IV. Sahne
(Bir gece yarısında, Lord Vertingo savsak adımlarla odasında yürümeye çalışırken içeriye Meridah girer.)
Meridah: Babacığım!
(Meridah bir kaç kez daha ihtiyar adama seslenir, ancak Vertingo onu duymamaktadır.)
Meridah: Duymuyorsunuz bile.
Ve sanırım çoktan yitirmişiz biz birbirimizi.
Bir zamanlar,
Mutluydum.
Şimdiyse,
Sadece yalnızım.
(Vertingo bir an afallayarak genç kıza bakar.)
Vertingo: Sen kimsin?
Meridah: Kızınızım sizin,
Sahi tanımadınız mı?
Oysa bir zamanlar ne çok severdiniz beni.
Ben de sizi ne çok severdim bilirsiniz.
Şimdiyse tamamiyle yabancılaşmışız.
Acıtıyor bazı haller insanı.
Üstelik geçmişi düşününce,
Daha da çok acıyor içim.
Sahi geçmişte yaşamamalıyız değil mi?
Bu sizin lafınızdı,
Sizin ayık olduğunuz vakitlerde,
Dudaklarınızdan dökülenlerden bir kısımdı.
(Vertingo, bir anda sızıp kalır.)
Meridah: Ben de unutmalıyım kendimi.
Yeniden mutlu olunur mu öyle dersiniz?
Olunmaz mı?
Belki de haklısınız.
Artık bir önemi var mı zaten?
Hiç bir şeyin lüzumu kalmadı.
Bilmiyorsun babacığım,
İçimde, en derinimde
Birikmiş onca şey var,
Her biriyle boğuşuyorum günden güne.
Boğuluyorum aynı zamanda.
Kelimelerin arasında gide gele boğuluyorum.
Kurtulmaya çalıştığım da söylenemez.
Yine dinlemeyin beni siz.
Ya uyuklarsınız ya da dostlarınıza sarılırsınız.
Kaçış yolunuz bu da sizin,
İçkilere sarılarak kaçmaya çalışıyorsunuz acılarınızdan.
Tanıyamıyorum artık sizi.
Siz de beni tanımıyorsunuz sahi.
Hoşçakalın lordum,
Dostlarınıza bir parça daha sarılın.
Acılarınızı anlatın onlara,
Dinlesinler sizi,
Yüreğinize dokunsunlar yapabiliyorlarsa.
(Meridah uyuyakalan babasına bakar gözleri dolarak.)
Meridah: Bana öğretmiştiniz küçük bir kızken,
Yere düştüğüm zaman,
Gözyaşlarımı daima birinin silmeyeceğini.
Haklıydınız,
Bana ilk siz gösterdiniz bunu üstelik.
Ve artık alıştım ben,
Gözyaşlarımı kendim silmeye.
Buna sahiden alıştım.
(Meridah daha fazla konuşmadan sahneden çıkar.)
V. Sahne
( Meridah sahneye girer.)
Meridah: Yitirdim ben,
umutlarımı ve anılarımı.
Bıraktım geçmişi arkamda
En azılı düşmanım sayıp.
Ne nişanlı ne bir evlat,
Bundan sonra kimsenin bir şeyi olmayacağım.
Kurumuş bir yaprağım ben sadece,
Yönünü kaybetmiş,
Gövdesi çatlak,
Kirli ayaklar altında ezilmiş.
Belki de gitmeliyim,
Her nereye olursa.
Ve anlamıyorum ben, ey yüce lord!
Niçin hapsediyorsunuz ruhumu, bu küçük duvarların arasına?
Meridah ölüyor, görmüyorsunuz.
Nasıl ölüyorum hiç görmüyorsunuz.
Kanıyorum,
Yitiyorum her gün.
Aynalar bile küsmüşse bana,
Daha ne demeli ki ?
Gitmeliyim bu karanlıktan.
(Meridah sahneden çıkar.)
VI. Sahne
(Sahne Nadet'in gece yolda yürümesiyle başlar.)
Nadet: Bir gecenin daha ortasındayım.
Anlamsızlık denizlerinde sürüklenirken,
Aklımı nerede bıraktığımı bulmaya çalışmaktayım.
Ya da vazgeçmekteyim onu aramaktan her saniyede.
(Babasının evinden kaçan Meridah görünür.)
Meridah: Bunca bilinmezliğin ortasında,
Rüzgarın elinde savrulmaktansa
Kendi yolumu çizmek en iyisi olur.
Anladım bunu ben, en sonunda.
Hoşçakal baba, hoşçakal ulu lordum!
Hatırlamayın beni,
Yine unutun kızınız olduğumu.
Ama bakın kurtuldunuz benden.
(Nadet, Meridah'ı görür.)
Nadet: Gecenin kör saatlerinde bu yakarışların sahibi de kimdir böyle?
İçten içe yandığı acının ateşiyle kavrulan,
Kendini duymayan bir tanrıya dua eden zavallı bir kul gibi,
Unutulmuşluğun eski labirentinde,
Kendini unutmaya çalışan birisi sanki.
