"Valerrny Keraunzaa..."
Bir ses uyuyan drow dişisini çağırıyordu. Ama ne için?
Valerrny huzursuzca uykusunda kıpırdandı. Ardından, uyuyan silüeti şiddetli bir kasılmayla iki büklüm oldu.
"Sen!" dedi rüyanın derinliklerine doğru, "Geri döndün!". Onu yeniden gördüğüne inanamıyordu.
Rüyanın karanlığında iki dev, kırmızı göz hain bir sırıtışla olduğu kadar tanıdık bir biçimde kısıldı. Hala daha bir ağız, burun ya da başka bir organ yüzde mevcut değildi. Sadece o kan kırmızı gözler...
"Sana yeniden görüşeceğimizi söylemiştim." dedi iblis rahat bir tavırla. Geçen yıllar içinde hiç değişmemişti anlaşılan.
"Kız güvende." dedi Valerrny ani bir panikle. Kız kardeşini bu denli isteyen iblise karşı, Baenrelerle olacak görüşmeyi ört pas etmeye çalışıyordu. Bu ani paniğinin büyük bir aptallık olduğunu biraz sonra anlayacaktı. İşte bu yüzden İralde ondan bir adım öndeydi hep. Planlı ve soğukkanlı kardeşi...
"Biliyorum, biliyorum." dedi umursamazca iblis,
"Ama yardımıma ihtiyacın olduğunu da biliyorum." dedi yeniden kısılan gözlerle. Anlaşılan yeniden gülüyordu.
"Hangi konuda..." Valerrny'in sesinde zoraki bir umursamazlık vardı.
"Benden saklayabileceğini mi sandın! Seni adi, küçük..!" sözleri birden kesildi. Bir süre sustu ve ardından sakinleşti.
"Bunu bir daha yaparsan seni öldürür, bedeninle senin hayatına ben devam ederim." dedi ani ve bir o kadar ürkütücü bir sakinlikle.
"Eğer başarısız olursan huzurlu bir ölüm bekleme benden. Bir drider kadar lanetli olursun tatlım." dedi.
Valerrny o an fark etmiyordu ama, ibls çok ani bir biçimde sakinleşmişti. Ayrıca, detaycı ve meraklı biri iyice dinelerse, her kelimesini özenle seçtiğini ve sesinde çok derinlerde yatan bir gerginlik olduğunu fark ederdi. İblis az önce birinden azar işitmişti: sakat Elinnya'yı yaratan güçten.
Valerrny bir süre sustu. Aklından ilk geçen, ona boyun eğmeyerek kafa tutmak ve kolay lokma olmadığını kantılamaktı; ardından boğazına kadar batmış olduğunu hatırladı ve bir Baenre'yi atlatmak için büyücüden fazlasına ihtiyacı vardı. İçinde yaşadığı ve belli etmekten kaçındığı korku da cabasıydı. Stratejik düşündü ve sakin, aynı zamanda itaatkar ses tonuyla konuşmaya başladı. İralde'den ilk defa kendi çıkarına yarayacak bir şey öğrendiğini fark etti konuşmaya başladığında.
"Senden saklamam çok büyük bir hataydı. Bu doğru. Ama şunu kabul etmelisin ki, bu durumu sana anlatmam için hiç bir yol yoktu. Bana hep sen ulaştın ben sana ulaşamadım..." sustu, iblisin tepkisini bekledi. İblis hiç ses çıkarmayınca doğru yolda olduğunu anladı ve devam etti.
"Baenreler dışında ilk 10 ev de orda olacak. Bu her şeyi daha da korkunç yapıyor. Nasıl oldu bilmiyorum ama kızın sakat olduğu ortaya çıktı. Kim ya da nasıl olduğuna dair hiçbir iz yok!" Bu noktada durup yumruklarını sıktı. "Bana yardım etmelisin! Sakat kardeşimi saklamak için bana bir yol göster!"
İblis bunları kafasında tarttı ve bir sonuca vardı:
"Ben buraya yardıma geldim. Bu çok açık. Bunu sen bile anlamalıydın! Yazık! Sonuca gelirsek, sana yardım edeceğim ama bunu senin için değil O'nun için yapıyorum! Bunu sakın unutma! Kızı bir avuç drow cadısına kaptıramam! Ne tür bir yardım yapacağımı yarın öğreneceksin. Şimdi gidiyorum ve sende uykuna geri dönüyorsun."
