Kayıt Ol

Yıldırım Yürek

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #30 : 25 Nisan 2010, 22:23:40 »
Bi oyunun içinde neler olduğunu bilmek için illa oynamak mı lazım? :hıö
Planemo Syndrome

Çevrimdışı LegalMc

  • ****
  • 1215
  • Rom: 33
  • Unimpressed was his default state.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #31 : 25 Nisan 2010, 22:39:28 »
Eh genelde :P
Yaşasın!
Ne kadar da ideolojik yaklaşıyoruz birbirimize.

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #32 : 28 Nisan 2010, 16:34:36 »
                                                            13.Bölüm:Saldırının İlk Aşaması
  Severus onu bekleyen tehlikeye doğru ıslık çalarak gidiyordu.Kheiron onun Roma Meydanına gitmesini istemişti.Kehanetteki beş kişinin tamamlanması gerekiyordu.Savaş yakındı..Severus kehaneti düşündü.Beş kişi..Büyük acılar çekecekti.Ama şimdi kehaneti düşünmenin sırası değildi.Severus başka şeylere odaklandı.Yaprakları dans edercesine sallanan ağaçlara,yüzünü yalayan rüzgara,gökyüzüne.
  Roma meydanına geldiğinde içi rahatladı.Yolu sağsalim geçmişti.Öncelikle melez arayışına bir meyhaneye girerek başladı.Meyhanenin tavanında örümcekler parti yapıyordu.Eski püskü ve kalitesiz bir yerdi ama içi müşteriyle doluydu.Tabi içindekilere müşteri denebilirse.Köşeye bir yere oturdu.Etrafı dikkatlice süzdü ama bir yandanda cebindeki Gökyaranı sımsıkı kavramıştı.Yanına oldukça şişman ve saçı sakalı birbirine karışmış bir adam geldi.Adam Severusa pis pis bakarak sordu:
 "Ne istersin?Elimde Dionysosun bahçesindeki üzümlerden yapılmış şarap var."
Severus biraz ürktü:
 "Yok,sağolun.Bende birazdan çıkıcaktım zaten."
Adam suratını astı:
 "Sen bilirsin."
Severus burada melez olmayacağını anladı.Zaten umudu yoktu.Tam ayağa kalkıp dışarı çıkacakken az önceki adam masaya bir kadeh şarabı fırlatırcasına koydu.Severus şaşırdı:
 "Ama ben isteme.."
Adam sertçe:
 "Şu masada oturan gönderdi."
Adamın elini kaldırdığı yerde kimse yoktu.Adam bi anlam veremedi:
 "Daha demin buradaydı,gitmiş olmalı."
Severus şaraba baktı.Ama içmeyecekti.Kimden geldiğini bilmediği şarabı içmek hiç akıllıca olmazdı.Hemen dışarı çıkmak için masadan fırladı.Sonra dışarıdan gelen ürkütücü çığlık sesleri duydu.Bu onu daha çok heyecanlandırdı ve dışarı çıktı.Ama gördüğü şey karşısında dondu kaldı.Meydanda en az elli tane insan heykeli vardı.Fakat bunlar sıradan heykeller değildi.Hepsinin yüzlerinde korkunç bir ifade vardı.Severus buna anlam veremedi.Çığlıkların geldiği yere koştu.Gökyaranı cebinden çıkardı.Oraya vardığında insanların delicesine kaçıştığını gördü.Bu kaçışmaların nedeni ise iki tane kadın görünümlü canavardı.Severus uzaktan ne olduğunu anladı:Bu heykelleri yapan o iki kadındı.O iki kadın etraftaki insanların yüzüne baktığı anda insanlar taş oluyorlardı.Kheiron Severusa bu canavarlardan bahsetmişti.Bunlar Gorgonlardı.Ama bunlardan üç tane olması gerekirdi:Medusa,Euryale ve Stheno.Severus daha fazla insanların taş olmasına dayanamadı:
 "Hey!Gorgon bozuntuları.Kolaysa bana gelin!"
 İki gorgon yüzünü Severusa döndü.Severus yüzünü hemen başka bir yere çevirdi.Gorgonlardan biri Severusla alay etti:
 "Sen Zeusun oğlu Severus olmalısın.Sonunda seni bulduk.Senin heykelini yapmak çok zevkli olucak.Ama sana ikram ettiğimiz şarabı içseydin seninle uğraşmak zorunda kalmayacaktık."
Ardından tıslamayla karışık bir kahkaha attı.Diğer Gorgon,kardeşi kadar eğlenmiş görünmüyordu:
 "Senin o pis baban bizim hayatımızı cehenneme çevirdi.Onun yüzünden kardeşim Medusa öldü.Şimdilik onun oğlunu öldürerek intikam alacağım.Ama asıl intikamımı Medusa tekrar doğduğunda alacağım.Değil mi Stheno?"
 "Haklısın kardeşim.Diğer canavarlar gelmeden şunun işini bitirelim."
Severus bozuntuya vermeden:
 "Ama ne yazıkki sizi şimdi öldüreceğim için Medusa nın doğuşunu göremeyeceksiniz."
Stheno ve Euryale ok ve yaylarını çıkardılar.Severusu ok yağmuruna tuttular.Severus bunlarla nasıl mücadele edecekti?Onlara bakamıyordu bile.Hemen bir çözüm bulmalıydı.Ama şimdilik heykellerden birinin arkasına saklandı.Ok atışları çok iyiydi bu Gorgonların.Euryale hızlıca okunu attı ve Severusun saklandığı heykel paramparça oldu.Başka bir heykele sığındı.Bu heykel marul satan bir adamdı.Elinde marulla ağzı açık bir şekilde heykel olmuştu adamcağız.Stheno o heykeli de parçaladı.Severus okuyla karşılık vermeye çalışsada onların nerde olduğunu kestiremediği için oklar oraya buraya gidiyordu.Anlaşılan kolay bir av olucaktı Severus.Her arkasına geçtiği heykel birer birer parçalanıyordu.Severus kaçmaktan yorulmuştu.Aklına gelebilecek en aptalca fikiri denedi.Gorgonlara seslendi:
 "Hey.Teslim oluyorum.Ateş etmeyin."
Severus heykelin arkasından kalktı ve yüzünü Gorgonlara çevirdi,ama gözleri hala kapalıydı.Euryale tıslayarak gülümsedi:
 "Sonunda doğru seçimi yaptın.Şimdi yavaşça gözlerini aç.Bir kerecik bak bize.Ölmeden önce bizi görmek istemezmisin?"
Artık Gorgonların nerede olduğunu biliyordu.Tam karşısında.Ama onlara direkt atış yapamazdı.Gorgonlar hemen oku savuştururdu.Sonra tekrar düşündü ve Apollonun ona hediye ettiği oklarını ve yayını çıkardı.Severus gözünü yavaşça açtı.Ama Gorgonlara bakmadı,gökyüzüne baktı.Gökyüzünün derinliklerine doğru oku fırlattı ve gülümsedi.Euryale sinirlendi:
 "Sen ne yaptığını sanıyorsun.Seni pis me.."
Sözünü bitirememesinin sebebi gökyüzünden başına gelen oktu.Stheno yerde yatan kardeşine bakarak bağırdı.Ardından delice Severusa baktı okunu ve yayını ona doğrulttu ama Severus ondan önce davrandı.Elindeki birbuçuk metrelik Gökyaranı mızrak misali Sthenoya fırlattı,tabi gözünü kapatarak.Atışını bakmadan yapabiliyordu çünkü o Zeusun oğluydu,rüzgarı kontrol edebilirdi.Severusun saldırısına maruz kalan Gorgonlar yerde kan gölünün içinde yatıyordu.Severus ancak o zaman bakabildi yarım saattir savaştığı düşmanlarına.Bu kadınların saçlarının her teli zehirli bir yılandı,dişleri oldukça keskindi.Yılanlar,yani kadınların saçı acıyla kıvranıyordu.Belki saçları ve dişleri iğrenç ve vahçi olmasa çok güzel iki kadın olabilirlerdi.Ama Athena zamanında onları böyle cezalandırmıştı.Severus bir şey daha farketti.Heykeller tekrar insan olmuştu.Demekki insanları taşa çeviren Gorgonlar ölünce,insanlar eski haline dönüşmüştü.Severus hızla Roma Meydanında ayrıldı.Tek başına seyahat iyi bir fikir değildi.Severus bütün canavarları düşündü.Aslında onların çoğunu tanrılar bu hale getirmişlerdi.Bu canavarların kaderiydi.Severus Gökyaranı yerden alıp cebine soktu ve ıslık çalarak geldiği yoldan,lanetler okuyarak döndü..

