Kayıt Ol

Sineklerin Tanrısı - William Golding

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Sineklerin Tanrısı - William Golding
« : 14 Ekim 2008, 18:58:21 »
Sineklerin Tanrısı



Yazan: William Golding
Çeviren: Mina Urgan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
On-line Satış: www.iskulturyayinlari.com.tr


Adını hep yaz tatillerinde elimize tutuşturulan okuma listesinde gördük: Sineklerin Tanrısı. Okumak zorunda olduğumuz için mi, yoksa okulun vermiş olduğu bir listeden hayır beklemediğimiz için mi bilinmez, Sineklerin Tanrısı hep keşfedilmemiş bir ada olarak kaldı. Keşfe çıkanlar ve eli boş dönmeyenlerse hikâyeyi anlata anlata bitiremedi. Mina Urgan'ın muhteşem çevirisiyle Türkçemize kazandırdığı Sineklerin Tanrısı, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yeniden basıldı. Bu, aradaki buzları eritmek için gönderilmiş bir işaret sanki.


Sineklerin Tanrısı'nın yazarı William Golding, 1911 yılında İngiltere'de doğmuş. Oxford gibi şaşaalı bir üniversiteden mezun olmanın ardından bir süre öğretmenlik yapan Golding, İkinci Dünya Savaşı sırasında orduya katılmış. Savaşın Golding üzerindeki etkisi, tahmin edebileceğiniz gibi, oldukça büyük olmuş. Savaşla beraber, Golding, insanların özünün iyi ve masum olduğu inancını yitirmeye başlamış. Bu inanç kaybı sonucunda da yazarımız, kendisini 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasını sağlayan Sineklerin Tanrısı'nı yazarken bulmuş.

Kitap bir grup erkek öğrencinin, savaş sırasında vurulan uçaklarının tropikal bir adaya düşmesinden sonra yaşadıklarını anlatıyor. Yetişkinlerin olmadığı bir hayat önceleri çok güzel. Çocuklar kumsalda yuvarlanıp oyunlar oynuyorlar. Kendilerine bir başkan seçip avlanmaya başlıyorlar. Zaman ilerledikçe rekabet ve korku demokratik düzeni terk etmelerine ve kabile düzenine geçmelerine sebep oluyor. Karınları acıkınca çiğ et yiyorlar ve bütün bunların sonucunda kaçınılmaz olarak giderek vahşileşiyorlar.



Golding bize, kitabın ana temasını oluşturan 'uygarlık' ve 'ilkellik' kavramları arasındaki çatışmanın aslında bütün insanların içinde bir çatışma olduğunu gösteriyor. Yazar, giderek ilkelleşen bir grup çocukla aslında bilinen bir hikâyeyi anlatıyor: Her insanın içinde iyilik ve kötülükten bir parça vardır, güçsüzler güçlüler tarafından yönetilir. İngiliz edebiyat tarihinin başyapıtlarından biri sayılan Sineklerin Tanrısı, insan doğası üzerine yazılmış ve sıkıcı olmamayı başarmış nadir kitaplardan biri olma özelliğiyle keşfedilmeyi fazlasıyla hak ediyor.

--

Çok beğenmiştim bu kitabı.

Romandan öte gerçekçi bir anlatımla yazılmış bir alegori gibi. Adada yaşanan maceralardan çok, kişiler arasındaki çatışmaları, bir insalık durumunu çarpıcı bir dille ortaya koyan müthiş bir eser. Onlarca ders çıkarılabilir... Mutlaka okuyun, okutun. :)

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #1 : 15 Ekim 2008, 00:39:25 »
stehphen king in hearts in atlantis-maça kızı adlı kitabında geçtiği için ve karakterlerin uzun süre övmesi üzerine(dolaylı olarak king de övmüş oluyor :o) "yaz tatili listesinde" olduğundan sakındığım bir kitabı okudum. Pişmanlık var ama sadece daha önce okumadığım için  ;)
sineklerin tanrısı insanlığın tarihini özetler, eski bir deyiş ile "dünya o kadar küçük bir anlayış ile dönüyor ki her gün uyanabildiğim için tanrıya şükrediyorum" ...

