Kayıt Ol

Gizemli Ayakkabı Tamircisi

Çevrimdışı Bozhermes

  • **
  • 94
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« : 06 Aralık 2015, 02:41:43 »
                                                                GİZEMLİ AYAKKABI TAMİRCİSİ

      Küçük sokağımızın başında küçük bir ayakkabı  tamircisi vardı. Dükkanı her zaman karanlık, kasvet dolu görünüyordu ve oraya girmek şimdiye kadar bana hiç nasip olmamıştı. Genelde iki sokak arkadaki dostum olan Nurettin’e giderdim tamire. Açıkcası, sokağımızdaki ayakkabı tamircisi bana itici geliyordu. Ve hiçbir zaman bir müşterinin oraya girdiğini, ya da çıktığını görme şansım olmamıştı. Belki işleri çok kötüydü, pek müşterisi yoktu. Veya tamirci kılığı altında, değişik işler  çeviriyordu.
      Bir gün çok sevdiğim iş çantamın sapı koptu ve acilen tamir edilmesi gerekiyordu. Hemen dostum Nurettin’in dükkanına koşturdum. Kapalıydı. Kapıdaki notta malzeme almak için bugün Eminönü’ne gittiği yazılıydı ve müşterilerinden özür diliyordu. Şansıma söylenerek sokağıma geri döndüm. Aklıma kasvetli tamirci dükkanı geldi. Çantanın işi uzun sürmezdi, hem, belki adam hakkında yanlış düşünüyordum, çantamın sapını orada tamir ettirmeye karar verdim.
      “Selamün Aleyküm usta”. Dükkandan içeri selamla girince önce beni bir süzdü. Sonra, yavaş yavaş, kelimeleri özenle seçer gibi konuştu:  “Aleyküm Selam Metin Bey, hoş geldiniz.” Sesi , hem fısıltı gibiydi hem de cikler gibi. İkisi arasında bir şey. Hem adımı nereden biliyordu? Ama, yıllardır aynı sokaktaydık ve hiç konuşmamış olsak da, komşuyduk. Birden aklıma geliverdi: Ne kadar yabancılaşmıştık birbirimize. Aynı sokakta yıllardır yaşa ve bir kez bile selamlaşma, konuşma. Ah bu kalleş 20.yy medeniyeti (!) Bir anda bu düşüncelere dalmış ve nerede olduğumu unutmuştum. “Buyurun Metin Bey, sizi dinliyorum, ne için gelmiştiniz” diye cikleyen sesle kendime geldim. “Pardon” dedim “daldım bir an.” Elimdeki çantayı göstererek “Sapı koptu, tamir edebilir misiniz acaba?” diyerek güldüm hafifçe. “yaparız buyurun oturun Metin  Bey “ diyerek kısa iskemleyi gösterdi. Her konuşmasında Metin Bey demesinden rahatsız olmaya başlamıştım. Teşekkür ederek oturdum. “Bir şey alır mıydınız Metin Bey? Kahve ye olan düşkünlüğünüz benimde kulağıma gelmedi değil Metin Bey, bir kahve söyleyebilir miyim size?” Bu “Metin Bey”lere iyice gıcık olmaya başlamıştım. Nerden geldim buraya, ne olurdu bir gün bekleyiversem diye düşündüm ama, şu durumda çıkıp gitmek de hiç uygun olmazdı. Dişimi sıkıp, tamir bitene kadar sabretmeliydim. “Şey, buraya ilk gelişim, aslında daha önce de gelmeyi, tanışmayı düşündüm ama bir türlü fırsat olmadı, nasip şimdiymiş.” Dedim. Aklıma, kahveye olan düşkünlüğümü nasıl bilebildiği geldi, şüphelenmeye başlamıştım ama konuşmaya devam ettim: “Şu an bir bardak su iyi olur, buraya hızlı hızlı geldiğim için susadım.” Masasının altında kristal bir sürahi çıkardı, kristal bir kupaya su doldurarak bana uzattı. Böyle kasvetli bir dükkanda kristal su takımı! Hayat sürprizlerle doluydu. Teşekkür ederek suyu içtim. Bir süre hiç konuşmadık. Çantam tamir olunmuştu. O an, tamirciye ismini sormadığımı hatırladım. Aklım yine daldı. Aynı sokakta kal, komşusunun ismini bile bilme! Bravo 20.yy insanı, sana da ancak bu yakışır. Biraz kızarak ismini sordum. “Bana sadece usta de yeter Metin Bey” cevabını verdi. Belki kızmıştı ve haklıydı. Ve buradan bir an önce çıkıp gitmek istiyordum. “Ayakkabınız” diyerek sağ ayağımı gösterdi. Ne zaman yırtıldı bu?! Tamir olması gerekmekteydi ve bu karanlıkça yerde bir süre daha kalma fikri canımı sıkmıştı. “İşiniz varsa bırakın, sonra alırsınız” dedi. Dediğini yapmaya mecbur hissettim kendimi. “Peki” dedim. Oturduğu yerin sağındaki rafından bir çift ayakkabı aldı, “Şimdilik bunu giyin” dedi. Verdiklerini ayağıma takınca, çok rahat ve tam da ayaklarıma göre olduğunu anladım. “Çanta tamir parası?” diye sorunca “Ayakkabılarınızınkiyle birlikte alırız” dedi. Teşekkür ederek ayrıldım o kasvetli mekandan. O gün akşama kadar o gizemli tamirciyi ve iç karartıcı dükkanını düşündüm. Akşam iş dönüşü ayakkabılarımı almak ve tamir parasını vermek için oraya tekrar uğramak mecburiyetindeydim. Mesaim bitmişti. Sokağıma yaklaştım. İçime bir tedirginlik yerleşmişti. Tamirci dükkanı göründü, ayaklarım geri geri gitmesine rağmen oraya girmeye mecburdum. “Korkacak, tedirgin olacak ne var, amma da büyüttün ha!” deyip duruyordum içimden. Artık dükkanın önündeydim. Akşamın alacakaranlığında o garip mekan daha bir kasvetli ve ürkütücü görünüyordu. Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm, içeri girip selamımı  verdi. “Usta”, küçük masasındaydı yine ve bir masa lambası eşliğinde bir şeyler tamir etmekteydi. Cikleyen sesiyle selamımı aldı: “Aleyküm Selam Metin Bey, ayakkabınız yapıldı, buyurun.” Teşekkür ederek ayakkabılarımı aldım. Borcumu sordum, ödendiğini söyledi. Şaşırmıştım, birisi gelip benim tamir borcumu mu ödemişti? “Nasıl olur Usta, kim ödedi, nasıl ödendi, ben kul hakkından korkarım, borçlu kalmak istemem, siz yine de borcumu söyleyin” dedim. Cikledi:”Ö-den-di!” “Peki nasıl oldu, kim ödedi, bari bunu söyle Usta!” Soruma karşılık “Siz Metin Bey, siz borcunuzu ödediniz” deyince kafam iyice karışmıştı. “Ben mi?! N,e zaman, nasıl?” “Ayakkabılarınızı giyin, anlarsınız Metin Bey” Çaresiz ayakkabılarımı giymeye başladım. Oldukça rahat ve güzeldi, sanki ayaklarıma özel yapılmıştı. “Peki usta, bir şey anlamadım ama, hakkınızı helal edin, hayırlı işler” diyerek kapıya yöneldim. “Ayaklarınız için teşekkürler, ayakkabılarıma çok yakışacaklar Metin Bey” diye cikledi ve iğrenç bir şekilde sırıttı. Sarı ve siyah dişleri ortaya çıkıverdi. Kaçarcasına uzaklaştım oradan. Soluk soluğa evimin sokak kapısına dayandım. Merdivenleri hızla tırmanarak daireme ulaştım. Kapıyı zorla açabildim, ayaklarım yanıyordu sanki. İçeri fırtına gibi dalarak, ayakkabılarımı çıkardım ve çıkarmamla bayılmam bir oldu. Çünkü; ayaklarım yoktu! Ve tamircinin son sözleri kulaklarımda çınlıyordu: “Ayaklarınız için teşekkürler!...”

