Yazar John Flanagan'ın yarattığı, yer yer dünyamızı hatırlatsa da hayali bir coğrafyada geçen serinin temelleri, on yıl önce Flanagan'ın oğluna anlattığı öykülerle atıldı. Yazarın on iki yaşındaki oğluna cesaret aşılamak amacıyla yazdığı bu öykülerle oluşturduğu 'Gölgelerin Efendisi' serisi, 18 dile çevrildi ve New York Times'ın çok satan çocuk kitapları listesinde 11 hafta kaldı
Yaratıcı fantastik romanlar açısından çok verimli bir zamanda yaşıyoruz. Gerek dünyayla hemen hemen eşzamanlı okuduklarımız gerekse daha sonra Türkçeye kazandırılanlar olsun, tümüne yetişmek bir mesele artık.
Çocuk kitapları kategorisinde yayımlansa da çocuklarla büyüklerin dünyasının sınırında duran eserlerin artması da sevindirici.
Böylece okuduklarımızla “A, çocuk kitabı değil mi o?” şeklinde dalga geçil(e)miyor artık.
Avustralya’da ortaya çıkan ve ünü birkaç yıl içinde tüm dünyaya yayılan ‘Ranger’s Apprentice’ serisi de bu kapsama giren kitaplardan.
Türkçede Gölgelerin Efendisi adıyla yayımlanmaya başlayan serinin ilk halkası Gorlan Harabeleri başlığıyla çıktı.
Gorlan Harabeleri, iyi bir fantastik roman örneği olmanın ötesinde, büyüme sancılarını derinlemesine ele alan kitaplardan biri.
Yazar John Flanagan’ın yarattığı, yer yer dünyamızı hatırlatsa da hayali bir coğrafyada geçen serinin temelleri, on yıl önce Flanagan’ın oğluna anlattığı öykülerle atıldı. Yazarın on iki yaşındaki oğluna cesaret aşılamak amacıyla yazdığı bu öykülerle oluşturduğu seri, 18 dile çevrildi ve New York Times’ın çok satan çocuk kitapları listesinde 11 hafta kaldı.
‘Büyüyünce ne olacaksın?’ kâbusu
Çocukluktan gençliğe geçerken, hemen herkesin yaşayıp başa çıkmaya çalıştığı özgüven sorunu, bazen kâbus gibidir. İnsan ileride ne olacağını kendisi bile bilemezken büyüklerin bu yöndeki sorularıyla da boğuşmak zorunda kalır. Üstüne üstlük yıllar geçtikçe, mesleğini yıllar öncesinden seçmiş yaşıtlarının bu amaçlarına ulaştığını görmek, beceriksizlik hissini ve özgüven eksikliğini iyice körükler.
Kitabın tam da çocukluktan gençliğe geçiş yapmakta olan kahramanı Will de bu gelecek endişesini yaşamaya başlamış durumda.
Araluen Krallığı’ndaki Redmont eyaletinin yetimhanesinde yetişen Will, babasının bir şövalye olduğuna inanarak büyüyor. Kendisini daha o yaşta ‘kaybeden’ olarak gören çocuğun tek tesellisi bu... Bir soyadı bile olmamasının acısını bu düşünceyle yenmeye çalışıyor. Mezarlık Kitabı’nın Nobody Owens’ı ‘hiç kimse’ olmaktan şikâyetçi değildi ama Will için durum çok farklı. Kendini kanıtlayıp güçlü bir şövalye olmak, onun hayattaki en büyük amacı ve tutunacak tek dalı...
Yetimhanede büyüyen çocuklar, belli bir yaşa geldiklerinde şatoda yapılan ‘Seçmeler’le, yetenekleri doğrultusunda mesleklere yerleştiriliyorlar. Ufak tefek, çelimsiz Will, tüm fiziksel eksikliklerine rağmen şövalye olabileceği umuduyla yanıp tutuşuyor.
Oysa Seçmeler’in yapılacağı gün gelip çattığında, Şövalyelik Okulu’nun başında bulunan Sir Rodney, Will’i bu okula kabul etmek istemiyor.
Tüm hayalleri yıkılan çocuk tam karalar bağlarken, ortaya bölgenin gizemli Orman Muhafızı Halt çıkıyor. Ve beklenmedik bir şekilde Will’i yanına çırak olarak almak istediğini söylüyor.
Halt, son derece sessiz hareket eden, siz daha ne olduğunu anlayamadan bir metre ötenizde bitiveren Orman Muhafızları’nın en iyilerinden biri. Batıl inançlı halk, bu yeteneklerinden ötürü, muhafızları büyücü sanıp, yanlarına pek yaklaşmıyor.
Yıllar boyu bu söylencelerle büyümüş olan Will de haliyle, Halt’a biraz mesafeli duruyor. Başta garip görünüşlü Halt’un çırağı olmak hoşuna gitmese de zamanla bu yalın yaşayan, sessiz ve bilge adamın değerini anlıyor. Nadiren gülümseyen, her daim soğukkanlı Halt, geçmişinde pek çok başarıya imza atmış, krallığın en büyük düşmanı, Gorlan eyaletinin eski baronu Morgarath’ın yenilmesinde önemli rol oynamış bir Muhafız. Ödüllere inanmayan, şato yerine sade bir kulübede yaşayıp, “Az laf, çok iş,” düsturunu benimseyen Halt, Will’in hayata bakışını kökünden değiştiriyor.