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #2 : 23 Ekim 2008, 20:01:18 »
Çok ilgi çekici geldi konusu ve sizin yorumlarınız, almayı düşünüyorum bir an önce.
try again fail again fail better

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #3 : 24 Ekim 2008, 11:47:23 »
Mutlaka okumalısın, çok şey katacaksın kendine eminim. :)

twilight_milk

Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #4 : 03 Kasım 2008, 20:37:24 »
herkes çok okuyor bi okuyamadım gitti yahu. en kısa zamanda alıp okuyacağım. bilgi için teşekkürler :)

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #5 : 01 Ocak 2009, 14:09:16 »
BaaL'Zebub xD şeytansi şeyLer var mı içinde?
₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Herr Mannelig

  • ****
  • 924
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #6 : 27 Ocak 2009, 14:52:23 »
Beelzebub ufak bir yerde geçer, şeytansı şeyler üzerine kurulu değil. Daha çok insanın ortama nasıl uyum sağladığını, çocukların bile bir hiyerarşik düzen oluşturduğunu, ilkelliğe dönüşü ve bunun beraberinde gelen çatışmaları anlatıyor.
Contraataques muy rabiosos, deberemos resistir; Ay Carmela!



Çevrimdışı Deadman107

  • **
  • 347
  • Rom: 3
  • ---AmOrTeNtİa---
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #7 : 02 Haziran 2009, 15:40:37 »
bir lost izleyicisi olarak galiba bu kitabı okumalıyım :P
okuma listeme ekledim........
Güneş doğacak, açacak çiçek...

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #8 : 02 Haziran 2009, 15:55:19 »
Biraz sıkıcı geldi kitap. En azından başları. Bitiremedim, filmini indirip izledim. Filmde tam olarak aktaramamış anlatılmak istenen hiyerarşi ve güç tutkusunu. Ama kitap -okuyabilirseniz- gerçekten iyi anlatıyordu başlarda.
try again fail again fail better

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #9 : 02 Haziran 2009, 16:23:11 »
Biraz sıkıcı geldi kitap. En azından başları. Bitiremedim, filmini indirip izledim. Filmde tam olarak aktaramamış anlatılmak istenen hiyerarşi ve güç tutkusunu. Ama kitap -okuyabilirseniz- gerçekten iyi anlatıyordu başlarda.

Bence sen de bitirmelisin bu kitabı. Sıkılsan da sık dişini, pek kalın değil zaten. :D

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #10 : 02 Şubat 2011, 20:44:15 »
Bende kitabı hocamın verdiği ödevle kendimi zorlayarak okudum. Ama şimdi düşünüyorum da bana çok şey kattı. Özellikle dili -ki bu konuda Mine Urgana da teşekkür etmek gerek- çok hoşuma gitti. Ağzımdan akıp gidiyor gibiydi. Bende biraz lost buldum içinde. Ama etleri çiğ yediklerini sanmıyorum ya pişirip yiyorlardı hatırladığım kadarıyla.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #11 : 09 Mart 2012, 20:37:21 »
Aslında yorumum basit. Kitap boyunca aklıma hep aynı düşünce geliyordu, işte o düşünce de benim yorumumun özeti olacak: "Ve İnsan". William Golding'in bu klasiği başlı başına insanı anlatmakla birlikte bir grup çocuğun nasıl da dünyayı özetleyabileceğine dair rahatsız edici de bir işaret. Konu yeterince biliniyor sanırım, o nedenle kitabı tekrar anlatmayacağım (arka kapağı bu konuda gayet başarılı) fakat kitabın kendisine dair söyleyecek birkaç çift sözüm var.

Sineklerin Tanrısı, yaşları 6-12 arasında değişen bir grup erkek çocuğun önce bir demokrasi taklidini kurup sonra faşizme kayışının güzel bir örneği. Bu kitabı distopya yapan yanlarından biri de bu aslında. Demokrasiye inanlarla faşistlerin bakış açısını çocukların bilindik davranışları üzerinden gösteren yazarın bu sade kitapta kullandığı sembolizmin tamamını görmek pek de kolay değil. Şahsen, kitabın sonunda eserin çevirmeni Mina Urgan'ın yaptığı incelemeyi okumanızı şiddetle öneririm. Yakalayamadığınız bazı kritik şeyleri kendisi çok güzel bir biçimde bizlere anlatıyor ve böylece esere olan saygınız katlanıyor.

Dahası, Büyük Britanya'nın çocukları olarak övünürlerken o gurur kaynağı oldukları toplumu yansıtmakta oldukça kara bir tablo da çiziyorlar. Bu noktada yazarın kendi ülkesine de bir eleştiri yaptığını düşünmeden edemedim.

