Kayıt Ol

Martılar Ağlarken (Ecthiel & Ophiel)

Çevrimdışı Ophiel

  • *
  • 26
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Martılar Ağlarken (Ecthiel & Ophiel)
« : 18 Mayıs 2016, 23:53:17 »
Kişiler:


Nadet; Kral'ın en sadık hizmetkarı
Retughla; Nadet'in en yakın arkadaşı
Vertingo; Ayyaş bir lord
Meridah; Vertingo'nun kızı
Gillard; Meridah'ın nişanlısı, bir lord
Siurimpe; Descarndul Kralı
Mary; Descarndul Kraliçesi
Alia; Descarndul Prensesi
Rowpe; Descarndul Prensi
Ruthor; Kralın şövalyelerinden biri
Miytron; Kralın şövalyelerinden biri
Respin; Ordu kumandanı
Xeanx; Ordu kumandanı

Olayların geçtiği yer: Descarndul



(Sahne fırtınalı bir gecede Nadet'in surlara çıkmasıyla başlar.)

Perde I
Sahne I


Nadet: Ah gece, anlamsız gibi görünen ama sırlara hakim gece!
Bir kereliğine de olsa bana göster gizlerini,
Göster ki bende bu zalim dünyada yaşamaya katlanabileyim.
Ayın gizemli ve karanlık yüzü!
Sen de sırt çevirdin bana,
Sen de beni anlamaya çalışmadın.
Ama boş ver kutsal ay!
Ben alışığım anlaşılamamanın anlamsızlığı içinde kaybolmaya.

(Retughla sahneye girer)

Retughla: Eski dostum, bu ne yaman bir yakarıştır böyle,
Seni duymayan bir geceye ve gökyüzüne?
Sana sağır olanlara karşı bağırma bir işe yaramaz,
Duyduklarını zamanda bile önemsemediklerini düşününce.

Nadet: Gel,benim eski ve kadim dostum!
Gel seninle beraber ağlayalım, geçmişe ve geleceğe.
Bugün için hüzünlenmeye gerek yok zaten!
Hükmedebildiğimiz tek zamanın tadını çıkaralım.

Retughla: Hükmetmek mi? Ah eski dostum!
Hala çocukluğumuzdaki masallara inanıyorsun.
Esas zaman bize hükmediyor, sürüklüyor istediği yere.
Biz onun tozlu tapınağındaki köleleriz sadece.
O yüzden boş ver, bırak ve düşünme!
Bataklıkta ne kadar çırpınırsan o kadar batarsın.
Sen ise hem çırpınıp hem de üstte kalmayı arzuluyorsun.

Nadet: Sözlerine inanasım gelmiyor ne yazık ki.
Anlamsız buluyorum bu teselli edişlerini.

Retughla: Teselli mi? Dostum sen yazık ki anlamamışsın sözlerimi,
Teselli saf insanlar içindir.
Ben sana saf gerçeklik çeliğini sunuyorum.

Nadet: Peki gerçekliği bana izah edebilir misin dostum?
Nedir gerçeklik? Nerede başlar delilik?
Bana sınırlarını çizebilir misin?
Yoksa sadece eskinin kendini bilge sananlarının sözlerini mi tekrar edeceksin?
Gözler açıkken bile uyuyup, hayal görebilir insan.
İlla ki kapatmasına gerek yok bir şeyleri düşlemek için.

Retughla: Ne demek istiyorsun? Yoksa sana gerçekliği tüm çıplaklığıyla açıklamamı mı?

Nadet: Hayır hayır eski dostum, senden istemiyorum böyle bir şeyi.
Demek istediğim, sadece rahat bırak beni.
Bırak ki, yazılmış gerçeklik pencerelerinden değil;
Kendi yazdığım masallarımdan dünyaya bakabileyim.

Retughla: Anlaşıldı, seninle konuşmanın bir faydası yok.
Esenlikler eski dostum!
Bilgeliğin ışığı yolunu aydınlatsın.

(Retughla çıkar.)


Nadet: Bir kişi de ne demek istediğimi anlasa!
Zihnimi okuyun demiyorum kimseye.
Hayallerime dokunmayın sadece,
Bırakın ben yaratayım kendi cennetimi,
Bir başkasının düşlediği cennet krallığına sürülmektense.

(Göğe bakar.)

Nadet: Fırtına bile sustu işte, o bile terk etti.
Ben de terk edeyim surlar, zaten keyfim de kaçtı.
Hoşçakal gece, sen beni anlamadığın ya bugün,
Elbet güneşine kavuşamadığında senin de içinde yer alır bir hüzün.
İşte o zaman anlarsın belki de, içinde doldurulamayan bir boşluğun ne demek olduğunu.

(Nadet çıkar.)





Sahne II

(Vertingo'nun malikanesi, bir gece yarısında kabuslarından uyanan Meridah perişan halde sahneye girer.)


