Kayıt Ol

Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!

Çevrimdışı Methild

  • *
  • 28
  • Rom: 0
  • En Ağır Sözler Silah Gibidir...
    • Profili Görüntüle
Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« : 08 Mayıs 2014, 16:49:41 »

Ev arkadaşım Kapua ile birlikte oturmuş pizza yiyorduk. Büyük pizza dilimlerini çiğnemeye çalışırken aniden durdu. "Sesi duydun mu, Kamaka? " Diye sordu. Arkamı dönüp okyanus mavisi odaya göz gezdirdim. "Ne sesi, nerede?"

Ağzındaki pizza dilimlerini hemencecik midesine indirdi. Sonra ayağa kalkıp mutfak camından dışarıya baktı. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. "Ne sesi? " diye sordum bir kez daha. "Bilmiyorum, Kamaka. Sinek vızıltısı gibi gelip geçti, ama şiddetliydi."

"Ben duymadım," dedim pizza dilimlerini yutarken. Ama içimde bir korku hissetmiştim. Evimiz tekinsiz arazideki sayılı evlerinden biriydi. Son zamanlarda, özellikle bu bölgede yaşanan korkunç cinayet haberlerini okumuştuk. Hatta Kapua`nın," camlara demir parmaklıklar yaptırsak iyi olur," dediğini hatırlıyordum. Bu sesle, cinayet haberi arasında bir bağ yoktu belki; ama ikimizde yaşlı ve savunmasızdık. Korkmuştuk.

"Eğer istersen, arka bahçeye bakayım?" Diye bir öneride bulundum. Kafasını hayır anlamında iki yana salladı. "Gerek yok." Pizzalarımızı bitirdikten sonra, pizza kutusunu çöpe attım. Pizzalar son derece lezzetliydi ve bizim gibi yaşlı, ağzının tadını bilmeyen iki insanı doyurmuştu. "Pizza şirketinin numarasını not et. Sonra tekrar ararız," dedi Kapua. Gömleğimin cebinden kalem ve not defteri çıkarıp numarayı not ettim.

Hava kararmıştı ve içerisi kasvetli bir havaya bürünmüştü. Duvarda asılı olan fenerleri yakarak odayı aydınlattım. Fenerin altın sarısı ışığı, okyanus mavisi duvara gölgelerimizi yansıtıyordu. Odanın sağ köşesindeki şömineyi tutuşturdum. Şöminenin üstündeki ahşap raftan kendim ve Kapua için bir kitap aldım. Duvarda asılı olan fenerlerden birinin altında bulunan masaya oturduk ve loş ışıkta kitaplarımızı okumaya başladık.
 
Kitap okumak bizim için alışkanlık haline gelmişti artık. Kapua, onunla tanıştığımdan beri kitap okuyordu. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra aynı alışkanlığı bana da kazandırmıştı. Yapılacak bir iş yoktu. Artık yaşlı ve işe yaramazdık. İkimizde oğullarımız tarafından dışlanmıştık ve bu ıssız, şehirden uzak topraklara sürülmüş gibi hissediyorduk. Pizzaları küçük oğlum getirmişti ve o an pizza şirketini arasak bile buraya asla gelmeyeceklerini anladım. Ama, Kapua`ya ses etmedim. O bu toprakları ışıl ışıl, hareketli, güzel kızların sokaklarda gezdiği bir şehir sanıyordu hala.

Kitabımın sayfaları çevirdim, beğendiğim bir sayfadan okumaya başladım. Kitabı okurken, Kapua beni dürttü. "Aynı ses!"
Ben hala duymuyordum. "Ne sesi, Kapua?" diye sordum. "Bilmiyorum, ama sanki daha şiddetliydi."
"Senin işe yaramaz kulakların bu sesleri nasıl duyabiliyor anlamıyorum," dedim. Neşeli bir şekilde güldü. "Daha ihtiyarlamadık, evlat."

O an, onu genç ve yakışıklı olarak hayal ettim. Gençliğinde güzel gülüşlü olan, kızlar için çekici biri... Acaba o beni nasıl hayal ediyordu?

Sonra yüzüne gölge düştü. O bahsettiği sesi bende duyar gibi oldum. Bomba patlamasına benzer bir ses... Arka bahçeden geliyordu. "Gidip bakmalıyız," dedi kendisinden beklemediğim bir cesaretle.
"Gidip av tüfeklerini getireyim, işimize yarayacak." Sesim titrekti. Hızlı olmaya çalışarak bodruma indim. Asker yeşili çarşafı kaldırdım. İki tane yeni ve kullanılmamış av tüfeğini kapıp yukarıya çıktım. Ellerim korkuyla sallanıyordu. Tüfeklerden birini Kapua`ya verdim. Dikkatle arka bahçenin kapısına yaklaştık. Ahşap kapının altından mavi bir ışık sızıyordu içeriye. "Hazır mısın?" diye sordum. "Evet."