Çocuklar masumiyetin sembolümü müdür? Hayır, onlar birbirlerine karşı gayet acımasızlar. Yine de her şeyden önce, yaşı ne olursa olsun insanın doğası hiçbir şekilde değişmiyor. Toplumsal kurallar kalktığı anda aslında ne kadar çirkin yaratıklar olduğumuzu görüveriyoruz. O çok eleştirdiğimiz kanunlar ya da aile içindeki yasaklar olmadan nasıl da şiddet eğilimli canlılar olabileceğimizi Golding bu eserinde sade bir dille, imalarla güzel bir şekilde aktarıyor bize. Kitabın sonlarına kadar bunu birebir yansıtmasa da detaylarda bunun tohumlarını ekiyor.

Son olarak karakterlerdeki gerçekçilik de kitabın sağlam yanlarından. Ana karakterlerden Ralph ve Jack ne kadar gerçekse aklın sembolü, şişman çocuk Domuzcuk (gerçek adını asla öğrenemiyoruz) da o kadar gerçek. Bunların üçü ne tamamen iyi ne de tamamen kötü belki, hatta Jack belki kötü karakter olarak karşımıza sunulan bir sembol. Yine de bir yan karakter var ki onu fark etmek kitabın sonlarında mümkün oluyor. Roger, işte gerçek Sineklerin Tanrısı odur. Hiçbir şey Roger kadar acıtmıyor, hiçbir şey masum Simmon kadar da üzmüyor.

Kitabın sonundaki incelemeyi tekrar tekrar tavsiye ettikten sonra, bu konuyu Distopya bölümüne taşıdığımı da belirtmek isterim. Sizi direk ürkütmeyen fakat üzerinde düşündüğünüzde ya da detayları yakaladığınızda ciddi anlamda düşündüren, başarılı bir eser. Sineklerin Tanrısı ile anlatılmak istenen şeyi kitabın kısa bir yerinde de görmek insana durumu bir güzel kavrattırıyor.

Çok rahat okunabilecek ve son ana kadar ser verip sır vermeyen, pek çok kişiye hitap edebilecek bir eserdir Sineklerin Tanrısı. Ya da özetle, "ve insan."

Çevrimdışı Kaze

  • **
  • 154
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #12 : 03 Nisan 2012, 21:17:57 »
Şiddetin insanoğlunun doğasında olduğunu, sonradan öğrenilmediğini çocuklar üzerinden çarpıcı bir şekilde anlatmış William Golding.

Bu görüşüne tamamen katıldığımı belirterek karakterlere de değinmek istiyorum.

Ralph tamamıyla fiziksel özellikleri sebebiyle (yakışıklılığı, atletik vücudu, vs.) çocuklar tarafından hiç sorgulanmadan lider tayin ediliyor. Oysa liderlik vasfı taşımıyor kendisi.

Jack kaba kuvvetin, zorbalığın sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Liderlik vasfına belli yönlerden sahip ama kesinlikle bunu hak etmiyor.

Domuzcuk ise parlak zekasıyla gerçek bir lider olmasına karşın dış görünümü sebebiyle diğerleri onu hiç bir zaman lider olarak görmüyor aksine kitap boyunca sürekli dışlanıyor.

Okunası, üzerine düşünülesi, kişisel dersler çıkarılası bir kitaptır.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı azizhayri

  • ***
  • 581
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı
« Yanıtla #13 : 08 Ağustos 2012, 13:01:49 »
Tartışmaya izniniz olursa bende katılmak istiyorum. Yaklaşık iki yıl önce okumuştum. Beğendim. İnsanı gayet iyi bir şekilde anlatıyor. Okumayanlara bende tavsiye ediyorum.
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir." Sir Arthur Charles Clark

Çevrimdışı TheWalkingIdeas

  • **
  • 348
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Sineklerin Tanrısı - William Golding
« Yanıtla #14 : 14 Ocak 2015, 23:45:04 »
Mina Urgan’ın muhteşem “Sonsöz”ünden sonra daha iyi bir analiz, değerlendirme metni yazılamaz diyerek ayrıca utanarak -bu sonsöze ilave bir şeyler yazmaya kim utanmazki-  yazıma başlıyorum.

Hem Mina Urgan’ın çevirisi çok güzel hem de baskı aynı şekilde, tek harf hatası bile görmedim.

Herkesin tanıtımdan klasik “Mercan Adası” benzeri romanlardan sanıp okumadığı bir kitap, kitabın sonunda da okurların bu klasik eseri dünüşeceğini bilerek aynı kitaptan bahsetmiş Golding.

“Atom Çağı” diye tabir edilen dönemde, bir savaş bölgesinden uzaklaştırılmak için uçakla kaçırılan çocukların, uçağın kaza yapması sonucu bir mercan adasına düşmesiyle başlıyor serüven.

