Uzun bir aradan sonra bitirmek güzel. Umarım okuyanların hala hatırladığı bir öyküdür. =)
[spoiler]Küfür içerir.
[/spoiler]

Kafeden çıkar çıkmaz eve yürüdüm –koştum-. Çıldıracak gibiydim ve çok yorgundum.
Yollar, caddeler, ağaçlar, hepsi soluk bir sisle birbirine karışıyor bu kahrolasıca yaratık adeta hayatımla oynuyordu !
Eve gelip içeri girince şaşkınlıktan yatağıma dalıverdim. Kot pantolon, cebindeki telefon ve diğer eşyalar fena halde rahatsız edince “Aptal…” diye söylenerek çıktım yataktan.
Üzerimi değişip yeniden yatağa girdim, her zaman yaptığım gibi yastığıma sarıldım ve gözlerimi kapatmaya çalıştım. “Allah kahretsin! “ aklımdan çıkmayan düşünceler, Kumral Kız’ın görüntüleri, Elif’in üzüntüleri, beni sevmesi, Mustafa’nın ölümü… Uyuyamıyordum ve yastığı o kadar sıkmıştım ki neredeyse kaslarım yerlerinden kopacak hale gelmişti..!
“Aslında uyumasan da olur…” dedi bir ses.
“Neeey ! Sen kimsin?” dedim. Şaşkındım, bu şey büyük bir ihtimalle bana bunları yaşatan o yaratıktı ve o yaratık genelde –her zaman- astral saçmalıklar yaşatıp, farklı boyutlar olmadan konuşmazdı benimle.
Hınzır hınzır gülümsedim. Henüz cevap vermemişti fakat ben cevabı biliyordum. Neden güldüğümü bilmeden tekrar konuştum. “Ne istiyorsun? ”
Sırıtan, güzel bir kız belirdi. Hemen hemen benim yaşlarımda, tatlı, fakat sinsi bir tipi olan bu kız kesinlikle bu dünyadanmış gibi görünmüyordu. Çok farklı bir elbisesi, mor, siyah, sarı ve pembeden oluşan kumaşların süslediği bir canlılığı vardı.
“Korkuttuğum için özür dilerim…” dedi. Sesi gevrek, zevzek, şımarık, ukala ve çocuksu bir zevkle çıkmıştı.
“Korkmadım.”dedim. Bal gibi de korkmuştum! Fakat bu tatlı kızdan korkmuş olduğumu itiraf etmek istememiştim.
“Immm… Tabi canım, zaten insanın karşısına her gün bir Kölef çıkıyor değil mi?” dedi.
“Kölef mi? O da neyin nesi?” dedim.
Yavaş yavaş etrafa bakarken hızlı hızlı cevap verdi. “Köleef, Köleef, Köleeeef…” Öğüt veren, masal anlatan bir ihtiyar gibi devam etti. “Sizin zamanınızla tam yedi bin yıldır var olan bir topluluk, bir nevi Hızır acil. Her birimizin farklı yetenekleri var ve bu yetenekleri ‘iyilik’ için kullanırız. Zamanda yolculuk edebilir, istediğimiz noktaya ulaşabiliriz.”
“Eee? Bununla benim ne ilgim var ‘sayın’ Kölef? ” dedim. Bu çılgın, manyak kıza cidden inanmıştım. Saçma şeyler, benim için artık doğal şeylerdi.
“Benim yeteneğim insanlara olası geleceklerden birini gösterebilmek, ve bunu yaparken ufak baş dönmeleri olabiliyor…”
Lafını kestim. “Ufak mı? İçim dışıma çıktı lan!” dedim.
Bazı şeyler kafamda şekillenmeye başlamıştı. Bu çatlak güzel, bana “Olası” bir geleceği yaşatıyor olmalıydı ve bunu geri çevirmek gibi bir yeteneği de olmalıydı!
Çatlak Kız kitaplarıma bakarken mırıldanıyordu. “Adam Fawer, Stephen King, Tolkien… Dan Brown… Bunlar da ne böyle?”
“Beğenemedin mi?” Sesim biraz alaycı çıkmıştı.
“Hayır, ‘İmamoğulları’ okumalısın. Gerçekten harikadır…”
“Cidden mi?”
“Imm… Hayır!”
Aaah! Bu imkansız! Kitaplara olan zaafımdan yararlanıp benimle dalga geçen bu kıza karşı hiç sabrım kalmamıştı artık.