Elim bir süre kapı tokmağında kaldı. Açmaya cesaretim yok gibiydi. Biz iki ihtiyar çılgın bir işe girişmiş olabilir miydik?

Hızlıca kapıyı açtım. Arka bahçedeki otlar, fosfor gibi parlıyordu. Kullanılmayan salıncak usulca sallanıyor, sallandıkça demirleri ıslık çalıyordu. Yavaş yavaş ilerlemeye başladık. Tüfeğim ağır olduğu için yukarıya doğru  
tutmakta zorlanıyordum. "Şu izlere bak," dedi heyecanla Kapua. "Sence ne olabilir? "diye sordum.
"Bilmiyorum, ama korkuyorum. En iyisi eve dönelim ve evde bekleyelim."

Tam eve dönmüşken, Elma ağaçlarının arasından yeşil renk vücudu ve büyük siyah gözleri olan bir yaratık ortaya çıkıverdi. Sineğin gözlerine benzer gözleri vardı. Başının tepesindeki antenleri ötüyordu. İkimizde donup kalmıştık. Yerimizden kıpırdayamıyor, tüfeklerimizi üstüne doğrultamıyorduk. O yaratık bizi kilitlemişti. Biraz sonra, o yeşil yaratıkların onlarcası etrafımızı sarmıştı.


Çevrimdışı Loial

  • *
  • 39
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi
« Yanıtla #1 : 08 Mayıs 2014, 19:43:08 »
   İlk olarak meraktan şu soruyu sormak istiyorum. Profilinde yaşın 15 görünüyor. Doğrumu? Doğruysa şayet 15 yaşında biri için çok başarılı bir sonuç var ortada...  Anlatımın akıcı ve yazmaya devam edersen gelecek vaat ediyor. Bu arada bu kısa bölümün devamı gelecek mi sormak istiyorum... Her ne kadar kısa olsa da gayet başarılı bir giriş olmuş.
   Hilmi bunu sewdi... :D :D ELİNE SAĞLIK Genç dostum...

Çevrimdışı duhan

  • **
  • 284
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi
« Yanıtla #2 : 08 Mayıs 2014, 21:25:15 »
Hikaye klişe olsa da dil ve anlatım çok başarılı. Devam ederse belki de güzel bir kurguya bağlanır kim bilir. Devamını okumak istiyorum.

Çevrimdışı Stormholder

  • *
  • 46
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi
« Yanıtla #3 : 09 Mayıs 2014, 00:56:16 »
Bazi benzetmeler hosuma gitse de bazi kelimeleri cok tekrarlamissiniz. Biraz daha cesitlilik guzel olacaktir. Onun disinda hikayeyi okurken sikilmadim. Konusunun ozgunlugu icin simdilik yorum yapamayacagim ama degisik bir seyler olmali :)

Çevrimdışı Methild

  • *
  • 28
  • Rom: 0
  • En Ağır Sözler Silah Gibidir...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi
« Yanıtla #4 : 09 Mayıs 2014, 13:27:44 »
Yaşım 15 ama ben 13 yaşımdan beri yazıyorum. Genelde okuduğum bir kelimeden veya duyduğum bir sesten esinlenerek yazarım. Bu da öyle bir giriş oldu. Ama yine de ben devamını getireceğim. Bazı yerlerde kelimeleri çok tekrarlamış olabilirim veya betimlemeler basit kalmış olabilir. Bu tür eksik yerlerimi yazmaya devam ederek kapatacağım. 

Konusu biraz klişe gibi görünse de-bence de öyle-aklımdakileri olduğu gibi yansıtabilirsem farklı bir öykü olacak diye düşünüyorum.

Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim :D

Çevrimdışı Methild

  • *
  • 28
  • Rom: 0
  • En Ağır Sözler Silah Gibidir...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #5 : 10 Mayıs 2014, 12:10:32 »
Gözlerimi açtığımda kadife gibi yumuşacık olan yatağımda yatar haldeydim. Mürekkep siyahı tahta kemiren böceklerin, altımda doymak bilmeden yatağımı yediklerini hissediyordum. Tahtanın kemirilme ve böceklerin yaprak hışırtısına benzettiğim sesleri dışında oda sessizdi.

