Kayıt Ol

Gölge (13) - Son

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
7
« Yanıtla #45 : 28 Ocak 2010, 23:54:29 »
Spoiler: Göster
Teşekkürler eheh. ^^


1369

Alexander elindeki eski, sarı parşömeni bıraktı ve Gospel'e dik dik baktı. "Ölüler Kitabı mı?" bir daha baktı, elindeki metinlere. "Bu kitabın her yerinde bir kıyametten bahsediliyor. Çok önceleri, bir soylu iken bu kitabın bir kopyası geçmişti elime. Ancak buna hiç benzemiyordu. Bu nedir Gospel? Bildiğimiz anlamda Ölüler Kitabına hiç benzemiyor."

Gospel tatmin olmuş bir şekilde ona bakıyordu. "Demek Hiyeroglif dilini iyi biliyorsun. Biraz Latince öğretmek lazım, biraz da Antik Yunanca. Buradaki parşömenlerin yarısını bile okuduğunda, neler gördüğüne şaşıracaksın. Tahmin edeceğin gibi soyumuzun geçmişi kanla başlıyor ve kanla bitiyor." Bir kaç adım yürüdü ve bir kitap çıkardı kitaplıktan. Book of Nod. Kitabı Alexander'ın önündeki masanın üzerine koydu.

"Kardeşini öldürüp Cennetten kovulduktan sonra, Lilith Caine'i bulur ve ona büyülerini bahşeder. Tanrı onu güneşe çıkamamakla, kan içmekle cezalandırır ve böylelikle ilk Vampir oluşur." diye anlattı Alexander. Kitabı çok önce okumuş olduğu belli oluyordu. "Ancak bu 'Set'in Oğulları' hikayesiyle uyuşmuyor?"

Gospel güldü. "Birde şunu dinle." Bir başka, iplerle birbirine bağlanmış eski sayfalar çıkardı. Üzerindeki farsça yazılar vardı ve oldukça eski görünüyordu. "Cin geldi ve bize hayat bahşetti. Cin geldi ve bize güneşe çıkmayın dedi. Karanlıklarda, bilinir ki, bunlar haline geldik." Parşömenleri savurur gibi yerine koydu. "Cinin adı metinlerden çıkarılmış ancak, İran ve Arap Yarımadasında bu efsane Caine mitolojisinden çok daha popüler. Bazı vampirler bunun şeytan tarafından verilmiş bir lanet olduğunu söylüyorlar. Görüyor musun? Gerçek diye bir şey yok. Bizler, yollarımızı kaybetmiş durumdayız ve çıkış yolu olarak kendi hikayemizi yaratmaya çalışıyoruz. Kendimize amaç bulmak için kıvranıyoruz."

Alexander bir süre sustu. Elinin altındaki parşömenlere bakıyordu. "Peki... Beni neden istedin yanında?"

"Bir anlam bulmak için. Yaratılışımız veya var oluşumuz sebepsiz. Sen bir Khaibit'sin. Gardiyanlar soyu. Bana yardım edebileceğini düşündüm." Siyah saçlarını gözlerinin önünden çekti. "Aynı zamanda, bütün metinlerde ortak bir yön var. Farsça metinlerde, Cinin döneceği söyleniyor. Caine Mitolojisine göre, Caine Gehenna'yı getirerek dönecek. Set mitolojisi ise Set'in elçisinin geri döneceğini söylüyor."

"Yani? Bir tesadüften fazlası olmayabilir bence. Çünkü bu tür kehanetler insanları rahatlatmak veya korkutmak adına bolca yapılır... Hristiyanlığın kıyamet gününde boşaltılacak tasları veya Müslümanların cehennemi gibi." dedi Alexander. On üç sene her şeyin ne kadar kırılgan ve kolay sonlanabilir olduğunu gördükten sonra, artık inanabileceği veya güvenebileceği bir şey kalmamıştı.

"Gehenna, Set'in elçisi, Cin'in dönüşü... Lilith'in metinlerinde bile var! Emin olmak için son bir şey yapacağım Alexander." dedi Gospel kendinden emin bir ses tonuyla.

"Nedir o?" dedi kafasını parşömenlerden kaldırıp Gospel'in gözüne bakarak.

"Belial's Brood adlı bir Vampir tarikatı var. Şeytan'ın varlığına ve gücüne inanıyorlar ve ona hizmet ediyorlar. Onların yaptığı bir şey yapacağım ve Lucifer'ı çağıracağım." dedi Gospel sakince.

Alexander kaşlarını çattı. Zamanında aldığı katı Teoloji eğitiminden sonra Lucifer ismi ona korkutucu geliyordu. "Işık Getiren... Bence hiç gerek yok Gospel. Ne kadar tehli-"

Sözünü tamamlayamadan, yukarıdaki merdivenlerin sonundaki, daha demin Alexander ve Gospel'in girdiği kapak kırıldı. İçeri bir kaç tane uzun, siyah pelerinli ve başlıklı, ellerinde meşale taşıyan adam hızlıca girdiler ve bağırarak meşaleleri etrafa fırlatmaya başladılar.

"Kafirler! Vampirler! Cadılar! Tanrı ruhunuza merhamet göstermesin!"