Çocuklar ve özellikle Ralph, adaya ilk çıktıklarında pek bir endişe belirtisi göstermeksizin adeta bir cennet gibi tasvir edilen adayı benimseyip tatil gibi görüyorlar. Belki savaştan uzaklaştıkları için belki eğitim baskısı ve sıkıcılığından kurtuldukları için belki de sorumluluklarından kaçtıkları için ada hoş geliyor. Ralph adaya ayak bastığında ilk tanıştığı kişi Domuzcuk oluyor. Ralph düzgün görünüşlü bir çocukken, Domuzcuk şişe dibi gözlükleriyle ve kilolu bedeniyle diğerleri için “düzgün” sözcüğünün dışında kalıyor. Domuzcuk oldukça zeki bir karakter olmasına karşın fiziksel görünüşü, şivesi ve toplumsal tabakanın alt kısmında gözükmesinden dolayı dışlanıyor.
Golding’in insanların herşeye rağmen fiziksel önyargılara takılı kaldıklarını düşündüğünü sanıyorum.

Domuzcuk ve Ralph şeytanminaremsi diye tanımladıkları bir deniz kabuğu buluyorlar, oldukça yüksek bir ses çıkaran adeta megafon görevi gören bir deniz kabuğu. Bu deniz kabuğu sayesinde adaya dağılmış diğer çocuklar da aynı yerde toplanıyorlar. En son bir Katolik kilisesinin koro grubunu yöneten Jack ve dahilinde korosu askervari bir tavırla toplantı yerine geliyorlar. Bir lider seçimi yapılıyor, kimin borusu öterse o seçilir misali Ralph seçiliyor.

Domuzcuk tüm hikaye boyunca Ralph’in akıl hocası görevinde, Ralph genelde Domuzcuk hakkında kayda değer şeyler düşünmese de hikaye ilerledikçe ona olan güveni ve saygısı artıyor. Adadaki önerilen ve yapılan birçok şey Domuzcuk’un Ralph’e önerisi.

Başka bir ayrıntı ise Domuzcuk birçok konuda akıl verirken hiçbir işe elini sürmemesi, konuşan fakat çalışmayan aydın tiplemesi sergilemesi. Diğerleri yiyecekten başka birşey düşünmez iken Domuzcuk güneş saati gibi kültürel gelişimi düşünen önerilerde bulunur.

Adadaki hemen her karakter iyi ve kötü yönler sergilemekte, Golding zaten insanın benliğindeki iyi-kötü kavramını ortaya koyuyor. Tamamen iyi -saf- olan tek karakter Simon, aynı şekilde işkenceden zevk alan ve tamamen kötü olan tek karakter ise Roger.

Hikayede Jack’in önemli bir yeri var. Zamanla insanlığını yitirip faşist tutumlara bağlanıp kalıyor. Deniz kabuğu ile gelen demokrasiyi yıkıp kendince kabilesini kuruyor ve kendi diktatoryasını inşaa ediyor.

Herkesin okurken kolayca yanılsamaya kapılabileceği gibi her insanın içinde kötülük olduğunu anlatmak istediğini düşünmüyorum Golding’in. Bu daha çok her insanın içinde iyi-kötü mücadelesinin varolduğunu anlatmak gibi.

Çoğu kişi şu bahsettiklerimden bahsetmiştir.Dikkatimi çeken başka bir nokta daha var: Tamamen iyi olarak oluşturulan karakter Simon, bu iyiliği karşısında hiçbir yarar görmediği gibi deli olduğu düşünülüyor.

Spoiler: Göster
Ve hatta sonunda vahşice öldürülüyor.


Bence Golding, iyiliğin karşılığını bulmayacağını düşünüyor ki ben de bu kanıdayım. Adalet kavramını da reddetdiğini düşünüyorum Golding’in anlattıklarıyla. Daha da bahsedersem fazla spoiler olacak gerçi olacağı kadar oldu ama bu kadarı yeterli sanıyorum.

Son olarak eklemek istediğim: Golding’in Orwell’in muhteşem eseri Hayvan Çitliği’nden etkilenmiş olduğunu düşünmem, tabi okuduysa ki bu mümkün eserler arası 9-10 sene kadar zaman farkı var. Olay örgüsü ilerleyişi, imgeler, kurulan düzen ve düzenin yıkılması, karakterler ve daha çok bir konuda Hayvan Çiftliği’ne benzediği kanısındayım.

Ben çok sevdim, okuyun ve okutun.
"Sahtekârlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir."