Kayıt Ol

Dragon Age 2 İnceleme

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Dragon Age 2 İnceleme
« : 03 Temmuz 2011, 12:22:49 »
Spoiler: Göster
İlk oyunu oynamadıysanız ya da şu an oynuyorsanız, üstüne çok da sevdiyseniz bu incelemeyi Origins ile işiniz bittikten sonra okuyun. Spoiler falan içerdiğinden değil, içerdiği acı gerçeklerden dolayı...



Bu yazıya nasıl başlayacağımı bilemiyorum doğrusu. Bir elimde 2009'un en iyi rol yapma oyunu olan Dragon Age: Origins, diğerinde ise serinin devamı niteliğinde olan Dragon Age 2 var. İnsan haliyle bu ikisinin birbiri ile bağlantılı olmasını bekliyor. Fakat aralarındaki tek ortak özellik çıktıkları günden itibaren piyasayı sallamaları oldu. Oyun dünyasının önde gelen yazarları oyunu övgülere ve yüksek puanlara boğarken oyuncular, özellikle PC kullanıcıları ise pek çok sebepten dolayı onu yerden yere vurdu. Peki, kim haklı? Oyun gerçekten de eleştirmenlerin söylediği kadar iyi mi yoksa oyuncuların iddia kadar kötü mü? Gelin hep birlikte görelim.

İlkler unutulmaz

Baştan belirteyim, bu oyunu incelerken ilk oyunla karşılaştırmamak için elimden geleni yaptım. Gerçekten de objektif bakmaya, oyunu kendi kriterlerine göre yargılamaya çalıştım. Ama başaramadım. Ne yaparsam yapayım, ne kadar çabalarsam çabalayayım kendimi sürekli Origins ile kıyaslarken buldum oyunu. Haklıydım da... Bu yüzden beni kim suçlayabilir? Ya da benim gibi düşünen diğer oyuncuları?

Daha önce yine bu sayfalarda incelediğimiz Dragon Age: Origins'in ortaya çıkış sebeplerinin en başında "eski RPG ruhunu yeniden hayata döndürmek" vardı hatırlarsanız. O aralar çoğu RPG oyuncusunun küskün olduğu BioWare, eski günlerine geri dönmek ve yine unutulmaz bir rol yapma oyunu ile karşımıza çıkmak istediğini söylemişti bizlere. Üstelik yapacakları oyunun Baldur's Gate serisinin ruhani devamı olacağını da belirtmişlerdi.

Hepimiz heyecanlanmıştık elbette. "Yeni bir RPG, hem de Baldur's Gate tadında ha? Go for the eyes!" nidaları yükselmişti her yerden. Kılıçlar parlatılmaya, zırhlar kuşanılmaya başlamıştı dünyanın dört bir yanında. Bir yandan da BioWare'in bunu gerçekten başarıp başaramayacağını merak ediyorduk içten içe. Ve ne mutlu bize ki başarmışlardı... Kendi dünyası, kendi kuralları olan bir oyundu Dragon Age. Bir Baldur's Gate, bir Planescape: Torment değildi belki ama oldukça sağlam bir yapımdı ve ilk andan itibaren bizleri ekranlarımızın başına çivilemeyi başarmıştı.

Zengin envanteri, taktiksel savaşları ve unutulmaz yan karakterleri ile epik bir macera yaşatmıştı Origins bizlere. Hepimiz Alistair'in şakalarına kahkahalar ile gülmüş, Loghain'den ölesiye nefret edip intikam almak için ant içmiş, Sten'i önce soğuk bulup sonra çok sevmiş, Morrigan'ın gözüne girebilmek için kırk takla atmıştık. Nasıl? O güzel günleri hatırlayabildiniz mi? İyi... Şimdi hepsini unutun, çünkü Dragon Age 2'de bunların hiçbiri yok.