Gospel Alexander'ı kolundan tuttu ve taş yazıtın arkasına doğru çekti onu. Yazıtın arkasında, Gospel eliyle masanın yanında duran kılıcı gösterdi. "İşine yarayacak. Yeni sayılırsın." dedi ve Alexander'ı beklemeden taşın üzerine tırmandı. Ardından insan üstü bir güçle adamlara doğru zıpladı.

Alexander, katliamı izledi önce. Sonra kanın güzel kokusu geldi burnuna. Yumruklarını sıktı ve ölümlüye doğru koştu.


***

Modern Zamanlar

"Bir prens olarak yapmam gereken şeyler var Lily, üzgünüm." dedi ve kafasını salladı. Kapıda duran iki takım elbiseli, siyahi görevli, kadının yanına geldiler ve bir tanesi elini kadının omzuna koydu. Kadın silkindi ve bir hışım ile kalkıp yüzünde bir öfkeyle odadan çıktı. Aptal ölümlüler, yaptıkları hareketleri düşünmüyorlar. diye düşündü Alexander.

"Öldürün onu." dedi ruhsuz bir sesle görevlilerden birine.

Bu sırada, bir kadın, gölgelerden çıkıp Alexander'ın karşısında, daha demin diğer kadının kalktığı koltuğa oturdu. Alexander onu görünce diğer görevliye odadan çıkmasını işaret etti eliyle.

Kadının kızıl saçları ve beyaz bir teni vardı. Derin yırtmaca sahip uzun bir elbise giyinmişti ve dolgun dudakları vardı. Çekiciliği inanılmazdı -ancak Alexander'a pek etki etmiyor gibi gözüküyordu.

"Şu çok uzun zamandır sakladığın geçmişinin hikayesini anlatmayacak mısın artık Alexander?"

"Prens." dedi Alexander sertçe. "Siz yeni olanlar rütbelere ve eskilere gerekli değeri vermiyorsunuz. En büyük eksiğiniz bu." dedi iğrenerek. "Anlatacağım elbette, belki saygı duymayı öğrenirsin. Çünkü yakın zamanda uzun bir yolculuğa çıkacağım. Yıllar... İnan bana bu kadar süre sonra anlıyorsun, insanlara verilen ölümün nasıl bir hediye olduğunu. Kederden kurtulmak. Yılların yorgunluğu sonucu son huzurlu uykuya yatmak... Kendimi neden öldürmeyeceğime gelince, bunu yapamayacak kadar... önemliyim." Kadının gözlerine sertçe baktı.


***

1366

Kadının boynundan kaldırdı dudaklarını. Kanlar hala akıyordu ancak kadının gözündeki son yaşam ışığı sönmüştü. Göz bebekleri büyümüş ve üstüne ölümün o korkutucu beyazlığı inmişti. Zaten hastaydı, ölüyordu ve bu nedenle yaşamını almakla iyilik yaptığını düşündü Alexander.

Ayağa kalkıp koluna sildi yüzündeki kanları ve cesedi nehre doğru itti. Ardından yürümeye başladı, adımları karışıyordu bazen. Hala bastıramıyordu kanın ona verdiği tatmin duygularını ve bu yüzden sarhoş gibi oluyordu bir süre.

Uygun bir bina buldu ve kenarına tutunarak tepesine tırmanmaya başladı. Sokaklara bakıyordu, tıpkı karıncaları izleyen bir insan gibi onlara bakıyordu. Geçen gün kaç kişi yakılmıştı veba yüzünden? Yüz? Bin? Acı çekiyorlardı, herkesten çok.

Neyse ki hastalık beni etkilemiyor diye düşündü.

Çığlıklar arasında sıyrıldı düşüncelerinden. "Pis yahudiler! Yanın! Geberin!" diye bağırdığını duydu bir adamın. Ancak çığlık onun değildi. Canlı canlı yakılan kişilere aitti sesler... Korkunçtu.

Alexander ilk defa o zaman fark etti bir şeyi. Hissetmiyordu. Hayatındaki tüm anlamların uzun zamandır kayıp olduğunu gördü. O an ilk defa bir şeye inanmak istediğini hissetti. Bu istekle yanıp tutuştu. Ancak ortada, inanabileceği hiç bir şey göremedi. Ayağa kalktı ve güneş ışığına karşı duymak için bekledi. Güneşin doğmasın az kalmıştı...

Ancak korktu. Kendini öldüremeyecek kadar çok korkuyordu.

Onun için bir cennetin olmayışından korktu.

Derinlere gitti. Çok derinlere. Karanlığa saklandı ve bir daha asla bulunmamak istedi.


Spoiler: Göster
Dört ay kadar laptopu kaldırmam gerekiyor =) Bir süreliğine bu sonuncu bölüm olacak yani =) Okuyan ve yorum yapan herkese teşekkürler. ^^
#rekt

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #46 : 29 Ocak 2010, 20:33:18 »
Baal Adramelech,

Tekrar ve tekrar çok güzel bir bölüm. :) Farklı ırkların ve dinlerin efsanelerini pusula olarak alıp kendi hikayelerini yaratmak isteyen - gerçek hikayelerini bilmeyen- vampirler... Alexander'ın modern zamanlarda kendisinin, tereddütle de olsa, ölemeyecek kadar 'değerli' olduğunu söylemesi ve eski zamanlarda ise ölemeyecek kadar 'korkması...'