Her şey bu sözlerle sona erdi. Valerrny ter içinde uyanmıştı, ama kazandığı zaferin tadı ağzında nahoş bir tat bırakmış halde geziniyordu. Yüzüne yayılan gülümseme ve zaferin baş döndüren kokusuyla evin matronu olduğu günleri hayal ederek yeniden yatağa uzanırken bileğinde derin bir acıyla bağırmaya başladı. Bir şey sol bileğini deliyor, yakıyor ve parçalıyordu. Görünmeyen saldırganı elleriyle itmeye çalıştı. Lloth rahibelerinin dualarından birini okudu, ama sonuç bir hiçti. En sonunda acı çığlıkları saldırıyla birlikte kesildi. Acı içinde terden yapışmış saçları arasından bileğine baktı ve oraya dağlanmış bir sembol gördü. Bugüne kadar çok uğursuz sembol görmüştü ama bu hiçbirine benzemiyordu. Valerrny kimin olduğunu anlamak da geçikmedi. Ziraa biri karanlığın içinde kıs kıs gülüyordu.
"Benden bir şey saklamamayı öğrenmen için sana bir hediye bırakıyorum. Ve unutmadan, bana bir daha yalancı itaatkarlıklarda bulunmaya kalkma! Bunun için çok akıllıyım drow kızı. Çok!" dedi iblisin gülen sesi ve kayboldu. Valerrny ise, bileğine dağlanan sembolle odasında kaldı.
Ertesi gün, ev halkı ölüme yürüyormuş gibi bir havada uyandı. Evin nerdeyse tamamını kaplayan dilsiz hizmetkarlar evin hanımları için koşuşturdular. Dili olan az sayıdakiler ise onlara emirler verdi. Bu konuşma yeteneğinden yoksun bırakılanlar ve bırakılmayanlar arasında yeni bir efendilik yaratmıştı. Aralarında en üst düzey uşak ve hizmetçi olanlar şimdi en altlarının boyunduruğu altındaydı. Artık emir verecek bir dili yoktu hiçbirinin.
Evin zorunlu sessizliği ve ölüme yürüyen drow dişilerinin yas tutan izleriyle yıkandı koridorlar. Ev, onlar gidince artık onlarsız devam edecekleri birkaç saniyelik hayata hazırlamaya başladı kendini. Şurda, onların ölümünden birkaç saniye sonra o da gidecekti. Lloth'un hiddetinden asla kaçamazlardı sonuçta.
Elinnya, dün gece tekmeleyerek mahvettiği büyücü kardeşinin önündeydi şimdi. Evin halkı önden gitmiş, onu da sonra gelmesi için bırakmışlardı. Umutsuzca konuşarak halledebileceklerini düşünüyorlardı. Eğer gerekirse Elinnya çağrılacaktı. Bu basit düşünce karşısında hem Valerrny hem de İralde küplere binmiş, ama annelerinin zayıflığına karşı gelememişlerdi. İki düşman kardeş, o an sayılı fikir birlikteliklerinden birini yaşıyordu.
Büyücü tüm gece boyunca çalıştığı büyüsünü tamamladığında, Elinnya'nın ayağında bir ilüzyon oluştu. O yürürken arada titreşiyordu ama, hiç yoktan iyiydi. Tek sorun, Elinnya yine de toplallıyordu. Ayağı sağlam görünse de, topallamasına bir türlü engel olamıyordu. Hayalkırıklığı gözlerine hücüm ederken o bir köşede oturdu ve onu hiçbir zaman kabul etmeyece Lloth'a dua etti. Elinnya başka bir tanrı bilmiyordu belki ama, başka bir tanrı onu biliyordu. Uzaktan kızı izliyordu o sırada, ama sadece izliyordu...
Gergin bekleyiş sürerken Keraunzaa ailesinin 3 dişisi Baenrelerin malikanesine giriyordu. İhtişamıyla, kıskançlıkları had saffaya çıkan aile boyunları bükük yollarına devam etti. İralde'nin nefret ve lanetlemeyle parlayan gözlerini, Valerrny ufak söylenmelerle dile getirdi. Bugün çok uyumlulardı. Belkide kıyamet alameti dedikleri bu olmalıydı.
Hizmetkarlar onları toplantı salonuna buyur etti ve çift kanatlı dev kapılar açıldığında zifiri karanlıktaki odada 10 aileyle buldular kendilerini.