Dragon Effect 1,5

Her ne kadar oyunun başında 2 ibaresi bulunsa da içinde yer alacağımız hikâye ne ilk oyunla ne de onun sonrasında gelişen olaylarla alakalı değil. Dragon Age 2, Garrett Hawke adında bir insanı ve onun Kirkwall şampiyonluğuna doğru giden hayatının 10 yıllık bir kesitini konu alıyor. Garrett dediğime bakmayın siz, çünkü her rol yapma oyununda olduğu gibi ismimizi, cinsiyetimizi ve dış görünüşümü istediğimiz gibi değiştirebiliyoruz. Fakat aynı şey ırkımız için geçerli değil maalesef.

Cüce ya da elf gibi değişik ırkları seçme imkânımız tamamen oyundan çıkartılmış durumda. Oynanabilir tek ırk insan... Evet, tıpkı Mass Effect serisinde olduğu gibi. Bu noktada şöyle hafifçe yerinizde kıpırdanıp biraz bozuldunuz, değil mi? Durun, bu daha hiçbir şey. Hatta az sonra anlatacaklarımın yanında önemsiz bile kalıyor.

Yine ilk oyunda olduğu gibi üç farklı sınıf (savaşçı / warrior, hırsız / rogue veya büyücü / mage) arasından dilediğimizi seçebiliyoruz. Bu kez seçimimiz sadece oyun stilimizi etkiliyor, bizi yönlendirecek ve geçmişimizi biçimlendirecek farklı kökenler yok.

Hikâyeye Darkspawn ordusunun bahtsız kralımız Cailan'ı ve Grey Warden'ları bozguna uğratıp Lothering'i istila ettiği zaman diliminde başlıyoruz. Lothering halkı etrafı yakıp yıkan Darkspawnlar karşısında ellerinden gelen tek şeyi yapmakla yani şehri olabildiğince hızlı bir şekilde boşaltmakla meşgul. Buna kahramanımız Hawke ve ailesi de dâhil... Bu felaket karşısında ne yapacaklarını tam olarak bilemeyen aile çareyi bir başka şehre, Kirkwall'a kaçmakta buluyor.

Oyunun hikâyesi, ilk başta bir pis bir ilticacı, bir fazlalık muamelesi gören Hawke'ın, politik oyunlar ve karanlık işlerle dolu sokaklarda giderek ünlenmesini ve sonunda Kirkwall Şampiyonu unvanını kazanmasını konu alıyor. Bu noktadan itibaren tek hedefimiz adımızı duyurmak. Herhangi bir baş düşman, kovalanması gereken bir kötülük ya da dünyayı kurtarmak için bir fırsat yok elimizde. Yine de ilk oyundaki kadar olmasa da oyunun iyi bir senaryosu olduğunu söyleyebilirim. Oyun senaryo açısından Witcher'dan oldukça etkilenmiş gibi geldi bana. Witcher'ı oynayanlar bilirler, o oyunda kim iyi kim kötü anlamak hayli zordu ve bir karar verirken oldukça zorlanıyorduk. Mantığımızla hareket etmemiz ve bizi iyi görüneni seçmek zorunda bırakılıyor sonra da sonuçlarına katlanıyorduk. Dragon Age 2'de de benzer bir durum var. Çoğu zaman neyi seçmemiz gerektiğinde oldukça zorlanıyoruz. Fakat bu seçimlerin çok azı oyunun gidişatına etki ediyor. Oyunun genelinde ne dersek diyelim, ne yaparsak yapalım oyun aynı biçimde şekilleniyor.