 
Planemo Syndrome

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #33 : 30 Nisan 2010, 18:37:43 »
                                                                   14.Bölüm:Diğer Canavarlar
  Severus koşar adımlarla biran önce kulübeye varmak istiyordu.Orda kalmaktan sıkıldığı kulübeyi şimdi ne kadar özlüyordu.Gökyaranı küçülttü ve cebine attı.Aklına Gorgonların söyledikleri geldi:"Diğer canavarlar".Olamaz..Yoksa dahası varmıydı?Tıslayan iki kadınla zor başetmişti.Diğerlerine katlanamazdı.Artık hızını arttırmıştı.Ormana paralel giden sessiz ve sakin yolda yüz metre koşucuları gibi koşuyordu.Fakat onun lanetler okumadına neden olan sesler gecikmedi.İlk ses bir aslan kükremesiydi.Ama bunun normal bir aslan olmadığı kesindi.Kükremenin ardından bir böğürme geldi.Onun ardından da kulakları tırmalayacak karga seslerinden bin beter bir kuş sesi.Severus Gökyaranı çıkardı,Güneş tepedeyken şimşeği parlıyordu.Havaya girmişti,artık ne çıkarsa çıksın savaşmaya hazırdı.Derin derin nefes aldı.Gökyüzünü düşündü..Onun bu özgüveni karşısındaki canavarlar sürüsünü gördükten sonra bitmişti.İçi karardı,beti benzi attı.Tam karşısında bir sürü ona doğru yaklaşıyordu.Canavarlara gelince,ilk olarak en öndekileri gördü:Bunlar beş taneydi ve köpeğe benziyorlardı,ama normal köpek boyutunun 5-6 katı kadarlardı.Kheironun kulübesine sığmayacak kadar yani,renkleri simsiyahtı.Sanki kömür torbasının içine düşmüş gibi.Ama Severusun asıl korktuğu şey ise o tazıların gözleri idi.Kıpkırmızıydı ve cehennemin ateşini andırıyordu,dişleri Severusu ortadan ikiye ayıracak kadar keskindi.Ayrıca koşarkende etrafına iğrenç iğrenç salyalar saçıyordu.Severus şu kanıya vardı:
 "Amcamın evcil hayvanları olmalılar."
Arkadaki beşliyi görünce canı daha da sıkıldı.O canavarların vücudu normal aslan biçimindeydi.Ama yüzleri,ne insan yüzü,ne aslan yüzü.Yüzüne bakmamaya gayret etti.Ayrıca bu aslanların kanatları vardı,kanatları kırmızıydı ve çok keskindi,ama en korkuncu ise kuyruklarıydı,bunlar birer yılandı ve o kuyruklar diken atıyordu.Kheiron bu canavarlardan da bahsetmişti:Mantikor.Bu on canavarın en arkasında ise bir boğa vardı.Bu boğa normale benziyordu,tabi burnundan her soluduğunda alev çıkması dışında.Herkül bu azgın boğayla savaşmıştı.Bu boğa Girit Boğasıydı.Başını yukarı kaldırdı.Ama kaldırmaz olaydı,üç tane kuş-iblis karışımı yaratık gördü Severus.Bunlar yemyeşildi ve yüzlerinde iğrenç şekildeki gülümseme belli oluyordu.
  Severusa ilk Cehennem tazıları musallat oldu.Hepsi Severusa o alevimsi gözleri dikmişti.Biri birdenbire Severusun üstüne atladı ama Severus sağ atladı.Bir diğeri Severusun arkasına geçti ve onu ısırmaya çalıştı.Severus arkasını hızlıca döndükten sonra Gökyaranla yüzüne vurdu tazının.Cehennem tazısı sersemledi ve Severus o anı iyi değerlendirdi.Gökyaranı tazının açılmış ağzından soktu ve kafasının arka bölümünden çıkardı.Tazı geldiği yere dönmüştü,toz oldu.Diğer ikisi aynı anda pençelerini Severusa salladılar.Severus karşılık veremeden karnı boydan boya kesildi.Acı içinde bağırdı Severus,yere düştü.Bunu fırsat bilen tazılardan biri pençesini havaya kaldırdı ve yerdeki Severusa indirdi.Ama Severus acının verdiği öfkeyle Gökyaranı tazının pençesine soktu şöyle dedi:
 "Hades sizi iyi eğitememiş!!Gökyaranı tat bakalım!"
