Kayıt Ol

Victoria'nın Renksiz Dünyası

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #15 : 05 Ocak 2011, 17:37:57 »
Büyük cesaret duygularını bu şekilde buraya dökebilmek değerlendirmeyecem buna hakkım yok sadece cesaretinizden dolayı sizi tebrik etmek istedm

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #16 : 16 Ocak 2011, 13:43:39 »
Dünya gerçekten iyice iğrenç bir yer haline geldi.
''Bıktım artık! Yeter defolup gidin başımdan! Sizi iğrenç mahluklar.''
Bunları söylemeyi çok istiyorum. Ama her defasında dilimin ucuna geldiği halde söyleyemiyorum. Yutuyorum.
Gerçekten küfretmeyi çok isterdim. Ama bazı insanlara küfür etmek bile yetmiyor.
Hayvan desen, hayvan bile ondan daha akıllıdır.
Gerçekten bu aralar kişilik bozukluğu yaşıyorum. Bir iyi olup birden kötüleşe biliyorum.
Nedeni benden mi? kaynaklanıyor diye çok sordum kendime.
Çok bunaldım...
 Hiç yapmadığım bir şey yapıp küfrettim ilk kez. Bunu hak ediyordu o kişi...
Aman ne büyük marifet.
Beyniyle ''şeyi'' yerdeyiştirmiş, ciğeri beş para etmez insanlar bu küfrettiklerim.
Hayır anlamıyorum. Bir insanın poposunu ellemekten taciz etmekten ne zevk alır insan!
Görmez olsaydım o iğrenç kişiyi. Bunu yaparken suratına yayılan o iğrenç gülümsemeyi...
 





Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #17 : 13 Şubat 2011, 21:30:05 »
Sıkıldım.

Yapamıyorum bu işi ben. Duygularımı ve düşüncelerimi aktaramıyorum yazıya. Ama her şeyi yapamaz insan. Çok kasttım kendimi. Olmuyor işte.
Ancak hikaye yazabiliyorum...
Pembe dünyam yıkıldı. Kapkaranlık oldu hapishanemin içi. Sana sesleniyorum küçük peri nereye saklandın?
 
''İlham perisi neredesin?  Hangi deliğe saklandın yine.'' Odamın içine doğru bağırdım. Sesim kısılana kadar haykırdım. Duvarlara çarpıp yankılandı çığlıklarım. Odanın içinde ki koca kara deliği kaplayıp tıkadı.
 
Kapının zili çaldığında yukarıdaki huysuz, buruşuk suratlı komşumuzun geldiğini anladım. Ancak onun gibi  bir deli zile hiç durmadan basabilirdi.  
''Beklemekten sıkıldım, hangi cehennemdeysen çık ortaya artık!'' sesimi duyan çatlak komşu bu sefer kapıyı yumruklamaya başladı. Bir yandanda bağırıyordu. ''Lanet velet, kes sesini!'' Ona aldırmadan güldüm.
Tamam peki gidiyorum.
Masamın üstünde duran pembe çerçeveli gözlüğü alıp hızla kapıya doğru koştum. Kapıyı açtığımda, buruşuk surat üzerime düştü düşecek bir vaziyetteydi. Kapıyla bir olmuştu demek ki.
''Al, sana bir hediyem var buruşuk surat.'' Şaşırmış bir şekilde yüzüme baktı. Şimdi pörtlek gözlü bir japon balığına benziyordu.
Gözlüğü eline tutuşturdum. ''Sana şans getirsin. Benim pek işime yaramadı.'' Daha ne olduğunu anlıyamadan o şaşkın şaşkın bakan suratına kapıyı kapattım.
Yüzümdeki yapay maske düşmüştü. Yenisi almam gerek.
Ama hiç endişelenmedim. Sokakta bir çok insanın maskesi var. Yarın onlardan birinin maskesini düşürcem. Sonra düşen maskeyi yüzüme takıcam.
Tiyatroya gitmem gerek, geç kalırsam oyuna yetişemem...
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #18 : 22 Şubat 2011, 20:34:17 »
İlham perisi

‘‘Yeteneğimi kaybediyorum. İstediğim gibi yazamıyorum bir türlü. Bana yardım et.’’
Sen görmüyorsun, sadece gördüğünü düşünüyorsun.’’
‘‘ Hayır görüyorum. Sen yardım etmiyorsun sadece bana…’’
‘‘Mesele yıpranmış çarşafın altında ki şeyi görmek. Tıpkı yastığın kılıfını çıkarıp içindeki kaz tüyünü görmek gibi.’’
‘‘ Hayır, görüyorum her şeyi ben. Ama yoruldum artık. Sadece maskeleri görmek istiyorum içindeki pisliği değil.’’
‘‘ İnkar etme, ikimizde asıl meselenin ne olduğunu biliyoruz.’’
‘‘Neymiş asıl mesele?’’
‘‘Maskelere takmış durumdasın. Her şeyin aslını görmeye o kadar takmış durumdasın ki, yazılarında bundan etkileniyor.’’
‘‘Kes sesini, saçmalıyorsun. İstemiyorum artık seni. Defol!’’
Aptal ilham perisin kovdum sonunda. Kaç saattir omzumda oturuyordu.
Bana yardımcı olmak yerine benle dalga geçiyor. Aptal peri. Senin o şeffaf kanatlarını koparıcam. Aynı sineğin kanatlarına benzeyen iğrenç gri kanatları var.

Galiba delirdim. Sürekli yazıyorum.
Çünkü yazım gücüm zayıflamış durumda. Bir haftada 12 hikaye yazdım.
Durduramıyorum kendimi. Ancak yazarken rahatlıyorum.

Bu süreç nasıl başladı bilmiyorum.
Evet biliyorum. Yalan söylemiyim şimdi. İlk sürekli konuşuyordum. Birilerine bir şeyler anlatmak güzeldi. Ama zamanla çok konuştuğum için kimse beni dinlememeye başladı. Sonra kuşa, kediye, böceğe derdimi anlatmaya başladım. Onlarda sıkıldı benden bir süre sonra. Sonunda da yazmaya başladım. Çok kötü ve düzensiz yazdığımı biliyorum.

Bir daha yazmayacaktım ama yazmak istedim.
Of çok sıkıldım.
Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #19 : 20 Mart 2011, 16:38:19 »
Eve giden yol



Yatağımın karşısındaki duvarda asılı olan bu Tabloya her baktığımda farklı anlamlar çıkarıyorum. Resim aynı ama benim ruh halime göre farklı şekillere bürünüyor.
Kimin hediye ettiğini hatırlamıyorum. Çokta umurumda değil açıkçası. Önemli olan şu anda burada odamda olması ve beni rahatlatması…

Amerikalı bir ressam olan Thomas kinkade’e ait odamdaki kopyası. En sevdiğim ressamlardan birisidir. Gerçi tek sevdiğim ressamdır. Diğer ressamlar gibi karmaşık resimleri yok. Düz ve anlaşılır.
Aslında pek anlam çıkartamazsınız baktıkça.

Her gün aynı tabloya bakıyorum. Mutlu olduğum zamanlar farklı, mutsuz olduğum zamanlar ise sıradan.
Bugün tekrar baktım.

Hava kapalı, yağmur yağıyor. Gökyüzünde uçan kargalar her zaman ki yiyecek arayışı içersindeler. Daireler çizip duruyorlar. Ama her zaman ait oldukları noktaya geri dönüyorlar… İnsanlar acele etmeden evlerine yürüyorlar. Baştan aşağı simsiyah giyinmiş olan anne ve pembe renk giyinmiş olan küçük kızı. Büyük bir zıtlığın temsilcisiler sanki.  Eve gidiyor olmalılar.Acele etmeden yavaş bir şekilde yürüyorlar… Yüzleri olsaydı eğer kesinlikle ikisi de gülümsüyor olurdu.

Bütün evlerin ışıkları açık. Sokağı aydınlatıyor. Böylelikle karanlıktan korunmuş oluyorlar. Sağ taraftaki büyük evin bahçesinde ki  köpek mutsuz. Bir şeye kızmış olmalı… Evin girişinde bulunan siyah kedi dışarıyı izliyor. Ona acıyorum. Her şeyin siyah beyaz olduğu renksiz bir dünya…

İlerdeki kilisenin ışıkları sokağa yansımış…
Eski bir araba, acaba kaç yılında alınmış? Belki de 1960 yılındalar.
Arkasından gelen motosiklet onu takip ediyor gibi.
Kırmızı araba demeyi seviyorum ona. Siyah renkte olduğunu unutarak…

Sağ taraftaki büyük evde yaşadığımı hayal etmeyi seviyorum. O köpek bana aitmiş ya da ev.

