Özet geç, durumum yok okuyamam diyenler için
fragmanı tavsiye edebilirim. Gerçekten oyunu, havasını ve müziklerini çok güzel özetliyor.
Star Wars, Star Trek ya da Battlestar Galactica’nın bizler üzerindeki sayısız etkilerinden birisi de bir uzay gemisinde yaşama/uzay gemisi kullanma hayali olsa gerek. Bu yüzdendir ki farklı dönemlerde ve farklı tarzlarda ama ana fikri bir uzay gemisi kontrol etme olan sayısız oyun piyasaya sürüldü. X-Wing, Homeworld, Freespace, Freelancer, Sins of a Solar Empire; bu asla eskimeyen uzay gemisi sevdasının ürünlerinden bir kısmı sadece.
Bu konuda tam anlamıyla bir başyapıt çıkmadığından mıdır, çoğunun kısa sürede oyun yüklenirken yaşanan heyecanı yitirmesinden midir bilinmez bu tarz oyunlar çıkmaya ve biz uzay gemisi sevdalılarını bir süre daha oyalamaya devam ediyor. Bu furyanın son ürünü ise, Rebel Galaxy.
Aile BağlarıOyun mükemmel bir müzik eşliğinde, kısa bir tanıtım videosuyla başlıyor. Teyzeniz (ya da halanız) Juno’nun gençliğinde yasal olmayan işler için kullandığı uzay gemisi Rasputin’i size bırakması ve sizinle buluşmak için yine pek yasalara bağlı olmayan tiplerle dolu bir uzay istasyonuna çağırması ile oyuna giriyorsunuz. Sonrası teyzenizi ( ya da halanızı) bulma çabalarınız, türlü tehlikeler atlatmanız ve uzay gemisi ile beraber size bırakmış olduğu bir yapay zeka modülünü kullanmanız,araştırmanız ve geliştirmeniz ile devam ediyor.
Oyun genel olarak düzümsü bir yol izliyor. İster görev yaparak (şunu taşı, şu düşmanları temizle, şuraya baskın yap gibi klasik görevler), ister ticaret yaparak (belli başlı malların farklı istasyonlarda farklı fiyatlarda olması, bu istasyonlardaki farklı durumlara göre bu ekonomik sistemin değişimini takip etmek gibi durumlar) para biriktiriyorsunuz. Sonra bu paraları geminizi geliştirmek ya da daha iyi bir gemi almak için kullanıyorsunuz. İstasyonlardan aldığınız görevler dışında ana hikaye, dediğim gibi teyzeniz ( ya da... anladınız) ve bahsetmiş olduğum yapay zeka etrafında dönüyor.
Oynanışın düz değil de düzümsü bir yol izlemesi ise şöyle. Diyelim ki bir uzay korsanını ortadan kaldırma görevi aldınız. Adam size
“Al sen şu parayı, beni görmedin koçum.” diyebilir ve siz cevap olarak
“Ölmeye hazır ol!” ya da
“[Parayı alır]Bir şey görmedim, duymadım.” diyebilirsiniz. Bu şekilde basit seçeneklerle oyun farklılaştırılmaya çalışılmış ama bir rol yapma oyununda olduğu gibi seçeneklerinizin oyunun gidişatına herhangi bir etkisi yok.
Kahrol düşman, al sana iyon topu!Savaş....Savaş asla değişmez. Ne yazık ki savaşsız da olmuyor. Öyle ya da böyle, oyun belirli bir noktadan sonra daha iyi silahlara sahip olmanızı istiyor çünkü hemen hemen yaptığınız tüm görevler sırasında savaşmanız gerekiyor. Neyse ki savaş sistemi çok fazla karmaşık ya da zor değil. Hatta oyun genel olarak fazla karmaşık ya da zor değil. Bir iki kez warp’a girip çıkıp, istasyonlara yanaştıktan sonra sanki gerçekte Battlestar sınıfı bir gemiyi, dikiz aynalarına bakmadan geri geri park edebilecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz. Eh, bu da oyunun en önemli bağlayıcılığı olan “uzay gemisi kullanma” hissini bir hayli baltalıyor.
Savaşlar da keza öyle. Sanki komutanızdaki mürettebatın koşuşturmacasıyla değil de tek başınıza o koca filoları yok ediyormuşsunuz gibi geliyor. Vader’ın hakkı Vader’a şimdi, savaş sahneleri görsel açıdan oldukça doyurucu. Ama hissiyat? İşte o konuda biraz yavan.