Son kalan tazıya fırsat vermedi ve bu sefer Severus tazının üstüne atladı.Boynuna sarıldı ve Gökyaranı beline sapladı.Tazı inledi ve toz oldu.Severusun karnı çok kötü acıyordu ve her yeri tazı salyası olmuştu.Daha temizlemeye fırsat bulamadan Mantikorlar saldırdı.Biri Severusa doğru uçtu ve tam tepesine inerek dikenlerini fırlattı.Severus geriye sıçradı ve az önce durduğu yerde on tane diken birikti.Mantikorlar hiç bekletmeden Severusa diken fırlatıyorlardı.Severus bazılarını şimşeğiyle,bazılarını oraya buraya sıçrayarak önlüyordu ama diken yağmuruna daha fazla dayanamadı.Biri koluna saplandı.Bu sağ koluydu,hemen çıkardı ve sahibine doğru fırlattı.Tam isabet!Mantikor kendi dikeniyle toz olmuştu.Severusun aklına bir plan geldi.Dört aslanın üzerine doğru koştu,aslanlar şaşırdı ve diken atmaya başladılar.Severus güç bela savuşturdu ve aslanların tam ortasına geldi.Bekledi,onların atış yapmalarını bekledi.Ve beklediği gibi hepsi aynı anda Severusa diken fırlattılar.Severus tam zamanında eğildi ve şapşal mantikorlar birbirlerine diken fırlatmış oldu.Hepsi toz oldu.Sağ kolu alev alev yanıyordu.Zehirlenmişti galiba.Ama bunu unutmaya çalıştı.Girit Boğası arkada kalmıştı.Ondan önce iblis kuşlar Severusa saldırdı.Severus okunu ve yayını çıkardı.Harpilere nişan aldı ve ard arda fırlatmaya başladı.Ama iblisler o kadar hızlıydı ki sinekler gibi anında yer değiştiriyorlardı.Elindeki ok azalmaya başlamıştı.Harpilerde gittikçe yaklaşıyordu.Harpilerden biri iyice yaklaştı ve kanatıyla Severusa vurdu.Severus yere yapıştı,artık savunmasızdı.Harpilerin üçü birden saldırmak için hazırlandılar.Severusun o an tek birşey diledi:
 "Baba..Yardım et!"
 Tam o anda dileği cevaplanmıştı.Harpileri bir şey durdurmuştu.Severus gözlerini açtı ve gördükleri karşısında şoke oldu.Bir kartal..Devasa ve oldukça görkemli bir kartal..Harpilerin üçüne birden cesurca saldırıyordu.Harpiler neye uğradıklarını şaşırdı bir anda.Ama Severus Harpilerle uğraşırken son canavarı unuttu:Girit Boğası..Burnunda alevler saçarak Severusa doğru koşuyordu.Severus yerden kalkamıyordu.Kolu inanılmaz derecede acıyla ağrıyordu ve kanıyordu.Gözünü kapadı.Bu sefer kimse yardım edemezdi ona.Girit Boğası boynuzlarını Severusa geçirmek için hevesle ona koşuyordu.Fakat Severus şanslı günündeydi.Boğa bir ok yemişti,ama bu Severusun oku değildi.Ormanın derinliklerinde gelmiş ve ustaca fırlatılmış bir oktu.Boğa bir iki sallandı.Severusla burun burunaydı.Boğanın gözü kapandı ve Severusun hemen yanına düştü.O sırada ormandan biri çıktı ama Severus yarı baygındı.Çıkan kişiye bakamadı.Kartal Harpileri öldürdükten sonra Severusu yumuşak bir şekilde sırtına koydu ve kulübenin olduğu yere doğru kanat çırptı.Ormandan çıkan kişi de kartalın gittiği yere doğru yola koyuldu...
Planemo Syndrome

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #34 : 02 Mayıs 2010, 22:15:21 »
                                                                 15.Bölüm:Avcı
  Severusu kurtaran kartal binbir güzelliğin üstünde kanatlarıyla rüzgarı yararak uçuyordu.Kulübenin yamacındaki Sentoria Ormanı yemyeşil gözüküyordu.Ormana paralel giden çay,yine yeşillik içinde minik tepecikler.Tabi Severus bu güzellikleri göremiyordu çünkü baygın olarak kartalın sırtında yatıyordu.Kolundaki acı artık dayanılmaz haldeydi.Arada bağırıyordu acıdan Severus.Bu gidişle Mantikorun attığı dikenin zehri Severusu öldürecekti.Kartalda bunun bilincindeydi,daha da hızlandı..
                                                                 .  .  .

  Kheiron kulübenin bahçesinde,gözünü taşlı yola dikmiş bakıyordu.Severus geç kalmıştı.Kheiron yaptığı bu hatayı anlamıştı.Onu tek başına bir göreve yollamıştı,hem de daha eğitimi tamamlanmadan.Kheiron titreyen sesiyle şöyle dedi:
 "Nerde kaldın evlat?"...
  Bir iki saat sonra hava iyice kapanmıştı.Güneş gökyüzünden elini eteğini çekmişti.Kheiron iyice sabırsızlanmıştı,bir o yana bir bu yana hızlı adımlarla yürüyordu.Fakat en sonunda gökyüzünde gördüğü şeyle içine umut doldu.Gökyüzünde gördüğü siyah beyaz,derin bakışlı,normal bir kuşun 4-5 katı,görkemli bir kartaldı bu gördüğü.Gökyüzünün hakimi benim!dercesine bağırdı devasa kartal.Kheironun ağzı açık kalmıştı:
 "Bu imkansız!Bu..bu Zeusun kartalı."
  Kartal kulübenin bahçesine indi.Severusu çimenlere serdi.Kheiron hemen Severusun yanına koştu ve yaralarını inceledi.Kolunda büyük bir yara açılmıştı ve giysisi oldukça kötü bir biçimde yırtılmıştı.Kheiron tekrar kartala baktıktan sonra biraz nektar getirmek için koşarak kulübeye gitti.
  "Severus!Uyan!"
Kheiron bir kaç tokat ve iki kova sudan sonra Severusu uyandırdı.Severus uyanır uyanmaz cebinden Gökyaranı çıkarttı ve bağırdı:
 "O pis salyanı benden uzak tut köpek!"
Kheiron geri sıçradı.Severusda Kheironu görünce kendine geldi.Kheiron onu sakinleştirmeye çalıştı:
 "Tamam,sakin ol.Benim.Ayrıca,salyalarımda ne varmış?"
 "Özür dilerim,bi an seni Cehennem tazısı sandım.Pis köpekler!"
 "Demek onlarla karşılaştın?"
 "Sadece onlar olsa iyi:5 tane Mantikor,5 Cehennem tazısı,3 Harpi,bide Girit boğası.Onların öncesinde de Gorgonlarla savaştım.Roma meydanında.Ama iyiki Medusa yoktu.Yılan saçlı ve sarı dişliydiler,ııyykk!"
Ardından bütün yaşadıklarını Kheirona anlattı;Canavarları,kartalı,ormandan çıkan ve onu kurtaran oku..Kheiron onu dikkatle dinledi ve şu kanaati getirdi:
 "Atlas haberini çabuk almış.İşte tehlikeli melez hayatın şimdi başlıyor."
 "Peki,sen daha beni bulmadan önce bana saldıran Minotora ne diyiceksin?Onu kim gönderdi?"
 "Bak işte oun bilmiyorum.Anlaşılan senin gizli bir düşmanın daha olmalı."
 "O zaman o gizli düşmanı bir an..AAHHH!"
Severus acıyla sağ kolunu tuttu.Kheironun hemen aklına geldi:
 "Kolunu tamamen unutmuşum,zehirlenmiş olmalısın.Sana verdiğim nektar iyileştirmedi anlaşılan.Eğer bir saat içinde müdahelede bulunmazsa,ölürsün."
 "Sağol ya.Beni çok rahatlattın!"
Kheiron ilk defa bü kadar üzüntülüydü.Kahverengi gözleri dolmuştu.Delice birşeyler bulmaya çalışıyordu.Bir çare..Severusda umutsuzca etrafına bakındı.Şimdi mi ölecekti?Daha çok erkendi.O insanlığın tek umuduydu.Eğer şimdi ölürse her şey maffolurdu.Birden kartalı gördü.Ona yalvardı:"Yardım et!Kurtar beni!"Bunu konuşarak söylememişti.İçinden demişti.Nasıl olduğunu anlamadı ama kartalla bir tür iletişim kurduğunu anladı.Kartal onun yanına yaklaştı ve keskin sesiyle konuştu:"Uzan Zeusun oğlu!"Severus donmuştu:
 "Sen konuşabiliyormusun?"
Kheiron garip bir şekilde ona baktı:
 "Ben birşey demedim."
 "Sana demedim Kheiron.Kartala dedim."
 "Ney?"
 "Yok bir şey."
Uzandı.Kartal Severusun yanına geldi.Ayağını Severusun yaralı koluna götürdü ve narince kavradı.Severus ciyakladı.Ama kartal umursamadan kolunu kavramaya devam etti.Severusun inlemesi kesildi.Kartal ayağını ordan çekitiğinde Severus sanki hiç yaralanmamış gibi kolunu sapasağlam buldu.Kolunu yokladı,salladı,savurdu.Hiç acımıyordu.Severus kartala gülümsedi ve içinden:"Sağol!" dedi.Kartal eski yerine gitti ve yattı.
  Severus ve Kheiron kulübeye girmiş konuşuyorlardı.Taki ormandan gelen garip seslere kadar.Severus Gökyaranı eline aldı ve dışarı çıktı.Kheirona döndü:
 "Zaten bugün pek doymamıştım.Biraz daha canavar fena olmaz."
Ormandan bir kız sesi geldi:
 "Sensin canavar!"
Ağaçların arasından bir kız belirdi.Saçları kahverendiydi.Çenesi sivriydi ve gözleri mavi renkteydi.Orman perileri gibiydi.Üstündeki giysiyi Severus hemen hatırladı.Bu giysi rüyasında gördüğü Zoé adlı avcının giydiği giysiydi.Kız kendini tanıttı:
 "Ben tanrıça Artemisin soylu avcısı Pobemeyim!Hatırlarsan seni Girit Boğasından kurtaran bendim."
Severus alaycı bir şekilde kıza baktı:
 "Artemis senin gibi küçük bir kızı nasıl avcı yapar?"
Severus haklıydı.Kız 12-13 yaşlarında gösteriyordu.Bu laflardan sonra kız küplere bindi resmen.Okunu ve yayını anında çıkarıp Severusun yaslandığı ağaca doğru atış yaptı.Rüzgarı yaran ok Sverusun saçını kaldırdı.Severus birden irkildi ve korktu.Pobeme cevabını vermişti.Tekrar konuştu:
 "Ben senden elli yaş büyüğüm bi kere.Şunu öğrenmen gerekir;Bir kere Artemisin avcısı oldunmu asla yaşlanmazsın.Bende görüldüğü gibi.Buraya gelme nedenim ise,Artemisin en çok güvendiği ve takdir ettiği,ayrıca benimde en yakın arkadaşım olan avcı Zoéyi kurtarmak için bu savaşta size katılmaya karar verdim."
Kheiron tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi ve kıza cevap verdi:
 "Hoşgeldin Artemisin avcısı Pobeme.Ve işte Severus,kehanetteki 4 arkadaşından ilkini bulmuş olduk."
Severus Kheironu dinlemiyordu.O hala ağzı açık bir şekilde bir kıza,bir de hemen yanındaki görkemli oka bakıyordu...
 
Planemo Syndrome

Çevrimdışı mimoza

  • **
  • 56
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #35 : 07 Mayıs 2010, 10:33:16 »
15 bölümüde 2günde okudum zevki çıksın merak edeyim diye ve gerçekten değdi çok güzel bölümler ilk başta kısa başladı sonra orta yolu bulmuşsun sevindim.devamı varmı bilmiyorum ama olsa iyi olur başarılarr..
Magicians!!! Göklerde bir yerde!!!

http://www.kayiprihtim.org/forum/joel-robert-magiciansin-kurtulusu-bolum-123456-t6728.0.html

Yorumlarınızı bekliyorum...

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #36 : 07 Mayıs 2010, 15:44:40 »
Gerçekten çok teşekkürler :),devamını bugün yazmayı planlıyorum
Planemo Syndrome

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #37 : 08 Mayıs 2010, 00:27:43 »
                                                           16.Bölüm:Orman
  Dünkü yeni kızla,yani avcıyla yapılan konuşmadan sonra Severus erken yatmıştı.Uyandığında aklına ilk gelen dün onu kurtaran devasa kartal olmuştu.Babasının kartalı.Uykunun verdiği sersemlikle dışarı çıktı ama kartal ortalıkta yoktu.Ama Severus emindi;Kartal geri dönecekti.Kheironu herzamanki gibi bahçede çalışırken gördü.Gözünü ovup,iki üç esnemenin ardından Kheirona sordu:
 "Dünkü gıcık kız nerde?"
 "Odun toplamaya gitti,kulübede hiç kalmamıştı.Gerçekten çok disiplinli biri."
 "Ya ne demezsin,hala dün iki santim yanıma fırlattığı okun etkisindeyim."
Severus kulübenin arkasından bir elma aldıktan sonra tekrar kulübeye girdi ve günlük kıyafetini giydi.Yeni arkadaşıyla hiç anlaşamayacağını düşündü Severus,ama Pobeme çok tecrübeli gözüküyordu.Artemis onu iyi eğitmiş olmalıydı.Tekrar dışarı çıktı.Etrafına baktı,güneş kızılımsıydı.Yine hep kulağını çınlatan nehir sesini duyuyordu.Tam karşısındaki ormana baktı.Ağaçlar oldukça hareketliydi,fazla hareketliydi,gereğinden fazla...Denge tahtasına oturdu ve Kheirona sordu:
 "Eee,bugün bir planımız var mı?"
 "Elbette,benim her zaman bir planım vardır.Bugün sen ve Pobeme'ye ciddi bir antreman yaptıracağım."
 "Pobeme olmasa?"
 "İnan bana bu antremanda Pobeme yanında olmazsa delirebilirsin."
 "Asıl o yanımda olursa deliririm."
 "Neyse mızmızlanma,Pobemede birazdan gelir.O gelene kadar biraz oyalanalım.”
Der demez Pobeme kucağında en az kırk tane odunla geldi.Ağzı yüzü kirlenmişti ama o buna aldırış etmiyordu.Severus onu gördü ve söylendi:
 “Bizim avcıda geldi sonunda.”
Pobeme odunları çimenlere bıraktı ve Severusa kaşlarını çattı:
 “Babandan bi farkın yok,siz erkekler hep böyle huysuzsunuz.”
Kheiron herzamanki gibi sakin bir şekilde konuşarak:
 “Kavgayı bir kenara bırakın.Ben bugünkü yapıcağımız antremanı Pobemeye anlattım,şimdi sana da anlatayım Severus.”
 “Can kulağıyla dinliyorum.”
 “Sizin göreviniz hemen karşındaki ormanın sonuna ulaşmak.”
Eliyle Sentoria ormanını gösterdi.Severus şaşırdı:
 “Eee,bunda zorluk nerede?”
 “Ama önünüze bazı engeller koydum.Orman perileri,yani Nemflerden ricada bulundum ve ormanı tıpkı bir labirent gibi hazırlamalarını istedim,tabi yolculuğunuzda bazı sürprizler sizi bekliyor olacak.Ulaşıcağınız şey ise:Sizin en değerli eşyalarınız.”
Severus hemen elini cebine attı;Gökyaran orda yoktu!Kheiron gülümsedi.Pobeme ise bir minik bir yolculuk çantasını çıkarıp karıştırdı ve mırıldandı:
 “Kolyem..”
Kheiron tekrar söze girdi:
 “Eğer bir amaç olmasaydı ciddiye almazsınız diye düşündüm.Nasıl?İyi fikir değil mi?”
Tekrar gülümsedi.Konuşmanın ardından Kheiron Severus ve Pobemeyi ormanın hemen önüne götürdü.Severus Gökyaranı olmadığı için Kheironun silah deposundan bir Yunan Kılıcı aldı.Ona biraz büyüktü ama idare etmek zorundaydı.Daha sonra omzuna tanrı Apollonun ona verdiği görkemli ok ve yayı koydu.Ona kat kat büyük gelen ve kendisinden daha ağır savaş zırhlarını istemeyerek te olsa giyidi.O hazırdı.Pobeme ise avcı kıyafetini giydi,eline hançerini aldı,ok ve yayını sırtına doladı ve boynuna üzerinde yaklaşık 50 tane kahverengi boncuk bulunan kolyesini taktı.Kherion tekrar ikisini de kontrol ettikten sonra:
 “Hazırsanız ormana girebilirsiniz.Unutmayın,çok dikkatli olun ve gözünüzü dört açın,önünüze zorlu engeller olacak.”
 “Hallederiz.”
Severus bunu söyledikten sonra ormana daldı.Hemen arkasından Pobeme soğukkanlı bir şekilde onu takip etti.Severus ormana girdiği anda kendini bambaşka bir yerde gibi hissetti.Ortalık ölüm sessizliğine bürünmüştü.Hiç ses yoktu,hiç canlı yoktu..Ormanın içine doğru ilerledikçe ağaçlar daha da uzuyor ve canlanıyordu.Severus beklediğinin çok altında bir ormanla karşılaşmıştı:
 “Burası normal bir orman,Kheiron abarttı sanki.”
 “Sanmıyorum,nurası daha başlangıç.”
Pobeme heryeri mavi gözleriyle dikkatli bir biçimde süzüyordu.Koyu kahverengi ağaç gövdelerini,yaprakla örtülmüş sert toprağı,havayı,dalları,sessizliği.Bir şey onu rahatsız ediyordu.Bu özelliği onun nerdeyse hergün ava çıkmasından kaynaklanıyordu.Ama aynı şey Severus için geçerli değildi.O kılıç sallıyarak rahat rahat yürüyordu.Pobemenin kolyesi dikkatini çekti ve sordu:
 “Kolyen ilginçmiş,kim verdi?”
Pobeme bir yandan ağacın kavuklarını oyuyor,bir yandan Severusun sorusunu yanıtlıyordu:
 “Bu kolye ben Artemisin avcısı olduğumdan beri var.Her geçen yılda kolyeme bir kahverengi boncuk daha takılır.Burda toplam elli tane boncuk bulunduğuna göre anlamışsındır.Ama Kheironun benden alıp ormana sakladığı kolye çok daha farklı,daha parlak,daha güzel.O kolyeyi bana Artemis vermişti.”
Severusun aklına Gökyaranı geldi.Onu hemen özlemişti,az canavar doğramamıştı onunla.Sonra Pobemeye döndü:
 “Umarım ikimizde aradığımızı buluruz.”
Aradan on dakika geçmişti,etraf hala sakindi.Ama bir şeyler farklıydı.Pobeme önden gidiyordu.Severus arkadan paytak paytak ilerliyordu.Taki hemen sağından hıphızlı bir şey geçene kadar.Severus korkunun verdiği etkiyle yere düşmüştü.O kadar süratli geçmişti ki o şey yapraklar toprakran yükselip iki metre havaya sıçradı.Severus hala şoku atlatamamıştı:
 “O da neydi öyle?!”
 “Severus,sen burda kal.Ben bakmaya gidiyorum.”
Severus daha itiraz etmeden Pobeme ortalıktan kaybolmuştu.İşte orman gerçek yüzünü o zaman gösterdi.Ağaçlar birden yerinden oynadı,toprak biçim değiştirdi,her yer sanki canlıymışçasına hareket etti.Yalnız kalmıştı.Ağzı açık bir şekilde olan bitene baktı.Her şey yerini değiştirmeyi bıraktığında Severus farkına vardı;Orman bir labirente dönüşmüştü.Canlı bir labirent…
Planemo Syndrome

