Konu: En Son İzlediğiniz Film?

[Guy Fawkes]

En son Zindan Adası'nı izlemiştim. En az Memento kadar beyin yakıcı bir filmdi.

[Bay_Karamsar]

Strange Magic (Tuhaf Sihir) (2015)

Yan karakterler eğlenceli. İş oldumu topu birbirine atıp arada komplimanlar yapan goblin ikili; oğlunun mürüvvetini görmek için çırpınan ana; adını hatırlayamadığım bir oyuncağın saç sitiline sahip siyahi elf ve yancıları; hepsini izlemek keyifliydi.
Ama...
Müzikalliğinin ölçüsü kaçmış. Zırt pırt, şarkı, şarkı, şarkı! Sanki filmin süresini uzatmak istermişçesine. Bu işlerin piri olup çıkmış Disney yıllardır nasıl kotarıyor bunu, ölçüsü nedir bu filmlerde müzikalliğin, feyzalsalarmış keşke.

[Rosemary]

Satın Alınan Koca (1971)

Türk sinemasından yine güzel bir aşk filmi örneği. Cüneyt Arkın’ın tam formunda, yakışıklılığıyla, durarak dahi oyunculuk dersi verdiği, kartpostallara layık pozları ve çokta görmediğimiz alaycı ve eğlendiren rolüyle büyülemesini bildi film. Fatma Girik’te çok güzel cidden.

Kısaca konusuna değineyim; gösterişli bir kalantor kızı Zeynep’in (Girik) adını temize çıkarmak için onu bir yıl evli tutmak ister, tabii ücretiyle. Henüz acemi romancı adamımız –sonradan çoksatar olacak- Murat (Arkın) ise küçük Ayşe’nin yurtdışındaki ameliyat masraflarını karşılamak üzere kendisine sunulan bu teklifi kabul eder. İşin güzel yanı ya, evlilik süresinin bittiği bir yılın sonunda Zeynep ve Murat gerçekten âşık olurlar birbirlerine.

Bu tarz filmler her ne kadar dışarıdan basmakalıp, benzeri ve belki de sığ gözükse ve televizyonda dahi izlenmeye cesaret edilmese de, özünde vermek istedikleri ve sunduğu samimiyetle günümüz filmlerinden her ne kadar geride duruyor gibi gözükse de, esasında, şimdikilerin ulaşamayacağı kadar saf, yozlaşmamış bir anlatıyı ifa ediyor ve bunu edebiyle yapıyor.

Şu karakterlerin olduğu bir film zaten ne kadar sıcak olabilir siz tahmin edin: Temel Reis, Rüstem Efendi, Hızır Baba, Avukat Kemal (Hulusi Kentmen)

Filmin belki de en güzel yeri meyhane sahnesiydi. O sırada çalan müzik, edilen sözler, dört bir mezeye sirayet eden muhabbetin ferahlığı... Şuradan izleyebilirsiniz.

Bizim dostların yürekleri geniştir, dünyalar kadar geniş. Sevgileri bir başka temiz, bir başka büyüktür.

8,5/10

[harvey birdman]

Green Room

bir punk rock grubu konser için gittikleri salonda neo-naziler tarafından alıkonuluyor,olaylar gelişiyor.

daha yeni izleyebildim. izlemesi eğlenceli ve gerilim dolu bir film olmuş,müzikler ve tabii ki imogen poots güzel. ama yakın zamanda izlediğim queen of earth'ü gerilim anlamında buna tercih ederim. daha çok korku/gerilim sinemasının lunaparkını oluşturuyor bunun gibi filmler.

[Guy Fawkes]

Pulp Fiction.

Aslında film severlerin yakından tanıdığı bir film. Yaklaşık iki hafta önce tekrar izleme fırsatı buldum. Film ilk dakikalarından itibaren kendine bağlıyor. Oyuncu seçimlerinin çok doğru olduğunu düşünüyorum. Müzikleri ise kesinlikle harika. Uzun süre unutmayacağım sahneleri var. Benim favori filmin olduğu için pek olumsuz gözle bakamıyorum filme, taraflıyım yani Yine de fazla şiddet içerdiği için beğenmeyen arkadaşım olmuştu. Tarantino'nun ünlü kanlı sahneleri

[Bay_Karamsar]

Suicide Squad (2016)

Ne olmaya karar veremediği için yerinde saymış. Kötü değil-iyi de değil, kıvamında.

İçerdiği şiddetin basitliği sebebi ile televizyonun gündüz kuşağında yayınlanan eski filmlerden olsa, zamanına göre iyi derdim. Gelin görün ki, sinema perdesinde bu sene görücüye çıkan bir film kendisi.

Yapımcılarının filmin hangi tonda ilerleyeceği hakkındaki kararsızlıkları, potansiyelini heba ettirmiş .

[Bay_Karamsar]

The Princess Bride (1987)

Kitabını bitirir bitirmez filmi izleyince pek tat alamadım.

Kötü değil. Tabii kitapla karşılaştırılmadığı sürece. Elbette şunu da unutmamak gerek: Kitap, doğrudan filme aktarılmaya çalışılsa, ucube bir iş çıkardı.

Kitap, eski bir kitabın sadeleştirilerek eğlenceli hale getirilen versiyonu olduğu iddiasındaydı. Filmde, o kitabın filme aktarılabilir kısımlarını alarak ortaya çıkmış.

Kılıç dövüşü sahnelerini (ilk düellodaki jimnastik gösterisini saymazsak) beğendim. Gene de kitapla karşılaştırmaktan da kendimi alamadım.

[Rosemary]

The Call of Cthulhu (2005)

Zihnimizin, içindekileri birbirleriyle bağdaştırma konusundaki yetersizliği, yeryüzündeki en merhametli şeydir herhalde.

Bu filmi izlemeyi neden bu kadar ertelemişim diye kendime çok kızıyorum şu an. Bunun en büyük sebebi ise filmin 2005 yapımı olduğunu görüp önyargılı davranmamdı. Bugün izlediğimdeyse daha önce filmle ilgili bir araştırma yapmadığımdan dolayı şok oldum diyebilirim. Neden mi?

Film siyah beyaz ve, ve sessiz bir film. Bildiğiniz üzere hikâye 1920’lerde geçtiğinden film de sanki o dönemde çekilmiş gibi duruyor. Biri bana bu filmi getirip bilgi vermeden izletseydi 2015 yapımı olduğuna asla inanmazdım herhalde. 1920 ya da 30’larda çekildiğine dair her şeyimi ortaya katıp bahse bile girerdim.

Film 14 ayda çekilmiş ve sadece 47 dakika. Bu kadar kısa olmasının sebebi ise sırf uzun olsun diye çekmek istememeleriymiş. Yönetmene kalsa daha uzun, senariste kalsa ise daha kısa olurmuş.

Filmin stilini oluşturmadan evvel o dönemdeki birçok değerli filmi izlemişler. Liste şöyle:

The Cabinet of Dr. Caligari (1920)
Faust (1926)
Metropolis (1927)
Nosferatu (1922)
Sunrise (1927)
Der Müde Tod (1921)
The Thief of Bagdad (1924)
The Lost World (1925)
The Phantom of the Opera (1925)

Aynı ekibin yine Lovecraft'ten 2011 yapımı The Whisperer in Darkness adlı filmi var. Öyküyü okumadığımdan, önce okuyup sonra filmi izlemeyi düşünüyorum. Bu film de yine siyah beyaz ve 30'lar havasında çekilmiş ama sessiz değilmiş.

Sonuç olarak böyle esaslı, özenli işlere pek denk gelinmiyor. Bu tarz filmler gerçekten anlatılamıyor, o ruh ve hissiyatı kavrayabilmek için izlemek lazım.

9.9/10

[KingKiller]

Deepwater Horizon. Mark Wahlberg hayranı olarak gittiğim filmden hayranlığım bir nebze artarak çıktım. Yaşanmış olaylardan esinlenilmiş bir film, oyunculuklar tam kıvamında ve bir an bile sıkmayan senaryosu. 10/7

[Guy Fawkes]

Vahşi Kahramanın Dönüşü (1976)

Vahşi Kahraman filminin devam filmi. Geçen gün TRT'de çıkmıştı, babamla birlikte izledik. Film ile alakalı pek bir şey söylemeyeceğim ama konusu ilgi çekici bence. Kahramanın yaşadığı kabilenin kutsal törenlerinin olduğu sahneler, Kızılderili kültürüyle ilgili yeni şeyler öğrenmemi sağladı. Şeytan Ruh gibi bir varlıktan kurtulmak için hediyeler sunmaları, acı çekmeleri vs. Filmin başrolünde Richard Harris var bu arada. Tanıdınız mı?