Bu tablo canlı gibi.  Ama ne yazık ki bana ait değil tablodakiler.

Ressama ait. Bu evleri o yarattı. İnsanları, kırmızı arabayı, köpeği ve kediyi. Onların tanrısı o.

Üzülmüyorum. Ama biraz kıskandığımı söyleyebilirim. Resim yapma yeteneğim yok. Bir tek çöp adam çizebilirim. 
Önemli değil. Benimde hayal gücüm var. Bardağın yarısını dolu görmek lazım…

Kötü anlattım her şeyi. İyi betimlemedim. O an yazmak istedim bu yazıyı.
Ama duygular birbirine geçti.

Neyse ne diyordum? Ah evet tablo. Bu tabloda ruh var, duygu var, müzik var. Adını değiştirdim. ‘Eve giden yol’ koydum. Keşke müzik olsaydı arka fonda. ‘Beethoven’nin Cavatina’ adlı sonatı iyi giderdi.

Karmaşa yok tabloda. Sessizlik var, huzur var…




Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #20 : 23 Nisan 2011, 21:16:37 »
Bugün en sevdiğim dizi olan Supernatural izlemek için girdiğim sitede yine çok fazla yorum vardı.Çoğu kişi ''çok güzel bir bölüm ya da  arka fondaki müzik harika'' diye  yorum yazmıştı. Çoğu imla kurallarına dikkat edilmeden yazılmıştı. Ama öyle bir yorum vardı ki hangi dil olduğunu hala anlayamadım.
Youm şuydu;
''haRiKA.
haRiKA..
haRiKA... söLicek başKa biRşey yOk.. ! kOnusu böLümü heRşeyiyLe haRika bir böLümDü heRzaMan oLdqu qiBi.. öZeLLiklerde s0Nuna bayıLdm.. yaPmak isTedkLeri seYi baÅ�araMadan bitCeqini düÅ�ünmüyoRdum zaTen böLümüN aMa buDa beqLedqim brSy deqiLdi süPeR baqLamışLar s0nuNu. ..

TskLÖ©R diZip0rT... !''

Bu ne? Bu kadar mı özentilik olur. Hayır neden düzgün bir türkçeyle yazmak yerine bu kadar bozuk(Türkçe demek istemiyorum  :hemk) bir şekilde yazıyor. Hem bunu ben yazmaya kalksam yirmi dakikada zor yazarım. Bayağı bir uğraşmış arkadaş..  Çok uğraşmış olmalı türkçenin nasıl içine ederim diye.  Tebrik ediyorum başardın. Hadi alkışlayalım...

Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #21 : 02 Mayıs 2011, 16:19:43 »
''Çok fazla aptal insan var.'' Diye düşündü. Sonra etrafını inceledi. Kısa, uzun ağaçlar, zengin ve fakir insanlar vardı çevresinde.
Tabi ya dedi. Denge. Dünyanın bir dengesi var. Aptal insanlar olmasaydı zeki insanlarda olmazdı...

Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Pembe Dünyası
« Yanıtla #22 : 14 Mayıs 2011, 16:57:26 »
...

''Çok boş konuşuyorsun.'' Yansıma gerçekti.
 
''Neden bu kadar çok heyecanlısın ve öfkeli?''

''...''

Gülümsedi. ''Hadi inkar et, yalan söyledin de.''

''...''

''Üzülme bu kadar. Sende onlardan birisin. Hep böyle oluyor de mi?''

''...''

''Şu kokuşmuş eşyalara bak, onlarda ki gerçeği gör. Sende onlardan birisin. Aslında her zaman onlardan biri olucaksın.''

Etrafına baktı. Tüm bu kokuşmuş şeyler onundu. Onu yansıtıyordu.

Hepsi midesini bulandırdı birden. Tüm bu iğrenç pisliklerden kurtulmak istedi.

Büyük siyah bir poşet aldı eline. Gerçeği gördüğü zamanlar ki- bu 365 günde 1 kez gerçeği görürdü.