Meridah: Bu fırtınalar ne zaman diner içimdeki?
Cevap bir bilinmezin baş ucunda duruyor,
Kelimeler hep anlamsız ve boş olmak zorunda mı?
Oysa en başında ne masumane, ne harikuladeydi her şey.
Şimdi dönüp baktığımda arkama neden geriye koca bir hiç kalıyor?
Hiç mi yaşamadım ben?
Hiç mi yaşamadım?
Gözyaşlarım sayısınca içtim ben acılarımı.
Gözyaşlarımla bir okyanus yapardım.
Ve unuttum da yitirdiklerimi.
Gerekmez miydi artık, huzur bulması ruhumun?
Bu azap neden son bulmuyor bir türlü?
Ve yine yağmur yağıyor acılarımın ardından.
Ruhum, her bir su damlasına karışıyor.
Oradan da toprağa bulaşıp çamurlaşıyor.
Ne kadar da kirliyim!
Ruhum da çamurlaşıyor sonunda.
Bak, ayıl da gör sevgili babacığım!
Meridah nasıl mutsuz, gör!
Nasıl da sevmiyorsun, sahi benimle konuşmayı.
Elinden düşürmediğin şişelerle benden daha az vakit geçirseydin,
Belki de gözyaşlarım dinerdi şimdiye.
Ah, ne çare!
En çok onları sevdin sen.
Hep onları sevdin.
Mutlu uyu şimdi, babacığım.
Ulu lordum, mutlu uyu!

(Ağlayarak çıkar.)




Sahne III

(Bir öğleden sonra, Lord Vertigo'nun bahçesi. Meridah sahneye girer üzgün suratıyla, ardından da Gillard girer sahneye.)



Gillard: Lady Meridah!


(Meridah, nişanlısına bakar ama cevap vermez.)


Gillard: Ayaklarınızın altında yatan çiçekler Lady Meridah.
Sizin gibi hepsi,
Her birinin ayrı bir rengi, ayrı bir kokusu var.
Oysa ben hiç görmemiştim daha önce,
Sizin gibi narin kır çiçeğini.
Bir başkalığınız var Lady Meridah.
Hırçın gözlerinizin buğulu bakışları,
Eşsiz yüreğiniz ve kendi renginiz.
Gökkuşağı gibisiniz.


Meridah: Gökkuşağı gibi giyindiğime bakmayın,
Babamın zorudur hepsi.
Sizinle nişanlandığımdan beri, siyah giyinmek arzusu taşırım.
Büyük bir matemdeyim zira.
Ve içim simsiyahtır benim.
Düşüncelerim, ruhum kapkaranlıktır.


Gillard: Hiç yakışıyor mu böyle sözler size Güzel Meridah?


Meridah: Dün gördüm sizi.


Gillard: Nerede?


Meridah: Hiç anlamam ben erkekleri.
Hissetmediğiniz şeyleri neden dilinizden düşürmezsiniz?


Gillard: Nerede gördünüz?


Meridah: Ne önemi var ki?
Gayet mutluydunuz siz.
Hem bilmem ki kaçıncı aldatışınız bu beni?
Zira kızmıyorum size,
Düşünüyorum sonra.
Belki biraz fazla.
Kalplerimizde taşımadığımız birileriyle nasıl geçireciğiz bir ömrü?
Ailelerimizin zoru değil midir bu?
Bize seçme şansı sunulmadı bile.

(Gillard düşünceli gözlerle Meridah'a bakıp kalır.)


Meridah: Belki de vakti geldi,
Kabuğumuzu kırıp kendi yolumuzu çizmenin.


Gillard: Bu sözlerinizin anlamı ne, ne demek istiyorsunuz?


Meridah: Hala anlamadınız mı, ikimizin birlikte nasıl mutsuz olduğunu?
Açıkça dile getirmem mi ihtiyacınız olan?
O halde söylüyorum;
İki kişilik bir mutsuzluk yerine,
Tek kişilik bir mutsuzluk yaşamak gerektiğini.


Gillard: Beni yarı yolda mı bırakıyorsunuz?



Meridah:
Hiç bir zaman çıkmadık biz, aynı yola.
Hep ayrı yollardaydık lordum.
Benim yürüdüğüm yollar dikenli, çalılıktı.
Ayaklarımı kanattı önce,
Sonra, sonra ruhumu.
Bakın, görmüyor musunuz?
Kanıyorum ben.
Ruhum kanıyor, içim kanıyor.
Hoş baksanız da göremezsiniz,
Size göre değildi yürüdüğüm yollar.

Gillard: Seviyorum sizi, kırmayın kalbimi.

Meridah: Yapmayın bunu,
Söylemeyin yalan kendinize.
Hoşçakalın lordum.

(Meridah çıkar, Gillard hala düşünceli ve biraz da kızgındır.)


Gillard: Nasıl derim ben, bu genç kadına gerçekleri?
Hem babam bir duysa,
Bakmaz yüzüme.
En iyisi mi devam etmeli yürünen yolda.

(Gillard sahneden çıkar.)




Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #1 : 19 Mayıs 2016, 09:54:25 »
Tiyatro metni örneklerini pek görmüyoruz. Güzel bir çalışma olmuş. Metindeki şiirsel havayı, gizemi sevdim. Cümleler akıcı ve anlamlı. İlerleyen bölümlerde olaylar nasıl gelişecek merak ediyorum. :)
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı Ophiel

  • *
  • 26
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #2 : 19 Mayıs 2016, 11:10:51 »
Zaman ayırıp okuduğun ve değerli düşüncelerini dile getirdiğin için teşekkür ederiz, Mavicim. :)

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #3 : 19 Mayıs 2016, 13:36:02 »
maviadige'nin belirttiği gibi tiyatro metinlerine pek rastlamıyoruz. Haliyle ilgimi çekti ve okudum. Çok hoşuma gitti, umarım benzer paylaşımlar artar :)

Devamı ne zaman gelecek bilmiyorum ama ilk iki sahnenin birbirine olan vurgusal teması çok hoşuma gitti. Nadet'in şu sözleri:

Alıntı
Bir kişi de ne demek istediğimi anlasa!
Zihnimi okuyun demiyorum kimseye.
Hayallerime dokunmayın sadece,
Bırakın ben yaratayım kendi cennetimi,
Bir başkasının düşlediği cennet krallığına sürülmektense.

Ve ardından Gillard'ın:

Alıntı
Nasıl derim ben, bu genç kadına gerçekleri?
Hem babam bir duysa,
Bakmaz yüzüme.
En iyisi mi devam etmeli yürünen yolda.

"Başkaları ne der?" sorusuna iki farklı cevap olmuş. Kendi kararlarımız yerine başkalarının ne diyeceğini umursamak mı yoksa hayallerimizin peşinden koşmak mı? İçten içe hepimiz Nadet'in tarafındayız. Ya dışımız?

Ellerine sağlık.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #4 : 19 Mayıs 2016, 21:39:32 »
Asıl bütünden güzel kupleler seçilmiş gibiydi. Okuyunca, Shakespeare ile ilk kez tanışan cahilin şaşkınlığı hissettim.

Çevrimdışı Ophiel

  • *
  • 26
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #5 : 22 Mayıs 2016, 14:48:13 »
Kıymetli yorumlarınız için çok teşekkür ederiz, umarım metnin devamını da beğenirsiniz. :)

Çevrimdışı Ecthiel

  • *
  • 8
  • Rom: 0
  • Hodie Mecvm Eris İn Paradiso
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #6 : 22 Mayıs 2016, 23:46:58 »
Öncelikle hepinize merhaba sevgili dostlar ve iyi forumlar dilerim.
Okuduğunuz ve düşüncelerinizi bizden eksik etmediğiniz için teşekkür ederiz. Umarım yazımızın devamı da aynı şekilde devam edecektir.

Sevgili magicalbronze;

İnsan kendi hayalleri peşinden gitmeli çünkü gerçekler hayalle başlar ve "ne derler ?" sorusu her zaman zihnimizde yer etse de bir kapta su olmaktansa okyanusun bir yerinde özgürce dolaşan bir damla olmak daha iyidir.
...but i'll keep coming..

Çevrimdışı Ophiel

  • *
  • 26
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #7 : 23 Mayıs 2016, 20:59:56 »
IV. Sahne


(Bir gece yarısında, Lord Vertingo savsak adımlarla odasında yürümeye çalışırken içeriye Meridah girer.)

Meridah: Babacığım!

(Meridah bir kaç kez daha ihtiyar adama seslenir, ancak Vertingo onu duymamaktadır.)

Meridah: Duymuyorsunuz bile.
Ve sanırım çoktan yitirmişiz biz birbirimizi.
Bir zamanlar,
Mutluydum.
Şimdiyse,
Sadece yalnızım.


(Vertingo bir an afallayarak genç kıza bakar.)


Vertingo: Sen kimsin?

Meridah: Kızınızım sizin,
Sahi tanımadınız mı?
Oysa bir zamanlar ne çok severdiniz beni.
Ben de sizi ne çok severdim bilirsiniz.
Şimdiyse tamamiyle yabancılaşmışız.
Acıtıyor bazı haller insanı.
Üstelik geçmişi düşününce,
Daha da çok acıyor içim.
Sahi geçmişte yaşamamalıyız değil mi?
Bu sizin lafınızdı,
Sizin ayık olduğunuz vakitlerde,
Dudaklarınızdan dökülenlerden bir kısımdı.

(Vertingo, bir anda sızıp kalır.)


Meridah: Ben de unutmalıyım kendimi.
Yeniden mutlu olunur mu öyle dersiniz?
Olunmaz mı?
Belki de haklısınız.
Artık bir önemi var mı zaten?
Hiç bir şeyin lüzumu kalmadı.
Bilmiyorsun babacığım,
İçimde, en derinimde
Birikmiş onca şey var,
Her biriyle boğuşuyorum günden güne.
Boğuluyorum aynı zamanda.
Kelimelerin arasında gide gele boğuluyorum.
Kurtulmaya çalıştığım da söylenemez.
Yine dinlemeyin beni siz.
Ya uyuklarsınız ya da dostlarınıza sarılırsınız.
Kaçış yolunuz bu da sizin,
İçkilere sarılarak kaçmaya çalışıyorsunuz acılarınızdan.
Tanıyamıyorum artık sizi.
Siz de beni tanımıyorsunuz sahi.
Hoşçakalın lordum,
Dostlarınıza bir parça daha sarılın.
Acılarınızı anlatın onlara,
Dinlesinler sizi,
Yüreğinize dokunsunlar yapabiliyorlarsa.

