Merhabalar BeyazAtmaca. Gölgelerin Efendisi’ni ben de okumuştum (ilk 8 kitap) zamanında. Gayet güzel bir gençlik serisiydi. Will’di, Halt’dı, ne zaman aklıma gelse keyiflenirim. Hele Skandiya’yı Kurtarmak yok mu işte o bayağı keyifli kitaptı. Ama neticede klasik gençlik serisi tabii.
Şimdi kitap önermeden önce bir iki söz diyeyim müsaadenle. Fantastik edebiyatta –okuduğum kadarıyla- betimlemeler önemli bir yer tutuyor. Her eserde az ya da çok birçok yapı, yerleşim, kültüre dair uzun uzadıya bilgilendiriliriz. Özellikle hepimizin hayalini kurduğu yapılar vardır ya, güzel ve doğru betimlemelerle bunlar zihnimizin bir köşesine yerleşir. Mesela geçen yıllarda Locke Lamora’nın Yalanları’nı okumuştum. Kitap hem ağır değil hem de gerçekten çok hoş ve uzun betimlemelere sahip. Okurken o yapıları özümsüyor, şehirdeki sokaklarda koşturuyordum resmen. Fakat bu ve benzeri kimi fantastik eserlerin bence betimlemeye dair eksik yönleri de var: İnsan ruhunun görkemli karmaşıklığı. Evet, bu eser üzerinden konuşacak olursam insan ruhu, düşünceleri üzerine de olan anlatımı maalesef ki diğer kısımlardaki gibi işlemiyor. İnsana dair yapılan iç betimlemeler fazlasıyla yüzeysel kalıp, eserin derinliğini sorgulatıyor. Edebiyat insanı anlatır ya, eserin merkezinde de insan olduğuna göre yazarın insana yabancılaşıp insanı anlatmaya çabalamasını okumak pek keyifli bir uğraş değildir, o kişi Steven Hyde değilse.
Örnek olarak resme, çizime başlayan insanlar genelde işte süper kahramanlar, yaratıklar, görkemli şekiller çizerler. Fakat işin üstadı olanlar, gençlere her şeyden öte insana dair, basit bir şeyler çizmelerini ister. Mesela sandalyenin üzerinde başını yere doğru eğerek bakan hüzünlü bir yaşlı adamın görünümü gibi. Nitekim eserler sadece epik bölümlerden oluşmuyorken, bu gibi yan unsurlar da görmezden gelinemez. Hatta eserin genel seyrine de ışık tutar bence. Bu bahsettiğim eksiklikler büyük eserlerde pek yer bulmazken senin önerdiğin ağır olmayan eserlerde ara ara ortaya çıkabilir. Şunu da ekleyeyim; bir eserde sadece dehşetli bir büyücü kulesi ustaca betimlenmekle kalmamalı, aynı zamanda önemli yer eden fikir de bir o kadar güzelce betimlenmeli, irdelenmelidir.
Bu yüzden sana beni etkileyen hem fantastik hem de fantastik olmayan birkaç kitap önereceğim. Kitaplar da çok okuyunca pahalıya gelebiliyor, evet. Bu yüzden ya gönlünce bir kütüphane, ya da gönlündeki kitapları tıpkı senin gibi okumak isteyen birilerini bulmaya bak. Ben öyle yapıyorum.
Miras Döngüsü: Bu seri bence ne salt gençlik serisi ne de yetişkin serisidir. Olsa olsa geçiş serisidir. Yani tam aradığın seri olabilir. Bir high fantasy yani Tolkien’inki gibi içinde ne ararsan her şeyi bulabileceğin bir seridir. Elf, cüce, insan, karanlık varlık, büyü, çekiçli doğal kahraman ve dahası. Betimlemeleri ise eserin durduğu konuma göre fazlasıyla iyi diye düşünüyorum. Bir araştır, şans verme olasılığın yüksek olabilir.
Çizgi roman: Çizgi roman okumanın betimlemeyi geliştireceğini, betimleyici düşünmeyi geliştirdiğini düşünüyorum. Bu yüzden özgürsün, dilediğinden başla gerisi gelir. Ama bulabilirsen Conan ile ilgili serileri öneririm. Bende hem siyah-beyaz hem de renkli sayıları var, hikâyeler hem muhteşem hem de görsel şölenler âdeta. Conan ile ilgili John Buscema ismine denk gelirsen bir yerde, hiç düşünme ve kap onu.
Dorian Gray’in Portresi: Dedim ya söz konusu şey iç betimleme ise şansını fantastiğin dışında kalan diğer akımlarda da araman gerekebilir. Bu eseri önermemin sebebi, karşılıklı diyaloglarla nasıl şeytani bir kaotik tablo yaratılır, bunu görmeni istemem.
John Steinbeck: Çok klasik okumamışımdır ama nedense Steinbeck’e denk gelmişimdir. İnsanı en iyi anlayan ve anlatan yazarlardan biridir kendisi. Başlıca önerilerim Bitmeyen Kavga, Al Midilli ve daha sonrasında Gazap Üzümleri.
Kılıç ve Büyü: İthaki’den çıkmış bu kitabı bir incele istersen. Öyküler keyifli olduğu kadar fantastik edebiyatta ne yöne kayacağını belirleyecek kadar da kışkırtıcı. Birçok usta isim vardır. Bu tarz öyküler bir yerden sonra kendini tekrar etse de bence, ilk okunduğunda en zevk veren türlerden biridir.
Uzak – Shaun Tan: Bu eser hakkında bir laf etmeyeyim. Denk gelirsen bir gör bence.
Elantris: Ben bu eseri hiç sevmiyorum aslında. İlk başta bahsettiğim gibi karakterler, insani yönden sınıfta kalmıştır ama kurgusu genel olarak fena değildir. Önermemin tek sebebi neredeyse benim dışında sevmeyene pek denk gelmedim. Betimlemesidir, hikâyesidir genel olarak pek seviliyor belki sen de seversin.
Bu saatte bunları yazarken gözlerimi açık tutan tek şey yanımdaki Pepsi Cola ve And Justice for All albümü. Hatalı düşündüğüm kısımlar varsa düzeltebilirsin.