Tıpkı Mass Effect'de olduğu gibi kahramanımız artık kendi sesine sahip. Diyalog sistemi de elden geçirilmiş durumda. RPG oyunlarının klasik metin tabanlı konuşma seçenekleri yerine Mass Effect'de kullandıkları diyalog tekerleğini tercih etmiş BioWare. Elimizde (tekerleğimizde?) üç farklı konuşma seçeneğimiz var; iyi, şakacı ve agresif. Her biri kısa birer cümlecikten oluşuyor ve bunlardan dilediğimize tıklayarak Hawke'ın konuşmasını sağlayabiliyoruz. Fakat karakterimiz hemen hemen her seferinde o satırda geçenlerden tamamen farklı bir cümle kuruyor. Hawke'ın ne diyeceğini tahmin edemeyelim diye yapılmış bu sistem kulağa hoş gelse de pratikte o kadar başarılı değil maalesef. Bir iki diyalog sonra hangi seçeneğe tıklarsak tıklayalım Hawke'ın zevzekçe ve oldukça yapay şeyler söylediğine şahit oluyoruz hafiften somurtarak.


Özellikle şakacı Hawke'ın esprilerinin gayet berbat. Dünyada bizden daha kötü espriler yapan birilerinin olduğunun bilgisi ile kendimizi avutmaya çalışırken asıl gerçek bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Ne konuştuğumuzun, hangi seçeneği tıkladığımızın olaylar üzerinde hemen hemen hiçbir etkisi yok! Biz ne dersek diyelim oyunun %80'inde olaylar aynı şekilde biçimleniyor. İkna kabiliyetimizi kullanarak karşımızdakinin ağzından laf almak gibi seçenekler yok, zekâmızı kullanarak diğer oyuncuların akıl edemediği şeyleri keşfetmek de yok.

Arada bir ekranda dördüncü bir seçenek olan "Investigate" çıkıyor çıkmasına ama ne sorduğumuz soruların ne de aldığımız cevapların gidişata bir etkisi yine yok. Sizin anlayacağınız ilk oyundaki zengin diyalog sisteminin yerinde yeller esiyor.

Hack'n Slash

Savaş sistemi de değişikliklerden nasibini almış. Savaşlar artık eskisine nazaran çok daha akıcı ve hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Özellikle Rogue ile oynuyorsanız sağa sola sıçrayan bir karaktere hazır olun. Her ne kadar bu akıcılık ve yenilik ilk başlarda göze güzel görünse de bir müddet sonra inanılmaz derecede sıkıcılaşmaya başlıyor.

Bunun başlıca sebeplerinden biri savaş sisteminin aslında o kadar "derin" olmaması... İlk oyunda bizi ölesiye zorlayan Darkspawnlar bu kez çok daha zayıflar ve çabucak ölüyorlar. Oyun da bu açığı kapatmak için üzerimize düşman üzerine düşman yolluyor. Öyle ki tam tüm rakiplerimizi öldürdük derken bir anda hiç yoktan düşmanlar çıkıveriyor alanın ortasında. Hatta daha da kötüsü patlayıp paramparça oluyorlar. Evet, doğru okudunuz. Kılıçla hafif bir temasa rağmen sanki roketatarla ateş etmişiz gibi darmadağın oluyorlar.

Savaş tekniğine fazla dokunulmamış. Düşmanlarımıza saldırmak için faremizin imlecini üzerlerine getirip sağ tıklıyoruz. O andan sonra karakteriniz sizin için rakibine durmadan vurmaya devam ediyor. Hâlâ oyunu durdurup ekip arkadaşlarımıza tek tek komutlar verebiliyor, bu sayede kendi taktiklerimizi belirleyebiliyoruz.

Hatırlarsanız ilk oyunda her savaştan önce oyunu durdurur, en iyi büyülerimizi hazırlar, yeteneklerimizi açar, en
kuvvetli adamımızı rakip komutanın üzerine salardık. Fakat Dragon Age 2'deki düşmanlarımız çok kolay öldüğünden buna gerek duymuyorsunuz. Saldırı biçimleri de hep aynı şekilde gerçekleşiyor. Önce daha zayıf düşmanlar, sonra biraz daha güçlüleri, ondan sonra da biraz daha kuvvetlileri geliyor üzerimize. Sonuç olarak aynı yerde aynı dövüşe birkaç kez üst üste girmek zorunda kalıyoruz.