(Meridah uyuyakalan babasına bakar gözleri dolarak.)


Meridah: Bana öğretmiştiniz küçük bir kızken,
Yere düştüğüm zaman,
Gözyaşlarımı daima birinin silmeyeceğini.
Haklıydınız,
Bana ilk siz gösterdiniz bunu üstelik.
Ve artık alıştım ben,
Gözyaşlarımı kendim silmeye.
Buna sahiden alıştım.

(Meridah daha fazla konuşmadan sahneden çıkar.)




V. Sahne


( Meridah sahneye girer.)


Meridah: Yitirdim ben,
umutlarımı ve anılarımı.
Bıraktım geçmişi arkamda
En azılı düşmanım sayıp.
Ne nişanlı ne bir evlat,
Bundan sonra kimsenin bir şeyi olmayacağım.
Kurumuş bir yaprağım ben sadece,
Yönünü kaybetmiş,
Gövdesi çatlak,
Kirli ayaklar altında ezilmiş.
Belki de gitmeliyim,
Her nereye olursa.
Ve anlamıyorum ben, ey yüce lord!
Niçin hapsediyorsunuz ruhumu, bu küçük duvarların arasına?
Meridah ölüyor, görmüyorsunuz.
Nasıl ölüyorum hiç görmüyorsunuz.
Kanıyorum,
Yitiyorum her gün.
Aynalar bile küsmüşse bana,
Daha ne demeli ki ?
Gitmeliyim bu karanlıktan.

(Meridah sahneden çıkar.)




VI. Sahne


(Sahne Nadet'in gece yolda yürümesiyle başlar.)


Nadet: Bir gecenin daha ortasındayım.
Anlamsızlık denizlerinde sürüklenirken,
Aklımı nerede bıraktığımı bulmaya çalışmaktayım.
Ya da vazgeçmekteyim onu aramaktan her saniyede.



(Babasının evinden kaçan Meridah görünür.)

Meridah: Bunca bilinmezliğin ortasında,
Rüzgarın elinde savrulmaktansa
Kendi yolumu çizmek en iyisi olur.
Anladım bunu ben, en sonunda.
Hoşçakal baba, hoşçakal ulu lordum!
Hatırlamayın beni,
Yine unutun kızınız olduğumu.
Ama bakın kurtuldunuz benden.


(Nadet, Meridah'ı görür.)


Nadet: Gecenin kör saatlerinde bu yakarışların sahibi de kimdir böyle?
İçten içe yandığı acının ateşiyle kavrulan,
Kendini duymayan bir tanrıya dua eden zavallı bir kul gibi,
Unutulmuşluğun eski labirentinde,
Kendini unutmaya çalışan birisi sanki.
Dinlemeli mi derdini,
Yoksa onu rahatsız etmemeli mi?


(Meridah, Nadet'i fark eder.)

Meridah: Bir genç adam var, karanlıkta.
O da benim gibi bir başına.
Belki de acıları vardır onun.
Yoksa mutlu mudur hayatından?
Eğer öyle olsa,
İşi olur muydu karanlık sokaklarda?
Ya benim acılarım?
Onlar niye dinmiyor hala?
Pişmanlık mı duyduğum bu korkunç his?
Hayır, hayır. Pişman olmamam gerekir.


(Nadet Meridah'ın yanına gelir ürkekçe.)

Nadet:Afedersiniz genç bayan,
İstemeden de olsa kulak misafiri oldum sözlerinize,
Kabalığımı mazur görün lütfen,
Ama tepkisiz kalamazdım dertlerinize.
Neden kederlisiniz böyle?
Nedir canınızı sıkan, karanlıkta yalnız yürümenize neden olan?
Affedin beni, belki tanrı değilim ama,
Kulak veririm çilenize.

Meridah: Acılarım var benim bir ömre sığmayacak.
O kadar uzun ki hüzünlerim, sıkılırsınız babam gibi.
O hiç dinlemezdi beni,
Sahi onun yüzünden bu haldeyim.
Birilerinin hayatıma yön vermesinden usandıysam şayet,
Asi bir evlat mı olmuşum demektir?
Gecenin bir vakti, kaçtım evimden.
Gitmeliyim uzaklara, ama korkum değil sebebi.
Zaten sanmıyorum, aramazlar bile beni.

Nadet: Hayatta aramamalı asla, sonsuza dek kendini dinleyecek birini.
Kişioğlu her zaman dinleme ister,
Sadece kendi benliğini.
Bu yüzden genç bayan, kulak verin sözlerime,
Dinleyin kendinizi! Ve ummayın bir başkasından,
Anlamasını kalbinizden geçenleri.
Cennetin merdivenleri eter kayganlığından yaratıldı,
Kayıp düşmeniz sizin suçunuz değil.