Dinlemeli mi derdini,
Yoksa onu rahatsız etmemeli mi?
(Meridah, Nadet'i fark eder.)
Meridah: Bir genç adam var, karanlıkta.
O da benim gibi bir başına.
Belki de acıları vardır onun.
Yoksa mutlu mudur hayatından?
Eğer öyle olsa,
İşi olur muydu karanlık sokaklarda?
Ya benim acılarım?
Onlar niye dinmiyor hala?
Pişmanlık mı duyduğum bu korkunç his?
Hayır, hayır. Pişman olmamam gerekir.
(Nadet Meridah'ın yanına gelir ürkekçe.)
Nadet:Afedersiniz genç bayan,
İstemeden de olsa kulak misafiri oldum sözlerinize,
Kabalığımı mazur görün lütfen,
Ama tepkisiz kalamazdım dertlerinize.
Neden kederlisiniz böyle?
Nedir canınızı sıkan, karanlıkta yalnız yürümenize neden olan?
Affedin beni, belki tanrı değilim ama,
Kulak veririm çilenize.
Meridah: Acılarım var benim bir ömre sığmayacak.
O kadar uzun ki hüzünlerim, sıkılırsınız babam gibi.
O hiç dinlemezdi beni,
Sahi onun yüzünden bu haldeyim.
Birilerinin hayatıma yön vermesinden usandıysam şayet,
Asi bir evlat mı olmuşum demektir?
Gecenin bir vakti, kaçtım evimden.
Gitmeliyim uzaklara, ama korkum değil sebebi.
Zaten sanmıyorum, aramazlar bile beni.
Nadet: Hayatta aramamalı asla, sonsuza dek kendini dinleyecek birini.
Kişioğlu her zaman dinleme ister,
Sadece kendi benliğini.
Bu yüzden genç bayan, kulak verin sözlerime,
Dinleyin kendinizi! Ve ummayın bir başkasından,
Anlamasını kalbinizden geçenleri.
Cennetin merdivenleri eter kayganlığından yaratıldı,
Kayıp düşmeniz sizin suçunuz değil.
Meridah: Çok dinledim ben kendimi,
O halde böyle kederli olmamın sebebi nedir ki?
Ya da kendime mi sağır oldu kulaklarım?
Ve ben hep kendim silerdim,
Gözlerimden akan hüzünleri.
Hiç aramadım babamdan sonra,
Alıştım belki de.
Nadet: Dinleseniz de kendinizi,
İçten içe arıyorsunuz dinleyecek başka birisini,
Hala bir umut taşıyorsunuz yüreğinizde.
Şunu bilin ki genç bayan,
Umutsuzluk ne kadar soğutursa insan yüreğini,
Umut da o denli canlı tutar içinizdeki acıları.
Düşüyorsunuz yüksek kayalıklardan,
Ve olmadığını bile bile tutunacak bir dal arıyorsunuz,
Bulsanız bile onun sizi kurtaracağından emin olmadan.
Meridah: Umut mu?
Ne yabancıdır o kelime bazılarına!
Bir umudum kalmadı artık.
Çamura bulandıysam bir kez,
Hiç düşünmem gerisini.
Çabalamam da kendim için.
Vazgeçiş bu bendeki.
Batıyorum ben.
Yine de kurtulmak arzusu vardı içimde.
En derinlerimde bir yerde.
Ve sonra nişanladılar beni.
Ne kötüdür birilerinin zoruyla aile kurmaya çalışmak.
Meridah, nasıl kaçmazdı kabuslarından?
Dayanılmaz oldukça,
Korkularım büyüdü.
Nadet: Ah ne dayanılmaz bir yüktür,
İstemediğini yüreğinde taşımaya zorlanmak,
Kaçamayacağın bir derdin içine atılmak.
Sevgili bayan!
Kurtulmayı umut etmek yerine,
Kurtulmaya çalışın.
Ancak insan isterse kurtulur,
Açılan yaralardan.
(Retughla sahneye girer.)
Retughla: Nadet dostum,
Yüce kral haber göndermiş.
Hemen seni bekliyor saraya.
Görenler sonsuz bir keder ve endişe içinde olduğunu haber verdi.
Nadet: Peki eski dostum, geliyorum.
Ve siz narin bayan,
Sözlerime kulak verin!
Kurtuluş yalnız kendi ellerinizle yaratırsanız var olur.
Kaderin bizi tekrar karşılaştıracağı güne dek,
Esen kalın.
(Retughla ve Nadet sahneden çıkar.)
Meridah: Kendim istedim.
Kurtuluşumun çaresini,
Kaçmakla bulurum sandım.
Oysa nereye giderim?
Duvarların arasında hapis yaşayan bir mahkum,
Ne yol bilir ne şehir.
Yine de kaybolmak geliyor içimden.
Bilmediğim, aşina olmadığım yollarda yürümeliyim.
Mutlu olur muyum ben,
Kendimi kaybedince?
(Meridah sahneden çıkar.)