[KingKiller]

Number 23.

Gerilim kategorisinde ve başrol Jim carrey dersem izlememiş olanlar hemen izler diye düşünüyorum

7/10

[Bay_Karamsar]

Robot Jox (1989)

İzlemeyi hep ertelemiştim. Senaryosu, Bitmeyen Savaş'ın yazarı Joe Haldeman'a ait. Sırf bunu bilmekten galiba, başkarakter Achilles'ın kaba ama ince espri anlayışı, Bitmeyen Savaş'ın William Mandella'sının alaycılığını hatırlattı.

Filme dönersem, kısa yorumum, türlü güzel ayrıntılar zayıf bir hikaye ile heba olmuş.

Dev robotları gladyatörler gibi dövüştürerek, savaş/mücadele ile spor arasında bağlantı kurmak güzel. Lakin koca bir mantık hatası var ki, filmin sonuna insanlığa mesaj vereyim derken bu daha da göze batıyor.

Dünyayı paylaşan sadece iki süper güç varken, gücünün ve yetki alanının nereden geldiği bilinmeyen hakem komitesi ve kararlarına uyulması kocaman bir soru işareti.

Efektleri ve robot dövüşleri zamanına göre değerlendirince tatmin edici. Hep bir yerlerinden bir şeyler çıkarıp, başka şekillere dönüşmeleri Mecha sevenleri daha da mutlu edecek cinsten.

Sporcu-asker savaşçılar; spor ile savaşın aynı şeye dönüşmesi; varoluş amaçlarını gerçekleştirmek için ölüme gözü kara dalmaya hazır yapay insanlar; ölümcül bir görev için yaratılan deneklerinin hayatı için (ya da denek başarısız olacak diye) endişelenen araştırmacı; filmin o en ama en son dövüş sahnesinde yaşanan modern savaştan ilkel savaşa geçiş; gibisinden ayrıntılar kıymetliydi.

Ana evrenin mantıki zayıflıkları, filmin elindeki tüm potansiyellerini kendiyle beraber dibe çekmesi ne yazık .

[JCDenton]

Monsieur Hulot's Holiday (1953)

David Lynch'in bir konuşmasında duymuştum ve oldukça merak etmiştim. Nihayet izleyebildim ve çok beğendim. Aradan onca yıl geçmesine rağmen taklit edilememiş ve edilemeyecek, sosyal statüleri iğnelemesiyle gönlümde taht kuran bir film oldu. Sahnelerin orjinalliğine ve yönetmenliğine hayran kaldım dersem yalan olmaz.

Satirik komedi filmlerine ilgi duyuyorsanız mutlaka izleyin derim.

[Guy Fawkes]

Almost Famous (2000)

İzlediğim en iyi rock'n'roll filmlerinden biri. Bazı yerlerde uzun olduğundan yakınılmış ama bence çok daha uzun olsaydı daha iyi olurdu Belki de ben müziğe yakın olduğum içindir. Spoiler vermek istemiyorum ama 15 yaşındaki bir çocuğun, hayali bir grupla turneye çıkması gibi özetlenebilecek bir konusu var. Turnede başlarından geçen olaylar, yolculuk teması ve müziğin geldiği noktaya göndermeler... ve hepsinin tarafsız bir bakış açısıyla ele alınması çok hoştu. Müziklere zaten söyleyecek bir şey bulamıyorum, çok iyi.

[JCDenton]

Captain Fantastic

Sistemin dayattığı kavramları eleştirmekle kalmayıp, bir yandan da insanları da eleştiren ve bunu orjinal bir kurgu ile birleştirerek çok güzelce önümüze sunmuş. Şimdilik bana göre yılın en özgün senaryosuna sahip film.