Güzel işliyorsunuz hikayenizi. Tebrik ederim gerçekten... Elinize sağlık. :)

Not: Arada -eski düzen- kağıt-kalemle boğuşup bize yeni bölümlerinizi yazın lütfen ki internet ortamına geri geldiğinizde paylaşabilesiniz hemen! ;)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #47 : 29 Ocak 2010, 21:05:14 »
Teşekkürler Elerki. ^^

Alexander'ın iç dünyası aslında garip. Duygularını neredeyse kaybetmiş bir vampir olarak insan haline, çoğu vampirden çok daha fazla bağlı. Tavanda yazılmış şeyleri yazmayı planlıyorum bir ara... Hatta ilk fırsatta onu yazacağım. Çünkü o Alexander'ı çok daha iyi anlamanızı sağlayacak diye düşünüyorum.

Bir şehirdeki vampirlerin büyük bir kısmının lideri olmasına rağmen kendini çok yalnız ve işe yaramaz hissediyor. Her şey elinin altında olduğu halde kendini çok aciz hissediyor. Yada öyle düşünüyor ki bu da hissettiğini sanmasına sebep oluyor. Öyle boş ki onun için her şey. Güçlü görünmek zorunda çünkü zayıf anını yakalayıp onun yerini kapmak isteyecek kişilerin sayısı hiç de az değil.

Ha birde vampirler o kadar amaçsızlar ki yüzyıllardır, kendilerine bir efsane yaratmak için yanıp tutuşuyorlar. Her biri bir şeylere inanıyor ancak ister inançlar bin yıllık olsun ister on yıllık, hangisinin en gerçek olduğunu en yaşlılar bile söyleyemiyor. Çünkü dünya üzerinde bin sene yaşamış vampir bulmak bile zor... Nedenini açıklayacağım..

Esasında World of Darkness evrenini kendime temel alarak yazdım, oradaki terimleri kullanıyorum çoğu zaman. Khaibit gibi terimler o frp evreninin hikayesinde de mevcut. Benim yaptığım ise o temele çok aha farklı bir hikaye katmak. Mesela orjinal hikayede 1400'lerdeki vampir isyanları yada modern zamanlarda yakında göreceğimiz şeyler yok. Bunların hepsi ve daha fazlasını ben ekliyorum.

Şey gibi bu, Tolkien'in Orta Dünya'sından bazı ögeleri alıp Ejderha Mızrağı yaratmak gibi. Tabi o kadar güzel yazıyorum demiyorum ama çok sevdiğim bir evreni, çok daha sevdiğim bir hale getiriyorum =)

Kağıt kalemle üşeniyorum yahu.. İki sayfa yazıyorum, bilgisayara geçirdiğimde bir sayfa etmiyorlar ;D Ancak hikaye hakkında düşüneceğim elbette. Şu dört ay içinde ara ara girip yazarım belki... =)
#rekt

Çevrimdışı Elerki

  • ***
  • 441
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #48 : 29 Ocak 2010, 21:09:15 »
Baal Adramelech,

Karakterinizin derinliğini de oluşturmanız çok güzel gerçekten! Bir hikayede bunu da verebilmek ve karakterin gelişen olaylara bakış açılarının da onun hisleri ve tecrübelerine doğru orantılı ortaya çıkması çok hoş.

Ve çok hoş olacağa benziyor...

Tekrar elinize sağlık. Arada uğrayın buralara. :)
Let the Dragon ride again on the winds of time.

Çevrimdışı Lunacy

  • ***
  • 435
  • Rom: 8
  • ₪₪
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #49 : 30 Ocak 2010, 16:40:08 »
güzel olmuş güzel. çok güzel.


okurken Alexander oluveriyorum, bilmiyorum herkeste aynı etkiyi yapıyor mu ama :D

gerçekten güçlü kalemin senin. devamını da yaz ayrıca 4 ay bekletme bizi. laptopu kaldrcaksan da yaz, okursun bana koyarım buraya.
₪ Hail to the Thief ₪

Çevrimdışı Dúrgonath

  • ***
  • 680
  • Rom: 13
    • Profili Görüntüle
Ynt: 7
« Yanıtla #50 : 01 Şubat 2010, 13:29:00 »
Kadının kızıl saçları ve beyaz bir teni vardı. Derin yırtmaca sahip uzun bir elbise giyinmişti ve dolgun dudakları vardı. Çekiciliği inanılmazdı -ancak Alexander'a pek etki etmiyor gibi gözüküyordu.

Tanıdık geldi :W

Uzun uzun yorum yapmayacağım, ama şunu bil ki bu harika bir şey olmuş!