Drowlar için sorun yoktu, hepsi çok rahat görüyordu. Lloth'un iradesi de orda olduğu için iyice uğursuz bir hava yaratılmıştı. Keraunzaalar iliklerine kadar ürperdi. İralde kendini dizlerinin üstüne atıp Lloth'a yalvarmak ve suçu ailesine atarak kendini kurtarmamak için zor duruyordu. En ufak fırsatta ailesini satmayı kafasına koymuştu. Durmadan Valerrny'e, bu senin suçun, diyen bakışlar atıyordu.
"Keraunzaalar öne çıkın!" dedi yaşlı ve lanetli bir ses. Baenre matronu korkunç ihtişamıyla odada şimşek gibi çakmıştı. Onun sesiyle birlikte uğursuz yeşil alevler gerilerde parıldadı. Herkes birbirini ve bu lekeyi daha net görsün diye yakılmışlardı.
Keraunzaa kadınları öne çıktı. Valerrny umutsuzca yumruklarını sıkıyor, ama buna rağmen yanındaki aile üyeleri gibi metanetli bir biçimde kıpırtısız duruyordu. Bugün bütün Keraunzaa kadınları İralde'nin soğukkanlılığını bölüşüp gelmişlerdi sanki. İsteyince Valerrny bile böyle kalabilmişti. O sırada gözüne bir hareketlilik çarptı. Göz ucuyla soluna baktığında 9.ev olan Do'Urdenlerin en büyük kızını gördü. Daha doğrusu kemerini... Kemerinde asılı duran Lloth rahibesi kırbacının yılan başlı uçları durmadan hareket ediyor ve birbirlerine dolanıyordu. Arada bir öne uzanıp üzerlerinde şaklayacak ve ısıracak kurbanlar aranıyorlardı. Çok sık kullanıldıkları belliydi. Briza Do'Urdenle gözgöze gelen Valerrny bakışlarını kaçırdı. Bu iri ve kaslı kızla göz göze gelmekten dolayı oldukça rahatsız olmuştu.
Baenre matronu tekrar konuştuğunda Valerrny onun o uğursuz yüzüne tekrar bakmak zorunda kaldı ve sadece bir kere görmüş olmasına rağmen hiçbir detayını unutmamış olduğunu fark etti.
"Evinizde sakat bir kız bulunduğu söyleniyor! Böyle bir utancı nasıl taşırsınız!"
"Yalan söylüyorlar sayın Baenre ve sayın konsey matronları." diye başladı Keraunzaa matronu ve ellerini iki yana açarak devam etti.
"Bu sadece bir iftiradır. 25. ev Teran'kurların çirkin bir iftirası!" ardından nefret dolu gözlerle salonu taradı. Orda bir yerde Teran'kurları arıyordu gözleri.
Bu sözler üzerine aralarında fısıldaştı matronlar. Teran'kular Keraunzaalar tarafından alt edilip 25.ev olmaya gerilemiş ve 23. ev olma hakkı Keraunzaaların olmuştu. Ev tamamen yıkılmamışta olsa büyük kayıplar vermişlerdi. Onlardan intikam almak için böyle bir durum çok muhtemeldi. Ama matron Baenreden başka kimse ihbarı yapanın kim olduğunu bilmiyordu.
Uzun bir sessizlik oldu. Bu sırada herkes gizli gizli Keraunzaaların içini araştırmak için Lloth'un öğretilerini uyguladı. Dudaklar sessizce oynuyor ve sinsi girişimler üzerlerinde geziniyordu. Zihinsel olarak hepsini püskürtmek imkansızdı, ama her nasıldı oluyordu işte. Valerrny bunu iblise borçlu olduğunu, bileğindeki hediyesi(!) bir acı dalgasıyla onu sarstığında anladı. Asıl süprizin bu olmadığını umudediyordu. Kardeşinin topallayarak içeri giren görüntüsü aklından gitmiyordu.
"İhbarı yapanlar onlar değil". Bu söz üzerine gözler aynı anda Keraunzaalara döndü. Sıkıca kenetlenmiş dudaklar bir ismi bekledir.