“BENİ BU BİTİK CEHENNEMDEN ‘HEMEN’ ÇIKAR!” diye bağırdım suratına.
Aslında bağırdığım zaman karşıdaki üzerinde psikolojik bir üstünlük kurardım genelde. Ama karşımdaki çatlak hala neşeli ve umursamazdı. Kaşlarımı çatıp gözlerinin tam orta noktalarında gözlerimi dolandırdım.
Bakışları muzipçe gözlerime kaydı ve “Tamaaa…m, Tamam! İstediğin gibi olsun. Ama unutma, iyi olacağını düşündüğün bir tercih seni felakete sürükledi ve şu an tamamen batmış durumdasın. İstediğin nedir? Kumral Kız’la –ki çok merak etmişsindir adı Sude- ile birlikte olmak mı, yoksa Elif’in peşinden koşmaya devam mı? Veya her şey ilk başladığı yere dönebilir istersen. Tam olarak bayıldığın yerden…”
Kumral Kız’ı duyunca, onunla birlikte olmak beni o kadar heycanlandırdı ki, bir an Kumral Kız’la olmak istiyorum, diyesim geldi. Tam da aklımdan bunu geçirirken, çatlak, bana manalı manalı baktı.
“Hayır.”dedim. “Hayır… Dersimi aldım! Bayıldığım yere geri dönmek istiyorum. Peki, hislerim, nasıl olacak? Tüm bunları yaşadığımı bilecek miyim?”
“Aah, evet! İşin zevkli kısmı da burası zaten! Her şeyi hatırlayacaksın ve eğer mümkünse daha mantıklı yaşayacaksın!”
“Anladım. Peki Mustafa geri gelecek mi?”
“Gelmek mi? Hiç gitmedi ki!”
“Ne! Yani bu şeylerin hepsini sadece ben mi yaşadım? Peki ya bunlar gerçek miydi?”
“Eh, senin kıytırık aşkın için bütün dünyanın farklı yaşamasına gerek yoktu değil mi? Sadece sen, ve sadece kafanın içinde yaşadın.”
“Peki tüm bunlar sadece kafamın içindeyse, nasıl gerçek olabilirler?”
Çatlak çatlak gülümsedi ve cevap verdi. “Sadece kafanın içinde yaşanmış olması, neden bunun gerçek olmadığı anlamına gelsin ki?”
*** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** *** ***
Aynı yolda yürüyorduk. Elif, Gizem ve ben.
Elif’e sormuştum. “Vazgeçilememek nasıl bir duygu?”
Elif hiçbir şey söylememiş, muhtemelen cevap vermeye hazırlanıyordu ki, lafı oturttum. “Çünkü böyle bir duyguyu benden sonra kimse sana karşı beslemez!”
Gizem, uzaklaşıp dinlemiyormuş gibi görünse de hala dinliyordu. İçimden dedim ki, “Bu kıza öyle bir hakaret edeyim ki, bir daha suratına bile bakmayayım.”
Elif anlayamamıştı, onu sevdiğim için farklı bir taktik uyguladığımı filan sanmış olmalıydı.
“Şimdi…” dedim. “O lanet evine tek başına git. Umarım kalkık götün kapıya sıkışır!”
Elif, bön bön suratıma bakarken, birden hayretle gözlerini açtı ve “Sen… Ne?” diye bir cümleye başlarken elimle “yolu” gösterdim ve ekledim. “Siktir!”
Gizem, az ötede, söylediklerimi duymuş, hayretle bizi izliyor ve artık dinlediğini gizleme ihtiyacı duymuyordu. Yanına gidip sessizce “Özür dilerim, böyle olması gerekiyordu.” Dedim.
Sonra yanlarından ayrıldım ve evime gittim. Huzurlu yatağımda sonsuza dek yatabilirdim!
Mavi odamda mavi yatağıma girdim ve gizli numaradan Mustafa’yı aradım. Onun sesini duyunca, o “Alo…” deyince, huzura tamamen kavuştum.
Şimdi tek yapmam gereken, uzun, rahat bir uykunun ardından “normal” bir yaşantının içinde, isminin Suda olduğunu öğrendiğim “Kumral Kız’ın” büyüleyici ela gözlerini görmeyi, kaderin onu karşıma çıkarmasını umarak “sabırla” ve aşkla beklemek…
SON…