Dublaj zor zanaattır. Sokakta konuşmaya veya kitapta yazanı okumaya benzemez. Hatta karakterlerin altyazıda yazanlarla aynı şeyleri söylemesi de imkansızdır dublajda. Ses/görüntü senkronunun tutması gerekir, adam ağzını kıpırdatmayı bitirdiğinde sizin cümleniz bitmelidir, cümleyi buna göre seçmek gerekir. Dolayısıyla dublaj çevirisi çıkarmak, altyazı çevirisinden çok daha zor bir iştir. Çeviriyi hallettik, neyi kimin seslendireceği iyi seçilmelidir, karakterler uyuşmalıdır, seslendiren kişi seslendirdiği karakterin benliğini çalmalıdır dublaj süresince. Yoksa ruhsuz, duygusuz konuşma yığınları ortaya çıkar. Seslendirme sanatçılarıdır bu duyguları filmlere/dizilere/animasyonlara katanlar. Ucuz diye rastgele sokaktan seçilmiş veya bu benim tanıdık sesi iyidir diye şantiyeden tutulmuş adamın yapacağı iş değildir. Ha paran yoktur dandik bir kanalsındır aptal bir stüdyoya verirsin işi sonuçlar böyle olur.
Ayrıca ne kadar kötü olursa olsun unutmayalım ki Doğu Avrupa'da (Polonya gibi ülkelerde) hala orjinal ses kanalını kapatmadan, orjinalin üstüne dublaj yapılmaktadır ki bu durum tadından yenmez, şükredelim.
Ice Age 3, Şirinler bence çok başarılıydı. Haluk Bilginer işini ciddiye alarak yapmış ve diğer karakterler üzerinde çok uğraşıldığı da belli. Şirinler'in bir orjinalini dinleyin de kusun.
Bu arada o her şeyi seslendiren adam Umut Tabak (Vadinin Polat'ı)