"Keşke Red Wedding hakkında spoiler almasaymışım" dedim o 3 ya da 4 bölümlük maratonun sonunda. Neredeyse soy kırım bile denilebilir çünkü buna. Taht oyunlarında ve geriye kalan her şeyde başından beri Baratheon hanedanını desteklesem de Stark hanedanı da benim için önemliydi, Robb da serideki en sevdiğim 5. karakter olunca olayların devam ederken içim cız etti. Catelyn'e hiç üzülmedim, hatta iyi bile oldu ama Boz Rüzgar ve Robb'un ölümü çok etkiledi. Roose Bolton konusunda spoiler almamıştım, o iyi oldu. "Jaime'nin selamı var" diyerek kılıcı sokunca yatak odamda sessiz küfürler uçuştu.
Ama şunu söyleyeyim, keşke spoiler almasaydım da; birazdan spoilerın dışına yazacağım repliği, müzisyenlerin(!) neden doğru düzgün çalamadığını, Perwyn, Aleksander ve Olyvar'ın neden orada olmadığını vs. anlamasaydım. Spoiler vereni bulup haşlayacağım birazdan.
Bir de Castamere Yağmurları var. Çok manalı bir yerde çaldı, zaten öyle olması da gerekiyordu. Tam kitapta şarkı başladığında ben de ufak bir ezgiyle eşlik ettim. Çok etkiledi.
Bir de ekleyeyim -gerçi zaten belli oluyor ve bilmeyen de azdır ama- Martin İskoç Douglaslar'ın meşhur Black Dinner'ından ilham aldığını açıklamıştı. Keşke almasaydın be Martin.