II.Bölüm
"Kontun Malikanesi"
Güneşin zayıf ışıkları, ağır ağır açılan perdelerle odaya hücum etti. Odanın tam ortasında gelişigüzel yerleştirilmiş eski karyolada yatan Mirara, bir süre havada uçuşan tozları izledi. Çok geçmeden yüzünü öfkeyle buruşturdu, kendine henüz yeni gelmişti ve gözlerini aşina olmadığı bu yerde açmıştı. Nerede olduğunu anlamak için şaşkınca etrafa göz attığı sırada, odanın diğer ucundaki perdeleri açan Raven'i gördü. İster istemez onu süzdü; üzerinde basit ama şık beyaz gömlek, altında da saçlarının siyahında kumaş pantolon vardı.
Buz mavisi hayat dolu gözler, Mirara'yı fark etmişti. Konuşmadan önce kibarca gülümsedi."Uyanmışsınız, nasıl hissediyorsunuz?"
Sarıyla kahverengi arasında kararsız kalan saçlara sahip kız, yorganı boğazına kadar çekti. Buz kesici havayı tekrar hisseder gibi olmuştu, çekimser tavırla Raven'e baktı. Konuşurken sözcükler dudaklarından zar zor dökülüyordu. "Fazlasıyla ölü...Neredeyim ben?"
"Kızıl Kont'un evindesiniz."
Bu yanıtla beraber kızın yüzünde anlamsız bir ifade belirdi. Huzurdan yoksun gözleri kısa bir süreliğine tekrar odanın içinde gezindi. Karyolanın ayak ucunda orta ebatlarda aynalı, ahşaptan bir dolap vardı. Tavanda yakut taşlarıyla süslü avizeyse bu küçük odaya göre fazla büyük olduğunu sırıtarak belli ediyordu.
Oluşan sükutu bozan genç adam oldu, Mirara ise hayat dolu gözlere tekrar baktı. Kendisinden uzak olan bu canlılığı kıskandığı bile söylenebilirdi.
"Bağışlayın, size her şeyi baştan anlatmam gerekirdi. Sizi dün öğleden sonra dağ yolunda donmak üzereyken buldum ve malikaneye getirdim. Efendi Lexus'un evine...İsmim Raven, Efendi Lexus'un özel yardımcısıyım."
Mirara, "Yani... beni kurtardınız." dedi memnun olmayan ses tonuyla. Pek yürekten olmayan bir teşekkürü söylemek adına dudaklarından belli belirsiz kelimeler döküldü. Daha fazla konuşmak istemedi, yorganı kafasına kadar çekti, gözlerini yumdu.
Raven kızın bu garip tepkisine biraz afallamıştı, ancak sıcak gülümsemesini yine de korudu. Kızı öğle yemeği vaktinde uyandıracağını söyleyip çekildi. Genç adam odadan gider gitmez Mirara ayağa fırlamıştı. Meraklı tavırla kiremit rengi pencereye yöneldi. Dışarıdaki karın görüntüsü bile ürpermesine neden oluyordu.
***
Öğle vakti olduğunda Mirara, dolapta bulup giydiği sarı elbiseyle ahşap merdivenlerden yukarıya çıkıyordu. Açık kahverengi, iri gözleri son derece lüks eşyalara takıldı; ipek halılar, altın vazolar, zarif tablolar ve nicesi...
Evin en az diğer yerleri kadar gösterişle dolu olan yemek salonuna geldiğinde, büyük cam masanın baş köşesinde, tek başına oturan adamı gördü. Siyahlar içindeki adamın yüzünün sağ kısmını koyu kızıl saçları örtüyordu. Kızıl Kont bir gözü açık bir gözü kapalı halde Mirara'ya baktı, dudaklarından en ufak bir kelime çıkmadı.
Malikanenin misafiri, Lexus'tan fazlasıyla çekinse de cam masaya geçmişti. Oluşan sessizlik genç kızın canını sıkacak boyutlardaydı. En sonunda sessizliğe kin güdüp zayıf sesiyle,"Eviniz çok güzel, göz kamaştırıcı." demişti.
