Şimdi diyelim ki dünya üzerindeki yapılan tüm filmler aynı "film" başlığı altında toplansın (komediler-dramlar-fantastikler vs hepsi bir kabul edelim) kült, düşük bütçeli, para basan hollywood filmleri ve diğer tüm filmleri de bir kabul edelim. Bu filmi satın alacak bir alıcımız (izleyicimiz) var ve satıcımız var. Satıcımız sinema, DVD, Blueray, Televizyon kanalları şeklinde vucut bulabilir. Bu satıcıya satma hakkı veren birde alakasız devlet kişisi var. Bazen ise ayrıca arada ekstradan bu sayıcıya satma hakkı verenden de alakasız 3. satıcı yani internet siteleri, download linki sunan torrent kaynakları ve uploaderlar var net reklamlarından gişe kıran.
Tüm kavramlarımızı tanımladıysak bir filme hangi durumlarda hangi miktarda parayı vermek izleyiciye haksızlık ve hangi durumlarda satıcı ve satıcının filmin yaratılması için para ödediği yönetmen-senarist-oyuncu kısacası Cast'e haksızlık var mantık çerçevesinde görelim.
1-) Sinema salonları: Bence tamamen lükstür. Yüksek gerçeklikte ses sistemi ve dev ekranın yerini çok az şey tutabilir hele ki evinde izleyecek HD televizyonları olmayanlar için. Şimdi bu lüksün sırtından kimler işin içinde damla emeği olmamasına rağmen bilet başı 8-25tl arası değişen fiyatlardan faydalanıyor?
-Devlet (bkz: Lüks vergisi)
-Sinema salonlarına giren kamera çekimcileri, sonra nette bunları düşük kalitede sunup tamamen anlamsız bulduğum minimum kalitede korsan videolar halinde yayıyorlar. Kendilerini özgürlükçü görenler bile var. Kınıyorum bunu gerçekten. Kaliteyi öldürdükleri için yapılan işe "gerçekten" saygı duymuyorlar.
-200gram patlamış mısırı 8tl ye satan sinema büfesi
2-)DVD+Blueray: Bence ne tam olarak bir lükstür nede sinemadan saklanan paradır. Kimi insan evinin rahat ortamında izlemeyi tercih eder, hele ki HD LCD-Plasma televizonları varsa tadından yenmez, patlamış mısırı bedava tam yağlı getirip bakkaldan 2tl'ye aldığı kola ile keyfine keyif katar. Uzanır ayağını uzatır artık hangi pozisyonda dilerse izler rahatça. Peki bu tekrarlanabilir rahatlık için (sonuçta bir DVD'yi dilediğince izleyebilir tekrar tekrar) ne kadar para ödemeli? CD'nin kendisine sahip olmak istiyorsa 10-48tl arasında değişen bir fiyat yelpazesi var, tamamen dağıtımcı firmanın insafına kalınmış durumda çünki devlet bunlardan çok çok çok az vergi alıyor. Peki kimler bu sektörden haksız para yiyor?
-DVD ripperlar. DVD'nin formatını değiştirerek .avi, .mkv yapıp tek bir paket haline dönüştürdükten sonra yine ilk sınıflandırmadaki Cam çekimciler gibi nette yayıyorlar ve bence onlara kıyasla daha masumlar çünki en azından kaliteden taviz vermemiş oluyorlar ve koleksyon değerine özen gösteriyorlar. Yine de suç teşkil ediyor.
-DVD kiracıları. Bence müthiş bir meslek. Yatırımı cd almaktan ibaret. Sonrasında ise müşterinin evine gittikten sonra onu kopyalamamasını tembihlemek ve arkasına yaslanmak kalıyor. Tamamen legal ve desteklediğim bir durum. Kopyalama yapmak için en azından para ödemek zorunda insanlar ama kendi orijinal ücretinden çok daha az bir fiyata patlamış oluyor.