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #51 : 01 Şubat 2010, 14:13:28 »
Teşekkürler... Yeni bölüm çok yakında olabilir, belli olmaz. =)
#rekt

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #52 : 03 Şubat 2010, 14:50:43 »
Yarım saat oturup okudum 8 ile şimdilik son bulan bölümlerini, yorumları yok sayarak. 4-5 sene sonra World of Darkness Online çıktığında CCP ve White Wolf'un duacılarından birisi olacaksın görüşündeyim şimden. Yıllara dikkat ettiğimde kurguyu doğrusal hikayenin farklı kritik noktalarına kamera tutarak anlatman güzel duruyor şu ana kadar. Bölümleri benim gibi bir anda değilde ayrık okuyanlar için güç olmuş olmalı, ama bütünü bir anda ele alınca gayet şık. Okurken Alex'in yaptıklarını yapıyor, hissettiklerini hissediyorum, bu iyi, ama onun duygularına ve derinliğine o kadar odaklanmışsın ki tüm umutsuzluğu ve karanlığının ardındaki hayata dair var oluşsal düşüncelerini es geçmişsin. Sanki fırtına sırasında ağacından düşen yaprak gibi savruluyor. Onun hayatı ile ne yapmak istediğini bir ara anlatırsan gayet güzel olur, hikaye ile bir alakası olmasa bile. World of Darkness vampirleri ile ilgili sevmediğim tek şey sürekli bir melankoli içinde olmaları, insan olmaya dair güzel duyguları yaşayamıyorlar tamam iyi güzel ama serbest radikaller olmalı. Tutupta Angelus gibi ruhu olan bir vampir istemiyorum ama muazzam bir dünya görüşü olan vampir arar dururum onca hikayenin arasında. Hiç kendim yazmak istemedim, neden bilmiyorum. Gölge göze akla hitaben güzel gidiyor şimdilik, devamını merakla bekliyorum.

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (7)
« Yanıtla #53 : 03 Şubat 2010, 15:35:59 »
Yarım saat oturup okudum 8 ile şimdilik son bulan bölümlerini, yorumları yok sayarak. 4-5 sene sonra World of Darkness Online çıktığında CCP ve White Wolf'un duacılarından birisi olacaksın görüşündeyim şimden.

Ehehe teşekküler ^^ Yalnız, başlığı yanlış yazmışım. En son 7'yi yazdım, 8'i yazmaktayım şu sıralar. Ve eğer o oyun gerçekten güzel olursa, özünü cidden korursa gerçekten hayatımı bir kenara koyacağım.

Ha birde, eğer istediğimi gerçekleştirip yazılımla alakalı bir şey okuyabilirsem üniversite'de, CCP'ye girmek en büyük hayalim..

Yıllara dikkat ettiğimde kurguyu doğrusal hikayenin farklı kritik noktalarına kamera tutarak anlatman güzel duruyor şu ana kadar. Bölümleri benim gibi bir anda değilde ayrık okuyanlar için güç olmuş olmalı, ama bütünü bir anda ele alınca gayet şık.


Aklımda bir kaç vampire ait bir kaç farklı zamanda geçen hikayeler vardı. Ancak öyle yapmak yerine hepsini aynı kişi yapıp, o kişinin yaşamını gösteren bir hikaye yazmak daha güzel geldi. Daha önce belirttim mi bilmiyorum ama ilk üç bölüm filan boyunca hikayenin geleceği hakkında hiç bir şey düşünmemiştim. Araları doldurma konusunda halka kendimi rahatsız hissediyorum. Çünkü Alexander sizin için olduğu kadar benim için de bir giz ve bu benim için çekici hale getiriyor hikayeyi.

Okurken Alex'in yaptıklarını yapıyor, hissettiklerini hissediyorum, bu iyi, ama onun duygularına ve derinliğine o kadar odaklanmışsın ki tüm umutsuzluğu ve karanlığının ardındaki hayata dair var oluşsal düşüncelerini es geçmişsin. Sanki fırtına sırasında ağacından düşen yaprak gibi savruluyor. Onun hayatı ile ne yapmak istediğini bir ara anlatırsan gayet güzel olur, hikaye ile bir alakası olmasa bile.

Sekizinci bölüm tamda Alexander'ın amacına ve fikirlerine dair ipuçları vermeye başlayacaktı. Yorumun tam üstüne gelecek =) Kısaca söylemek gerekirse, Alexander 700 seneden sonra gerçekten umutsuzlaşmış durumda. Ancak hikayede göreceksiniz bunu zaten. Spoiler vermek istemiyorum.

World of Darkness vampirleri ile ilgili sevmediğim tek şey sürekli bir melankoli içinde olmaları, insan olmaya dair güzel duyguları yaşayamıyorlar tamam iyi güzel ama serbest radikaller olmalı. Tutupta Angelus gibi ruhu olan bir vampir istemiyorum ama muazzam bir dünya görüşü olan vampir arar dururum onca hikayenin arasında.

Vampirlerin ruhsuz olmalarını seviyorum. Ancak yine de o kadar ruhsuz olamıyorlar. Yaşamlarından kalma obsesyonları hala yaşıyorlar. Aynı zamanda sevgi hissetmeseler de, cinsel güdüleri çok yüksektir. Vampirlerin içindeki Canavar tam bir birlikteliğe ve sadakat gibi duygulara izin vermiyor. Ancak garip bir şekilde, bunca yıldan ve değer verdiği şeylerin kaybından sonra (ki belkide değer verdiği şeyler kendi obsesyonları) iyice umutsuzlaşmış ve 'insan' özüne (aslında insani öz dedikleri şey sadece umutsuzluk ve yorgunluk) dönmüş oluyor yaşlı vampirler.