"İhbarı yapanlar 15. ev, Harrdelinlerdir. Kızı dışarıda dolaşırken görmüşler. Gördüklerinde çok ısrarcıydılar. Sizden çok daha üstte olan bir evin sizi alt etmek için iftira atmayacağına göre..." herkes içinden kıs kıs güldü bu sözlerle. Aşağılama ve aptallıklarıyla alay eden bakışlar gezindi üzerlerinde. Valerrny, İralde'den gözlerini alamıyordu. Birazdan kendini çok güzel bir biçimde sıyıracaktı. Hep sıyrılan o olmuştu, ama bu defa zaferi o kucaklayacaktı. İnanıyordu...
"Sadece onlar değil." dedi birden bire Briza Do'Urden.
"Bu söylentilerin gezindiği zamanlarda, Lloth tarafından yollandığım bir görevde gördüm onu. Yüzeye, o hain kuzenlerimizle yüzleşmeye gidiyorduk. Dedikleri gibi kızı ben de gördüm! Topal ayağıyla pek de güzeldi..." bunu söylerken yüzünü ekşitti "bir fare gibi sürünüp duruyordu! Hem de bir drow kızı! Bu nasıl bir saygısızlıktır! Lloth bunu bağışlamaz!" bunun üzerine herkes onaylayan mırıldanmalarda bulundu. Malice Do'Urden ise yüzünde hoşnut bir gülümsemeyle kızıyla gurur duyan bir ifadeyle Keraunzaalar'a delici bakışlarla bakıyordu.
Seçkin bir drowun verdiği beyandan daha önemlisi olmazdı. Bu durumda kız sakat olmasa bile öyleymiş gibi bir sonuca varacaklardı.
"O zaman karar veril..." ama Baenrenin sözünü biri kesti.
"Bir dakika!" herkes Baenreler'in sözünü kesmeye cüret eden kıza, İralde'ye döndü hışımla.
"Sizlere gerçekleri anlatacağım!" Baenre matronu onu lanetlemek için elini kaldırmış, elinde giderek artan bir lanet birikintisi yükselirken, bu sözler üzerine onu yok etti. Elini öne doğru uzattı;
"Anlat o zaman. Ama çabuk olsun!"
"Elbette Matron Baenre,"dedi İralde herzamanki saygılı ve soğukkanlı haline bürünerek.
"Her şey kız kardeşim" bu lafı iğrenerek söylemişti,"Elinnya doğduğunda gerçekleşti. Evet! O bir sakat! Ama onu yaşatanlar kimler!" Birden elini yanında duran aile üyelerine çevirdi, "İşte bunlar! Sevgili annem ve ablam! Onlara yapmamaları gerektiğini tekrar tekrar anlattıysam da beni dinlemediler. Kızdaki güç aurasına kapılmış aptal ablam onu yaşattı ve dahası ona bir isim verecek kadar ileri gitti!" bu noktada herkes nefesini tutmuştu. Lloth'a bu derece itaatsizlik ederek her dişiye hakaret etmişti olan ablaya, yani Valerrny'e pörtlemiş kırmızı gözlerle yoğunlaştılar.
"Günler ve geceler boyu, bize başka bir kız vermesi için Lloth'a yakardım, ama bize sadece basit erkekler geldi." Bu noktadan Baenre matronu elini havaya kaldırdı ve İralde saygılı bir biçimde sustu. Baenrenin gözleri geriye doğru döndü ve kırmızı göleri korkunç bir biçim aldı. Kadın transa geçmişti. Anlaşılan tanrıçasıyla baş başaydı o an. Transatan çıkması uzun sürmedi. Geriye dönen kırmızı göleri eski haline döndü.
"Kız doğru söylüyor!" dedi hışımla. İralde zafer kazanmış bir edayla ablasına gözlerini dikti. Yüzünde sakin bir gülümseme, gözlerinde ise kin vardı. Valerrny kızkardeşini orda boğmamak için kendini zor tutuyordu.
"İşte hepsi bitti ablacım! Siz gidiyorsunuz, ama ben kalıyorum!" zafer kazanan kahkahası salon duvarlarında yankılandı.
Valerrny yumruklarını o kadar sıktı ki, bileğindeki yanık ona dayanılmaz acılar çektirdi. Bu acı onun aklını başına geitrmişti. Emin olmasa da iblise güvenmek zorunda olduğunu hatırladı.
"Kardeşimin buraya getirilmesini talep ediyorum!" dedi kendi aralarında konuşan matronların sesini bastırmak için. Herkesin suratından pis bir sırıtış oluştu.
