesi.


Parshmanler ve Voidbringerlar

"I don’t have traditions,” Sah said. “Or society. But still, my ‘freedom’ is that of a leaf. Dropped from the tree, I just blow on the wind and pretend I’m in charge of my destiny.”
"Geleneklerim yok," dedi Sah. "Ya da kavmim. Yine de 'özgürlüğüm' yaprağınkinden ibaret. Düşmüşüm ağaçtan, rüzgarda savruluyor ve kaderimin dümeni bendeymiş gibi davranıyorum."


Parshmenler kim peki? Gerçekten kötülük habercileri mi, şeytan mı bunlar? Değiller efendim. Düşünülenin aksine parshmanler insanlara saldırmıyor, yakıp yıkmıyor, öldürmüyor. Kimsenin canında malında gözleri yok. Çoğunun amacı yeni gelmiş özgürlüklerini kaybetmemek, bir şekilde yaşama tutunmak. Zira kendi ağızlarından kölelik zamanlarını anlatışlarına göre, çok daha haksız değiller. Kaladin bir süre onların yanında nasıl kişiler olduklarını, nasıl düşüncelere sahip olduklarını keşfetme, gözlemleme fırsatı buluyor. Ve kanımca Roshar'ın asıl yerlilerinin Parshmanler olduklarını düşündüğümüzde aslında çok da haksız sayılmazlar. Evet doğru duydunuz. Yerlileri insanlar değil. Voidbringerlar da sonuç olarak onlar değil. Voidbringer diye bahsettiklerimiz aslında İNSANLAR. İlginç değil mi? İnsanlar başka dünyalardan Roshar'a geliyorlar, Tanrılarını da yanlarında getiriyorlar. Tanrılarını. Odium'u. Sonradan insanoğlu Honor'a dönüyor ama o arada geçen olayları bilmiyoruz henüz.

Şimdi kitabın sonunda müthiş bir etik sorusu açığa çıkıyor. İnsanlık bu savaşı sürdürmede gerçekten haklı mı? Yani sen başka dünyadan gelip adamların dünyasına salça oluyorsun, sana o şahıslar evlerini açıyorlar yardım ediyorlar, sen ise felaket getiriyorsun. Recreance'in oluşumunda bu bilginin de etkisi olduğu düşünülüyor. 4. Kitapta sık sık etiksel sorgulamalar göreceğiz gibi duruyor, görmek de isterim zaten.

“Beware the otherworlders. The traitors. Those with tongues of sweetness, but with minds that lust for blood. Do not take them in. Do not give them succor. Well were they named Voidbringers, for they brought void. The empty pit that sucks in emotion. A new god. Their god. These voidbringers know no songs. They cannot hear Roshar, and where they go, they bring silence. They look soft, with no shell, but they are hard. They have but one heart, ant it cannot even live.”

“Öbür dünyalılara karşı tetikte olun. Hainlere karşı. Onlar ki dillerinden bal, zihinlerinden kan arzusu akar. Onları misafir etmeyin. Onlara yardım etmeyin. Onlara ki Yokluk getiren denmiştir, çünkü yokluk getirmişlerdir. Duygu çeken bomboş bir çukuru getirmişlerdir. Yeni bir tanrıyı, kendi tanrılarını. Bu yokluk getirenler müzik bilmezler. Roshar’ı duyamazlar ve gittikleri her yere sessizlik getirirler. Yumuşak görünürler, kabukları yoktur ama serttirler. Sadece bir kalpleri vardır ama onda da can yoktur.”


“You must find the most important words a man can say. Those words came to me from one who claimed to have seen the future," “‘How is this possible?’ I asked in return. ‘Have you been touched by the void?’ “The reply was laughter. ‘No, sweet king. The past is the future, and as each man has lived, so must you.’ “‘So I can but repeat what has been done before?’ “‘In some things, yes. You will love. You will hurt. You will dream. And you will die. Each man’s past is your future.’ “‘Then what is the point?’ I asked. ‘If all has been seen and done?’ “ ‘The question,’ she replied, ‘is not whether you will love, hurt, dream, and die. It is what you will love, why you will hurt, when you will dream, and how you will die. This is your choice. You cannot pick the destination, only the path.’”

