Geçenlerde bir arkadaşım kitapların çoğunu kapaklarına göre seçtiğini söyledi. Adına aşina olup üzerine de kapağını beğendi mi alıyor. İlginç! Keşke hiç bilmeseydim derken bir başka arkadaşımın da aynı şeyi yaptığını o an itirafıyla öğrenmiş oldum. İçeriği önemli değil mi diyorum, ya size hitap etmiyorsa diye sorunca daha ilginç bir cevapla karşılaştım. Her türlü kitabı okuyorlar, evet her türlüsünü. Seçici geçirgen hücre zarlarıyla kaplıyken nasıl bu kadar umarsız oluyoruz anlamıyorum. Bakınız kastettiğim kategori değil, kitabın içeriği. Her tür ve kategoriden ben de okuyorum ama ne okuduğumu bilerek yapıyorum buna rağmen hoşlanmadığım çok oluyor. Damak tadının geniş olması farklı olmaması farklı bence.
Demem o ki gözlemlediğim kadarıyla insanların çoğu kapaklardan etkileniyor. Ayrıca geçen twitter'da Kafka istemediği halde kapaklarına böcek basan yayınevlerine sitem eden bir entry gördüm. Kafka istemiyormuş çünkü içeriğin sadece bir böcekten ibaret olmadığını ve böceğe indirgenmesinin yanlış olduğunu düşünüyormuş. O bile kapağın önemli olduğunu düşünmüş. (Can Öz'ün bu konu hakkında youtube'da bir açıklaması var, hoşuma da gitmedi değil.)
Dış görünüş gibi aslında, kendi kitabım olsa kapağına çok önem verirdim fakat kitap alırken kapağına en son bakıyorum. Baksam da alacaksam fikrim değişmiyor. Örneğin Kurma Kız, o rezil kapağa rağmen aldım. Kapağın benim için bir değişiklik yarattığı tek durum iki büyük yayınevi, aynı kitap ve iyi çeviri varsa bunun kapağı daha iyiymiş diyerek tercihimi o yönde yapmam. Bunun yaşadığım tek örneği de Stefan Zweig kitaplarını İş Bankası Yayınları'ndan almış olmam. Şimdi başka yayınevi almadığım bir kitabını daha güzel kapakla yayınlasa -artık- almam, bu sefer de kitaplığımdaki görsel nizam bozulur. Daha iyi çeviriyle basılsa misal yine o nizamın bir önemi kalmaz.