Vuruş hissi de hiç yok desek yanlış olmaz. Origins'de "Shield Bash" yaptığımızda düşmanların geriye nasıl savrulduğunu, ekranın başında bizlerin o çarpışma anını nasıl hissettiğimizi hatırlayın. Ya da bir Ogre ile savaşırken o koca canavar bize omuz attığında o darbeyi, o vurulma hissini nasıl yaşadığımızı gözünüzün önüne getirin. Tıpkı zengin diyaloglar gibi bunlar da oyunda yok maalesef.


Karakterlerin yeteneklerini birlikte kullanabildiğimiz ve farklı kombinasyonlarla saldırabildiğimiz bir sistem eklenmiş oyuna. Tıpkı Final Fantasy tarzı JRPG'lerde olduğu gibi işliyor bu sistem. Örneğin hırsızımız ile düşmanların kafasını karıştırarak savaşçı ya da büyücümüzün daha etkili bir şekilde saldırmasını sağlayabiliyoruz.

Friendly Fire yani kendi büyülerimizden yaralanma özelliği de kaldırılmış. Artık hiç korkmadan dostlarımızın üzerine hatta daha iyisi kendi ayaklarımızın dibine bile bir ateş topu büyüsü sallayabiliyoruz. Tepe açısından oynadığımız taktiksel kamera da oyunda olmayanlar arasında. Kısacası taktiksel oynanışın da yerinde yeller esiyor.

Neyse ki arada birkaç esaslı boss dövüşü var da arada bir de olsa dişe dokunur bir mücadeleye şahit olabiliyoruz. Fakat tüm bunlar oyunu bir taktik RPG'den çok bir hack'n slash'e ya da daha kötüsü internette çeşit çeşit bulunan, sadece önümüze geleni kesmekten ve level atlamaktan ibaret olan multiplayer oyunlarına çeviriyor. Çünkü oyun boyunca yaptığımız şey aynen bu...

Sanki burayı bir yerden gözüm ısırıyor

Kirkwall'a ilk girdiğimizde karşımızda oldukça gösterişli ve bir o kadar da güzel bir şehir buluyoruz. "Mekân tasarımlarını yine çok iyi yapmışlar anlaşılan" diye düşünürken birkaç saat geçtikten sonra bir başka acı gerçek ile karşılaşıyoruz. Kirkwall oyunda bulunan tek şehir.

Oyun boyunca ne bir başka şehre, ne bataklıklara ne de yabanlıklara gidemiyoruz. Yan görevler için tasarlanan haritaların da hepsi aynı. Eğer bir mağarayı gördüyseniz hepsini görmüşsünüz demektir. Çünkü oyunda sadece bir mağara haritası var. Sadece bir malikâne... Bir kanalizasyon, bir maden, bir Deep Roads.

Buralarda geçen görevlerden birini yapmaya başladığınızda gireceğiniz mekân bir öncekinin tıpa tıp aynısı olacak. Tek fark giriş noktamızın başka yerden olması oluyor ve bu yerlere ben diyeyim beş siz deyin on beş kez giriyoruz. Şehrin zaman içinde değişime uğramaması da ayrı bir hayal kırıklığı.

Aynı tembellik envanter ekranında da karşımıza çıkıyor. Tüm silah gruplarının resimleri birbirinin aynı olduğu gibi çoğunun da ayrıntılı açıklaması bulunmuyor. Çoğu rol yapma oyununda olduğu gibi Dragon Age 2'de de düşmanlarımızın üzerinden çıkan nesneleri toplayabiliyoruz. Fakat bu kez ufak bir farklılık var, ekip arkadaşlarımızdan hiç birinin zırhını değiştiremiyoruz! Hawke oyun boyunca bulduğumuz zırhları giyebilen tek kişi. Hal böyle olunca bulduğumuz o güzelim zırhları sürekli satmak zorunda kalıyoruz ve inanın bu çok sinir bozucu bir durum. Neyse ki aynı şey silah ve asalar için geçerli değil.