                                                                                                                            

Çevrimdışı fatih_harbi.94

  • *
  • 1
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« Yanıtla #1 : 04 Ocak 2016, 16:39:59 »
Sonunu anlayamadım bunun.

Çevrimdışı Bozhermes

  • **
  • 94
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« Yanıtla #2 : 17 Ocak 2016, 03:28:22 »
Ayakkabıcı ayak hırsızı. :) Müşteri ayakkabılarını çıkardığı an ayakları tamircinin oluyor. Evet biraz muğlak. :)

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« Yanıtla #3 : 17 Ocak 2016, 12:17:24 »
İlginç bir öykü olmuş :) Hikayeyi anlatış tarzınızı sevdim, akıcı, yalın ve içten bir üslubunuz var. Az ama öz bir şekilde "bizden" bir hikaye yazmışsınız. Atmosferini, dükkanın havasını vs sevdim.

Ama sunum biraz sıkıntılı. Sunum derken şekilsel anlamını kastediyorum; koskoca öykünün büyük bir bölümü üçüncü ve tek bir paragraftan ibaret. O kısımları ekranda okumak bir hayli zor oldu. Halbuki her konuşma cümlesinde satır başı yapsaydınız hiçbir sıkıntı kalmayacakmış.

Bir de Metin Bey'in kendisine ismiyle hitap edilmesine çok çabuk sinir olmaya başlaması tam olmamış, onu birkaç tekrardan sonra okurla birlikte düşünmesi güzel bir dokunuş olurdu :)

Sonu da enteresandı doğrusu. Kaleminize sağlık.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Bozhermes

  • **
  • 94
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« Yanıtla #4 : 21 Ocak 2016, 21:47:04 »
Teşekkür ederim. Orkun Uçar'ın Xasiork'unun fantastik edebiyattaki rolü tartışılamaz. Zira Orkun olmasaydı fantastiği bu kadar sevemezdim belkim de. Benzer yorumları o da yapmıştı. :)

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gizemli Ayakkabı Tamircisi
« Yanıtla #5 : 07 Haziran 2016, 17:22:17 »
Merhaba:
Öncelikle yukarıda da belirtildiği gibi bütün hikayenin tek bir paragrafa yazılması okumamı ve satırları takip etmemi zorlaştırdı. Merak duygusunu oluşturmayı başardığını düşünüyorum. Ama adamın adını nereden bildiği konusunda bir fikir sahibi değilim, işin bu yönü biraz daha anlaşılır olabilirmiş. Kahramanımızın içinde bulunduğu psikolojiyi istemese de yapmak zorunda olduğunu güzel anlatmışsınız. Yine de bir kişinin ayaklarının çalınmış olmasını ve bu durumu kişinin anlamamasını yadırgadım. Ayakları çalındıysa ayakkabılarını nasıl giydi. Sonuç olarak güzel bir hikaye olmuş, elinize sağlık
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark