Kayıt Ol

.357

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
.357
« : 27 Ocak 2011, 18:00:20 »
Kafasında milyonlarca düşünce sokakta yürüyordu. Hayatı boyunca pek çok kötü şey yapmıştı. Bunların hepsi için tek tek pişmandı. Eğer tanrıya inansaydı ve Hıristiyan olsaydı günah çıkarması yıllar sürebilirdi. Ama o bunu yapmayacaktı. Yıllar boyunca kendine göre yaşamıştı. Kendi kurallarına göre. Kendi kendinin tanrısı olmuştu. Kendi belirlediği günah ve sevaplarla yaşamıştı. Evet kendi belirlediği günahları işlemişti kaç defa. Pişmandı ama. Delicesine pişmandı ama. Eskisi gibi temiz hissetmek için her şeyini verebilirdi. Siktir, hiçbir şey hissetmemek için bile her şeyini verirdi.

İşini bırakmıştı. En doğrusu buydu. Böyle hissederken o işi daha fazla yapamazdı.  İşinde bir numaraydı. Ülke de hatta belki dünya da bu dalda ondan iyi biri yoktu. Ama hayır bırakmıştı artık. Onun işinde geriye dönüş yoktu. Bundan sonra hayatını kaçak olarak yaşamak zorundaydı. Hiçbir yerde kaydı olmamalı resmi asla bir yerlerde görünmemeliydi. Bütün sahte pasaportları ve kimlikleri işverenleri tarafından biliniyordu. Birkaç saat önce hepsini yakmıştı bu yüzden. Onları kullanamazdı. Sıfırdan bir "hiç kimse" yaratmak zorundaydı. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ama zaten ne zaman olmuştu ki?

Üç yıl önce Danimarka'da yollandığı bir işi düşüyordu. Konu bu işin yüzde doksanında olduğu gibi uyuşturucuydu. Öncelikle ülkeye üzerinde iki kiloya yaklaşık eroin ile girmesi gerekiyordu. Eğer özel bir uçakla veya gemiyle gitseydi bu gerçekten basit bir iş. Ama Türk Hava Yollarını kullanırsanız bu zor bir iştir. Zaten Türk olduğunuz için bütün polis ve güvenlikler size önyargı ile yaklaşırlar. Ve eğer şüphelenirlerse önce üzerinizi ararlar. Bulamazlar ise götünüze dünyanın en uzun orta parmağını sokarlar ve malı bağırsaklarınızda aramaya başlarlar.

Hayır o iki kilo eroini götüne sokacak değildi. Bu tür bir şeyi sadece beş para etmez bağımlılar yapardı. Bütün hayatı eroin olmuş kişiler. İnsandan çok bir zombiye benzeyen tipler. Hayır. O basitçe gömleğinin altına bantla yapıştıracaktı bantları. Üzerine tek bir metal eşya bile almayacaktı. Çünkü eğer detektörler de öterse insan azmanı güvenliklerden biri veya polis üzerini arayacaktı. Ve sizlere söylemeliyim. İki kilo eroin çok eder. Epey çok. Özellikle 50lilik paketler halindeyse. O yüzden eğer biri koltuk altından kasıklarına kadar olan kısma dokunur ve hışırtıyı duyarsa sıçtın demektir.

Ama hiçbir şey olmamıştı. Normal bir yolcu gibi havaalanından çıkıp gitmişti. Danimarka'ya ilk gidişiydi ve ona göre orada zaten cezp edici hiçbir şey yoktu. Bir an önce işini halledip gitmek istiyordu. Öyle de yapmıştı. Havaalanından çıkar çıkmaz onu bekleyen arabayla ajansa ait  "güvenli ev" olarak adlandırılan yerlerden birine gidip mühimmat ve gerekli ekipmanı alıp buluşma noktasına doğru yol almıştı. Basit bir işti. Aslında iki işti.  Önce uyuşturucuyu kod adı Daniel olan birine verecek daha sonra da Daniel'in ona göstereceği evde ki herkesi temizleyecekti.

Daniel denen göt oğlanını gördüğü andan itibaren bir şeylerin ters gideceğini hissetmişti. Adeta nefret etmişti heriften bu yüzden. Sinirleri gerilmiş, bütün kasları  bir anda atılmaya kasır bir biçimde kasılmıştı. Dikdörtgen kafalı bir herifti. Kalın siyah çerçeveli, gözlerini olduğundan çok daha büyük gösteren boktan gözlükleri vardı. Siyah uzunca bir palto giymişti. Önünü iliklememişti. İçinde çiçekli bir Hawaii gömleği vardı. Bu tarz işlerde ciddi olmak gerekirdi ona göre. Pek normal bir yaşantısı yoktu ama çalışmıyorken asla ciddi bir insan değildi. Bu işe girmeden önce ki işinde de her zaman ofisteki insanlarla şakalaşır çok az şeyi ciddiye alırdı. Ama bu tarz işler… Açık vermemek gerekirdi. Dikkatsizlik arabanıza yerleştirilmiş bir bombayı veya karşı binada konuşlanmış bir keskin nişancının dürbünlü tüfeğinin merceğinden yansıyan ışığı görmenizi engellerdi. Ve bu adamda yavşağın tekiydi. Bir elinde bira arabasının kapısına yaslanmış bekliyordu. Diğer elinde ise bir tatil beldesi hakkında bir broşür vardı.