Yetenek ağacımızda da kırpılmaya gidilmiş (Kırpılmadık yeri kaldı mı?) ve ilk oyundaki bazı yetenekler oyundan çıkartılmış. Herbalism / Bitkibilim, Trap-making / Tuzak kurma,  Poison-making / Zehir yapabilme, Stealing / Hırsızlık yetenekleri artık yok. Oyunda halen iksir ve zehirler var elbette fakat bunları satın alabilmek için öncelikle reçetelerini keşfetmemiz gerekiyor.


Ekip arkadaşlarımız bu oyunda iyi olan nadir şeylerden biri sanırım. Özellikle Varric karakteri oldukça enteresan ve akılda kalıcı bir yol arkadaşı olmuş. Her biri enteresan, hepsinin kendine has bir öyküsü ve görevi var. Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi onlara hediyeler vererek bizi daha çok sevmelerini sağlayabiliyoruz.

Bu hediye verme işi ve dostlarımızın sadakatini kazanma kısmı da bayağı basitleştirilmiş. Hatırlarsanız Origins'de bir arkadaşımızın güvenini ve sevgisini kazanabilmek için ne diyeceğimize çok dikkat etmeli, ince eleyip sık dokumalıydık. (Ah Morrigan, ah!) Bu kez işler biraz daha basitleştirilmiş durumda ve kısa zamanda popülerliğimize tavan yaptırabiliyoruz. Neyse ki kendi aralarında hâlâ konuşup atışıyorlar ve bu muhabbetleri dinlemek en az ilk oyundaki kadar eğlenceli.

Kendi aralarında bu kadar geveze olan karakterlerin sıra bize gelince ketumlaşması ise apayrı bir saç-baş yolma meselesi. Onlarla eskisi kadar fazla konuşamıyoruz, muhabbetlerimiz çok kısıtlı kalıyor. Bu da onlarla tam anlamda bir bağ kurmamızı hafiften engelliyor. Yine de ekip arkadaşlarımız her zamanki gibi eğlenceli. Romantik ilişkiler de yine yerini koruyanlar arasında fakat az önce de dediğim gibi karakterlerle konuşurken eskisi kadar dikkatli olmamız gerekmediğinden birinin kalbini çalmak eskisi kadar uğraştırıcı değil.

Daikatana 2?

Grafiksel anlamda ilk oyunla ikincisi arasında pek fazla fark yok. İlk DLC ile gelen yüksek çözünürlük eklentisini kurduğunuzda grafikler biraz daha yüzüne bakılır hale geliyor. Sesler ise ortalamanın üzerinde. Hawke karakterinin seslendirmesi pek bir ruhsuzken ekip arkadaşlarımız bu konuda daha başarılılar. Karakter modellemeleri ise hem iyi hem kötü.

Şehir ve karakter modellemeleri oldukça güzel görünürken aynı şeyi düşmanlarımız için söyleyemiyoruz. Özellikle yeni Darkspawn modellemesi çok kötü. Korkutucu olmayı bir kenara bırakın bazen komik bile görünüyorlar.

Kısacası teknik anlamda piyasa ortalamasında seyrediyor oyunun kalitesi. BioWare standartlarına göre ise düşük kalıyor. Aslına bakarsanız TÜM OYUN BioWare standartlarının, hele hele Dragon Age: Origins'in oldukça gerisinde.

Peki, neden böyle oldu? Bunun birkaç sebebi var aslında. Birincisi BioWare'in aynı anda 3 büyük oyun üzerinde çalışması. Bildiğiniz gibi Dragon Age 2 yapılırken firma aynı zamanda Star Wars: The Old Republic ile Mass Effect 3 üzerinde de çalışıyordu, halen de çalışmaya devam ediyor. Hal böyle olunca bazı şeylere gerektiği kadar özen göstermemişler. Bir boş vermişlik, bir tembellik göze çarpıyor her yerde.