Yatağımda doğrulduktan sonra ayağa kalktım. Odanın perdelerini çekip altın sarısı güneş ışığının içeriyi aydınlatmasına izin verdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra ahşap merdivenlerden aşağıya indim. Kapua`yı, yarı aydınlık yarı karanlık olan odada mum ışığı eşliğinde kitap okurken buldum. Kim bilir ne zamandan beri uyanıktı. "Günaydın," diyerek selamladım onu. Bana hiç bakmadan, "günaydın," demekle yetindi. Tamamen kitaba konsantre olmuştu. Kestane rengi gözleri satırları okurken büyüyor, bir aşağı bir yukarı dönüyordu.

"Ne zamandan beri buradasın? " Diye sordum mum ışığını söndürürken.

"Sanırım hiç uyumadım." Gözleri, yüzü hatta konuşması bile yorgun gelmişti bana. İsteksizdi.

"Sabah oldu ve doğa uykusundan uyandı dostum. Bu sabah hava güzel; kelebekler uçuşuyor, kuşlar ötüşüyor. Biraz ara verip bahçeye çıkmaya ne dersin? Sana iyi gelecektir."

Sözlerime anlam veremediğim bir şekilde öfkelenmişti. Kitabın kapağını sertçe kapatıp ayağa kalktı. "Benim kitap okumaya ihtiyacım var, Kamaka. Yaşayabilmem için, insan olduğumu hatırlayabilmek için okumaya ihtiyacım var; dışarıya çıkmaya değil."

Kitabı yerine koyduktan sonra merdivenlere doğru ilerledi. Yürürken sarhoş gibi yalpalıyordu. Merdivenlerdeki son basamağa geldiğinde: "Ben odamda olacağım. Eğer bir şey olursa seslen," diye bağırdı.

Kapua`nın anlam veremediğim tepkisine üzülmüştüm. Sadece ona yardımcı olmak istiyordum. Bu sabahki hali mumdan farksızdı. Mum gibi hala işe yarıyor ama bir yandan da eriyip gidiyor, tükeniyordu; ve ben buna izin veremezdim.

Bu sabah, uzun bir aradan sonra ilk kez tek başıma kahvaltı yapmak zorunda kalmıştım. Kapua varken muhabbet eder, gülüşür, eğlenerek kahvaltı yapardık. O bana gür ve etkileyici sesiyle gazete haberlerini okurdu. Ama şimdi ne bir ses, ne bir neşe ne de eskilere dair muhabbetlerimizin olduğu kahvaltı yoktu bu sabah. Derin ve beni korkutan bir sessizlik vardı. Bulaşıkları yıkarken yalnız ve arkamdan bıçaklanmaya hazır hissediyordum kendimi.

Kahvaltımı yaptıktan sonra bahçeye çıkmaya karar verdim. Ev halimle dışarıya çıktım. Güneş, koyu yeşilliğin süslediği dağların arasından yükseliyordu. Pamuk gibi yumuşacık ve sıcak olan otlar zümrüt gibi parıldıyordu sanki. "Tanrım, ne güzel bir sabah," diye düşündüm. Ama keşke Kapua`da yanımda olsaydı. Bir kitap meselesi yüzünden kavga etmiştik. Bilmiyorum. Belki de ben öyle düşünüyordum. Belki sadece ufak bir atışmaydı ve Kapua uyandığında unutmuş olacaktı.

Arka bahçeye dönüp elma ağaçlarına baktım. Kırmızı kırmızı elmalar, ağacı süslüyordu. Ağaca yük olmaması için elmaların birkaçını topladım. Topladığım elmaları ceplerime doldurup tekrar ön bahçeye döndüm. İçeri girmeden önce tekrar etrafa bakmak istedim. O sırada gülmek geldi içimden. Koskoca arazide sadece dört veya beş ev vardı. "Bahse girerim bu evlerde de bizim gibi oğulları tarafından tatil yalanıyla gönderilmiş yaşlılar yaşıyordur," diye düşündüm.

İçeriye girmeden önce posta kutusu gözüme takıldı. İçimden bir ses o kutuyu açmamı çünkü içinde önemli bir şey olduğunu söylüyordu. Paslanmış ve boyası çatlamış posta kutusunu dikkatle açtım. Heyecanla kutunun içine baktım. Tanrım, içinde saman sarısı bir zarf duruyordu!

Elim ayağıma dolaşır gibi oldu. Zarfı alsam mı almasam mı bilemedim. Meraklanıp zarfı açmaya karar verdim. Zarfı açarken ellerim istem dışı sallanıyor, titriyordu. En sonunda zarfı açtığımda kocaman harflerle şunlar yazılmıştı:
"Yalnız değilsiniz dostlarım...Gökyüzüne bakmanız yeterli. Sizler seçildiniz. Sakın görevinizi unutmayın."

