Açıkçası bir kurguyu okurken onun tamamen gerçek olduğuna inanarak okurum.
İsterse konu, pofuduk şekerleme cücelerinin, şeker tüccarı salyangozlar ile verdiği mücadele olsun. Bu kurmacayı kendi yarattığı gerçeklik içinde kabul etmemiz gerek. Bununla beraber, kendi algı ve gerçekliğimizle, imasal seviyede dahi olsa bağ kurulabilmesi önemli. Okurken, hikayenin yarattığı mantıksal evren kadar, kendi mantıksal düzenimizde de garipsemeyeceğimiz ayrıntılardan bahsetmekteyim.Bizleri kitapların aktardığı kurmacanın içine sokarken, kurmacayı da bizim gerçekliğimize yakınlaştıran bu gibi ayrıntıları paylaşalım istedim. İlk ben başlayayım:Beş Küçük Afacan: Çocukların çok bilmiş tavırları. Hepimiz çocuk olduk. Erişkinliğe adım atıp çocukluk zamanlarıyla aramıza mesafe koydukça nasıl bir şey olduğunu unutuyoruz. Belli yaş aralıklarındaki çocukları inceleyince, çocukluğun yaşanan ruh hali azda olsa hatırlanıyor neyse ki. "Biliyor musun?" ile başlayan ve devamında sıradanlaşıp önemsizleştikleri için görmezden geldiklerinizin beceriksizce anlatıldığı cümleler; gurup içerisinde kendi dedikleri olsun diye bir ağızdan yüksek sesle liderciliğe soyunmalar; işler istedikleri gibi gitmeyince sus pus olmaları, bizde çocukken az çok yaşamışızdır. Beş Küçük Afacan'daki çocuklarının başı, huysuz kum perisinden istediklerinin ne belalara sebep olacağını kavrayamamalarından derde girer. Bu pekte şaşırtıcı değildir aslında. Çocukturlar işte. Dilekleri isteyenler, kendi dünya algılarında herşeyi kavrayabildikleri yanılgısıyla hata yapmaya meyillidirler zaten. Eh, bu meziyet biz yetişkinlerde de yok değil hani.Canavarın Çağrısı: Ayrıntıdan öte, kitabın üstüne inşaa edildiği ana unsurlardan ikisinden bahsedeceğim.-Kitabın ilk başlarında Conor'ın sert durmaya çalışırmış gibi ki tavırları. Ve tavırlarının ardındaki asıl motivasyonunun, o durumdaki bir çocuk için çokta tuhaf kaçmaması.Conor'un umursamaz ve üstesinden gelirim havasında sert olmaya çalışır halini abartı bulmamıştım. Zor durumlar karşısında sert olmaya çalışan oğlan çocuğu vardı karşımda. Hayat klişesi olarak da aşağı yukarı bu gibi tepkiler ile karşılaşmak olası. Sonrasındaysa, sert delikanlı rolünün anladığım gibi bir rol kesme olmadığını açıklayan sebebi de zorlama gelmemişti. Oğlanın etrafını saran, konuya hakim(!) yetişkinlerce yaratılmış atmosferde ortaya çıkabilecek en doğal sonuç buydu diye düşündüm. Conor'un düşünüş ve hareketleri sahici gelmişti.-Yetişkinlerin, herşey yolunda/yoluna girecek tavırlarında, anlayışçılık veya iyilikçilik oyunu oynaması.Kitaptaki bu tavırlar sadece Conor'a değil, bana bile sıkıntı verdi. Çocukken, yetişkinlerin sorunları sizden saklamak için yaptığı şirinlik oyunları malumunuz. Büyüyünce, aynı şeyi biz de az çok yapıyoruz tabii. Kitapta yaşanan bu türden bir an, doğallığı içerisinde, kitaba dair hemen hemen her şeyi özetliyor: Anne'nin, Conor'a moral vermek için sarılırken, Conor'un sorusu karşısında bir şeyler saklamak istermişcesine kollarını oğlunun üzerinden çekip bedenine kavuşturması. Vücut dili, günlük hayatımızda bilinçsizce (ya da amaca göre bilinçlice) kullandığımız iletişim araçlarından biri. Annenin de, evladını koruma çabasıyla gerçekleştirdiği içgüdüsel hareketler olağan. Lakin annenin bilmediği, Conor'un etrafını saran, herşey yolunda maskesi altına saklanmış şüphe ve endişe davranışlarının oğlanın hayatını cehenneme çevirdiğidir. Ve Conor'un çilesini yaratan davranışlar, bir kez de, istemeden Conor'a çile çektirten hareketlerin dolaylı olarak sebebi olan annece gerçekleştirilir.Kaplan Kaplan (Yıldızlar Hedefim): Kötü zamanlar geçirmiş Robin Wednesbury'nin, halinden anlayarak yapılan yardım teklifi sonucu zihninden taşan (tek yönlü telepat olur kendisi) minnettarlık anı. Zor durumlarda kalınca hiç beklenmedik anda birinin imdadınıza yetişmesinde, şahsına hissedilebilecek en doğal duyguları, en katıksız ve en masum haliyle hissedip aklından geçiriyor Robin. Herkesin en azından bir defa, bir başkası için tecrübe etmiş olabileceği minnettarlık anlarından bu.Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü: Frodo ve Sam'in giderek azalan elf peksimetine paralel olarak yaşananların yarattığı sıkıntılar. Elf peksimetinin bayatlamasından, azalmasına; varlığı veya yokluğunun yarattığı durum ve sonuçlar, aklımda daha çok yer etmiş. Tabii olayın elf peksimeti ile doğrudan ilişkisi yok. Özlem duyulan güzel anıları barındıran geçmişi, o an yaşanan yoksunluk ve sıkıntıyı, ilerisinde yaşanabilecek çaresizliği aynı anda tecrübe etmemi sağlaması açısından elf peksimetinin temsili durumundan bahsediyorum. Elf peksimeti, güzel günleri içinde barındıran yadigar gibi. Azar azar bittikçe temsil ettiği umut azalırken, kum saati misali, bitiminde neler olacağının sıkıntısını taşıyordu. Saçma geldiğinin farkındayım. Gene de basit erzak sıkıntının bende yarattığı gerilim ve çaresizlik hissi, orta dünyayı tecrübe edilir derecede gerçekçil bir hale sokmuştu gözümde.İçeriden Ölmek: David'in kardeşinin, David'in yeteneğini yavaş yavaş kaybetmesine memnun olması. Bir başkasının başarısızlık veya yetersizliğinden çıkarı olmasa bile memnun olan insanlar vardır. Karşı tarafın, bu kişilerin kendilerinde olmayan itibar, saygınlık veya becerileri gözlerine batar. Hayali bir maçta kendilerinden önde olunduğunu düşünürler. Bu kindarlık, kendisine en ufak bir yararı dokunmamasına rağmen karşı tarafın hatası ile hayali müsabakada durumu eşitlediklerini düşünerek keyfe dalmalarıyla son bulur. David'in kardeşinin tavrı, gerçek hayatta da sık sık karşılaşılan cinsten. Kitaba anlam katan bir ayrıntı ayrıca.Yıldız Gemisi Askerleri: Rico'nun takım için yapılmasını istediği değişikliğin istediği şekilde kabul edilmemesi ile yaşadığı rahatsızlık. Delikanlılığa istinaden kavgaya davet ederek ikna etmeye çalıştığı rakibince yenilir. Yenildikten sonra, ikna etmeye çalıştığı rakibi tarafından önerisinin kabul edilmesi Rico'nun gururunu incitir. Bunun neresi senin için kitaba sahicilik katıyor diyebilirsiniz. İstediği olduğu halde yok yere dert etmiş işte! Evet, dikkatimi çeken de bu aslında. Kitap boyunca, en ufak hata ve yetersizlikte, başarısız ve değersiz olma tehlikesi ile yüzyüze gelen bir askerin yenilerek (aşağılanarak) amacına ulaşması, elbette içine dert olur. Erkeklik gururunun incinmesinden bahsediyoruz burada. Kavgada yenilmenin verdiği asap bozukluğunu da ekleyince işin daha da kırıcılaşması söz konusu bir de. Örneklendirmem yetersiz kaçacak. Gene de deniyeyim: Takımını zafere ulaştıracak sayıyı elde ederek yıldız olmaya çabalarken, takım arkadaşınızın bu hedefe ulaşmasıyla hayal kırıklığına uğramak gibi. Üstüne dayak yemesi eksik, o kadar.Yaşlı Adamın Savaşı: -Yaşlı adamımızın, aynı yastığa başkoyduğu eşinin mizah anlayışını benimseyerek mizah yapması. Şimdi kabul edelim. Aile fertleri birbiri arasında tartışma yaşayıp, farklı insanlar olduklarını ifade ederler. Dışarıdan bakan gözlemciler ise aile fertlerinin huylarını nasıl da birbirlerinden kaptıklarını dile getirir bazen. Uzun süre aynı ortamlarda yaşayınca insanın etkileşimde olduğu çevresindekiler ile benzeşmesi şaşırtıcı değil. Aralarında daha özel ilişkiler bulunan insanlarda da huyun huya çektiği oluyor haliyle. Yaşlı Adamın Savaşı'nda, vefat eden eşten gelme mizah anlayışı, bizim ihtiyarın eşine duyduğu sevgiyi doğrudan dile getirmesinden daha inandırıcı geldi. Babalık büyük aşk yaşamış mıdır bilmem de, eşiyle birlikteyken mutlu olduğu kesindir diye düşündüm.-Kaybedilen eşin son sözünün, günlük rutinine bağlı sıradan bir konuyla alakadar olması.Hayat. Biteceğini biliyoruz. Ne zaman ve nasıl olacağını değil. Son, insanın kendisini düşünmezken hayata devam ettiği sırada ekrana çıkıveriyor. Yaşlı adamımızın buna kahrolması da biraz da bundan olsa gerek. Şu anda yapılanı istemeden yarım bırakırken, gelecekte yapılacak işler listesini hatırlatıyor birinin gitmesi. Peşinen anlamsız keşkeleri de beraberinde getiriyor. Minik olsa da kitabın geneline hakim "hayat (evren) işte, ne olacağı ve senin ne yapabileceğin kestirilemez," mantığına ön hazırlık sağladığından önemliydi bence.
Bu konu için genel olarak kişinin mantığına uyması diyebiliriz heralde.