Meridah:
Çok dinledim ben kendimi,
O halde böyle kederli olmamın sebebi nedir ki?
Ya da kendime mi sağır oldu kulaklarım?
Ve ben hep kendim silerdim,
Gözlerimden akan hüzünleri.
Hiç aramadım babamdan sonra,
Alıştım belki de.

Nadet: Dinleseniz de kendinizi,
İçten içe arıyorsunuz dinleyecek başka birisini,
Hala bir umut taşıyorsunuz yüreğinizde.
Şunu bilin ki genç bayan,
Umutsuzluk ne kadar soğutursa insan yüreğini,
Umut da o denli canlı tutar içinizdeki acıları.
Düşüyorsunuz yüksek kayalıklardan,
Ve olmadığını bile bile tutunacak bir dal arıyorsunuz,
Bulsanız bile onun sizi kurtaracağından emin olmadan.



Meridah: Umut mu?
Ne yabancıdır o kelime bazılarına!
Bir umudum kalmadı artık.
Çamura bulandıysam bir kez,
Hiç düşünmem gerisini.
Çabalamam da kendim için.
Vazgeçiş bu bendeki.
Batıyorum ben.
Yine de kurtulmak arzusu vardı içimde.
En derinlerimde bir yerde.
Ve sonra nişanladılar beni.
Ne kötüdür birilerinin zoruyla aile kurmaya çalışmak.
Meridah, nasıl kaçmazdı kabuslarından?
Dayanılmaz oldukça,
Korkularım büyüdü.

Nadet: Ah ne dayanılmaz bir yüktür,
İstemediğini yüreğinde taşımaya zorlanmak,
Kaçamayacağın bir derdin içine atılmak.
Sevgili bayan!
Kurtulmayı umut etmek yerine,
Kurtulmaya çalışın.
Ancak insan isterse kurtulur,
Açılan yaralardan.


(Retughla sahneye girer.)


Retughla: Nadet dostum,
Yüce kral haber göndermiş.
Hemen seni bekliyor saraya.
Görenler sonsuz bir keder ve endişe içinde olduğunu haber verdi.

Nadet: Peki eski dostum, geliyorum.
Ve siz narin bayan,
Sözlerime kulak verin!
Kurtuluş yalnız kendi ellerinizle yaratırsanız var olur.
Kaderin bizi tekrar karşılaştıracağı güne dek,
Esen kalın.

(Retughla ve Nadet sahneden çıkar.)


Meridah: Kendim istedim.
Kurtuluşumun çaresini,
Kaçmakla bulurum sandım.
Oysa nereye giderim?
Duvarların arasında hapis yaşayan bir mahkum,
Ne yol bilir ne şehir.
Yine de kaybolmak geliyor içimden.
Bilmediğim, aşina olmadığım yollarda yürümeliyim.
Mutlu olur muyum ben,
Kendimi kaybedince?

(Meridah sahneden çıkar.)

Çevrimdışı Ecthiel

  • *
  • 8
  • Rom: 0
  • Hodie Mecvm Eris İn Paradiso
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #8 : 05 Haziran 2016, 20:28:23 »
Perde II
I. Sahne


(Nadet Kral Siurimpe'nin huzuruna gelir.)

Nadet: Buyrun haşmetlilerin en yücesi,
Altından daha kıymetli sözlerinizi,
Can kulağıyla dinlemekteyim.

Kral: Ah Nadet, sadıkların en sadığı,
Yaklaş yanıma ve kulak ver sözlerime.
Dolaşmakta kara bulutlar,
Güzel yurdumuzun üstünde.
Kuzeyin rüzgarları sadece soğuk getirmiyor artık,
Getirmekte en habis varlıkları !
Gecelerimi uykusuz bırakanlar.
Bilmek zorundasın kim olduklarını.

Nadet: Dinlemekteyim sevgili kralım.

Kral: Gölgeler, gölgeler.
Yakalanmaz, tutsak edilmez, yenilmez.
Ne yapılabilir onlara karşı,
Ne yapmalıyım ?

Nadet: Anlayamıyorum ne demek istediğinizi,
Kelimeleri söylemenizin önünde bir engel var sanki.

Kral: Nadet;
Yurdumuz tehdit altında.
Kuzeyden gelenler önüne çıkan her şeyi yok ediyor,
Sislerin içinde daha da yaklaşıyor bize.
Onları durdurmazsak şen kahkahaların olduğu bu yer,
Çok kısa zamanda bırakacak yerini;
Adına "acının yurdu" dedikleri bir harabeye.

Nadet: Kuzeyden gelenler,
Zamanında yaptığım yolculuklarda duymuştum isimlerini.
Kekelemeden söyleyen zordur,
Korkarak anarlar kendilerini.

Kral: İşte bu yüzden diyorum sana;
Topla orduyu ve çık yola !
Saon ırmağından öteye git,
Klanet dağlarını aş,
Gitmeye devam et.
Şu anda konakladıkları yeri bulacaksın,
Buraya doğru gelmekteler.
Çünkü gülümsemelerin olduğu tek yer burası artık,
Son kale, düşmemiş olan.