400 yaşından büyük pek az vampir bulunmasının sebebi budur benim yazdığım evrende. Çünkü yılların ağırlığını hiç bir vampir kolay kolay kaldıramıyor ve umutsuzluk cidden onları bazı şeylerden vazgeçiriyor.

Hiç kendim yazmak istemedim, neden bilmiyorum. Gölge göze akla hitaben güzel gidiyor şimdilik, devamını merakla bekliyorum.

Yeni bölüm çok yakında =) Okuduğun ve uzun bir yorum yaptığın için çok teşekkürler =)


Not: Tabi WoD evreninde tamamen böyle denebilir mi bilemem.. Ancak ben WoD evrenindeki Vampirleri tam anlamıyla kabul etmemişimdir hiç, kendi yorumumu katmayı severim.
#rekt

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
8
« Yanıtla #54 : 03 Şubat 2010, 16:44:49 »
1370

Gospel masa ve kitaplıkların bulunduğu oturma odasına girdi. Roma'nın biraz dışındaki iki katlı Malikanenin üst katında ve en batısındaydı. Alexander sık sık bu rutubetli odaya çıkar ve bir bardak kan ile gündüzleri burada geçirirdi. Geceleri eğer bir işi varsa burada yapardı çoğu zaman. Buraya döneli bir ay kadar olmuştu ancak, Gospel hala Alexander'ın bu odayı seçmesinin nedenini sormamıştı. Ona ne zaman yakınlaşmak istese, Alexander itiyordu elinin tersiyle. Pek anlaşılır bir şey değildi bu.

Gospel uzun kıyafeti ile içeriye süzülür gibi girdi ve adamın karşısındaki güzel oymalara sahip sandalyeye oturdu.

"Anlat bakalım Alexander" dedi ince ve yumuşak bir sesle "Bu odanın anısı nedir?"

Alexander sinirli gözlerle baktı. "Seni ilgilendirir mi?"

"Hiç bir şey hissetmediğine inandır kendini artık.."

Bir an tereddüt yaşasa da, sonunda pes etti. "Dinle o halde. Çok eski değil, belkide çok eski ama acısını hala hissettiğim bir şey. Belki inanmazsın hala güçlü olduğuna ama... On dört sene önce burada ölümsüzlüğü tattı bu beden... Ne susuzluğun acısını ilk defa çekti. İçindeki canavar yüzünden kontrolünü kaybedene dek ne içeceğini bilmiyordu çünkü kimse ona yolu göstermemişti." Ayağa kalktı ve yavaş adımlarla masanın etrafından dönüp Gospel'in arkasına doğru gitmeye başladı. "Ve şans eseri Elanora, gecenin içindeki ışığım, uyandı ve odaya girdi. Sonra, Canavar, paramparça etti onu. Alexander uyandığında, acı dolu bir çığlık attı hayatında son defa. Çığlıklarım geceyi yırttı... Öfkesinden tırnaklarıyla kazıdı bir şiiri tavana."

İkisi de tavandaki o İtalyanca şiire baktılar... "Ve sonra kanayan tırnaklarıyla, on üç gece ve on üç gün bekledi Alexander. Canavara yenilmedi bu sefer ancak ölmek üzereyken bir adam içirdi ona kanı. O zamandan beri burada işte, o zamandan beri yaşamaya çalışıyor."

Gospel bir hışımla ayağa kalktı ve sinirle itti Alexander'ı "Aptal herif!" diye bağırdı. Alexander ise duvara doğru çarptı ve hafifçe sarsıldı. "Defol! Olduğun şeyi kabullenene kadar dönme! Eski hisler sadece birer yanılsama, sadece senin aptalca inancın! Hiç birinin hala var olmadığına inan artık Alexander!"

Alexander ayağa kalkmış ve uzaklaşmıştı. Odanın kapısından dışarıya çıkmış ve gecenin karanlığında uzaklaşmıştı. Bir kaç hafta, Gospel onu bekledi.


***

Modern Zamanlar

"Yedi cinayet, yedi gün içinde yapılıyor. Yedi kurban da Elder'ler ve hepsinin yanında bırakılmış Eski Mısır tarzı üretilmiş parşömende "VII" yazıyor." bunu söyledikten sonra ayağa kalkıp konuşmuş olan kel adamın sesindeki korku herkese yayıldı.

Siyah, uzun cam masanın kenarında bir yerde oturan adam yavaş yavaş yerine oturdu. Masada yedi kişi eksikti. Bu yedi Elder, şehirdeki en yaşlılarıydı ve öldürülmeleri gerçekten de herkesin korkmasına sebep oluyordu. Özellikle Alexander, "VII" ile alakalı efsaneleri bildiğinden, gerçekten korkmaktaydı. Bu Elderleri bu kadar kolay öldüren şey ne ise, bir sonraki hedefi o olmalıydı.