Çevrimdışı KoyuBeyaz

  • ********
  • 2753
  • Rom: 59
  • Rasyonalist dominant.
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #38 : 10 Mayıs 2010, 19:58:50 »
Başından sonuna kadar bir solukta okudum, hatta artık gözlerim ağrıyor forumun kara temasından dolayı. Çok güzel bir çalışma olmuş, bir çokta araştırma yapmışsın gibi görünüyor, ayrıca takdir ettim. Devamını merakla bekliyorum, bir izleyicin daha oldu.  :)
Uzay elbisemle kavgaya hazırım.

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #39 : 10 Mayıs 2010, 20:14:16 »
Çok çok teşekkürler :)
Planemo Syndrome

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #40 : 18 Mayıs 2010, 19:37:08 »
                                                                 17.Bölüm:Labirent-Orman
 "Pobemeee!"
 Severus ormanın dışındayken gıcık olduğu kıza şimdi yalvarırcasına bağrıyordu.Ama cevabın gelmeyeceğini o da biliyordu.Üstünü başını sildi,kılıcı yere sapladı ve düşünmeye koyuldu;önünde dört yol vardı.Gizemle ve tuzaklarla dolu dört yol..Kendini bir deney faresi gibi hissetti Severus,kızdı.Fakat arkasından gelen çığlıkla karışık bağırma sesi onu kızgınlıktan tedirginliğe sürükledi.

 Okunu ve yayını hazırladı.O sesin sahibini yerde ararken yüksek bir ağaçtan gelen sarı ok onun yayını elinden atmıştı.Tam yayı yerden alırken ikinci bir sarı ok bunu yine engelledi.Hemen kılıcını çıkardı,fakat düşman saldırmıya kesti.Ah bide şu düşmanını görebilse.Ağaca baktı,ama kimse yoktu.Daha dikkatli baktı,ve ağacın kalın gövdesinde iki çift sarı göz gördü.Ama gerisi yoktu.Sonra o iki çift gözün olduğu yerde hareketlenme gördü ve üstüne doğru o yönden bir şey fırladı.Kheironun ona söylediklerini hatırladı:O bir orman perisiydi,onları özelliği ise durduğu yerin rengini almasıydı.
 
 Daha üstüne gelen kahverengiye bürünmüş dişiye bakamadan silahlarını alıp dört yoldan birine gözünü kapatarak fırladı.Yolun ortalarına geldiğinde arkasını döndü ve renk değiştiren periyi orada göremedi.Kendini yorgunluğun verdiği halsizlikle yere attı ve mırıldandı:
 "O kesinlikle bir Nemfti."

 Belkide on kez yön değiştirerek yürüyordu ama hala bir şey olmuyordu.Labirentteki yolların oldukça geniş olması Severusu rahatlatıyordu.Bu durum daha rahat savaşmasına olanak tanırdı.Yolun kenarlarını ürkütücü ağaçlar kaplamıştı ve Severus homurdanarak onların yanından geçmek zorunda kalıyordu.Halbuki onlar dışarıdan ne kadar da güzel görünüyordu.Ağaçlara bakmamaya gayret gösteriyordu.O böyle yoluna devam ederken ondan bi yüz metre ileride,sağ çaprazda havaya atılan bir ok gördü.
 "Bu Pobeme!"
diye düşündü Severus.Hızını arttırarak oraya doğru koştu,heyecanlıydı.Eğer onu bulursa kesin Pobeme labirentvari ormandan çıkma yolunu bulurdu,diye umutlandı.Üç beş kez sağ sol yaptıktan sonra okun geldiği yere varmıştı.Ama orada ne Pobeme vardı ne de Nemf.Orada sadece birsürü iri boncuktan yapılmış kolye gördü Severus.Kolyeyi dalgın bir şekilde cebine soktu ve canı daha da sıkıldı.Pobemenin kaybolduğu bir ormandan o nasıl kurtulacaktı?

 Uzun ve sıkıcı bir yürüyüşün ardından önceki yollardan çok daha geniş bir alana geldi.Ama burada ters giden bir şey vardı,yol yapraklarla kaplıydı ve sanki daha önce birşeyler olmuştu orada.Yolun kenarlarındaki ağaçların arası aralıktı. Bu nedenle ilk adımını son derece dikkatli ve yavaş bir biçimde attı,bir şey olmadı.İkinci adımı daha rahattı,yine birşey olmadı.Üçüncü adımdan sonra normal bir şekilde yürümeye başladı ama bu yaptığı çok büyük bir hataydı.Son adımında halat gibi birşeye bastığını anladı.Ve halata bastığı anda ağaçların arasından sarı bir ok fırladı.Sonra farkına vardı:Her halata bastığında ormandan bir ok gelmesinde neden oluyordu.Refleksleri iyi olmasaydı sonu Pobeme gibi olabilirdi.Bu gelen okun ardından Severus yapabileceği en aptalca şeyi yaptı:Geniş yolu koşarak geçmeye çalıştı.O delice koşarken her bastığı halat ona keskin bir ok olarak dönüyordu.Bir süre sonra oklardan önünü göremedi,çoğu zırhına çarpıyordu ve oldukça acı veriyordu.Kılıçla ve elleriyle yüzünü siper ederek koşmaya devam ediyordu.Son gelen ok baldırını sıyırdı ve acıyla bağırdı.Ona her isabet eden okta dengesini daha çok kaybediyordu.Geniş yolun bitmesine on metre kala halatlardan birine takılıp yere düştü.Yere düşmesiyle ağaçların arasında kamuflaj olan Nemfler geniş alana akın etti.