Amaan sıkmaya baş-JUMP!Oyun, simülasyon oyunlarının bir türlü çaresi bulunamayan “bir süre sonra sıkmaya başlaması” illetinden muzdarip. İster ana hikayeye devam edin, ister yan görevlere koşturun, oyunun tüm olayı para kazanmak ve bu paralarla daha iyi gemi/silahlar satın almak. Oyun dünyasına herhangi bir etkiniz olmuyor, oyun dünyası zaman içinde kendi kendine değişse de sizin yaptığınız hiç bir şeyin oyunda herhangi bir etkisi yok. İstediğiniz kadar uzay korsanlarının kökünü kurutun, değişen sadece paranız ve uzay korsanların size karşı tutumu oluyor. Daha düşman oluyorlar. Oyunun başında da gördükleri yerde saldıran bu grubun daha da düşman olması gibi bir durum var, evet. Askeriyeyle arayı iyi tuttunuz diyelim, değişen bir şey yok. Öyle sıkıştığınız noktada yardıma gelmiyorlar, sadece haritada "dost" olarak görülüyorlar.
Askeriye ve uzay korsanlarından bahsetmişken, oyunun bir başka “düzümsü”lüğü de bu farklı topluluklara karşı tutumunuza göre görevlerin değişmesi. Eğer korsanlara yakın tutum sergiler de halka/askerlere pislik yapma peşinden koşarsanız, görevler de bu yönde değişiyor. Tabi ismen değişiyor, konsept hemen hemen aynı.
Galaksinin bir noktasından başka noktasına warp teknolojisinin izin verdiği kadarıyla gidip gelirken artık sıkılmaya başlamışken, ana hikayenin bir noktasından sonra işler değişiyor. Jump sürücüsü alıp, başka bir galaksiye sıçramanız için bir sektör haritası karşınıza çıkıyor ve diyorsunuz ki, işte bu be, oyun yeni başlıyor.
Sonra yanıldığınızı farkediyorsunuz. Farklı bir galakside, ama daha güçlü silahların ve gemilerin satıldığı, daha zor görevlerin olduğu aynı konseptin ve hikayenin peşinde koştuğunuzu görünce, biraz üzülüyorsunuz. Belki oyundan çıkıyorsunuz. En iyi ihtimal oyunu silmek yerine, biraz unutmak üzere bir kenara koyuyor, günler sonra tekrar geri dönüyorsunuz.
Son sözYukarıda da bahsettiğim gibi, bir strateji oyununun hikayesini ya da rol yapma oyununun etkileşimini barındırmayan, sizi serbest bırakan ama aynı şeyleri yapmaya zorlayan bütün uzay simülasyonu oyunları gibi Rebel Galaxy de bir süre sonra sıkıyor. Hikayesi ve hatta oynanışı "Sid Meier’s Pirates!"a bir hayli benzeyen bu uzay simülasyonunun en büyük farkı müzikleri sanırım. Ne yazık ki toplamda yaklaşık 10 müzik kullanılmış olması da, oyunun en büyük artısını diğer özellikleri gibi “sürekli aynı şeyin tekrarlanması” kategorisine sokuyor.
Uzay simülasyonları konusunda bir yenilik getirmiyor olsa da ilginç bir şekilde sıkıldığınızda 5 saattir başından kalkmamış olduğunuzu farkediyorsunuz ki bu da farklı bir yönü. Eğer siz de büyüyünce Viper pilotu olmak istiyorsanız, Freelancer’a saatlerinizi harcadıysanız, Homeworld oynarken farklı kamera açılarıyla gemilerinizi saatlerce izlediyseniz; buyrun Rebel Galaxy’e!
Sonuç itibariyle uzay simülasyonları konusunda bir değişilik yok; saatlerce başından kalkmayıp bir anda silinebilecek, eğlenceli ama sürükleyici olmayan, görsel olarak güzel ama zevkten dört köşe yapmayan, oynanış olarak basit ama gerçeklikten uzak, klasik bir uzay simülasyonu.
Düzeltme: Müzikler konusunda çok mühim bir detayı atladığımı farkettim. Oyunu açtığınızda karşınıza çıkan ayar menüsünde, müzik dosyası oluşturup istediğiniz müzikleri koyabiliyorsunuz. İstasyon içi, ana ekran, ambiyans ya da savaş müzikleri olarak ayrı ayrı seçebiliyorsunuz. Yani öyle "müzikler tekrar ediyor kendini yea!?" diye atlamamak lazımmış.