Bunun sebebini ise son zamanlarda çıkarttıkları her oyunun çok satması olarak gösterebiliriz. "Ne yaparsak satıyor zaten. Süperiz biz, muhteşemiz!" havalarına girmiş olmaları muhtemel. Ama öyle olmadıkları ortada işte. Çoğu "saygın" oyun sitesi "tamamen duygusal sebeplerden dolayı" oyunu yere göğe sığdıramamış olabilir fakat asıl cevabı oyuncular verir her zaman.

Peki, oyuncular ne diyor? An itibari ile Metacritics'de oyunun editörsel notu 83. Ama oyuncu notlarına baktığımızda bu puan birdenbire 4.3'e düşüyor ve hemen yan tarafta da 1144 tane olumsuz yorum var. Bunların hepsi de aynı şeyden şikâyetçi; bu oyun bir RPG değil, bu oyun Dragon Age 2 değil. Evet, maalesef durum böyle.

Şurası açık ki BioWare, Origins'i hazırlarken belirlediği hedefinden vazgeçmiş durumda. Artık eski tarz bir RPG yapmakla falan ilgilendikleri yok. Onların istediği şey Call Of Duty serisinin pastasından pay kapmak. Eski oyuncuları, RPG ruhunu vs. önemsedikleri de yok. Tek düşündükleri piyasanın büyük çoğunluğunu oluşturan, daha basit, daha boş ama daha hızlı, aksiyona dayalı oyunlardan hoşlanan "yeni kuşak" oyuncuların cüzdanlarına inebilmek.

İlk oyun hakkında ne demiş yeni kuşak oyuncularımız bir bakalım. (Bunların hepsi gerçek yorumlardır bu arada, baştan belirteyim.)

"Ekip üyelerinin zırhları ve silahları ile tek tek uğraşmak çok sıkıcı." Tamam, kaldıralım gitsin.

"Envanter sistemi çok karışık." Onu da daraltalım o halde.

"Savaşlar çok zor ve sıkıcı. Oyunu durdurmak ve herkese komut vermek ne kadar saçma bir şey öyle? Sanki gerçek bir savaş olsa zamanı durdurabilirmişiz gibi. Saçmalık!" (Aynı yorum Fallout 3 için de gelmişti) Savaşı da basitleştirelim ve aksiyonunu da arttıralım o halde. Taktik oynanışı da zorunluluk olmaktan çıkarttık mı tamamdır.

"Diyalog sistemi rezalet! O uzun diyalogları tek tek okumak zorunda kalıyorum. Hangisini seçmem gerektiğine zar zor karar verdikten sonra tek tıkla da söylemiş oluyorum ve karşımdaki hemen bana yanıt veriyor! Ne ara konuştum ki?" (Yorumların gerçek olduğunu söylemiş miydim? Bir daha hatırlatayım dedim de...) Mass Effect tekerleği de burada devreye giriyor işte.

Hepsini bir arada kaynatalım ve ta-da! Alın size Dragon Age 2!


Son söz

Dragon Age 2 kötü bir oyun mu? Aslında hayır. Yazının başından beri yerip durduğuma bakmayın siz, piyasa standartları içinde değerlendirirsek ortalama bir oyun Dragon Age 2. Fakat ortada bir Origins gerçeği ve bir de 2 ibaresi olunca işin rengi değişiyor. Çünkü Dragon Age 2 hem BioWare standartlarına hem de Origins'e göre çok kötü bir oyun. Haydi daha açık konuşalım, bu oyun Origins hayranlarına bir küfür niteliğinde...

Eğer farklı bir yapımcıdan, daha küçük bir firmadan çıkmış olsa ve Origins gibi bir oyunun devamı olma iddiasını taşımasa çok daha ılımlı bakabilirdim oyuna. Bir kez oynanıp unutulacak bir oyun olmuş çünkü. BioWare kendisini kısa sürede toparlamazsa aynı şey Old Republic ve Mass Effect 3 için de geçerli olacak korkarım.