Bu şehrin en yaşlısıydı Alexander. Dünya'nın ağırlığını kaldıramayan pek çok Yaşlı, solup gitmişti... Bütün bunları düşünürken, aklına yıllar öncesinden o gün geldi. Gospel ölmeden hemen önceki gece. Onu istediği ilk ve son gece.

"Bana sahip ol ve değiş bu gece... Çünkü umut sadece insanların dayanağı değildir" demişti Gospel, Karpatlardaki Kale'de. "Bu gece bitsin artık üzerindeki şu ölümün ağır kokusu. Bu gece artık olduğun şey ol..." Umut, dudakları Gospel'in boynunda gezerken hissettiği tek şeydi. Bir amacı vardı artık ve biliyordu yolunu. Gelecek Olan'ı bekleyeceklerdi, onun yolunu açacaklardı. "Ve bu gece sana sahip olacağım, sen ve ben sevgilim, son bir yolculuğa çıkacağız... Artık yılların ağırlığı önemli değil." demişti Alexander cevap olarak.

Gözleri dalmış olan Alexander birden bire ayağa kalktı. "Kendinizi koruyun. Sizin için yapabileceğim bir şey yok. VII'ın efsanesini biliyorsanız, o halde titreyeceksiniz. Bilmiyorsanız, dinleyin." Odanın kenarına doğru geçti ve karanlıkta, aynaya doğru dönüp konuşmaya başladı. "Babil kulesi yıkıldığında, altı soydaş kulenin altındaki mahzenlerde bir yemin ettiler. 'Yedinci Olan' gelene kadar bekleyecek ve onun yolunu açmak için tehlike oluşturabilecek her Soydaşını ve Lupin'i teker teker öldüreceklerdi. Bazı efsaneler der ki, 'Yedinci Olan' Caine'dir. Bazıları 'Lilith' der. Bazılarına göre de 'Lucifer' derler. Ancak buradan sonra efsane farklılaşır. Bir grup, bu Altı kişinin yerini sürekli dolduracak yeni kişiler bulduklarını ve eski olanların öldürüldüğünü, bu nedenle ilk altıların yemininin yavaş yavaş kaybolduğunu veya unutulduğunu söyler. Çünkü binlerce yıldır bu tip bir olay ile karşılaşılmamıştı. Bir diğer efsane der ki, Altılar Torpor durumundadır ve zamanlarının gelmelerini bekliyorlardır."

Aynadaki bulanık görüntüsünden çevirdi gözlerini ve masanın başına geldi tekrar. "Beyler ve Bayanlar, şu dakikadan sonra yalnızsınız. Sadece Elizabeth ve Aaron benimle geliyorsunuz. Diğerleri istediğiniz yere dağılabilirsiniz. Eğer Altı uyandı ise, Yedi'nin zamanı yakındır."

Birden bire masada bir gürültü koptu. Tüm Elder'ler bir anda, büyük bir sinirle ayağa kalkmış, bazıları yumruklarını masaya neredeyse kıracak kadar sert bir şekilde vurmuşlar ve Alexander'ın onların isteği dışında bir karar almasına tepkili bir şekilde bağırmaya başlamışlardı. Alexander ise tek bir şey söyledi.

"Eğer Altı geldiyse, hepiniz ölüsünüz zaten." Arkasına döndü ve siyahi korumalardan bir tanesi Alexander'a uzun, siyah paltosunu verdi. Hızlı adımlarla kapıdan çıktı ve önünde kapılar açıldı.

Yıllar önce Gospel ile araştırdıkları son şimdi geliyordu o halde. Tam da umudunu kaybettiği anda, gerçek kaderini öğrenecekti. O öldükten sonraki gece, karşısına gelen adamla konuştuğu şeyleri hatırladı. Vlad Dracul'un kalesinde olanları gayet iyi hatırlıyordu.


***

1430

Alexander, Ordo Dracul tarikatının içinde bile iyi tanınır ve İç Çember'e alınmasalar da hep hoş karşılanır olmuştu son bir kaç gündür. Lord Dracul'un emriyle, artık Ordo Dracul'un fahri bir üyesiydi Alexander ve Dracul'un fermanı, hep böyle kalmasını garantiliyordu.

Bütün bunların sebebi, iki gece önce yaşanmış savaştı. Başka bir iş için gelmiş olan Gospel ve Alexander, Dracul'un çağrısını kabul etmiş ve onun yanında savaşmışlardı. Son bir kaç senede Gölgeleri yönetme yeteneği çok gelişmiş olan Alexander savaşın kaderini değiştirmişti ve Dracul ölmekten kıl payı kurtulmuştu.

Ancak Alexander'ın ümidi yoktu artık. Değer verdiği son şeyi kaybetmişti. Dünya anlamsız ve boştu. Yaşamı sadece bir korkuya bağlıydı; Korkuyordu ölürse karşılanacağı yerden, bu nedenle yok edemezdi kendini. Ancak bu zayıflığı göstermezdi başkalarına. Ordu Dracul'daki yeri kıskanılıyordu çünkü.