"Bir insanın söyleyebileceği en önemli sözleri bulmalısın. Bu sözler bana geleceği gördüğü iddia edilen birisinden geldi. "
"'Bu nasıl olur?' diye karşılık verdim. 'Yokluk mu dokundu sana?'"
"Cevap olarak güldü. 'Hayır, güzel kral. Gelecek, her insanın yaşadığı ve senin yaşaman gereken geçmiştir.'"
"'Yani önceden yapılmışları tekrarlamaktan başka bir şey yapamaz mıyım?'"
"'Bazı durumlarda öyle. Seveceksin. İnciteceksin. Düşleyeceksin. Ve öleceksin. Her insanın geçmişi senin geleceğindir.'"
"'O zaman ne önemi var tüm bunların?' diye sordum. 'Tüm her şey görülmüş ve yapılmışsa?'"
"'Olay' diye yanıtladı, 'sevip sevmeyeceğin, incitip incitmeyeceğin, düşleyip düşlemeyeceğin ya da ölüp ölmeyeceğin değil. Olay neyi seveceğin, neden inciteceğin, ne zaman düşleyeceğin ve nasıl öleceğin. Seçimin budur. Varacağın yeri seçemezsin ama gideceğin yolu seçebilirsin."


Talanel'e ne mi olmuş? Olay şöyle, her savaşın sonunda bütün Herald'lar voidbringerlar ile Damnation'a gidiyor ve orada işkence çekiyorlar. İnsan oğlu belli süre boyunca bu kötülüklerden uzak kalıyor, ta ki Herald'lardan birisi dayanamaz olana, kırılana kadar. Sonrası yine bu şeytani sprenlerin serbest kalmasıyla sonuçlanıyor. Tarih tekerrür ediyor yani. Ancak Herald'lar fark ediyorlar ki işkenceye dayanamayanlar hep kendilerinden biri oluyor, hiçbir zaman ilk kırılan Talanel olmuyor. Son defasında karar veriyorlar ki, ilk ölmüş olan Talanel çeksin ıstırabı. Ve Talanel tüm bu işkenceye, 9 kat işkenceye tamı tamına 4500 yıl tahammül ediyor. Dünyadaki insanlara hazırlanmaları için büyük bir fırsat sunmuş oluyor. Kendisi ve başka bir Herald olan Ash arasında bir konuşmada, kendisi Ash'e teşekkür ediyor, ne büyük bir yardım yaptınız insanlara beni bırakarak diyor. Hala kin gütmüyor adam. Adam diye yazılır, Talanel diye okunur kısacası.

"The burdens of nine become mine. Why must I carry the madness of them all? Oh, Almighty, release me."
"Dokuzunun çilesi benim oldu. Neden hepsinin deliliğini ben taşımalıyım? Ah, Almighty, kurtar beni."



Birkaç hususta daha yazmak istiyorum ama toparlamam lazım onları.
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Kitabın ilk otuz üç bölümünü okuduğum ve ingilizcesini okuyan bir arkadaşımla bayağı sohbet ettiğim için bir şeyler biliyorum, inceleme yazınıza da göz gezdirdim ama kitabı okuduktan sonra yazınızı okuyup kendi yorumlarımı da katarak tartışmanın daha keyifli ve teori üretme açısından verimli geçeceğini düşündüğüm için tamamını okumadım, yine de emeğinize sağlık.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Kitabı dün bitirdim, Brandon Sanderson 14 Kasım 2017'de kitabın çıktığı gün okurlarına yolladığı mektupta "I really, really liked this book." demişti. Benim de en özet yorumum aynı, kitabı gerçekten çok beğendim.

Nereden başlasam bilemiyorum çok fazla konuşulacak şey var. Sanırım rastgele bir sıra izlemek en iyisi.

Dalinar'ın geçmişini çok güzel yazmışsınız. Bölüm 19'u fazladan sevmiş olmasam da şu kısım çok hoşuma gitmişti:
Alıntı
“I’ll do it,” Dalinar said, eyes forward. Navani was lost to him. He needed to just storming accept that.

Fazladan söyleyebileceğim şey Cultivation'ın ismine yakışır bir biçimde Dalinar'ı yalnızca "budaması". Son bölümlere etkisi ilk bakışta fark edildiğinden çok daha fazla. Cultivation Odium'u kendi oyununda yendi resmen.