Şaşkına dönmüştüm. Ne göreviydi? Biz, ne zaman seçilmiştik, kimdi bunu gönderen? Bir yandan korkuyor bir yandan güneşin altında donuyordum sanki. Soğuk... dondurucu derecede soğuk bir rüzgar esiyordu üstüme.
Bunu Kapua`ya söylemeliydim. Titreyerek içeriye girdim. Mektup yavaş yavaş elimde eriyordu. Zamanım yoktu. Mektup olmadan, Kapua bana inanmazdı. Güler geçerdi. Hemen basamakları çıkıp Kapua`nın odasına daldım. Odasındaki masaya oturmuş kitap okuyordu yine.



Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #6 : 10 Mayıs 2014, 12:21:42 »
Dil yeterince iyi. Herhangi yapısal bir hata da bulamadım. Yani kurgu şekil olarak güzel. Ama hikayeyi sıradanlıktan çıkarıp yukarılara taşıyan bir ışıltı eksik gibi geldi bana. İlerleyen bölümlerde çözeceğiniz kanısındayım.

Çevrimdışı Methild

  • *
  • 28
  • Rom: 0
  • En Ağır Sözler Silah Gibidir...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #7 : 10 Mayıs 2014, 15:24:33 »
Yorumunuz için teşekkür ederim. Umarım ilerleyen bölümlerde dediğiniz gibi hikayeyi sıradanlıktan çıkaracak ışıltıyı bulabilirim.

Çevrimdışı BoZCiN

  • *
  • 43
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #8 : 10 Mayıs 2014, 16:11:36 »
Ev halimle dışarıya çıktım.

Okyanus mavisi duvar

Topladığım elmaları ceplerimi doldurup tekrar ön bahçeye döndüm.

"Bahse girerim bu evlerde de bizim gibi oğulları tarafından tatil yalanıyla gönderilmiş yaşlılar yaşıyordur," diye düşündüm içimden.

En sonunda zarfı açtığımda kocaman harflerle şunlar yazılmıştı:

Mektup yavaş yavaş elimde eriyordu. Zamanım yoktu. Mektup olmadan, Kapua bana inanmazdı.

Hızlıca okuduğumda rahatsız olduğum cümlecikleri yazmaya çalıştım. "İçimden" sözcüğüne takıldım mesela. Bir cümle yazarken çıkarılabilecek her kelimeyi çıkartıp o şekilde yazmalıyız. Bunu ufak yaşlarda edinirsen iyi olur. Benim gibi 40'ından sonra çok zorlanıyorsun ve yazdıklarını kimse okumuyor sonra.

Mektubun erimesi ise çok ilginç bir şey. yani o anda ben onu arkadaşıma göstermeliyim mi diye düşünürdüm yoksa eridiği için elimin de erimesinden korkup yere fırlatır mıydım bilemedim. Davranış şekli tuhaf geldi.

Onun dışında öykü güzel yazılmış. Kesinlikle devam etmelisin.
kişioğlu uçamaz kuşlar gibi, ağır sanırlar...
oysa hangi kuş kanadı düşlerimle yarışır.

Çevrimdışı M.K.Immortal

  • **
  • 290
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #9 : 10 Mayıs 2014, 17:25:57 »
Elbette eksiklikler var ancak yorumlarda da denildiği gibi genç bir arkadaşımızın böyle güzel bir öykü ortaya çıkarması sevindirici. Konu ilginç. Betimlemeler yer yer güzel olsa da ikinci bölümde biraz can sıkıcıydı benim açımdan. Her rengi bir şeye benzetmek okurkan yorabiliyordu mesela. Devamını okumak dileğiyle.

Elinize sağlık.

Çevrimdışı Methild

  • *
  • 28
  • Rom: 0
  • En Ağır Sözler Silah Gibidir...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzay Prensi 2.Bölüm Yayında!
« Yanıtla #10 : 10 Mayıs 2014, 19:06:12 »
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Betimlemelerde ve cümle kururken kelime seçiminde bazen hatalar yapabiliyorum. Sizin yorumlarınız ve benim hatalarım olarak gördüğüm eksikliklerime dikkat ederek yazmaya çalışacağım.

Not: O "içimden" kısmı gibi yerlerin bazılarını düzelttim. Daha sonraki bölümde o tür hatalar yapmamaya özellikle dikkat edeceğim.