Kayıt Ol

Nazi ve Sisifos

Çevrimdışı Celebhol

  • **
  • 215
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Nazi ve Sisifos
« : 18 Eylül 2016, 00:04:21 »
Nazi ve Sisifos

Dünyanın çürümüşlüğünü ve gerçeğin aslında hiç bir zaman kazanan taraf olmadığını ve bunun hiç bir zaman değişmeyeceğini gören kişi ne yapabilir? Sonuçta, hiç bir zaman, iyi, bir yalan olmaktan öteye geçmeyecektir. Kitlelerin kendi kendilerine ahlaki otuzbir çekmelerine yarayan, soluk alan et yığınlarının kendilerinden geçmiş bir şekilde tekrarladıkları sahte bir mantradır "iyi". İyi diye bir şey, büyük çapta bu dünyada mümkün olamaz. Ancak küçük alanlarda hayat bulabilir ki, bunlar acınası derecede yetersizdir. Sonuç olarak, asla ve asla iyilik bu dünyaya hakim olamayacaktır. Nötrallik de öyle. İnsan türü devam ettiği sürece, dünya kirlenmiş bir fahişeden farksız olacaktır. Ne yapmalı o zaman? Nefretle ve aptallıkla dolu bu dünyadan gitmenin tek yolu ölümle gerçekleşeceğine ve yaşarken de asla kazanamayacağımıza göre ne yapmalı? Cevabın mantıktan geçtiğine inanmıyorum. En azından, sadece kazan-kaybet mantığını içeren ve sözde rasyonel diye addedilen mantıktan geçtiğine inanmıyorum.

Doğrudur, hiç bir zaman kazanamayacağız. Geçici olarak kazandığımız zaferler de yalancılar ve kötüler tarafından çürütülerek, bir zamanlar oldukları şeyin ironik birer garabet kopyalarına dönüşecekler; barışa, demokrasiye, özgürlüğe ve büyük manada anlama sahip bütün şeylere yapılmış olduğu gibi. Geriye temiz bir kavram bile bırakamayacağız. Uğruna savaştığımız her şey, bu çürümüş türün ellerinde kurtçuklarla dolup taşan iğrençliklere dönüşecek.

Çare olarak intihar imkansızdır çünkü bu tarz meselelerden, düşünsel nedenlerden dolayı hayatını sonlandırmış bir kişi bile yoktur. Her zaman altında daha kişisel bir sebep yatar. Öyleyse, iki seçenek görüyorum bu durumda. Ya bu düzene katılacak ve küfrettiğimiz şeye dönüşeceğiz ya da isyanımızı, başarısız olmaya mahkum olsa da sürdüreceğiz. Ya Nazi olacağız ya da Sisifos.

Böyle bir seçim için başkaları adına kesinlikle konuşamam çünkü böyle dehşet verici bir gerçeğin karşısında bir seçim yapmak çok güç bir şeydir. Nazi'yi, bu dünyanın parçası olmayı seçtiği için, bir kişiyi yargılayamam. Ancak, seçiminden sonra yapacakları için de onu affetmem çünkü pratikte bu iğrençliğin parçası olanlardan hiç bir farkı kalmayacaktır. Zira, bu dünyanın parçası olmak demek, öldürmek ve bunu savunmak, kana tapınmak, gözünü her türlü gerçek kırıntısına kapayarak putlara ve tanrılara -aynı şeylerdir!- tapınmak demektir. Gerçeği görüp de buna dayanamadığı için suçlamam kişiyi, yalanın parçası olduğunda yaptıklarından dolayı suçlarım.

Sisifos olmak demekse başka bir konudur. Ezici umutsuzluğu ve bu düzenin asla değişmeyeceğini kabullenmektir. Düzenden kastedilen sadece ekonomik anlamda anlaşılmamalıdır. İnsan türünün özünde aşağılık varlıklardan oluştuğu ve kötülüğümüzün asla tedavi edilemeyeceği gerçeğidir. Böyle yaratıkların asla barışçıl ve gerçeğe hak veren bir düzen kuramayacağı gerçeğidir. Barışın, demokrasinin, özgürlüğün ve iyinin aslında savaşı kazanmış muzaffer kişilerce üretilmiş yalanlar olduğu gerçeğidir. İyiliğin yaygın olarak hiç bir zaman var olmadığı ve var olamayacağı gerçeğidir. Ruhunun en derinliklerine kadar kötülükten oluşmuş bir tür olduğumuz gerçeğidir. İnsan, bu evrene salınmış bir kabustur.

İşte, umutsuzluk bu sebeplerden dolayı ezicidir çünkü gerçeğin kendisidir. Böyle bir durumda karşı safa geçmezsek de, yaşamaya devam ettiğimiz sürece kaybedilmiş bir savaşı sürdüreceğiz. Onları asla yenemeyeceğiz. Bu durumda herhangi bir kazan-kaybet mantığı işleyemez. Savaşmanın, tankla topla değil, varoluşsal bir mücadele içinde olmanın tek bir sebebi vardır ve o da, insanın içindeki direnme istencidir. Bu dünyayı reddetme isteğidir. Eninde sonunda, dünyayı reddetmemiz hiç bir işe yaramayacak bile olsa... düzeni ve insanı hiç bir zaman yenemeyeceğiz, dünya değişmeyecek. Ancak, bu şekilde dünyayı kurtaramasak bile kendimizi kurtarabileceğiz. Onlardan birisi olmayı reddettiğimiz için, onların iğrenç düzenini kabullenmeden var olmayı sürdürdüğümüz için kurtulmuş olacağız. Bu kurtuluş fiziksel olmayacak, manevi bir anlamda da olmayacak. İnsanın kötülüklerinden kaçamayacağız. Bütün kaosa rağmen iç barışını koruyabilen bir keşiş olmayacağız. İkilemler ve acıyla dolu hayatlarımız olacak. Ancak, direnmiş olacağız. Kendimize dair bir şeyleri korumuş olabileceğiz. Varlığımızı bu kötü gerçek karşısında, yalanlara veya cinnete kurban etmemiş olacağız.