Odium Garaz diye çevrilmiş sanırım. Cultivation da "Terbiye". Bu kitapta biraz daha tanıdık Cultivation'ı. Bir çeviri değişikliğine gidilse hiç takılmam, aksine sevinirim. Terbiye bir türlü içime sinmedi, ama başka çevirisi ne olur onu da bilmiyorum.

Odium hakkında: (Ağır spoilerları kutu içine alıyorum meraklı gözler yanlışlıkla görmesin.)
Spoiler: Göster
Kendisini kanlı canlı (tam manasıyla olmasa da) görmeyi beklemiyordum. Brandon Sanderson yine farkıyla şaşırttı beni. İyi adamlar kendisini zorlayana kadar meydana inmeyen, hapsedilmiş veya dövüşmeye henüz hazır olmayan kötülere alışmışım o yüzden Odium'u ilk önce Dalinar'ın görülerinde sonra da savaş meydanında görünce epey heyecanlandım. İroni ise tadından yenmiyor, Dalinar'ın tanrı sandığı varlığın Odium çıkması? Bir de sonunda "Unite them" ne olduğunu anladık, oh be! "I am Unity" Odium'u bile kaçırdı. Harika bir sahneydi, hayranlarının bu sahneyi çizmesini hevesle bekliyorum. Başka gözlerden görmek istiyorum bu anı.


Elçiler konusunda: Talenel'in kızacağını sanmıştım ben de Shalash gibi, ama Brandon Sanderson'dan o kadar sıradan (beklendik) bir tepki çıkmazdı zaten.
Spoiler: Göster
Alıntı
Taln gripped Ash’s hand.
Ash looked at his fingers, thick and callused. Thousands of years could come and pass, and she could lose lifetimes to the dream, but those hands … she’d never forget those hands.
“Ash,” he said.
She looked up at him, then gasped and raised her fingers to her lips.
“How long?” he asked.
“Taln.” She gripped his hand in both of hers. “I’m sorry. I’m so, so sorry.”
“How long?”
“They say it’s been four millennia. I don’t always … note the passing of time.…”
“Four thousand years?”
She held his hand tighter. “I’m sorry. I’m sorry.
He pulled his hand from hers and stood up, walking through the tent. She followed, apologizing again—but what good were words? They’d betrayed him.
Taln brushed aside the front drapes and stepped out. He looked up at the city expanding above them, at the sky, at the wall. Soldiers in breastplates and chain rushed past to join a fight farther along.
“Four thousand years?” Taln asked again. “Ash…”
“We couldn’t continue— I … we thought…”
“Ash.” He took her hand again. “What a wonderful thing.”
Wonderful? “We left you, Taln.”
“What a gift you gave them! Time to recover, for once, between Desolations. Time to progress. They never had a chance before. But this time … yes, maybe they do.”
“No, Taln. You can’t be like this.”
“A wonderful thing indeed, Ash.”
“You can’t be like this, Taln. You have to hate me! Hate me, please.
He turned from her, but still held her hand, pulling her after him. “Come. He’s waiting.”
“Who?” she asked.
“I don’t know.”

Burayı okuduktan sonra tüylerim diken diken oldu. Sizin dediğinizin altına da imzamı atarım Taln diye yazılır adam diye okunur.

Kim bekliyor dersiniz? Dalinar olduğunu düşünüyorum, sanırım artık bir Parlayan Şövalye'den ve başka Bağdökümcü'lerden (Bondsmith) daha fazlası. Fırtınababa bile şaşırdı yaptığı şeye.

Ya diğerleri? Jezrien öldü mü? Moash nasıl bir adam, burada yapmayacak olsam da her fırsatta küfrü yiyor benden. Sen nasıl Elhokar'ı öldürür sonra da orada yıkılmış, ruhen bitap düşmüş adama Köprü Dört selamı verirsin ya. Kaladin'e tekrar "Jezrien'ın kılıcını kurtar" görevi düştü sanırım. Moash ile dövüşmelerini istiyorum ama Szeth ile olandan farklı olmalı, daha kanlı daha kırılan kemikli bir dövüş olmasını istiyorum. Brandon Sanderson hayal kırıklığına uğratmayacaktır, inancım tam. (Yani ikisi arasında bir kapışma geçmese bile hayal kırıklığına uğratmayacak şekilde bağlayacaktır.)