 Severusun ağzı açık kaldı,bu Nemfler çok güzeldi...Kulakları sivriydi,çeneleri gibi.Keskin ve kırmızı gözleri vardı orman perilerinin,saçları sapsarı ve dümdüzdü,parlıyordu.Ve oldukça kıvrak bir vücuda sahiplerdi.Severus büyülenmiş gibi onlara bakarken aralarından biri saldırıya geçti.Nemfin elinde mızrak vardı.Severusa fırlattı.Severus kılıcıyla savurmaya çalıştı,az daha yüzüne saplanıyordu mızrak.Sonra Nemflerin kolları dikkatini çekti Severusun.Yaprakla doluydu,Bu yeşil ve parlak yapraklar çok narin gözüküyordu.Severusun aklına bir fikir geldi.Bu fikri gerçekleştirmek için Nemflerin içine daldı ve ona saldıran Nemften zor da olsa bir yaprak kopardı;Nemf oracıkta uykuya daldı.Severusu tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi ve silahları bir kenara bırakarak Nemflere hücum etti.Mızrakla ona vurmaya çalışıyorlardı ama Severus çok hızlıydı.
 
 Bir on dakika sonra Nemflerin hepsi uykuya dalmıştı.Severus bir kaç küçük yarayla hepsiyle başa çıkmıştı.Ve yerler yapraklarla dolmuştu.Yapraklar!Severusun hemen aklına geldi:Buraya geldiğinde yerler yaprakla doluydu,demekki bu Nemfleri birileri daha önce uyutmuştu.
 "Pobeme.."
 Artemisin avcısı Severustan çok daha önce davranmıştı.Nemfler tekrar uyanabilirdi,hemen geniş alanı geçerek son engele ulaştı.

 Bir kapı..Yanlamasına dizilmiş minik ağaçların arasında bir kapı vardı,ne kadar saçma.Severus ters ters kapıya bakı ve tokmağını aradı,ama yoktu.Ofladı ve kapıya sertçe tekme attı.Yaklaşık üç saattir bu ormandaydı ve artık patlamak üzereydi.Kapının karşısına oturdu ve düşünmeye başladı,nasıl açılacak?Ayağa kalktı ve kapının etrafına bakındı,belki bir anahtar bulurdu.Kapının sağındaki ağaca göz attı ve tahmin ettiği en son şey oldu;Ağacın gövdesinde yazılar belirdi.Gözünü kısarak yazıları okudu:
 "Kapıyı açman için bu soruyu yanıtlaman gerekiyor."
 Severus pofladı:
 "Bi bu eksikti,hadi sor bakalım bilge(!) ağaç."
Ağaçta tekrar yazılar belirdi:
 "Bu kapıyı neden açamıyorsun ?."
Severus hemen yanıtladı:
 "Çünkü tokmağı yok."
Ağacın gövdesinde çarpı işareti belirdi,yani yanlış cevaptı.Severus tekrar düşündü:
 "Bu Nemfleri öldürmediğim için mi?"
Yine çarpı işareti.Tekrar fikir yürüttü:
 "Kapının kilidi mi bozuk?"
Çarpı işareti.
 "Bana gıcık olduğun için mi açmıyorsun?"
Tekrar çarpı işareti.

  Severus bir süre daha böyle saçma cevaplar verip çarpı yedikten sonra dikkatlice düşünmeye karar verdi.Ağacın ilk yazdığını hatırladı:"Kapıyı açman için bu soruyu yanıtlaman gerekiyor."Hemen durduğu yerden sıçradı ve ağaca heyecanla seslendi:
 "Çünkü sorduğun soruyu daha yanıtlamadım!"
Ağaçta uzun süren çarpı işaretlerinden sonra bir tik işareti belirdi ve ahçap kapı yavaşça açıldı.Severus kocaman bir yer beklerken iki metrekarelik çimenle kaplı bir yer belirdi kapının arkasında.Ve çimenlerin üstündeki eşyayı görünce sevinçten çığlık atası geldi.Yerdeki muazzam silahı eline aldı ve mırıldandı:
 "Sonunda birbirimize kavuştuk."
Gökyaranı eline aldığı anda tüm vücudunda bir güç hissetti.Yorgunluğu gitmişti,yaralarını unutmuştu.Şimşek biçimindeki silahı sanki bir nektar etkisi yapmıştı onda.Dışarı çıktı,sonra içini yine bir tereddüt kapladı.Ormandan nasıl çıkacaktı
                                                        .   .   .              
 
Aradan beş dakika geçti ve Severus hala çağırdığı şeyi bekliyordu.Fakat bekleyişi fazla uzun sürmedi.Ufukta bir siyahlık gördü,sonra o minik siyahlık bir kuç biçimini aldı.Sonra minik kuş bir kartala döndü.Ve o kartal gittikçe büyüdü.Severusun tam yanına yavaş bir şekilde indi.Severus görkemli kartala bindi ve tüylerini okşadı,kartal hafif bir şekilde bağırdıktan sonra kanatlarını göğe doğru çırptı.Severus yüz metre yükseldikten sonra labirent-ormana baktı.Orman eski halini alıyordu,sonra geniş alanda Nemflerin uyandığını gördü.Severus onların saldıracağını düşünürken orman perileri ona el salladı ve gülüştüler,Severus ta şaşkın bir biçimde onlara karşılık verdi.Kartalın üstünde dinlenirken Kheirona hesap sormak için söyleyeceği şeyleri düşündü ve Pobemenin ormanda bıraktığı eşyayı tekrar kontrol etti.Acaba Pobemenin durumu nasıldı?...
Planemo Syndrome

Çevrimdışı Elijah

  • ***
  • 627
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yıldırım Yürek
« Yanıtla #41 : 05 Haziran 2010, 23:02:03 »
                                                              18.Bölüm: Felaket

  Severus kartalın beyaz-siyah karışımı tüylerine yastık misali başını koymuştu. Kartalın hızıyla esen rüzgarla mayışmıştı, ama kartal hiç yorulmamış gibi havada süzülüyordu. Kulübelerinin olduğu düz yeşillik alana geldiklerinde kartalın bağırışıyla uyandı Severus. Aşağıdaki alana baktı, Kheiron ve Pobeme ormanın girişinde bekliyorlardı. Yüz metre yukarıdan bile endişeli oldukları görülüyordu.