Nadet: Emirleriniz getirilecek yerine.
Şimdi izninizle yücelerin en yücesi,
Dikkat kesilmekteyim söylediklerinize,
Kaybedecek vaktim yoktur öyleyse.

Kral: Git Nadet ve zaferle geri gel !

Nadet: Zafer Kralımındır !

(Nadet ve Kral sahneden çıkar.)

II.Sahne

(Perde Nadet'in sahneye girmesiyle başlar.)

Nadet: Gecenin bir vakti yok bana huzur.
Gideceğim uzaklara buradan.
Ama dönebilecek miyim?
Kalbimi burada bırakmak zor gelecek sanki.
Peki neden, neden bırakamıyorum ki?
Hiç ayrılmamıştım şehrimden.
Sanırım en çok bu üzüyor beni,
Bilmediğim yerlere gitmek,
İsmini bilmediğim kişilerle savaşmak...
Ama kralımın emri...
Kralımın...   

(Meridah sahneye girer.)


Meridah: Kaçmaya çalışsam da uzaklara,
Yine yapamadım ben.
Hep zavallılığımdan yapamamak bir şeyleri.
Sadece seyretmek ve beklemek öylece, olacak mucizeleri.
Gerçekleşemeyecek mucizeleri belki de...

(Nadet Meridah'ı görür.)

Nadet: Sevgili bayan sizi tekrar görmek ne kadar güzel!
Hatırladınız mı beni?
Son konuşmamız pek kısa sürmüştü sanki.
Keşke şimdi daha fazla konuşsaydık.
Gitmeden önce sizi tekrar gördüğüme sevindiğimi söylemek isterdim.
Nasılsınız görüşmeyeli?
Olmanız gerektiği gibi misiniz,
Yoksa hala içinize mi ağlıyorsunuz?

Meridah: Karanlık sokaklarda birlikte yürümüştük,
Dinlemiştiniz beni.
Nasıl unuturum sizi?
Yine hüzünlüyüm,
Ağlıyorum her şeye.
En çok da çaresizliğime ağlıyorum.
Gözyaşları tek dost bana,
En sahici dost...
Ama anlamıyorum ben,
Nereye gidiyorsunuz?

Nadet: Kralımız için yapmam gereken bir görevim var.
Ama ağlamak sorunlara çare olmaz hanımefendi.
Neden sorunlarınızın kaynağını hayatınızdan çıkarmak yerine sadece ağlıyorsunuz?
Eğer onlar çıkmazsa hayatınızdan,
Siz en büyük hatayı yaparsınız,
Hayatınızı bir hata olarak görerek...
Leydim, kendinizi üzmeyin!
Sizi üzenleri çıkarın hayatınızdan
Ve herkes kendi yoluna gitsin...

Meridah: Sadece kaçmaya çalışmak dertlerden,
Ardına bile bakmadan kaçmak.
En iyi yaptığım şey bu benim, tek yaptığım şey.
Ama haklısınız sözlerinizde,
Keşke söylediklerinizi gerçekleştirecek cesareti bulabilsem kendimde.
Ne çare bana,
Zavallılığımla dövünmem çare olmuyor işte!
Belki de boş vermeli sadece...
Lakin bakın, ben de sevindim sizi gördüğüme.
Gece hiç bitmesin istiyorum.

Nadet: Ben de isterdim bitmesin gece.
Ama bitmeden gitmeliyim sessizce.
Şimdi bırakalım bu düşünceleri bir kenara.
Eğer çıkarmazsanız hayatınızdan zararlıları,
Gün geçtikçe daha çok yok olacak tüm umutlar.
Gidenlere bir çare bulunmaz,
Ama kalanlara umut vermek gerekir.
Siz önemlisiniz sadece hayatta.
Kararlarınızı kişilere göre değil,
Kendi huzurunuza göre alın...
Kendinizin mutluluğunu umursayın...

Meridah: Hemen mi gideceksiniz?
Bir saniye bile daha fazla konuşmak sizinle,
İnanın mutlu ederdi beni.
Bundan sonra cesaretli olma vakti gelmiştir benim için.
Zavallılığıma, acziyetime ağlamak sadece acımı çoğaltıyor.
Kendimi üzmeyi biliyorum besbelli ben.
Mutlu olmalara pek alışamamışım, ondan belki de.
Ama mutluyum şimdi.
Şimdi sahiden mutluyum.

Nadet: Biraz daha zamanımız var leydim...
Sizinle konuşmak için,
Vakit yaratırım elbette...
Cesaretli olun tabii ki...
Karşınızdakiler sizi görsün ve desin ki..
Yıkamayacağız bu saatten sonra seni..
Vazgeçiyoruz zarar vermekten,
Ve çekiliyoruz yolundan..
Kalbin nereye isterse oraya yönel!
Siz cesur olun ki düşmanınız korksun sizden...
Unutmayın leydim,
Sizi devirmek için geliyorsa birisi karşıdan,
Yapmanız gereken beklemek değil,
Ona doğru hızlıca koşmaktır.
Koşun ve ondan önce yıkın kendisini...
Ve siz leydim, her zaman mutlu olun.

