Cehennem Şarkısı Bölüm 1 : Giriş Forod’da sıradan bir gündü.Güneş dünyanın bu harabeye dönmüş yüzünü belki aydınlatabilirim umuduyla ufuktan çıkmaya hazırlanıyordu...
Kasabanın doğu kanadındaki Çıkmaz Sokak , gün ışığından yoksun ve soğuk kaldırımlarını sert rüzgarlarıyla döverken , sokak lambaları da tek tek sönmeye başlamıştı.Sokağın bu kasvetli havası tüm kasabada da kendisini belli ediyordu.Çıkmaz Sokak’ın tek katlı küçük , siyah taş gecekonduları , kanalizasyon borularını örtmesi için yerlere serpilmiş çimenlerin arasından çıkan lağım farelerinin istilasına uğramıştı.Yerdeki kanalizasyon kapağının ızgarası kenarında birikmiş sular , zavallı hamam böceklerinin boğularak ölümünü dehşet içinde izlemenize olanak tanıyordu.Gecekonduların arasından geçerek güneydeki Yansıma Sokağı’na çıkılıyordu.Soğuktan buz tutmuş yerler Çıkmaz Sokak gecekondularının kenarından kolayca yürümenize olanak tanımıyordu ancak gecekonduda yaşayan insanlar zaten düşmeye alışıklardı.Yansıma sokağında da pek farklı bir manzara yoktu.Buradaki zenginlerin yaşadığı mezarlığa benzeyen arka bahçeleri olan devasa malikaneler , filmlerdeki lanetli şato edasıyla sokağa sırıtıyordu.Yolları buz tutmuş bu eğimli sokakta yürüyebilmek için ya cambaz olmalıydınız ya da sizi taşıyacak insanlar kiralamak için çok paranız olmalıydı.Bu kara kasvetli ve harabeye dönmüş evler kim bilir içlerinde ne hüzünlü hikayeler yaşatıyorlardı.Geceleri sokaklarda kimseler olmayınca ortaya çıkıp sessizce evlerin aralarında dolanan lamba cinlerini dinlerseniz belki size birkaç hikaye anlatırlardı.Yansıma Sokağı’ndan aşağı inildiğinde kasaba meydanına çıkılıyordu.Meydanın ortasında büyükçe bir heykel vardı.Kendine doğrultulan kazıkların ortasında ellerine iki yana açmış dua eden bir groteskti.Avuçlarında birikmiş su aşağı akıp kazıklardan süzülüyordu.Dipte birikmiş su donmuştu.Yakından bakarsanız içinde kalmış sinekleri görebilirdiniz.Grotesk sanki gün boyunca koca çirkin gözleriyle insanları izliyor ve kasabanın talihsiz kaderi olan bu delirtici yabancılığı onlara yeniden hatırlatıyordu.Groteskin etrafından başlayıp kuzey kanadına doğru uzanan birkaç dükkan vardı.Aylardır kimse oturmadığı için toz tutmuş sandalyeleri günlerdir masaların üzerinde ters bir şekilde duran bir restoran , raflarda durmaktan küflenmiş birkaç temizlik malzemesi , bayat ekmek ve son kullanma tarihi geçmiş sütten başka bir şey satmayan bir bakkal , küçük groteskler ve insanların egolarını tatmin etmek için satın aldıkları batıl inanç kovucu bazı şeyler satan bir hediyelik eşya dükkanı ve içinde bulunduğumuz on sekizinci yüzyılda zor bulunur türden tarih kitapları satan ve günün çoğu kapalı olan Rün Sanatı , adında bir kitapçı kasaba mimarisi yüzünden hız treni gibi yan duran kaldırımlarla sohbet ediyordu.Batı kanadında bulunan başkanın büyük malikanesi kasabayı kolaçan eden gözlerle izliyordu.Birazdan insan dolacak bu sokaklar giderken gıcırtılı tekerlek ve nal sesi çıkartan at arabaları dışında sessizliğini koruyacaktı.
Bölüm 2 : Yeni Bir Gün Gerard yatağında bir sağa bir sola dönüyordu.Bir türlü rahat olamamıştı.Her yer aydınlanıyordu.Sanki bir şey uyumasını istemiyor gibiydi.Gerard sırtüstü döndü.Birden bütün kıpırtıları kesildi.Ölü kadar hareketsizdi.Yani normal bir ölü kadar.Değerli ve bir o kadar da eski görünen yorganını yüzüne kadar çekmişti.Kısa , siyah ve kıvırcık saçları saatlerdir üstüne yatmaktan biçimsizleşmişti.Suratındaki kırışıklıklar , göz altlarındaki morluk , derinin kemik ile bütünleşmiş gibi görünmesi…Hepsi adamı yüz elli yaşında gösteriyordu.Aniden gözlerini açtı.Gözleri koyu kahve bir renge sahipti.Gelen güneş ışıklarından dolayı ışıl ışıl parlıyordu.Lanetler savurarak yataktan kalktı.Üstünde ayak bileklerine kadar gelen uzun kollu kahverengi bir elbise vardı.Kambur duruyordu.Sanki yıllardır yapmamış gibi özenle kolunu yukarı kaldırdı.Eliyle perdenin bir ucunu kavradı ve ani bir hareketle çekti.Odanın içi birden karardı.Hatta o kadar karardı ki burnunuzu bulamayabilirdiniz.Gerard birkaç adım attı ve durdu.Elini önündeki masanın üzerinde gezdirdi.Eline bir şey çarptı.Metalik bir soğukluğu vardı.Gerard nesneyi kavrayıp hızlıca elbisesine sürtü.Bir kapak açılırmış gibi bir ses çıktı ve metal şeyin ucundan ateş çıkmaya başladı.Gerard elini sola doğru çevirdi ve çakmak bir muma çarptı.Mum yanmaya başlayınca Gerard üfleyerek çakmağı söndürdü ve yatağa doğru fırlattı.Sol eliyle kapının kulpunu kavradı ve ileri doğru ittirdi.Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı.Adamın önünde dar bir koridor vardı.Koridordan aşağı uzanan çok uzun olmayan bir merdivenin sonunda gün ışığı görünüyordu.Gerard dışarı çıktı ve arkasından kapıyı kapattı.Yavaş adımlarla teker teker basamaklardan indi.Koridorun sağ ve solunda birbirinden yaşlı ve çirkin erkek portreleri vardı.Hepsi de elinde haç tutuyordu.Gerard sonunda merdivenlerden inmeyi başarabilmişti.Sağa döndü ve büyük salona doğru yöneldi.
Salona boşuna büyük demiyorlardı.Tavanı yaklaşık on metre yüksekliğindeydi ve kubbe şeklindeydi.Duvarlarında garip desenler ve resimler vardı.Onlarca kara tahtadan yapılmış sıralar arka arkaya dizilmişti.Bir an kendinizi üniversite yıllarına dönmüş bulabilirdiniz.En önde örtülere sarınmış bir kadın heykeli vardı.Kadının inanılmaz güzelliğinin yanında mermer yıllardır temizlenmediği için eskimiş ve sararmıştı.Kadın elinde bir haç tutmuş yere bakıyordu.Önünde yine aynı tahtadan bir kürsü ve gümüş bir tabak içinde bir sıvı bulunuyordu.Tabak oldukça eskiydi ancak yeni gibi parıldıyordu.Etrafında garip dini semboller vardı.Gerard soğuk ve keskin bir kış rüzgarı ile irkildi.”Günaydın Peder.”Gerard biraz duraksadı.Kafasını yavaşça arkaya çevirdi.Vücudunu oynatmamıştı.Arkasında yirmili yaşlarında bir genç duruyordu.Çok küçük ve sıskaydı.Uzun ve düz saçları vardı ancak kulak hizasında kesilmişti.Üstünde kahverengi bir elbise vardı.Dikkatsiz bir göz elbiselerinin aynı olduğunu düşünebilirdi.Ama değildi.Gerard’ın suratında somurtkan bir ifade vardı.”Kapıyı kapat ,üşüyorum.” dedi gence.Oğlanın suratındaki mutluluk kayboluverdi.”Nasıl isterseniz peder.”