3-)Televizyon: işte hepsi arasında en nefret ettiğim. Oysa bunu çok legal bulabilir diğerleri. Neden sevmiyorum? Dublajın içine ederler, sansürlerler, reklam süreleri ile bayar ve gereksiz kesikler ile berbat ederler (castin asla verilmemesini saymıyorum bile) tamamen ticari kaygı taşır ve DVD playeri olmayan, sinemaya tek izleme için 20tl lik soygunu ödeyemeyecek olan insanları Digiturk ve Dsmart gibi firmalara başvurmak zorunda bırakırlar. Fakat uydu alıcılı televizyon sunucu firmaları kaliteye daha dikkat ederek filmlere alt yazı eklemek ve orijinal dublaja olanak vermeleri ile samimi duruyorlar. Digiturkte sansür ile pek karşılaşmadım veya farketmedim.
-Reklam şirketleri bu sektörden ekmek yer, korkunç büyük bir pazar eline üç kuruş para geçmiş Cast-ekibin el emeği göz nurunun aslında o kadar para ödemedikleri filmlerinden 4 kat fazla para söğüşlerler uydu alıcısı olmayan insanlardan. "alın-alın-alın" aşılanır insanlara güzelce o 10ar dakikalık reklamlarda.
Peki izleyici bu üçünden hangisini seçmeli korsana takılmamak ve suçlu konumuna düşmemek için? Eğer çöpe atacak parası varsa sinemaya gitmeli Türkiye koşullarında. (hindistanda olsak sadece sinemaya gidin diyebilirdim - biletler su fiyatına) en mantıklı tercih ayda 24 tl ödeyerek uydu alıcısı ile özel televizyon şirketlerine para yedirmesi olacaktır (ekstra film kanalları ile birlikte). 1 sene öncenin filmlerini izlerler ve istedikleri saatte izleyemezler (tek dezavantajı bu). Evinde iyi bir televizyonu olanlar için DVD kiralamalarını önermek en güzeli olacaktır. Tanıdığım çoğu kiracı 24 saati 2tl ye ve onu geri tesliminde 1tl ye aslında 10ar tl'lik filmleri insanlara sunmakta. 24tl'yi özel televizyon şirketlerine ödeyeceğime 22 tane film alırım daha iyi diyebilirim bu aşamada sanırım.
En önerilmeyen durum gerçek korsan yani internetten cd'siz, satıcısız, vergisiz, televizyon şirketsiz, kirasız, patlamış mısıra 8tl ödemesi olmayan, ekstra film kanalları için iki kat para ödemediğiniz, tek izleme için servet bayılmadığınız ve sadece harddiscinizde belli bir hacim kaplayacak olan "download" olacaktır. Bundan kazancınız %100 olacak ve sizin haricinizde belki TTnet kotanız aştığında ekstra mangır koparacak- bununla birlikte pembe dizi şirketleri köşeyi dönecek filmler çekilmedikçe. Peki bu sonuncuda kim kaybedecek? Parasını her şekilde çoktan almış olan Cast kaybetmeyecek. Kendilerinin değilde başkasının internet adresini kullandığınız x sitesi hiç bir şey kaybetmeyecek. Devlet kaybetmeyecek, kiracılar asla kapanmayacak. Peki kimler kaybedecek? Ceplerini dolduran prodüktörler inanılmaz kaybedecekler, televizyonlarda izlenmeyen reklamlar sunan reklamcılar her izlemeyen kişi başına para kaybedecek, reytingleri düşen kanallar kaybedecek, uydu alıcılarını kiralamadığınız şirketler kaybedecek, sinema salonları kaybetmek bir yana kapanacak... ama filmler çekilmeye devam edecek. Gelişme süreçleri belki yeterince hızlı olmadığı için "türk filmleri de çok dandik oluyor, hele hele korku filmleri komedi!" tipi cümleler kurulabilir. Bunun yerine türkiyede dizi sektörü gelişti. Eski yeşil çam film oyuncuları bile dizilerde daha sık boy gösterir oldu. Torna tezgahında 8 saat ayakta bekleyen ustamın gösterdiği emeği gösterip onun on katı para almayı beklerken korsan izleyen %20lik kesim yüzünden 8 katı kazanan insanları desteklemediğim için ben de "indiriyorum"...
evet gerekçem budur.