O gece, camdan izliyordu dışarıyı. Az önce ona ikram edilmiş olan güzel Romen kızını iliklerine kadar kurutmuştu ve Gözleri boş boş dışarıyı izliyordu.

Arkasından, hoş ve rahatlık verici bir ses geldi.

"Alexander... Alexander..." bir kaç adım sesi yavaşça geldi. Alexander ani bir hareketle ayağa kalktı çünkü bu ses ne Dracul'a ne başka bir soydaşına ait olamazdı. Gölgeleri, korunmak ve saldırmak üzere hareket ettirecekti ki, odada bir tane bile gölge bulunmadığını korku içinde fark etti.

"Hala çok korkaksın ve hala çok umutsuz." Uzun sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli, ince ancak kaslı ve uzun boylu bir adam vardı karşısında. Bakışları bir insana ait olamazdı ve güzelliği Alexander'ı hiç bir soydaşının böyle olamayacağını kanıtlıyordu. Güzel Daeva bile olamazdı bu kadar. "Ancak bir gelişme var, benim kim olduğumu anladın öyle değil mi şu son bir kaç senede?"

Alexander anlamaya çalışan kısık gözlerle bakıyordu. "Sabah Yıldızı... Lilith bugünlerde nasıl?" dedi alaycı bir şekilde.

"Bana istediğinde ulaşman için kartımı verirdim ancak, hiç bir işe yaramadığını anlamış olmalısın." Lucifer güldü. "Söyle bakalım, hala inanmıyor musun bir gelecek olduğuna? Neden kaybettin umudunu böyle?" Hemen arkasındaki yatağın kenarına oturdu.

"Bu seni ilgilendirir mi? Yada söylemesem de bilemez misin yüreğimin en derinini, Beelzebub?"

"Elbette... Aşık olmuşsun ve benim gibi yanlış yola gidiyorsun Alexander. Bu hatayı yapma. Ve bir daha asla ama asla kendini öldürmeye çalışma. Hayatın amaçsız değil, inan bana."

Alexander buna inanmıyordu. "Onca seneden sonra, gerçekten de inanmıyorum buna. İnsanlar onca his ve gerçeklikle, yaşamak zorunda oldukları kısa yaşamlarıyla amaçsızlar ve dinleri bu amaçsızlığı doldurmak için yaratmışlar. Biz? Biz hiç bir şey hissetmediğimiz halde ve inanmadığımız halde amaç bile yaratmaktan aciziz. Elder'lerden kaç tanesi dört yüz yaşının üstünde?"

Lucifer'ın yüzündeki gülümseme küçüldü. "İnan bana, Elder olmayabilir ama bu Dünya'nın derinlerinde tahmin edemeyeceğin şeyler uyuyor, uyanacakları zamanı bekliyor. İnan bana." ayağa kalktı ve camın önünde duran Alexander'ın yanına gitti. "Gitmeliyim, Güneş'i selamlamak üzere gökyüzüne döneceğim. İstediğin şeyi düşün Alexander ancak zamanı geldiğinde göreceksin."

"Lilith'e selamımı ilet." dedi Alexander.

"Çoktan haberi var bile Alexander. Merak etme." Lucifer camdan çıktı ve süzülürcesine bulutlara yükseldi.


***

Modern Zamanlar

Alexander eline kalemi aldı ve eski defterine yazmaya devam etti. "...Yıllar sonra, kaybettiğim amacın yaklaştığını hissediyorum. Gospel... Elanora... ve eski dostum Niad. Belki hepsi beni buna hazırlıyorlardı. Yıllar önce Sabah Yıldızının söyledikleri şeyler... Belki gerçekten doğrular. Hayatta kalmam lazım. Bu sefer cehenneme olan korkumdan değil, gerçekten bir amacım olduğumu hissettiğimden.

Yedi uyandıysa, artık yapmam gerekenler var. Eski yazıtlardaki bazı şeyler bile gerçekse, Gospel ile okuduğumuz şeyler yavaş yavaş olacaktır. Şimdi ilk işareti bekleyeceğim. Ay ve Güneş karardığında, gün gelmiş demektir."

Alexander kalemi defterin içine koydu ve gölgeler defteri kapladı. Bir kaç dakika sonra hem gölge hem defter yok olmuştu. Önündeki kanı içti ve aşağıda bekleyen arabaya binmek üzere evden çıktı.




Spoiler: Göster
Not: Biraz uzun oldu kusura bakmayın... Genel bir şey yazıyım diyordum hepsini kapsadı sanırım. =)

Tavandaki şiir;

Aşk nerede?
Umut nerede?
Nerede benim
Yaşama sebebim?

Hepsi bu
Benim kaybettiklerim.
Hepsi buydu
Benim aradığım.
#rekt

Çevrimdışı mimoza

  • **
  • 56
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #55 : 03 Şubat 2010, 21:06:08 »
İki bölümde çok güzel ama neden fazla tartışmaya açık olduğunu tam anlayamadım kurgu çok iyi buna şüphe yokta zaten fikrimi belirtiyim dedim devamını bekliyoruz başarılar

Magicians!!! Göklerde bir yerde !!!

http://www.kayiprihtim.org/forum/joel-robert-magiciansin-kurtulusu-bolum-123456-t6728.0.html
Magicians!!! Göklerde bir yerde!!!

http://www.kayiprihtim.org/forum/joel-robert-magiciansin-kurtulusu-bolum-123456-t6728.0.html

Yorumlarınızı bekliyorum...

