Çoğunlukla nefret ediyordu ondan. Belki de en iyi arkadaşından. Ama biraz önce fark etmişti ki diğer insanlar etrafından yağmur suları gibi akarken kendisi ve o aynı kalıyordu. Birbirlerinin yanındaydılar. İki marjinal entel.
Kitaplardan ve filmlerden bahsederlerdi. Her şey iyi olurdu o zaman. İyi arkadaştılar. Aynı kitapları severler, aynı filmleri beğenirlerdi. Gerçek hayat dışında her şeyde birebir uyumlulardı. Siyah saçlı olan uyumluydu. Sadece gerektiğinde konuşur insanları yargılamazdı. Zenginlik, fakirlik, güzellik gibi görüşleri yoktu. Kafasına değer veriyordu insanların. Düşüncelerine. Düşünebildikten sonra, bir politikacı ile bir evsiz aynıydı onun için.
Kadın ve erkek arasında fark gözetmez, çoğunlukla hayvanlar ile insanları bile aynı kefeye koyardı. İncitmezdi insanları. Sigara içerdi. Parası varsa bira alırdı. Votka midesini bozar, kahvecilerde kusmasına neden olurdu. Okula giderdi. Kitap okumak için. Derslere girerdi. İnsanlara bakmak için.
En büyük hobisiydi insanlara bakmak. İncelerdi onları. Bazen ruhlarını gördüğünü düşünürdü. Arada sırada biriyle arkadaşlığını ilerletirdi. Onun yanına otururdu o dönemlerde. Ama tek başına oturmayı seviyordu aslında. Sınıfın en arkasında. Kimsenin rahatsız etmek istemediği çocuk olurdu. Bazen ise tuvalette sigara içerken yakalanan haylaz velet.
Sarışın olansa kibirliydi. Kendi doğruları dışındakileri önemsemezdi. Onun dışında herkes çürümüştü onun için. Zenginliğe önem verirdi. Sahip olduklarını gösterirdi. Kitap okurdu. Takıntıları vardı. Nargile ve şarap içerdi. Herkesle muhatap olmaz çoğunlukla erkeklerden tiksinirdi. Kızlara zaafı vardı. Çoğu kez siyah saçlıyı yolda bırakmıştı bu yüzden. Araları açılmıştı bazen. “bros before hoes” bir anlam ifade etmiyordu sarışın için.
Ama dedim ya, iyi arkadaştı onlar. Etraflarındakiler geçip gitse bile onlar olduğu yerlerde duruyorlardı. Yumruklaşmalarına ramak kalan kavgalardan sonra bile, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlardı arkadaşlıklarına. İyiydiler.