Özetlersek eğer aksiyonu bol, diyalogu az bir oyun arıyorsanız Dragon Age 2'den memnun kalacaksınız. Ama Origins'e doyamadıysanız ve biraz daha fazlası için bakınıyorsanız bu oyundan uzak durmanızı tavsiye ediyorum.
Artık yapılacak tek şey Skyrim ve Witcher 2'nin çıkışını beklemek...

KÜNYE
Yapımcı: BioWare
Tür: RPG
Grafik: 7
Ses: 8
Oynanabilirlik: 7
Eğlence: 6

Artılar: Seçim yaparken kim iyi kim kötü kestirmek gayet zor oluyor.
Eksiler: Savaşlar çok kolay. Diyalog tekerleği. Kopyala-yapıştır mekânlar. Taktiksel oynanış zayıf hatta gereksiz. Envanter sistemi başta olmak üzere pek çok şey kırpılmış ve basitleştirilmiş.

NOT:   6 / 10

MİNİMUM SİSTEM GEREKSİNİMLERİ
Windows XP (SP3) / Vista / 7
1.8 GHz Intel Core 2 Duo / AMD Athlon 64 X2 veya dengi işlemci
1 GB RAM  (Vista ve Windows 7 için 1.5 GB)
256 MB Radeon HD 2600 Pro / 256 MB NVIDIA GeForce 7900 GS ekran kartı
7 GB boş disk alanı
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dragon Age 2 İnceleme
« Yanıtla #1 : 03 Temmuz 2011, 12:43:06 »
Öncelikle ellerine sağlık, oyunun eksikliklerine ve can sıkan yerlerine (hoş, oyunun başka yerleri yok zaten) çok güzel parmak basmışsın.

Baldur's Gate ya da Planescape: Torment'e kadar gitmeye gerek yok, Dragon Age: Origins ile karşılaştırıldığında gerçekten çok büyük küfür ediliyor biz RPG severlere.

Fakat beni en çok rahatsız eden, Bioware'in tüy dikme çabaları. Oyun yapımcılarının çeşitli oyun kritiği yapılan sitelerden hesap alıp Dragon Age 2'ye 10 puan verip Witcher 2'ye 0 puan verdikleri ortaya çıktı. Ya da EA Games forumlarında, "Dragon Age 2 çok kötü olmuş, verdiğimiz paraya yazık." tarzında bir yorum yapan üyeye multiplayer oyun banı verildi.

Yeni nesil için üzülüyorum ben biraz.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Dragon Age 2 İnceleme
« Yanıtla #2 : 03 Temmuz 2011, 13:47:51 »
Evet, bir de Metacritics'de gerçekleşen o oylama durumu var. Adam ciddi ciddi  Dragon Age 2'ye 10, Witcher 2'ye 0 puan vermiş ve kullandığı tüm oylar bundan ibaret. İnsanları salak zannediyorlar herhalde.

Daha da kötüsü ikinci oyunun baş tasarımcısı "Serinin gideceği yol şimdiden belli." demiş.  Dragon Age: Origins'in hikâyesi "Oley! Kazandık, peki ya şimdi?" noktasında biterken ikinci oyun daha iyi bir senaryo sunuyormuş oyunculara. Bu yüzden üçüncü oyunda da ikincisinde kullandıkları yöntemi aynen izleyeceklermiş. Adamların hatalarından ders almaya niyeti yok yani.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı egneth

  • *
  • 7
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Dragon Age 2 İnceleme
« Yanıtla #3 : 18 Nisan 2014, 19:46:18 »
Bence Dragon Age 2 mükemmeldi ama çok çabuk bitti :( Tam Hightown'a yerleşmişim, sevgilim olmuş, param olmuş, keyfini süremeden bitince bir bozulmadım değil.
I fear neither death nor pain.