Kızıl Kont soğuk ve yabancıl sesiyle konuştu, kızın suratına dahi bakmıyordu. "Bir o kadar da aldatıcıdır."
Mirara bu kez, "Anlamadım?" diye mırıldandı. Genç adamın soğuk tavırları kendisine de bulaşmıştı.
"Güzellikler aldatıcıdır, insanı kandırır. Ama ben yine de bu sahte dünyayı seviyorum."
Genç kız kaşlarından birini yukarıya kaldırıp hayretle Kızıl Kont'a baktı. Adamın sözlerinden pek bir şey anlamamıştı, sonrasında hiç konuşan olmadı. Raven gülümseyen çehresiyle gelip yemekleri servis yapmaya başlamışken, dışarıda kısa sürede karla karışık bir yağmur başlamıştı. Mirara yağmuru dinledi, bu ses ruhuna huzur veriyordu.
İyice durgunlaşan kızı izledi Kızıl Kont. "Yağmuru ben de severim, kaybettiğim çocukluğumu aklıma getirir."
Mirara, genç adamın söylediklerini duymuyordu bile. Adeta kendinden geçmiş, ruhu dökülen yağmur damlalarına karışmıştı.
"Sizin hikayeniz nedir, Mirara?"
Kız kendi adını işitince bir rüyadan uyanır gibi oldu, irkilmişti. Şaşkın gözleri kontun üzerinde gezinmeye başladı."Adımı biliyor musunuz?" diye sordu hayretler içinde.
"Adınızı bana söylemiştiniz, unuttunuz mu?" dedi Lexus ilk kez gülümseyerek. Bu söylediği bariz bir yalandı.
Mirara bir kaç saniye ne diyeceğini düşündü, dehşet içinde kalmış gibi bir hali vardı. "Hafızam pek parlak sayılmaz. En son hatırladığım şey bir at arabasında yaptığım yolculuktu. Gözlerimi tekrar açtığımda da kendimi malikanenizde buldum."
Kont, "Aileniz şimdiye sizi merak etmiştir." diye fısıldadı gözlerini bir noktaya sabitleyip. Mirara büyük bir suç işlemiş küçük çocuk gibi başını öne eğdi. "Merak ettiklerini sanmam."
"O niye?"
Mirara üzgündü, "Uzun yıllar önce...onları kaybettim." dedi burnunu çekip.
"Acınızı tazelemek istemezdim, beni affedin."
Kız başını kaldırıp konta bakmıştı kızgın bir tavırla. Daha çok ne diyeceğini bilemez bir hali vardı. Sussa belki iyiydi ama konuşmak istedi. "Acım...o hep taze. Zaman gerçekten sevdiklerimizi unutturur mu sanıyorsunuz? Unutturmuyor. Kalbimdeki büyük boşluk her gün çoğalmakta." diye mırıldandı gözleri dolarken.
"Peki ama sevdiğiniz bir çok insan da yaşamıyor mu? Onlar için güçlü olmanız, gözyaşlarınızı kurulamanız gerekmez mi?"
Mirara, kontun son sözlerine bir şey dememeyi tercih etti. Tekrar yağmurun şarkısını dinlemeye başlamıştı, kafasında bir sürü şey varken.
***
Hava tamamen kararmış yağmur dinmişti, Raven kısa süreliğine yıldızsız semayı seyretti. İçi her nedense bir tuhaf olmuştu,sonra tekrar işinin başına döndü. Mutfakta hizmetçi kız Hana ile birlikte kalan son işleri hallediyorken, malikanenin dışında gezinen silüetten habersizdi. Tayf halkından olma yaratık malikane duvarlarının arasından mutfağa geçti. Ne Raven ne de Hana onu görmüşlerdi. Tuhaf yaratık şimdi, şekil değiştirerek sürüne sürüne evin odalarında gezinmeye başlamıştı. Esas aradığı oda Kızıl Kont'un odasıydı...
Lexus en üst katta bulunan odasında,pek rahat olmayan yatağında uzanmaktaydı. Muhteşem bir manzara seyreder gibi tavanı izlerken huzursuzca gözlerini yumdu ve derin bir iç çekti. Kapı eşiğine kadar ulaşan yaratıktan bihaberdi aynı zamanda.