Will, kendisini beceriksiz ve önemsiz hissederken, Orman Muhafızlığı için uygun yeteneklere sahip olduğunu keşfederek, özgüven tazeliyor.
Zira Halt, Will’i boşuna çırak almış değil. Çocuğun gölgelerin içinde kayarak görünmeden, sessizce hareket etme konusunda büyük bir yeteneği var aslında. Özellikle kulelere örümcek gibi tırmanıp mutfaktan kek çalmakta çok usta! Yıllardır Will’i gözlemleyen Halt, onun bu yeteneklerinin harcanmasına, çocuğun hayatını çiftçi olarak geçirmesine göz yummuyor haliyle. Aslında Muhafızın Will’le bu kadar ilgilenmesinin bir nedeni daha var; o da kitabın sonundaki sürprizde gizli...
Bu arada Lord Morgarath da boş durmuyor ve Wargal adlı yaratıklardan oluşan bir ordu toparlayarak, ölümcül bir plan yapıyor. Yıllar önce kendisini geri püskürten ordunun başındaki komutanlara duyduğu kin, bir dizi suikastin de başlangıcı oluyor. Morgarath’ın en büyük kozları ise Kalkara adı verilen, ayı ile goril arası, korkunç, suikastçi yaratıklar. Kendisine bakanı anında felç eden Kalkara, kalın postundan dolayı kolay kolay öldürülemeyen bir varlık; yalnızca ateşten korkuyor.
Kulağı delik Halt, olanları duyunca, eski çırağı Gilan ve Will eşliğinde Kalkaraları bulmak için iz sürmeye başlıyor. Kitabın en heyecanlı bölümleri de western havasında gelişen bu sahneler. Avlarla avcıların birbirine karıştığı takip ve sonundaki karşılaşma, soluksuz okunuyor.
Yazarın en büyük becerisi, okuru hemen her karakterle özdeşleştirmeyi başarması denebilir. Will, onun yetimhane arkadaşı; şövalye adayı Horace, Araluen eyaletinin yöneticisi Baron Arald ve tabii Halt, son derece detaylı çizilmiş, canlı karakterler.
Yazar da yarattığı kişileri çok benimsemiş. Öyle ki, şöyle diyor: “Bana sorarsanız, kitaptaki en önemli öğeler karakterler; yani Will, Halt, Baron Arald ve sonraki kitaplarda yer alan diğerleri... Onlarla zaman geçirmeye bayılıyorum. Kitabı bitirirken hepsi o kadar gerçek insanlar haline geldiler ki, onlardan hemen ayrılmamak için yazmayı yavaşlattım.”
Kitabın başındaki Will ile sonundaki Will arasında da dağlar kadar fark var. Değişmeyen tek şey, çocuğun çelik gibi iradesi. Yazarın karakteri adlandırırken bir kelime oyunu yapmış olması da muhtemel. (‘will’ İngilizcede istek, azim, irade anlamına geliyor.)
Gorlan Harabeleri’nin sinemaya uyarlanması da söz konusu.
Rivayete göre, yönetmen koltuğunda Çarpışma ve Milyonluk Bebek’ten hatırlayacağınız Paul Haggis oturacak. Projenin şimdilik ekonomik sorunlardan ötürü geciktiği söyleniyor. Ama bunlar hallolursa, 2010 yılında vizyona girecek.
Azmetti, başardı!
Avustralya’da sekiz yıl boyunca yayımlanan Hey Dad! (Selam Baba!) adlı TV dizisinin senaristlerinden John Flanagan, kazandığı üne karşın alçakgönüllü bir yaşam sürüyor.
Yaşamını hep yazarlıkla kazanmayı hayal eden Flanagan, Gölgelerin Efendisi’ni yazmaya başladığında, Harry Potter kitaplarını okuyormuş Ama J.K. Rowling’in karakterleri arasındaki ilişkilerin kendi kitabındakilere benzediğini görünce, etkilenmemek için okumaktan vazgeçmiş.
2004 yılında ilk imza gününe gittiğinde, saatlerce gelen giden olmamış masasına. Flanagan, bu işleri bıraksam mı diye düşünürken, çığ gibi büyüyen bir ilgiyle karşılaşmış ve çok sayıda okur mektubu almış.
Asi oğlunun Gorlan Harabeleri’ni okuduktan sonra bambaşka biri olduğunu söyleyen anneyle karşılıklı ağlamalarını hiç unutamıyor.
Özel hayatında okçulukla ve bıçaklarla ilgilenen yazar, bu ilgisini Gölgelerin Efendisi’nde yarattığı çeşitli ok ve bıçak türlerine de yansıttı. Yazar, halen Sidney’de, ailesiyle yaşıyor.