Jezrien Talenel'i tek başına bırakma işininin fikir babası gibi görünüyordu (Bunun neresinde Şeref, bir de Rüzgarkoşucuların Elçisi olacak!) o yüzden ölmesini diliyordum aslında kitabı daha okumaya başlamadan önce. Ama kızı Ash'in ve Talenel'in tepkisini görünce üzüldüm biraz. Sanderson "diriltme" konusuna çok sıcak bakmıyor sanırım ama Jezrien'in ölmediğini iddia eden teoriler var.  Diğer Elçileri yazıyı kısa tutmak adına atlayacağım.


Unmade hakkındaki hem benim fikirlerim hem de internetteki yazılar çok belirsiz olduğundan onları bu yazıda atlayacağım. Ama eklemek istediğim bir şey var
Spoiler: Göster
Alıntı
“Thank you,” he whispered again to the Thrill, “for giving me strength when I needed it.”
The Thrill churned close around him, cooing and exulting in his praise.
“Now, old friend, it is time to rest.”

Dalinar'ın Thrill'e "Old friend" deyip durmasına bayıldım. Yapı itibari ile düşünemeyen bir spren olduğu için ona kötülüğün kendisiymiş gibi yaklaşmıyor Dalinar.


Ve tabii ki Hoid:
Spoiler: Göster
Her zaman yaptığı gibi ana karakterlerimize uzattığı destek elini bu sefer de uzattı Hoid. Shallan'a sarılıp beraber "The Girl Who Looked Up" adlı hikayeyi anlattıkları bölümler Shallan'ın karakter gelişimi adına çok önemliydi.
Ben pek sevmedim Shallan'ın hikayesini bu kitapta ama sevmemekten kastım "olmamış" demek değil. Gerekliydi ama sıkıcıydı maalesef. Sorunları olan karakterleri seviyorum ama onları sıkı savaşçılar olarak görmeyi daha çok seviyorum. Shallan biraz savaşçılık konusunda zayıf kaldı sanırım. Belki de yanlış yorumluyorumdur ve Shallan'ın Veil ve Radiant'la savaşmaması gerekiyordur, kim bilir...

Asıl mesele son sahneydi. İtiraf ediyorum ben açıp başkalarından okuyana kadar anlamamıştım ama meğer Hoid Kholinar'daki saraydan Elhokar'ın Cryptic (Muğlak) sprenini kurtarıyormuş. Elhokar'ın ilk ideali söylediğini duymuştuk ama bir Işıkören olacağını hiç tahmin etmemiştim.
Alıntı
“Life before death, little one,” Wit whispered.
Hoid bir Parlayan olur mu ne dersiniz? Şimdi tekrar okuyunca fark ettim bu alıntıladığım cümle virgülle bitiyor, ilk idealin tamamını söylemiş olma ihtimali bile var diyorum ben.


Taravangian:
Spoiler: Göster
Bu meseleseye hiç girmeyeceğim, yaşlı yılan!


Evet şimdi asıl eğlenceli yerlere geldim sanırım,

Jasnah ve işaretler, imalar...
Spoiler: Göster
Jasnah üzerinden daha belirgin olmak üzere Brandon Sanderson birkaç kere Parezırh'lara göz kırptı. Genel kanı Jasnah'nın dördüncü İdeal'i çoktan söylediği ve Parezırh'ı olduğu yönünde (Epigraftaki bilgilere göre Windrunner dördüncü ideali Parezırh'larını edinmelerini sağlıyor). Zira Adolin Jasnah'a yardım (Ha ha, çok ihtiyacı olur ya!) etmek için koştuğunda bir adam Jasnah'nın olduğu taraftan havalanıp(tam kullanılan kelime "fırlamak" büyük ihtimal ile "fırlatıldı") sonra da Adolin'in tarafındaki bir çatıya düşmüştü. Sonra da Adolin'in Jasnah'nın etrafında geometrik şekiller gördüğünü okuduk. (Burada analizini yapanlar "nonplussed" kelimesine falan da özellikle dikkat etmişler. Şaşkına dönmüş anlamında kullanılmıyormuş: Kaynak Ctrl+F ile "nonplussed" yazarsanız okursunuz. Kaynağın Sanderson'ın asistanı olduğunu belirtmekte fayda var.)
Dağıldı biraz, kısaca öyle düşmanı fırlatıp çatılara yollayacak şeyin Parezırh olduğunu konusunda ben de hemfikirim.
Not: Jasnah'nın en sevdiğim karakter olduğu belli olmadıysa belirteyim.