"Gerçekler bu kadar açıkken o sakatı aramızamı sokmaya çalışıyorsun!" Baenre'nin hiddetli gözlerine çok fazla bakamadı Valerrny. Buna rağmen, içindeki öfkesi ölümcül boyutlardaydı. O an kalabalığın ve az sonra eviyle onların üzerine püskürecek Lloth'un laneti bile şu anlık bir hiçti. Tek isteği, İralde'nin siyah derilli, narin boynunu yakalamak ve her drowun ruhuna huzur veren o "çatırt!" sesiyle kırmaktı.
Matronlar fısıltıyla da olsa kendi aralarında konuşmaya dalmışken kafasını kaldırıp Briza Do'Urden denilen kıza baktı. Annesinin minyon tipi yanında dev gibiydi. Geniş omuzları, uzun boyu ve kaslı kollarıyla annesnin özel koruması olmaya adaydı. Malice Do'urden'in yüzündeki hoşnut gülümseme giderek daha çok yayılırken, Valerrny kendi annesine lanet etti.
Valerrny son gücüyle haykırdı, "Yüce Lloth! Kardeşimin buraya getirilmesine izin ver!"
Ona sonsuz gibi gelen o kısacık anda herkes sustu...Lloth gitmişti. Daha sonuç verilmeden iradesi onlarla ilgilenmeyi bırakmıştı. Her drow dişisi hayret nidalarında bulunurken, Keraunzaalar daha da zor bir durumda kaldı. Lloth'un İralde için olan emrini önceden almış olan Baenre, gerikalanlar ve ev için ne yapması gerektiğini bilemedi. Lloth'a durmadan seslendi. En sonunda 10 evinde matronların güçlerini birleştirip tanrıçalarına yakardı. Duyabildikleri tek şey, şimdilik kendi kararlarını vermeleri gerektiğine dair sıkı bir azar oldu. Tanrısal düzlemde her ne olduysa, Lloth öfkeden köpürüyordu. Lloth'un öfkesini iliklerine kadar hisseden drow dişileri sessizleşti. Hepsinin kafası karışmış olsa da, hiçbiri diğerine bunu yansıtmadı. Yüzlerindeki buz gibi maskeleri bir an bile kıpırdamadı.
Baenre kendini ilk toparlayanlardan oldu. O ilk evin efendisi ve Lloth'un gözbebeğiydi. Kendi başına daha öncede karar vermişti ve yine bunu yapmaktan korkmuyordu. Tam infaz emrini verecekken aklına bir fikir geldi, neden kızın oraya gelmesine izin vermeyecekti ki? Drowlar entrikacı bir ırktı, tıpkı kendisinin de olduğu gibi. Eğer ortada onun haberi olmadan bir şeyler dönüyorsa, bunu açığa çıkarmalıydı.
"Keraunzaa evine haber göderin! Elinnya Keranunzaa buraya gelsin!"
Nefesini tutan dorw kadınları, karara en ufak bir itirazda bulunmadı. Bunun tek nedeni ise, kızı kendilerinin de merak etmeleriydi. Sabırla beklenen birkaç bir sre içinde kız karşılarında olacaktı.
Keranunzaaa ailesanini kapısında bir haberci Elinnya'yı arıyordu. Kasları üzerindeki deri askıalrı yırtacak cinsten bir dişi savaşçı, Baenreler'den haber getirmişti. Elinnya'ya haber hızla iletildi ve vaktinin geldiğini anlayan sakat drow başı önünde eşlikçisinin yanında yürümek için aşağı indi.
Birkaç saat sonra, çift kanatlı kapılar açıldı ve içeriyumuşak yüzlü bir drow kızı girdi. Herkes hayretle ona bakıyordu. Ne Briza Do'Urden'in dediği gibi sürüngen gibi sürünen bir ayağı vardı, ne de ablası İralde'nin ifade ettiği gibi herhangi bir sakatlığı. Kusursuz bir şekilde salonda ilerledi kız ve saygıyla önce Lloth büstünün, sonra Baenre ve diğer evlerin önünde eğildi.
"Varlığınıza şahit olmak bir onur yücerahibeler!" dedi yüzü gibi yumuşak bir sesle.
Valerrny yeniden acıyan bileğine baktı. Bileğine dağlanan garip sembol yavaş yavaş yok oluyordu. Beyninde iblisin zafer kazanmış sesini duydu.
