Biz kendimiz de baltalıyoruz bunu. En azından ben böyle düşünüyorum. Genelde yabancı yazarları takip ediyoruz. Her şeyde "Bizimkiler yaptıysa olmamıştır..." düşüncesi taşımıyor muyuz? İtiraz etmeyin hiç, taşıyoruz. Hem de sadece kitapta da değil, her konuda. Vestel değil Sony alan bizleriz. İşte o Vestel'i almamak da önünü kesmek oluyor bir yerde.
Yazmak taklit etmekle başlar. İlk defa kalemi alan biri ne yapacak ki başka? Önce okudukları ve beğendiklerini taklit ederek kendi kurgusunu oluşturur. Ama bu defa da "Aman ya, al işte şunu şuradan almış bunu buradan almış." demeye başlıyoruz. Biz de haklıyız çünkü beklentimiz yüksek. Okduğumuz kişiler amatörlüklerinden sıyrılalı çok uzun zaman olmuş. Ama bizim ülkemizde yeni başlayanların bir hoşgörüye ihtiyaçları var. Bazen acımasızca eleştiriyoruz (aynısını forumdaki hikayeler için de yapıyoruz), ki bu tarz hareketler belki ileride harikalar yaratacak birini küstürmek oluyor.
Kendimiz bu forum altında çok konuştuk, "Kendime kızıyorum ama Türk yazarları yeterince okumuyorum". Ben de aynıyım. Kendi yazarımızın çabasına karşı çekinceliyiz. Başarısını ispatlamış diyarlarda kaybolmak varken yeni olanlara şüpheyle yaklaşıyoruz. Bir risk alıyoruz çünkü. Parayı vereceğiz ama beklenti de yüksek. Eee? O zaman verdiğimin karşılığını alacağımız bir şey okuyayım. Diyorum ya, biz de haklıyız.
Zaten okumayı sevmeyen bir yapımız var, okuyanların da önyargıları var. Halbuki risk alıp kendi yazarlarımızın denemelerine katkı sağlamalıyız. Hep diyoruz ya, yorum yapılsın okunan hikayelere. Daha bunu bile yapmıyoruz. Halbuki bir yorumun yazara katacağı şeyi ancak yazısı yorum alanlar bilir. Onu eleştireceğiz de, yücelteceğiz de. Ama bu insanları ilerletecek şey o eleştiriler olacaktır...
Ben açıkçası fantastiğe yatkın bir millet olduğumuzu, ama aynı zamanda şu "yetişkinli-çocukluk" kompleksimizin büyük bir engel olduğunu düşünüyorum. Türklerin çok güzel destanları vardır ve destanlar da hayalgücüne dayanır. Doğar doğmaz konuşan, daha bebekken süt yerine şarap isteyen birinden daha fantastik ne olabilir? Ayrıca yıllarca savaşçı bir millet olarak yaşamışız, aksiyonu seviyoruz. Ne zaman ki, okur kitlesinin yaş gurubu göz önüne alınıyor, o zaman arkasına bakmadan ortadan kaybolan okuyucular çıkıyor (fantastiğe başlamayı düşünenler). Bu da bir etmen.
Bu konuda değinilen bir şeye de cevap vermek istiyorum, bu kültürün tek anladığı cin falan değil. Bakın İhsan Oktay Anar'a. Adam kendi kültürümüzden ve tarihimizden neler çıkartıyor. Kendi kültürümüzün fantastiğinin nasıl farklı ve bir o kadar da biz kokan bir şey olduğunu gösteriyor. Galata meyhanelerinde sarhoş olup, denizlerde Venedikli korsanlarla savaşan bizleri anlatıyor adam. Öyle bir fantastik olaylar yaşatıyor ki, bunu nasıl yaptığına şaşıp kalıyorsunuz. Halbuki her şey ne kadar da normal duruyor. İsteyince oluyor demek istiyorum.
Okuyucular olarak kendimize de iğneyi batırmak gerek. Okuyucuların ilgisi olmadan kitaplar ilerleyemiyor maalesef. Mesela Barış Müstecaplıoğlu röportajında Perg Efsaneleri serisini herkesin beğendiğini, okumasına rağmen kitap satışlarının bu ilginin çok altında kaldığını söylemişti. Okuyucular ilgiyi artırırsa o zaman yayınevleri de para kazanmak için yeni yüzler aramaya başlayacaktır.
Tek suç bizde değil, yukarıda saydım birçok nedeni, ama diyorum ya kendimizi de bir eleştirelim bu konuda ve yazarlarımızı destekleyelim. O da risk almadan olmuyor.