  Kartal kulübenin bahçesine hızlı ama narin bir şekilde iniş yaptı. Kheiron kartalı ve Severusu farkettiği anda yanlarına koştu. Severus Kheironu ilk defa böyle endişeli ve stresli görüyordu.
 "Ne oldu Kheiron, labirentten kurtulduğuma sevinmedin mi yoksa?"
 "Severus, ormana gizlice birisi girmiş. Onu görmedin değilmi?"
Pobeme kolundaki henüz taze yarayı göstererek:
 "Ben ormana girdikten yarım saat sonra saldırdı, elinde iki tane korkunç hançer vardı, uzun ve kana susamış iki hançer..."
 "Peki nasıl kurtuldun?"
 "Artemisin biz avcılara verdiği özel bir bitki vardır, Nessea. O bitkiyi sıkınca fazla uzak olmamak şartıyla istediğin bir yere gidebiliyorsun, lazım olur diye ufak bir torba da almıştım. Lazım oldu da."
 Kheiron eli çenesinde olan biteni tartıyordu. Bu işte üstüne yoktur, düşünür taşınır en iyi fikiri bulurdu.

 "Ben ormana gideceğim, siz burada beni bekleyin."
On dakikalık bir sesizlikten sonra kesin ve net bir şekilde söylemişti bunları Kheiron. Severus hemen karşı çıktı:
 "Hayır! Ben de geleceğim, bu kişi büyük ihtimalle Titanların adamı, onunla yüzleşmem gerek."
Pobeme Elindeki yayı daha da sıktı:
 "Bana böyle saldıran bir kişiyle benim yüzleşmem gerek, o bana saldırdığında onu göremedim bile, çok hızlıydı."
Tam o sırada ormana bir şeyler oldu. Ormanın tam ortasından gelen bir rüzgarla üçününde tüyleri diken diken oldu, orman birden ıssızlaştı. Ölü gibiydi... Ağaçlar büyük bir uykuya dalmış gibiydi.

 Kheiron gittikçe endişeli bir şekilde okunu ve yayını sırtına attı, zırhını giydi. Severus o sırada Kheirona dikkatli baktı, onda korku seziyordu. Kheironu bile korkutacak şey ne olabilirdi ki? Kheiron son bir bakış attı, Pobeme bir köşeye oturmuş, Kheirona karşı çıkmaktan vazgeçmişti. Ama Severus emindi, tıpkı babası gibi hırsla doldu. Gökyaranı çıkardı ve birbuçuk metre uzatmak için kabartmaya dokundu. Kheironun arkasından koşarak var gücüyle bağırdı:
 "Kheiron, bekle!"

 Kheiron tam ormana girecekken durdu, yavaşça döndü ve Severusa baktı, "Lütfen beni anla." der gibi bakıyordu meleze. Esen ürkütücü rüzgar Kheironun saçlarını havalandırıyordu. Bir süre bakıştılar, taki ormanda kopan o felakete kadar.

 Önce ormanın ortasından çıkan bir ışıkla başladı, ışık üçünün de gözünü aldı.Sonra o yoğun ışık gittikçe yayıldı ölü ormanda. Nemflerin acı çığlıkları onların kulağına kadar geliyordu. Pobeme ayağa fırladı ve yunanca bir şeyler fısıldadı çaresizce. O ışığın bir alev patlaması olduğunu ilk Severus farketti. Farketmesiyle diğerlerini uyarması bir oldu:
 "Kheiron! Kaç ordan, yere yatın!"
Bir ağacın arkasına saklandı Severus, Pobeme de biryerlere sığınmıştı. Ama Kheiron o kadar şanslı değildi, alev onların olduğu yere gelene kadar sadece başını siper edebilmişti Kheiron. Alevler, korkunç fırtına akşamlarında okyanuslardaki dalgalar gibi geliyordu onlara. Felaket geliyordu...

_______________________________________________________________________________________

Bu arada baş kahramanımız Severusun bazı özelliklerini paylaşma gereği duydum, ondan yeteri kadar bahsedemedim, işte genç melez:

Severus (soyadı yok çünkü o bir köleydi):
Yaş: 17
 
Babası: Tanrıların tanrısı, kibirli ve çapkın Zeus
Annesi: Söylemiyim sürprizi kaçar...
Eğitmeni: Sayılamayacak kadar çok kahraman yetiştirmiş sentor(yarı insan,yarı at) biçiminde,yılların tecrübesi Kheiron
Düşmanları: Titanlar

Fiziksel Özellikler:
Boy: 1.71
Kilo: 65
Göz Rengi: Siyah (kartalımsı )
Saç: Siyah, dağınık ve kalkık, ama onu havalı gösteriyor
Diğer Özellikleri: Doğum lekesi vardır, sırt kısmında ve minik şimşek biçiminde (o bilmiyor).
Ten rengi: Normal

Kişisel Özellikler:
İyi yanları: En zor durumda kaldığı anlarda bozuntuya vermemesi, mutlaka bir planı olan(akıllıca veya aptalca), çabuk arkadaşlık kurabilen, dik kafalı, önüne en korkunç kişiler çıksa bile cesurluğunu kaybetmemesi, eğitmenine olan güveni, silahını iyi kullanması, havayı ve rüzgarı kontrol edebilmesi...

Kötü yanları: Ailesizliğin verdiği üzüntüsü, anne özlemi, biraz kibirli olması(babadan çekmiş), yersiz yerde güzel espriler yapması, öfkesine hakim olamaması, sabırsız olması...

Silahları:
Gökyaran: İlahi bronzdan yapılmış şimşek biçiminde 1.50 metrelik silah. Kimin ona verdiği belli değil.
Ok ve yay: Bunu ona Apollon hediye etmişti.Ok atmada iyi değil ama Zeusun oğlu olduğu için rüzgar yardımıyla oku istediği yere atabiliyor.
Planemo Syndrome