Tüm bu kokuşmuş şeyler; makyaj malzemeleri, fazla renkli kostümler,  kötü kokulu parfümler hepsini doldurdu bu siyah poşete. Yuttu hepsini kara bir delik gibi...
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #23 : 28 Mayıs 2011, 22:53:50 »
Uzun bir aradan sonra iki gün üstüste yayınlayarak beni şaşırttın artık bıraktın diye düşünmeye başlamıştım. Güzellik yapma kaygın yok, sanatlı olsun kaygın da yok. Bunu zaten bir önceki yorumumda da belirtmiştim. Ve bu kısmını seviyorum. Ama asıl en güzel kısmı değiştirme düzeltme amacı da yok sözlerde. Dünyayı düzeltecem hepsinden iyi biliyorum tavrı yok sadece, günlük yazar gibi yazmak bir yetenek. Bence günlük yazarlığında başarılı olabilirsin kendinle ilgili konuları herkesi ilgilendirecek şekilde sunabiliyorsun. Tebrik ederim.

Çevrimdışı Jean Valjean

  • **
  • 281
  • Rom: 17
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #24 : 29 Mayıs 2011, 00:15:01 »
Ne güzel pembeydi dünyan, ne oldu da renksizleşti?
He Who Dwells Beneath The Waves

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #25 : 29 Mayıs 2011, 01:19:13 »
Keçiler uzaklara kaçtı bugün. Bir daha yakalamayacağım. Özgürler artık.
Eskiden yılda sadece bir kez iplerini koparıp kaçıyorlardı. Sonra haftada bir kaçmaya başladılar. Onları yakalamak tahmin ettiğinizden bile zor. Özgür olmak istiyorlardı sürekli. E bende sürünün başında ki çoban olarak onları yakalayıp bağlamaktan bıkmıştım.
Neyse sorun yok artık özgürler.
 
Renkler birbirine karıştı. Anladımki sevdiğim şeyleri aslında sevmiyormuşum. İşte ergenliğin etkileri.
Anladımki hayallerim benim hayalim değil başkasına aitler. Anladımki uymak zorunda olduğum kurallara uymak zorunda değilim. Kendimi sırf onlardan biri gibi göstermek zorunda değilim. Anladımki artık hiç bir şey umurumda değil. Artık korkmuyorum. Sırf onlardan biri değilim diye beni dışlayacaklarsa dışlasınlar. Bir şey daha aslında pembe rengi ben sevmiyormuşum onu anladım. Annemin sevdiği renk pembe, benim değil.

Bizi büyüten insanlar, bizden kendimiz olmamızı beklemezler. Onların istedikleri kiśi olmamızı isterler. Annemin hayali benim hayalim olmuş onu anladım. Ama şimdi yüzümde ki maskeyi yırtıp çöpe atıyorum. Artık korkmuyorum.

Sevmeselerde olur beni. Toplumda yer edinmek istemediğimi fark ettim. Düne kadar onlardan biriydim. Bir birey değil, bir topluluk halindeydim.  Neden onlardan biriyim? Diye kendime çok sordum dün. Uzun uzun düşündüm. Ve nedenini buldum. İnsanlar beni sevsin, saygı duysun istiyordum. Bu yüzden onlardan biriydim. Defalarca maskemi çıkarmak istedim. Neden çıkaramadım peki? Çünkü cesaretim yoktu, ödleğin tekiydim. Birde kendimi sürekli kandırmam yok mu? Alışkanlık diyip duruyordum. Onlardan biri değilim, sadece maskenin ardında rahat ediyorum bıdı bıdı. Şimdi bu düşündüklerimi yazarken bile utanıyorum. Yalanıma inandırmışım kendimi resmen.

Düne kadar çok kolay öfkelenen, aşırı şımarık, aşırı heyecanlı bir ergendim. Tabi hala ergenim o ayrı. Ama şimdi onların olmamı istedikleri kişi değilim. Bir topluluk değilim. Bir bireyim. Kendi düşünceleri, hayalleri, kendine göre inancı olan bir birey.

Şimdiki hayalim sinekler. İnsanları rahatsız eden o sinir buzucu çirkin şeyler. Annemin istediği gibi bir öğretmen olmak istemiyorum. Ben o sinekleri yakalayan kişi olmak istiyorum. İnsanları rahatsız eden sinekleri öldüren bir birey! İşim bu olsun. Sinekleri öldürmek.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #26 : 29 Mayıs 2011, 13:34:03 »
Böylesi daha iyi...

Spoiler: Göster
Pembeden kurtulmana ayrıca sevindim. Hoşgeldin renksiz dünya. Ya da siyah. Farketmez.