Başka sahnelerde Dalinar ve Kaladin'in(Kaladin'inki biraz belirsiz, sayılmayabilir) de hafiften Parezırh belirtileri gösterdiğini gördük. (Dalinar görüsünde Venli'ye elini uzatırken, Kaladin de fırtınada rüzgâra karşı koyduğunda.)


Adolin:
Spoiler: Göster
Hayat biraz karmaşık olsa da güzel Adolin için, henüz... Dalinar, Evi ile ilgili hatırladıklarını anlattığında bulundukları yerin adeta alev almasını bekliyorum ben. Renarin bir şekilde yaşananları kaldırabilir belki diye düşünüyorum ama Adolin... Yine de burada bile pozitif bir şey var, Nahel bağının "kırılmış" insanlarla daha kolay kurulduğu yönünde bir izlenim var. Bu yaşanacak olay da Adolin'in kırılması olabilir. Hayranların "Uyan Maya" seslerini duyar gibiyim. Lütfen olsun. Brandon PLZ. Adolin bir Edgedancer olmak için biçilmiş kaftan (Adolin'in kılıcının bir Edgedancer'a ait olduğunu doğrulamıştı Brandon Sanderson.), Shallan üzerindeki etkisini biliyoruz. (Ayrıca kılıcın bir sahnede on kalp atışında değil yedincide geldiğini de unutmayalım ve de Mayalaran'ın Adolin'i kurtarmak için Fused'lardan birine saldırdığını...)
"I will listen to those who have been ignored."
"Duymazdan gelinenleri ben dinleyeceğim."


Rüzgârkoşucular ve Dördüncü İdeal:
Spoiler: Göster
Bu konuyu hiç uzatmayacağım yeterince uzadı yazı. Kaladin bir türlü dördüncü ideali söyleyemedi.
Alıntı
My spren claims that recording this will be good for me, so here I go. Everyone says I will swear the Fourth Ideal soon, and in so doing, earn my armor. I simply don’t think that I can. Am I not supposed to want to help people?
—From drawer 10-12, sapphire
Safir=Rüzgârkoşucular, şu "Am I not supposed to want to help people?" kısmını bin kere okudum hâlâ düzgün bir çıkarımda bulunamıyorum dördüncü idealin ne olacağına dair. Başka insanlardan birkaç mantıklı şey okudum ama Rıhtım ne düşünüyor merak ediyorum.

Benim fikrine katıldığım kişi Brandon Sanderson'ın beta okuyucusu Alice Arneson:

Thus, Alice’s best current guess at the Fourth Windrunner Ideal is: “I will not protect those who do not desire it. I will respect others’ choices.” (Did I say that? Wow. I’m smarter than I thought. —Alice)


Ve son olarak Shadesmar:
Spoiler: Göster
Ben Shadesmar'a bayıldım. Spren dünyasını ve kültürlerini tanımak için umarım daha geniş bir fırsatımız olur. Ben Shadesmar'da, oranın ustası olan Elsecaller'lar ve Jasnah ile ilgili bir ara kitap okumayı çok isterdim. Ayrıca Kaladin'in baktığı "acayip" pahalı gümüş gibi kolyenin(zincir?) ne olduğunu konusunda da hayranlar konuşmuş ama benim Cosmere bilgimi aştığı için pek fikir yürütemedim. Ayrıca Maya ile de Shadesmar'da tanışmış olduk, canlan Mayalaran uyan lütfen.