Adam ile fazla konuşmadan paketi vermiş ve adamdan içinde adresin olduğu zarfı almıştı. Hemen sonra arabasına atlayıp hedef eve doğru yola koyulmuştu. Yarım saatlik bir sürüşten sonra arabasını park etmiş 45'liğine susturucu takıyordu. Ve bundan sonrası hayatında yaptığı en kötü olayları barındıran bir hikayeydi. Evin ışıklarının sönmesini beklemiş sonra bahçe kapısından içeri doğru süzülmüştü. Bu kapı mutfağa açılıyordu. Lavaboda dört kişilik bir yemek, buzdolabının üzerinde ise mıknatıs ile yapıştırılmış resimler vardı. Pastel boya ile çizilmiş resimler. Bir çocuğun elinden çıkmış resimler. O ana kadar pek çok şey yapmıştı ama bir çocuğu öldürmemişti asla. Ve ajansta bunu istememişti ondan. Pek çok defa bir çocuğun ailesini öldürüp çocuğu başka bir ailenin yanına bırakmış veya ajansa götürmüştü. Bu seferde öyle olduğunu düşünüp dışarı çıktı ve doğrulama için merkezi aradı.

Gelen emir kesindi. "İçeride ki herkesi öldür."

Ve evet o gece, o evin içerisinde ki bir kadını, dokuz yaşında bir kızı, on ve oniki yaşlarında iki oğlan çocuğunu öldürmüştü.

Bu yüzden pişmandı.

Yaptığı herşeyi fark etmesine yol açmıştı bu.

Ve aynı silahla kendisini öldüremeyecek kadar korkaktı.

Ama gene de işte bugün İstanbulun kenar mahallelerinden birinin ıssız bir sokağında yürüyordu. Sokağın sonuna geldiğinde yan taraftan yaşlı bir kadının geldiğini gördü. Elinde Pazar torbaları yorulmuş bir şekilde yürüyordu. Yaşlı kadın onun gözlerinin içine baktı. Mesajı anlamıştı. Kadının yanına gitti ve torbalarını taşımasını isteyip istemediğini sordu. Kadın gülümseyerek başını salladı ve torbaları yere bıraktı. Torbaları almak için eğildi. Parmaklarını plastik torbaların halkalarından geçirdi ve doğruldu.

.357 kalibrelik bir magnumun namlusundan içeri bakıyordu. Silahın topunda ona sarı sarı gülümseyen mermileri görebiliyordu. Kendisi de onlara gülümseyerek karşılık verdi. Gözlerini kapattı ve en sevdiği silahlardan bir tanesinden çıkan sesi duymaya çalıştı...



Ynt: .357
« Yanıtla #1 : 02 Şubat 2011, 18:03:35 »
 Senin yazdıklarından daha farklı olmuş sanki ama güzel gene de özellikle de son paragraflar.
Gri

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: .357
« Yanıtla #2 : 03 Şubat 2011, 11:28:56 »
Evet pek çok kişiden bu yorumu aldım. İşin aslı bende aynısını düşünüyorum. Bu sanırım diğerlerine göre farklı bir yazı oldu benim için.

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: .357
« Yanıtla #3 : 03 Şubat 2011, 14:28:07 »
Güzel bir yazı olmuş ama özellikle son paragraf hoşuma gitti. Güzel betimlemişsin.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı Canina

  • ****
  • 1460
  • Rom: 39
  • There ought to be a law against you
    • Profili Görüntüle
    • Canina's
Ynt: .357
« Yanıtla #4 : 07 Mart 2011, 20:40:33 »
Aslında bütün yazıyı o son paragraf için yazdım diyebilirim. Bir hikaye sonu gelmişti aklıma sadece.

Çevrimdışı Thomasward

  • **
  • 352
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: .357
« Yanıtla #5 : 18 Mayıs 2014, 22:39:54 »
Çok hoştu ancak 45 kalibre hiç duymadım. 44 lük var ancak o kadar büyük kalibreye susturucu takılmaz. Bahsi geçen mermi 45. ACP  ise  mantık hatası yok , ona susturucu takılabilir.