(Meridah cevap veremeden Gillard sahneye gelir.)

Gillard: Leydim Meridah,
Bu saatte ne işiniz var sokaklarda?
Hem bu yanınızdaki adam kim?
Sizi arıyordum günlerdir,
Evinizde bulamıyordum.
Meraklandım sizi göremeyince,
Ama siz buradaymışsınız demek ki
Üstelik bir yabancıyla.
Leydim...Tekrar soruyorum..
Yanınızdaki kişinin kim olduğunu
Açıklayacak mısınız bana,
Yoksa ben mi öğrenmeliyim meçhul kişinin kimliğini?.

Meridah: Size ne ki benden lordum?
Merak etmeyin beni.
Hem ben size hiç sordum mu, yanınızdaki leydilerin kim olduğunu?
Besbelli ilgilendirmez sizi, yanımdaki beyefendinin kim olduğu.
O yüzden rahat bırakın beni.

Nadet: Görüyorum ki hanımefendiyi rahatsız ediyorsunuz.
Anladığım kadarıyla onun kalbini kıranlardan biri de sizsiniz, yanılıyor muyum ?

Gillard: Kalp kırmak mı?
Oysa sizi sevdiğimi çok iyi biliyorsunuz leydim.
Anlayamıyorum lakin, kim bu adam?
Sizi nereden tanıyor?
Hiç yakışıyor mu bir leydiye, gecenin bir vaktinde adamlarla buluşmak?
Üstelik nişanlımsınız,
İleride evleneceğim sizinle.
Ben Leydi Meridah'ı böyle bilmezdim.
Hiç belli etmediniz kendinizi.
Yakıştıramadım bunları size.
O yüzden onurlu bir kadın olup evinize gidin hemen.

Meridah: Evlenmek mi diyorsunuz hala?
Hiç anlamıyorsunuz beni.
Sözlerimi hiç almamış aklınız.
Sizin gibi ahmak bir adamla evleneceğime,
Ölmem daha iyidir benim.
Şimdi gitseniz çok iyi olacak.

(Gillard elini uzatıp Meridah'a vuracakken Nadet araya girer.)

Nadet: Siz...bayım...
Nasıl oluyor da bir hanımefendiye el kaldırabiliyorsunuz,
Daha da önemlisi kendinizde bu hakkı nasıl buluyorsunuz?
Şimdi bayım...Normalde sizin gibilerle muhatap bile olmam.
Ama madem ki siz istiyorsunuz,
Ben de karşılık vereyim.

(Nadet, Gillard'a yumruk atıp burnunu kırar.)

Nadet: Biliyorsunuz insan vücudunda çok fazla kemik vardır.
Yaptığınız kabalığa karşı,
Sadece birini kırdığım için dua etmelisiniz.

(Gillard yerinden kalkar ve Nadet'e doğru hamle yapar. Ama bulduğu tek şey yüzüne inen ikinci bir yumruktur.)

Nadet: Sanırım anlamadınız,
Şansınızı zorluyorsunuz.
Ayrıca soylu birine benziyorsunuz, olabilirsiniz de...
Ama karşınızda bizzat kral tarafından görevlendirilmiş biri var.
Sanırım krala karşı gelme cesaretinizi kendinizde buluyorsunuz.

(Gillard düştüğü yerden ayağa kalkmaya çalışır, bir eliyle burnunu tutmaktadır.)

Gillard: Bu yaptığınız genç adam, yanınıza kalmayacak.
Unutacağımı sanmayın sakın.
Size yemin ediyorum ki hesabını vereceksiniz her şeyin tek tek.
Bu dünyayı size dar etmezsem huzur yok artık bana.
Sizinle de görüşeceğiz leydi Meridah,
Aşığınızla da görüşeceğiz...

(Gillard daha fazla konuşmadan sahneden çıkar.)

(Nadet, Meridah'a bakar.)


Nadet: Sizden özür dilerim leydim,
Böyle bir şeye şahit olmanızı istemezdim.
Ama görüyorsunuz ki beyefendinin bir derse ihtiyacı vardı.
Ve korkmayın sakın,
Hiç bir şey yapamaz.
Onun gibiler hiç değişmez.
Sadece söz... Başka hiç bir şey olmaz..

(Retughla sahneye girer.)

Retughla: Nadet...
Dostum...
Nerelerdesin?
Seni bekliyoruz uzun zamandır,
Yola çıkmamız gerek..

(Nadet Meridah'a bakar)

Nadet: Şimdilik hoşçakalın leydim...
Bir başka gecede dertleşinceye kadar..

(Nadet ve Retughla sahneden çıkar.)

Meridah: Bir başka gecede dertleşinceye kadar...

Sizi bekliyor olacağım.

(Meridah sahneden çıkar.)
...but i'll keep coming..