Az kalsın unutuyordum:
Spoiler: Göster
Vivenna! Merhaba Vivenna seni gördüğüme çok memnun oldum. Highmarshal Azure, güzel isim, güzel... Vasher'den (Zahel) sonra Vivenna'yı (Azure) aslında ismini okuduğum an tanımalıydım ama maalesef ifadelerini renklerle anlatmayı deneyene kadar fark etmedim. Yine de elindeki Nightblood benzeri Parekılıç ve Nightblood gibi "bozuk" olmaması ihtimali epey ilgi çekici. Harika hikayeler dönecek burada bence. Ve gerçekten son olarak Hakikatsiz -olmayan- Szeth, bana hep anime karakterlerini hatırlatıyor neden bilmem, Thunderclast'a nasıl vurdun be Szeth! Sanırım Dalinar'ın ışık sütunundan sonraki -belki de eşdeğer- en epik sahneydi. DESTROY!


Aklıma parlayıp sönen bir sürü şey geliyor ama daha fazla yazamayacağım. Yanlış bir şey yazdıysam kusura bakmayın ve düzeltin lütfen. Konu biraz öksüz kalmış ama kitap Türkçe yayınlandığında buralar şenlenir diye düşünüyorum.


“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı cankutpotter

  • ****
  • 1233
  • Rom: 14
    • Profili Görüntüle
    • Büyülü Kale, Hayallerinizin adresi.
Cultivation "terbiye" değil diye hatırlıyorum ama bir bakmam lazım. Umarım kitap kaliteli bir çeviriyle gelir o ayrı mesele.
İnsan, hayalleriyle vardır.

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
Shallan Desen'in ağzından zorla laf alırken adı geçiyor. (Parlayan Sözler Bölüm 24 - Tyn)
Batıda tapınılan doğa spreni gibi bir benzetme yapılırken yine aynı şekilde bahsediliyor. (Jasnah konuşurken.) (Parlayan Sözler Bölüm 3 - Desen)
Şeref (ya da Tanrı(Yaradan)) Dalinar'ın görüsünde konuşurken yine ondan bahsediyor. Geleceği görme konusunda kendisinden daha iyi olduğundan söz ediyor. (Kralların Yolu Bölüm 75 - Yukarıdaki Oda)

Ben dijital versiyonlarında hızla bulabildiğim için vakit kazandırayım dedim  :).

Oathbringer'ın çevirmenine ise kolaylık diliyorum ben okurken ara sıra düşündüm nasıl çevirirdim diye epey zor bulmuştum. Başına oturup saatlerce çalışsam ne düşünürüm bilmiyorum tabii, otuz saniyede çevirmeye çalışmakla aynı hissetirmese gerek ;D.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."

Çevrimdışı muaet

  • **
  • 215
  • Rom: 12
  • Carai an Ellisande!
    • Profili Görüntüle
@Blackout harika yazmışsınız, başkalarının yorumlarını görmek çok hoşuma gitti. Jasnah konusunda ne diyorsunuz? Artık bağ kuranların kırılmış -broken- bireyler olduğunu biliyoruz. Sizce Jasnah'ın geçmişindeki olay ne idi? Kitapta Jasnah'ın çocuk yaşta delilikvari bir dönemden geçtiğini öğreniyoruz. Sebebi ne olabilir acaba?
“My father used to say that there are two kinds of people in the world,” Kaladin whispered, voice raspy. “He said there are those who take lives. And there are those who save lives. I used to think he was wrong. I thought there was a third group. People who killed in order to save.” He shook his head. “I was a fool. There is a third group, a big one, but it isn’t what I thought. The people who exist to be saved or to be killed…The victims. That’s all I am.”

Çevrimdışı BlackOut

  • **
  • 71
  • Rom: 1
  • Mantık kontrolü eline aldığında insanlık ölür.
    • Profili Görüntüle
@muaet Evet siz söyledikten sonra  "Soul crack + Spren Investiture" benzeri şeyleri araştırdım. Nahel bağı bu ruhsal çatlakları dolduruyormuş sanırım.