"İyi iş değil mi?"
Valerrny hoşnutça gülümsedi.
"İyi olduğu kadar temiz de bir iş."
"Elinnya Keraunzaa, hakkında sakat bir kız olduğuna dair söylentiler geziniyor. Bunu bize kanıtlamalısın. Eğer yapamazsan sen ve ailen Lloth'un hiddetiyle titreyecek." Baenre bu sözleri herzamanki buyurgan sözüyle söylemişti ama, kendisinin de kafası çok karışmıştı. Eğer bu bir ilüzyonsa hepsini birden nasıl kandırmayı başarmıştı?
Elinnya anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı. Ardından belindeki kuşağı çekip saçlarını topladı ki boynu ve yüzü açıkça görülsün diye. Kuşağın çıkmasıyla serbest kalan ve dökümlü bir hala elbisesini çıkardı acele etmeden. Çırılçıplak kalana kadar soyundu ve drow dişilerinin gözleri önünde hiçbir sakatlığı omayan genç bir beden kaldı. Erkek kardeşinin büyüsü acizdi, bunun farkıdnaydı. Neden bilmiyordu ama, o an, onca düşman gözün önünde kendini güvende hissediyordu. İçinden bir şükranda bulunmak geldi ama bu kesinlikle Lloth'a değildi. Orda, çıplak bir beden içinde özügürce yükselen ruhu, Lloth'a kendini kabul ettirmek yerine o an başlayan bir nefretle haykırmak istiyordu. Artık Lloth yoktu. Hayır... Artık o bilmediği bir koruyucusunun hizmetkarı olacaktı.
Kafalar allak bullak olmuştu. Az önce kızıyla gurur duyan Malice Do'Urden, şimdi sinirden kızarmış, siyah bir deri üzerinde bordoya çalan bir biçimde, yüzle duruyordu. Artık karar ne olacaktı? Kızın hiçbir kusuru yoktu. Ama Lloth diğer şikayetçileri olmasa da İralde'yi onaylamıştı. Bir süre boyunca bunu tartıştılar ve Lloth'un geri dönmeyen iradesinden dolayı, karar ertelendi. Keraunzaalar yollandığında ise başbaşa kalan 10 ev, onları izlemeleri için birilerini seçmeye karar verdi. Artık Keraunzaalar gece gündüz izlenecekti. Madem Lloth kararı onlara bırakmıştı, onlarda değerlerini kanıtlamalıydı. Kanıt olamdan bir yıkım belki bir erkek için sorunsuzdu ama bir drow evi için bela getirebilirdi.
Valerrny zaferle yürürken, kusurusuz bir biçimde yürümeye devam eden kızkardeşini koltuğunu altına aldı ve onunla ne akdar gururu duyduğunu anlattı. Annesi ve hain kızkardeşini geride bırakarak evin yolunu tuttu. Elinny garip bir biçimde düzelmişliğinin kısalığının farkındaydı. Eve döndüklerinde her şey biticek ve o yeninden topallayan bir utanç olacaktı. Ama o kısa an için bile ablası tarafından övülmek her şeye değerdi.
"Anne, seninle biraz konuşabilir miyiz?" İralde'nin tek düze sesi matron Keraunzaa'yı durdurdu.
"Sen ailemiz için bir numaralı utançsın! Aileni nasıl ele verirsin! Dua et de Valerrny bizi her nasıl olduysa kurtardı! Yoksa hepimiz senin yüzünden yıkıma uğrayacaktık! Bundan sonra senin gibi kıızm yok benim!" dedi belindeki kırbacı düşünmeden çekekerken. İralde'nin yüzünde iğrenç bir gülümseme oluştu.
"Ben de bunu istiyorum zaten!" dedi, annesi kırbacını ileri savururken uzun kollu tuniğinin altından kayarak çıkan bir hançeri annesinin kalbine saplarken. Yılanbaşlı kırbacın dişeri İralde'nin omzunu sıyırdıysa da acı duyucak halde değildi.
"Senin gibi zayıf bir kadın annem olduğu için utanıyorum!" dedi ve ardına bakamdan cesedi orda bırakarak gitti. Nasıl olsa birkaç hizmetkarı temizlemesi için yollayacaktı.
"Sıra sizde..." dedi hırsla kısılan sesiyle fısıldayarak. Keraunzaa evi için matronluk mücadelesi resmen başlamıştı.