Çevrimdışı maviadige

  • **
  • 161
  • Rom: 4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #9 : 08 Haziran 2016, 22:40:06 »
Cümlelerde güzel bir uyum var. İnsan okurken kendini kaptırıyor. Bazı yerlerde tekrara düşülmüş sanki. O biraz tempoyu azaltıyor gibi. Kuzeyden gelenleri merak ettim, gizemli hava katmış. Takipteyim, ellerinize sağlık.
Yakından bakarsan güzelleşecek.
Uzun süre bakarsan sevimli olacak.
Sen de aynısın...

-School 2013-

Çevrimdışı Ecthiel

  • *
  • 8
  • Rom: 0
  • Hodie Mecvm Eris İn Paradiso
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Archon & Eloa)
« Yanıtla #10 : 10 Haziran 2016, 02:14:08 »
İyi forumlar maviadige.
Zamanını ayırıp okuduğun ve düşüncelerini eksik etmediğin için çok teşekkür ederiz. Bir sonra ki bölümlerde bu tekrara düşmeyi yapmamaya çalışacağız ve elimizden geldiği kadar akıcı ve okuyucuyu zorlamayan bir dil kullanmaya çalışacağız.
Tekrar teşekkür ederiz.
...but i'll keep coming..

Çevrimdışı Ophiel

  • *
  • 26
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Martılar Ağlarken (Ecthiel & Ophiel)
« Yanıtla #11 : 25 Eylül 2016, 21:35:25 »
Sahne III

(Sahne Meridah'ın görünmesiyle başlar.)



Meridah:
Yanılsama ya da gerçek,
                Ayırt edemiyorum ben,
                İkisini birbirinden.
                Hem bir önemi var mı bunun?
                Yanılsamalarım bile katran karası bir acıya bulanmışsa eğer,
                Gerçekliğin çirkin kızıl örtüsünü hiç açmamalıyım.
                Korkuyorum belki de gerçekliğin bana vereceklerinden.
                Sayısız gözyaşları,
                Parçalanmış düşünceler ve kendini yalanlara sarmış yürekler,
                Olmamalıyım onlardan biri.
                Acziyetini unutmuş bizler savruluyoruz öylece,
                Kurumuş bir yaprak gibi büyük boşluklara.
                Titrek, çelimsiz ve kendini unutmak isteyen ruhlar.
                Kaç defa unutmaya çalıştım ben kendimi?
                Oysa ben,
                Hayatına baktıkça karamsarlığa sarılan zavallı Meridah,
                İstemiştim bir zamanlar zincirlerimi kırmayı.
                Yapamayınca istedim kaybolmayı.
                Onu da yapamadım zavallılığımdan.
                
(Meridah üzgünce odada ilerler.)


Meridah: Bir kabusum var benim,
                      Asla sahip olamayacağım şeyleri,
                      Durmadan düşlemek gibi.
                      Sadece gözyaşlarımı çoğaltıyor bu durum.
                      Bir gece yarısı,
                      Gözyaşlarım kan olup süzüldü yanaklarımdan.
                      Ve herkes uyuyordu ben üzgünken.
                      Dünya dursun istedim o anda,
                      Ben acı çekiyordum.
            

(Hizmetçi kız gelir.)


Hizmetçi Kız: Hanımefendi Meridah!
                            Babanız sizi çağırıyor.
                            Nişanlınız da yanında, sizi görmek istemişler.
      
      
(Meridah duymazlıktan gelir.)


Hizmetçi Kız: Duymuyorsunuz beni,
                            Babanız sizi çağırıyor diyorum efendim.

Meridah: Hiç kimse değilim ben.
             Kimsenin bir şeyi değilim.
             Yabancı sadece,
             Acziyetinin farkında olan
             Bir küçük insan.

Hizmetçi Kız: Leydim, gelmeyecek misiniz?
                            Babanız acil olduğunu söylediler.
                
Meridah:    Biliyor musun?
                Bu gece gittim ben.
                Bulutlara çıktım,
                Oraya taşınacaktım,
                Çocukluk rüyamdı,
                Gerçek oldu.
                Ayda yürüdüm uzunca.
                Sonra yıldızları topladım eteğime,
                Çocuklara dağıtmak ve
                Küçük yüreklere büyük sevgiler aşılamak için.
                Keşke benimle gelseydin,
                Gelseydin de görseydin gerçek güzellikleri.

Hizmetçi Kız:Nereye gelseydim, efendim?

Meridah:  Yıldızlara, büyük karanlığa meydan okuyan küçük ışıklara.

(Hizmetçi kız tuhafça Meridah'a bakıp kalır.)
 
Hizmetçi Kız: Küçük hanım,
                            Bugün pek iyi değiller sanırım.
                            Müsaadenizle...

(Hizmetçi kız sahneden çıkar.)

Meridah: Her şey değişiyor,
                Zaman durmak  bilmeden işlerken,
                Eski bir saatin tik taklarına takılıyorum
                Düşüverirken geçmişin boş ve manasız dünyasına
                Yine bana kalan hüzünler oluyor.
                Oysa seçim benim elimde değil miydi?

(Meridah sahneden çıkar.)