.Oğlan koşar adımlarla uzaklaştı ve kara tahtadan yapılmış üç metreden uzun olan ana kapıyı var gücüyle ittirerek kapadı.Doğruldu ve alnında birikmiş terleri sildi.Daha sonra arka taraftaki kapıya doğru yöneldi.Kapının kapanmasıyla salon cehennemsi bir turunculuğa büründü.Yerden tavana kadar uzanan devasa pencereler renkli camlardan yapılmıştı ancak camların genelini turuncu ve kırmızı tonları oluşturuyordu.Gerard sağındaki askılıkta asılı duran bir elbiseyi sol eliyle kavradı.Işığa doğru tuttu ve uzunca bir müddet süzdü.En sonunda sağ elindeki mumu askılığın yanındaki masaya bıraktı ve eğilerek muma üfledi.Mumun sönmesi ile etrafa bir yanık kokusu saçıldı.Gerard aniden kafasını çevirdi.Doğruldu ve elbisesini çıkardı.İçinde kalın yün bir kazak ve kalın yün bir don vardı.Elbisesini askılığa astı ve sol elindeki elbiseyi sırtına geçirdi.Beyaz ancak tozlu bir elbiseydi.Üzerinde altın renginden desenler ve iki omzunda da birer haç sembolü vardı.Kürsüye doğru ilerledi.Elini gümüş tabaktaki suya daldırdı ve bir şeyler mırıldanarak suyu suratına çarptı.Dışarıdan nal ve gıcırtılı tekerlek sesi geliyordu.Sesler gittikçe artıyor ve yavaşlıyordu.Yavaşladı yavaşladı yavaşladı ve sonunda durdu.Gerard gözlerini açtı.Suratından sular damlıyordu.Elbisenin bacaklarına gelen kısmını kavradı ve hafifçe suratını kuruladı.Doğruldu ve ana kapıya doğru baktı.Çok geçmeden kapı tıklatıldı.Sesler yankılanarak tüm salonu doldurdu.Arka taraftaki küçük kapı aralandı ve oğlan karanlık içinden fırlayıp ana kapıya yöneldi.Kapının koca kulpundan iki eliyle tuttu ve var gücüyle geriye doğru asıldı.Kapı biraz aralandıktan sonra dışarıdan bir ses duyuldu.”Bu kadar yeterli , teşekkür ederim.”.
Oğlan durdu.Bir kaç dakika önceki hareketlerini tekrarlayarak terini sildi ve tekrar arka kapıya doğru yöneldi.Gerard adamın sesi duyunca irkilmişti.Adam kapının aralığından içeri girdi ve ceketinin yakasını silkti.Adam uzun boylu ve zayıftı.Üstünde siyah kaliteli bir ceket vardı.Altında ise siyah ve ceket ile aynı tür bir pantolon vardı.Ceketinin içinden beyaz bir gömlek görünüyordu.Gömleğin yaka kısmı kıvırcık püsküllerden oluşuyordu.Ve adamın boynunda kırmızı bir fular sarılıydı.Saçları uzun ve düzdü.Gece kadar karaydı.Arkaya doğru düzgünce taranmıştı ve boyun kısmında kıvırcıklaşıyordu.Adam sert ve keskin yüz hatlarına sahipti.Okyanus kadar mavi gözlere ve koyu kırmızı dudaklara sahipti.Uzun ve düz bir çenesi vardı.Onunla olmak istemeyen bir kız ya rahibe olmalıydı ya da kızlığından emin olmak için bir teste maruz kalmalıydı.Boğazını temizledi ve düzgün bir aksanla konuşmaya başladı.”İyi görünüyorsun peder.”Etrafa bakınarak yavaş yavaş kürsüye doğru ilerliyordu.”Yani en son gördüğümden bu yana iyi…”.Ceketini iki eliyle birden nazikçe çıkardı ve katlayarak sol koluna astı.Gerard uşak oğlanın onu izlediğinin farkındaydı.Oğlan arka kapıyı ittirdi ve koşmaya başladı.Yeni gelen adamın yanında bitiverdi ve seslendi.”Ceketinizi ben alayım efendim.”.Gerard’ın suratı buz gibi kaskatı kesilmişti.Oğlana döndü.”O-onu görebiliyor musun?”.Konuşurken takılmıştı.Oğlan cevap verdi.”Elbette.”.Adam pedere döndü ve sinsice gülümsedi.”Bir anlaşmamız vardı peder.”.