Spoiler: Göster
Jasnah kendi kendine geçmişini düşünürken "Hayır, bir Shallan vakası daha olmasın." diye düşünmüştüm. Yine biraz araştırdım bu konuyu, çok karanlık yerlere çeken insanlar var Jasnah'nın geçmişini ama ben büyük bir sır olduğunu düşünmüyorum, yanılıyor olabilirim tabii (Daha çok Brandon Sanderson'un hem karakteri ilgi çekici kılmaya devam etmek, zira Jasnah son kitaplardan biri olacak, hem de ileride Jasnah'nın kitabını yazarken ki kurgusuna dair ektiği tohumlar gözüyle bakıyorum). Şu an kafamı karıştıran şey  Jasnah Ivory ile bağını Gavilar'ın suikasta uğradığı gece kurdu (Parlayan Sözler Ön söz). Daha önce gölgesiyle problem yaşadığına dair de göndermeler vardı aynı bölümde, kısaca Ivory'nin Jasnah'yı uzun zamandır izlediğini ama babasının ölümüyle birlikte tam bağ kurduğunu düşünüyorum.

Alıntı
...“He was foolish, as were the other honorspren born after the Recreance. They knew something bad was coming, but wouldn’t do anything. And I heard you calling, even from so far away.…”
“The Stormfather let you out?” Kaladin said, stunned by the confessions. This was more than he’d found out about her since … since forever.
“I snuck away,” she said with a grin...

Mesela Syl Kaladin'in çağrısını duyduğunu söylüyor, sanırım bu "kırılma" olayı bir süreç, başladığında da sprenler bir şekilde seziyorlar bu durumu ve kişiyi izlemeye başlıyorlar. Shallan için de durum biraz karışık çocukken süreç başlayıp sanırım annesinin Shallan'ı öldürmeye kalkmasıyla tam bağ kuruldu? Çünkü Shallan Desen'i kılıç olarak kullandı o gece.
Somut bir şey ortaya koyamasam da size şu harika Jasnah çizimini bırakabilirim. (Çizeri: Botanica)

Sanderson genelde benim merak ettiğim şeylere hep RAFO kartlarıyla cevap veriyor o yüzden çok kafa yormak istemiyorum ben de, en iyisi okuyup öğrenmek.
Pek siz, insanlar aslında Voidbringer'lar ve Odium da onların tanrısıydı konusunda ne düşünüyorsunuz? Şu kısım epey düşündürmüştü beni:
Alıntı
The dark spren flew toward the men, finding welcoming bodies and willing flesh. The red mist made them lust, made their minds open. And the spren, then, bonded to the men, slipping into those open souls.
“Master, you have learned to inhabit humans?” Turash said to Subservience.
“Spren have always been able to bond with them, Turash,” Odium said. “It merely requires the right mindset and the right environment.”
Burada Odium Thrill'i Amaram'ın ordusunun üzerine bırakıyor, yani Thrill birçok insanla aynı anda bağ kurabilen bir spren?
Ayrıca insanlar sonradan geldiği halde Şeref'in sprenleri neden onları seçti bağ kurmak için anlam veremiyorum, Roshar'ın yerlisi olan parshendilerin ne problemi vardı, ya da bağ kurabilen sprenler(düşünebilenler yani) hem insanlar hem parshendiler varken mi oluştular? Açıklanmayan çok şey var. Biraz acı verici olan en az 15 sene daha sürecek serinin tamamlanması, yaşlanacağım  :D. Mesela bir sonraki kitabın çıkışı 2020 hatta belki 2021... (State of Sanderson'da yazılmıştı bu tarih.)


Edit: WoB'leri okurken fark ettim. Bağ konusunda Brandon Sanderson cevap vermiş 18 Kasım 2017 Houston imza gününde:
Alıntı
Questioner: How was Shallan able to bond with Pattern before she was broken?
Brandon Sanderson: She was open to him even before she went through a lot of that turmoil.
Questioner: I thought everybody had to be broken in order to--
Brandon Sanderson: Well, thats their philosophy in-world. But im not going to say its correct or not. I will imply that there are other means as well.
Kırılmış olma durumunu burada söylemese de doğru olduğunu düşünüyorum ama zaten önemli olan başka yolların da olduğunu ima etmiş olması.
“What is history but a fable agreed upon?”
-Napoléon Bonaparte


"He saw it in her eyes. The anguish, the frustration. The terrible nothing that clawed inside and sought to smother her. She knew. It was there, inside. She had been broken.

Then she smiled. Oh, storms. She smiled anyway.

It was the single most beautiful thing he’d seen in his entire life."