BÜYÜCÜ SAVAŞLARI
BÖLÜM-1
ŞEYTAN
“Burada umut yok genç adam “ dedi ihtiyar Korkut. Karşısındakinin ondan feyiz alma çabalarını yıkmak konusunda üzerine yoktu. Uzun boylu esmer delikanlı gerçektende sinirlerini bozmuştu. Densiz diye düşünüyordu, “Adını bile söylemeden büyümü öğrenmeye çabalıyor “ diye düşündü. “Adını bağışlarsan genç adam, erdemini anlayacağım” dedi. Karşısındaki henüz yirmilerindeki delikanlı, “Adım Gök erdemli usta” dedi. “Pekala Gök, hangi büyücülerden ders aldın daha önce?” dedi Korkut. Bu soru delikanlıyı sıkmıştı, kaşları çatılmıştı ve tekrar konuştu “Seni bana usta Kara mı gönderdi?” . Gök birkaç dakika daha düşündü ve bakışlarını iyice sertleştirdi. “Hayır ben büyülerimin tümünü kendim öğrendim!” dedi. Sesi kabalık ve ukalalık doluydu. “Bakalım büyünde, ukalalığın kadar büyük nü?” dedi Korkut.
Ellerini iki yana açtı, beyaz kıyafeti ve ağırmış saçlarıyla bir aziz gibi gözüküyordu. Gözlerini kapattı ve Gök’ ün duyamayacağı şekilde fısıldadı. Ellerini birleştirdi, küçük bir ışık tanesi iki büyücünün arasına, gözleri kamaştırarak indi. Yerden dizlerine kadar su fışkırmaya başlamıştı. Ama etrafa saçılan su zerreleri onları ıslatmıyordu. “Öyleyse genç büyücü suyu toprağa geri göm ve gücünü göster bana” dedi. Gök asasını suya doğru uzattı ve suya seslendi; “Büyücünün suyu, şimdi toprağa geri dön ve yerine, ateş ver , yakmasın kimseyi!” Topraktan fışkıran su yavaş yavaş toprağa döndü ve suyun yerini ateş aldı. Korkutun gerginliği iyice artmıştı. “Bu bir ateş büyüsü!” dedi. “Sen bu büyüyü nasıl öğrendin ahmak çocuk!” . Korkut çok sinirlenmişti. “Rüyalarıma gelen kadın öğretti bunu ve daha fazlasını. Şimdi bana rehber olacak mısın ? Efendi Korkut” . “Hayır!” dedi ses tonu bağırmaya yakındı. “Ateş büyülerinin bilgeliği şeytana aittir. Ahmak çocuk sen şeytanın uşağı olmuşsun! Ateşe hükmetmek en şeytani büyüdür.” Korkutun kızgınlığı ve korkusu giderek artıyordu. Kulağında bir kadın sesi yankılandı “Ona büyülerini öğret, ödülünü bizzat ben vereceğim, Adım Mona, babamı herkes tanır” dedi kadın sesi ve kahkahaları dayanılmazdı.
Korkut olanları kavramıştı. Çocuk kara büyü ustası olması için Korkuta Şeytanın kızı tarafından gönderilmişti. Dünyadaki en bilge büyücüydü. Hem karanlık büyüleri, hem de aydınlık büyüleri bilen tek büyücü. Ama O asla karanlık güçlere hizmet etmedi ve O güçleri kullanmadı. “Beni elinde tutamayan şeytan, şimdi de bu çocuğu eğitmemi istiyor! Şunu bil ki Mona! Senin tüm hizmetkarlarını yok edeceğim” dedi bilge Korkut. Elini Gök’ ün alnına koydu, “Büyüler, iyilik için kullanılmalı, çocuk! Şimdi ve asla bir daha büyü yapamayasın ve iki gün konuşmayasın!” dedi. Gök’ ün gözleri artık bir insanın gözleri değildi. Gözlerinde ki kızıllık gittikçe artıyordu. Elleri değişiyordu ve daha çok bir pençeyi anımsatıyordu. Dişleri ağzından dışarı taşmaya başladı ve azı dişleri gittikçe kalınlaştı. Sesi sanki cehennemin derinliklerinden geliyordu. “Senin büyülerin bana hükmedemez ihtiyar. Efendim benim vücudumda tekrar hayat buluyor, sen bile bunu engelliyemezsin!” dedi. Elini Korkutun göğsüne doğru uzattı ve şöyle dedi “Ateş kalbini yaksın! En kötü ruhlar boğazına çöksün İhtiyar!” Bir ateş parçası Korkutun göğsüne, sapandan fırlatılmış bir taş gibi vurdu. Korkut olduğu yerden, yani evinin bahçeye açılan kapısından yaklaşık on metre ileriye, bahçedeki sebzelerin arasına düştü. “Bunca hareket artık fazla geliyor.” diye söylendi Ayağa kalktığında şeytanın hizmetkarının ona doğru geldiğini gördü. Artık insana benzemiyordu Gök. Gök asasını korkuta doğru çevirdi. “Asa elime!” diye bağıdı Korkut. Gök’ ün sımsıkı kavradığı asa aniden Korkutun eline geçti. Korkut Gök’ ün yılan başlı asasını Gök’ e doğru çevirdi. “Asa mızrak, su gücüm olsun!” dedi Asa korkutun elinde çelikten bir mızrağa dönüştü. Korkut elindekini Gök’ e fırlattı ve gök acıyla yere düştü. Gök’ ün düştüğü yer Korkutun çilek yetiştirdiği yerdi. “Lanet olsun! Tüm hasat mahvoldu” dedi Korkut. Çileklerin ekili olduğu yere yürüdü ve Gök’ ün yanmış bedenini gördü. “Hep aynılar! Hep yanarlar! Ahmaklar!” diye söylendi. Arık çileklerinden de eser yoktu. Yaşlı büyücü gerçektende çok sinirliydi.
Korkut olanlardan bir ders çıkarmıştı. Eğer şeytan bu kadar güçlenmişse başka uşakları da olmalıydı. Artık yaşlanıyordu ve artık bu topraklarda kalamazdı, çünkü şeytan yeni düşmanları mutlaka üzerine salacaktı. Yapması gereken on yıl evvel olduğu gibi yolcuk etmekti. Bu kez tüm bilgeliğini verebileceği birini bulmalıydı. Temiz kalpli ve erdemli birini Çünkü yaşlanmıştı ve sayılı günü kalmıştı….