Çevrimdışı

  • **
  • 139
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #56 : 05 Şubat 2010, 13:44:48 »
Kesinlikle çok başarılı bir olay örgüsü. Hepsini bir seferde okuduğum halde defalarca geri dönüş yapmak zorunda kaldım. Sanki önümde bir çok noktası karanlıkta kalmış bir hayat var da onu parça parça çözüyor gibiydim okurken.

Hikayenin zamanla kendi yönünü bulması da ayrıca çok güzel ki benim yazarken asla cesaret edemediğim bir şeydir biliyorsun. Oysa sen çok değişik bir tarzda başlayıp, sonra sonra hikayeyi geçmişle destekleyerek anlatmaya başladın. Çok başarılı!

Ayrıca bölümlerde verilen anlamlar benim sayfalarca yazıp da ancak verebildiğim anlamlardan daha yoğun. Çok daha büyük bir hikayenin yansıması gibi sadece. Altında büyük bir şiirsellik var.

Sadece Alexander'ın hayatını mı anlatacaksın yoksa yan hikayeleri de devam ettirecek misin bilmiyorum ama umarım daha uzun zaman boyunca bu hoş vampir hikayesini okumaya devam ederiz. Sen bu işi yaptın Yiğit ya, Tebrikler =)

Ayrıca bu kadar zaman okumadığım için de buradan özür dilerim ve pişmanlığımı belirtirim =)

Çevrimdışı Baal Adramelech

  • *****
  • 1837
  • Rom: 59
  • The Hermit
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #57 : 05 Şubat 2010, 14:05:48 »
Kesinlikle çok başarılı bir olay örgüsü. Hepsini bir seferde okuduğum halde defalarca geri dönüş yapmak zorunda kaldım. Sanki önümde bir çok noktası karanlıkta kalmış bir hayat var da onu parça parça çözüyor gibiydim okurken.

Hikayenin zamanla kendi yönünü bulması da ayrıca çok güzel ki benim yazarken asla cesaret edemediğim bir şeydir biliyorsun. Oysa sen çok değişik bir tarzda başlayıp, sonra sonra hikayeyi geçmişle destekleyerek anlatmaya başladın. Çok başarılı!

Ayrıca bölümlerde verilen anlamlar benim sayfalarca yazıp da ancak verebildiğim anlamlardan daha yoğun. Çok daha büyük bir hikayenin yansıması gibi sadece. Altında büyük bir şiirsellik var.

Eheh sen bunu yazınca çok mutlu oldum :D

Sadece Alexander'ın hayatını mı anlatacaksın yoksa yan hikayeleri de devam ettirecek misin bilmiyorum ama umarım daha uzun zaman boyunca bu hoş vampir hikayesini okumaya devam ederiz. Sen bu işi yaptın Yiğit ya, Tebrikler =)

Büyük ihtimalle Alexander'ın hikayesi anlatılacak ve onun hikayesinin sonuna geldiğimizde birde "Epilogue" veua "Aftermath" tadında son yazı yazacağım, Alexander'a bağlı olan ama hikayenin sonuçlarını genel olarak içeren bir bölüm.

Ayrıca bu kadar zaman okumadığım için de buradan özür dilerim ve pişmanlığımı belirtirim =)

Tekrardan teşekkürler ^^ Fena gaza geldim bu gece yeni bölümü yazarım ben =P
#rekt

Çevrimdışı

  • **
  • 139
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #58 : 05 Şubat 2010, 14:07:53 »
Umarım yazarsın ben de en kısa zamanda okurum.

Şu yan hikayeleri yazma olayını da düşün. Aslında yan hikayeleri de büyütüp farklı başlıklarda anlatabilirsin bu bittikten sonra.

Hadi bakalım kolay gelsin =)

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Gölge (8)
« Yanıtla #59 : 05 Şubat 2010, 15:42:01 »
Başarılı bir şekilde ilerliyor öykü. 7 en çok hoşuma giden kısım oldu, nedeni başındaki bilgi verme bölümü. Böyle efsanelere göndermeler gördükçe hikayenin temelinin daha sağlam olduğunu düşünüyorum. Daha çok hoşuma gidiyor.

Okurken önce Book of Nod'dan bahsetmiştim bir kaç benzer isimle daha karşılaştım. İngilizceleri yerine Türkçe isimleriyle görmek isterim tekrarlayayım.

Bir de Alexander'ın farklı farklı kişilerin birleşimi olduğunu görmek istiyorum. 700 sene yaşamış birinin fikirleri ve hisleri sadee gelişim içinde değildir. Büyük bir değişim içindedir de. Tamamen farklı bir karakter bile olabilir kimi yerlerde. Ama tabi WoD vampirleri genel anlamda çok ukalalar :P

Çok merak ediyorum kıyamet mi kopacak, umarım kıyamet kopar :P
try again fail again fail better