Kayıt Ol

Canavarlar, Cinler, Ruhlar Kimlerdir Ve Ne Yaparlar?

Çevrimdışı Bars Elsa

  • **
  • 318
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Canavarlar, Cinler, Ruhlar Kimlerdir Ve Ne Yaparlar?
« : 23 Ağustos 2015, 18:02:13 »
açıklama: uzuun bir aranın ardından tekrar merhaba rıhtım! hangi kategoriye yazacağıma karar veremedikten sonra kurgusal bir yazı olduğundan buraya yazmaya karar verdim, uygunsuzsa ellerinizden öper.
bu başlık tam olarak bir öykü değil, bundan sonra yazacağım öykülerimde kullanmak üzere kurguladığım canavarlardır. buraya yazmamın asıl sebebi de hem fikirlerinizi edinmek hem de çizim işlerinde becerikli arkadaşlar, isterlerse canavarları şekle büründürmelerini rica etmek istememdir. :)

EVES: Yüce ağaçların koruyucu ruhudur. Ağaç kabuğuna benzer bedeni kıllarla kaplı, saçı ve sakalı birbirine karışmış, kırçıllı yeşil renktedir. Genellikle; çınar, zeytin, söğüt, ahlat ağaçlarını korurlar. Parmakları küttür ve ucundan tomurcuklar çıkar. Çürük yapraklara benzer bir kokusu vardır. Genellikle kanatlı bir at üzerinde seyahat eder. Görüntü itibariyle tamamen ağacı andırdığı için uzaktan onu görenler bir ağaççığa baktığını sanır. Sorumlu olduğu ağacı ne pahasına olursa olsun korumakla mükelleftir.
   Karşılaştığı yolcularla ya da atlarla 'gıdı gıdı' isimli bir oyun oynamaya bayılır. Bu oyunun sonunda Eves'in kurbanı çatlayarak ölür. Onunla karşılaşan yolcu ondan kurtulmak için 'sıkıştır sıkıştır' oynamaya ikna etmeli ya da en yakın nehrin karşısına geçmelidir. 'Sıkıştır sıkıştır' oyunu ile Eves'in küt parmaklarını ağaçtaki çatlaklardan birine sokması ve o çatlağa hapsedilmesi sağlanır. Ancak böyle bir durumda Eves kişinin köyünü lanetleyebilir. Bunun olmaması için Eves ya öldürülür ya da ağzı bağlanır.
not: eves tamamıyla kurgusal bir cin değil, türk mitolojisinde geçen bir varlık; ancak bazı değişiklikler yaptım.

CORLAK: Bedeni kalın kıllarla kaplı, ihtiyar kadın görünümde bir yaratıktır. Sesi duyanları sağır edip kulaklarını patlatacak kadar tiz ve cırtlaktır. İki büklüm vücudundan sarkan memeleri üzerine geçirdiği çaputlardan sarkar, dişleri sivri ve ağzından fırlamaktadır. Kambur sırtına her daim bir karga tünemiştir. Bu karga, corlak'ın kurbanlarından arta kalanlarla beslenir, buna karşılık corlak'ın kurbanlarının gözünü oyarak onu avlamasına yardım eder. Genellikle uzun yolculuklara çıkan yalnız seyyahlara görünür. Kurbanının sadece karaciğerini yer, geri kalanları kargası yer. Orman içlerinde ve sapa yerlerde daha çok görünür, sudan korkar, akarsuya, denize giremez.
   Kurbanı onun öldürücü sesinden kurtulmak için kulaklarına çamur sürmek zorundadır. Eğer yakınlarında bir ağaç varsa hemen ona tırmanarak corlak'tan kurtulabilir; ancak karganın saldırılarına karşı koyamazsa bu bir işe yaramaz. Corlak'ı öldürmenin tek yolu kamburunun üzerine oturup belini kırmaktır. Bunun için kulaklarını çamurla kaplayıp karganın saldırılarından kurtulmak zorundadır.

BASMAKÇI: Boyu bir metrenin altında, eğri büğrü vücutlu bir adam görünümündedir. Ayakları çok büyük ve geniştir. Ayak parmaklarında pençevari tırnakları vardır. Saçı sakalı birbirine karışmış, göz kapakları sarkıktır ve dolayısıyla etrafını rahat göremez. Çok hızlı hareket edebilir ve kurbanının üzerine zıplayarak koca ayaklarıyla kafasına vurur. Vücuduna göre kolları oldukça uzundur ve yürürken kolları toprağı süpürür. Genellikle mezbeleliklerde ve yer altında yaşar, nadiren toprak üstüne çıkar. İnsanları kafasına vurarak öldürdükten sonra kanını içer ve karnını deşerek iç organlarını yer. Sakalları sihirlidir ve büyücüler tarafından kullanılır.
   Kurbanının kafasında fes ya da şapka varsa ilk önce onu kapmaya çalışır, yoksa kurbanının kafasına basması etkili olmaz. Bu yüzden onu öldürebilmek için kurbanın kafasında başlık olmalıdır. Kurban eğer sakallarından bir tutam koparmayı başarırsa arkasına bile bakmadan oradan kaçar; ancak daha sonra kopan sakalını alabilmek için kurbanının peşine düşer.

