Dar zamanda yazdığım kısa ve öz bir hikaye.Umarım beğenirsiniz.
GÖLGE
Artık yolun sonuna gelmişti. Bu dünyadan göçüp gitmesine az bir vakti kaldığını biliyordu.
Başında ki leşçillerin sayısı her geçen saniye artıyordu. Çaresizdi, onların kan bürümüş gözlerine bakmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu.
Dostum diyebileceği hiç kimse yanında yoktu. Zaten kendisini bu duruma başta hazırlamıştı.. Sağlığını kaybedince kendi isteğiyle onlardan ayrılmıştı, sessizce ölümünü beklemek için.
Karşısındaki leşçiller ölümünü beklerken doğumundan şu anına kadar kimine göre iyi kimine göre kötü hayatını değerlendiriyordu belkide.
Hayat denilen canavar onu çok küçükken sınamaya başlamıştı. Kötü niyetli insanlar onun senaryosunu yazmaya çoktan başlamıştı.
Küçükken onun annesinin şefkat dolu bakımından alıkoyup onu insanların eğlenebileceği bir varlığa dönüştürmeye çalışacaklardı. Fakat annesinin yardımı, kendisinin de gayreti ile kurulan tuzaklardan bir bir kurtulmuştu. İşte o zaman anlamıştı hayatın onun üzerindeki düşüncelerini. Ayağı takıldığı anda onu ezecek kadar acımasız, arkasını döndüğü anda kuyusunu kazacak kadar bir kalleş, bir çukura düştüğü anda ona bir dal parçasını uzatmayacak kadar şerefsiz olduğunu anlamıştı.
Gençlik döneminde çocukluğunun ona vermiş olduğu tecrübe ile artık daha rahat hareket edebiliyordu.
Çevresinde en çok saygı gören kişi kendisiydi. Atikliği, güçlülüğü sayesinde çok rahat karnını doyurabiliyordu. Alın teri ile kazandığı yiyeceklerini dost dediği fakat hiçbir zaman gerçek bir dost olmayacağını bildiği kişilerle paylaşıyordu.
Daima zayıf olanların yanında yer aldı. Çünkü onda diğerlerinde olmayan bir şey vardı.
Merhamet.
Bu duygu onu dahada çok olgunlaştırmış, çeşitli tecrübeler kazanmasına vesile olmuştu.
Yaşlılığının ilk zamanlarında dost dediği insanlardan uzak durmaya başlamıştı. Eskisi kadar güçlü olamadığından haksızlıklara boyun eğmek zorunda kalıyordu. Dostlarının arkasından kuyusunu kazdığını biliyordu. Anlamıştı. Burada istenmeyen bir kişiydi. Artık bir köşeye çekilmesi gerektiğini anlamıştı.
Ve şimdi başında leş kargaları on üç yıllık dostum Gölge’nin ölümünü bekliyorlardı.
Gölge onlara karşı koyamayacak kadar zayıftı.
Ama birden büyük bir çeviklikle ayağa kalktı. Kargalar bu hareketi beklemediklerinden uçup gitmişlerdi. Bende o kargalar kadar şaşkın bir ifade takınmıştım. Sonra bu şaşkınlık bende bir sevince dönüşmüştü. Dostum hayata geri dönmüştü.
Gölge gençliğindeki gibi vahşi bir şekilde kükredi. Ve yere yığıldı. Yanaklarımdan aşağı doğru süzülen göz yaşlarıma ve yerde yatan vahşi aslanın bana saldırma ihtimaline aldırmayarak yanına koştum.
Hareket etmiyordu. Elimi kalbinin olduğu yere koydum bir titreşim hissetme hevesiyle. Fakat vücudu bir taş kadar soğuk ve sessizdi.
Ağlıyordum.
Çünkü o son bir kükremenin ne anlama geldiğini anlamıştım.
Hayatın onun bileğini bükemediğinin bir sevinciydi.
Ölürken bile bana hayat dersi veren dostum Gölge’yi sonsuzluklar âlemine işte bu şekilde uğurlamıştım.
Safari'nin Günlüğü
SON