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #27 : 30 Mayıs 2011, 00:44:56 »
1. Gün: Kobay garip tavırlar sergiliyor...

Uykusuzluk sorunu başladı.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #28 : 03 Temmuz 2011, 22:38:15 »
Uyuyan

Uyuyor Lady, ah sürüp giden
Uykusu dilerim derin de olsun,
Gök onu kendi kutsallığında tutsun.
Yeni bir kutsallık için değişti bu oda.
Yeni bir keder için değişti bu yatak
Tanrıdan dilerim,
Açılmayan gözlerle yatsın ebediyyen
Solgun örtülü hayaletler yanından geçerken.

Edgar Allan Poe

Benim için anlamlı olan şiirinden en sevdiğim bölüm.
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe

Çevrimdışı Victoria

  • **
  • 316
  • Rom: 3
  • Peynir!
    • Profili Görüntüle
Ynt: Victoria'nın Renksiz Dünyası
« Yanıtla #29 : 17 Temmuz 2011, 23:12:15 »
Başlığın bir adı yok. Boşuna bakınmayın.

Ama benim bir tane başlığım var. Ben ona başlık demeyi sevmiyorum. Saçma - baş, başlık, saç!- Kukulata daha uygun.
Şirin babanın kukuletası tıpkı kendisi gibi şirin kırmızı bir renk. 

Başım yine ağrıyor. Ağrılar gün geçtikçe artıyor gibi. Ya da ben - of şu ya da yapıştı kaldı- uğruşacak bir şey bulamadığımdan çok taktım.
 
Hastalıkhastası insanlardan çok korkuyorum. Onlara benzemektense ölmeyi tercih ederim diyeceğim ama o kadar cesaretli değilim.

O tür insanları uzakta aramaya gerek yok. Etrafınıza baktığınızda üç kişiden biri hastalık hastası zaten.

Bende öyle birini tanıyorum. Yan komşumuz Zeliha teyze.
Kendisi bütün gün televizyon izler, yemek pişirir, kilo vermeye çalışır ama bir yandan da diğer komşulara börek tarifi vermekten geri kalmaz. Hergün Doktorları izler. O program çok feci bir şey.

Bende baş ağrım yüzünden bir izleyeyim belki bir çözüm bir kurtuluş yolu bulurum diye izledim. ( Çok fazla bir kullandığım için özür dilerim.)

Program bittiğinde dişim ağrıyor, ayaklarım sizlıyor ve başım daha kötü zonkluyordu. O kadar çok kendimi dinlemiştim ki birden bire bir çok hastalık yarattım. Ve olayı çözdüm bu psikolojik bir şeymiş meğerse o tür programları izledikçe kafanda kendi kendine bir çok hastalık uyduruyorsun. Bunu Zeiha teyzeyede söylemem lazım. İzlemesin o lanet şeyi.

Başım hala ağrıyor. Zeliha teyzeyede geçenlerde baş ağrımdan bahsetmiştim.
Gözleri dehşetle büyümüştü. Gözlüklerinin camından kendi yansımamı görmüştüm ve bende korkmuştum.
Bana kesinlikle doktora gitmemi söylemişti. Ve bir sürü soru sordu. Çoğuna evet dedim.
Ona göre migrenmişim -miş- mişim.

Benide kendine benzetti.  Çok yakında birlikte oturup doktoları izleyeceğiz, birbirimize börek tarifi verip, aşk-ı memnunun tekrar eski bölümlerini izleyeceğiz. Çok eğlenceli!

Başım ağrıyor. Sanki binlerce iğne batıyor. Şimşekler çakıyor. Ve ben başımın daha çok ağrımasını istiyormuşum gibi bunları yazıyorum. Ekranın ışığı çok parlak, yazılar bulanık.

Sineğin kanatlarını çırpışını bile duyabiliyorum sanki. vız vız vızzz... Hani sinekler iığa gelir derler ya tam bir palavra. Işık kapalı ama odam sinek dolu. Onlar küçük çirkin vampirler.

Başım- korkmayın bu sefer ağrıyor demiycem- neyse çok fazla yazım hatası ve saçmalık var bu yazıda.







 


 
 
Spoiler: Göster

''I do not suffer from insanity, I enjoy every minute of it."
- Edgar Allan Poe