ÇORAN: Hayvanlar gibi dört ayak üzerinde yürüyen insan görünümlü bir yaratıktır. Kalın dudakları çatlak çatlak, dişleri çürük ve seyrek olmasına rağmen kuvvetlidir. Ayağa kalktığı zaman boyu normal bir insandan daha uzundur. Yağlı saçları başından sarkıp yeri süpürür, suratı susuz toprak gibi çatlaktır. Konuşamaz ancak birkaç kelimeyi hırıltırılı şekilde çıkarabilir. Dişi ya da erkek olabilir. İnsanlara saldırmaktan korkar, ancak kendini tehlikede hissederse saldırır. Işığı yanmayan evlere girerek tavuk, ördek gibi küçük kümes hayvanlarını kaçırarak bunların kanıyla beslenir. Onu öldürmek oldukça kolaydır; ancak o anda kan içmiş ya da içiyorsa büyü yaparak insanlara zarar verebilir. Büyüsü gökten taş yağdırabilmektir.
   Kan içerken karşılaşıldıysa büyüsünden korunmadan onu öldürmek oldukça zordur. Eğer karşısındaki insan başından aşağı su dökünüp üzerine yürür ve elindeki sopayla kafasına vurursa kurtulma şansı yüksektir ancak bunu görünmeden yapamazsa taş yağmuru büyüsünden zarar almadan kurtulamaz.

CÜNELLİK: Esasen bir ruhtur, asıl görünümü çıra isi gibidir ve belirli bir cismi yoktur. Ancak istediği her şekle bürünebilir. Gözlerindeki bulanıklıktan tanınabilir. Büyülü güçleri fiziki gücünden daha üstündür. Genellikle iriyarı, palabıyıklı ve kesik suratlı insan suretine dönüşür. İnsanları kandırarak onları kendi mağarasına götürür ve burada onların kemikleriyle beslenir. Kurbanının kemiklerini bir bütün olarak bedeninden ayırır ve geriye sadece kemiksiz beden kalır. Esas görünümüne büründüğünde havada süzülen büyük bir is bulutu şeklindedir.
   İnsan suretindeyken karşılaşılırsa dövüşe bu haliyle başlayabilir, henüz beslenmediyse büyü güçleri oldukça azdır ve fiziki olarak dövüşmeyi seçer. Ancak beslendiyse gerçek suretine bürünür. O şekildeyken saf demirden yapılma bir silahla durdurulması bile imkansıza yakındır. Dövüşçünün yapması gereken şey, söğüt yapraklarının isine bulanmış demir bir kılıçla ona saldırmaktır. Yeterince gücü tükendiğinde dövüşçü bir büyü yaparak hortum oluşturur ve onu hortumun içinde kıstırarak isinin dağılmasına neden olur. Daha sonra hortumun içine toprak testiden yapılmış bir kapan atarak onu testinin içine hapsedebilir.

KATRAN BALASI: Bir çeşit ruhtur. Kullanılmayan, terk edilmiş evlerde, metruk camiilerde, şehirlerde köprü altı ve mezbeleliklerde yaşar.  İnsan görünümlüdür ancak bedeni ve giysileri tamamıyla karadır. Elbisesinin eteklerinden katran gibi yapışkan bir sıvı akar. Yüz hatları belli belirsizdir ancak çürük dişleri ay ışığında parlar, gözleri belli olur. Sadece zemheri döneminde görülür. Ortaya çıktığında sokakta yalnız dolaşan çocukları kaçırmayı tercih eder. Kurbanlarının kanını içer ve bir rivayete göre kurbanın kanıyla yıkanır. Çocuğun cesedini onu aldığı yere bırakmayı ihmal etmez. Öldürdüğü çocuğun da derisi kapkara olur ve pul pul dökülmüştür.
   Katran Balası'yla karşılaşan cinci ya da yelkovan yaratığın üzerine barut tozu atıp çakmak yahut kibritle onu yakar. Ancak ölmesi kolay olmadığı için önce onu yormak gerekir. Bütün ruhlar gibi Katran Karası da demire dayanıksızdır. Bunun yanında şaman davulunun sesi onu çileden çıkarmaya yeter. Büyülü güçleri olduğu gibi fiziki kuvveti de güçlüdür. Kurbanlarının kanını emmek için kullandığı, jilet kadar keskin bir kılıcı vardır ve cinciye bununla saldırır. Eğer cinci ya da yelkovan bu kılıcın darbesine maruz kalırsa kılıcın açtığı yarayı kapatabilmek için Basmakçı'nın sakallarından yapılan bir tütsüyle tedavi edilmesi gerekir.