Çiçek
‘‘ Ya o gider evden ya da ben! Seçimini yap Muhalif.’’ Hatice teyze kızgın ve nefret dolu bir şekilde bana baktı. Eğer bakışlar öldürebilseydi kesin bir kere değil bin kere ölmüştüm.
Suçluyum. Benim yüzümden kaç kere kavga ettiler. Her seferinde Hatice teyze Muhalif amcayı evden gitmekle tehdit ediyordu. Ama hiçbir zaman gidemiyordu.
‘‘ Gidebilirsin Hatice seni tutan yok.’’ Muhalif amca, Hatice teyzeyi benden çok daha iyi tanıyordu. Gidecek bir yeri yoktu zavallıcığın.
Tiz bir kahkaha attı Hatice teyze. ‘‘ Ben gidersem Kirli çamaşırlarını kim yıkayacak? Yemeklerini kim yapacak? Evi kim temizleyecek? O mu? Yapacak ?’’ Tekrar gülmeye devam etti.
‘‘ Ben gidersem iki güne kalmaz açlıktan ölürsün.’’ Bu sözleri hedefi tam kalbinden vurmuştu.
İkimizde biliyorduk, Muhalif amcanın ne kadar tembel olduğunu. Hatice teyze bir günlüğüne köye gitmişti de, Muhalif amca neredeyse evi yakacaktı ben haber vermeseydim.
Bu sefer ki kavgaları çok daha ciddiydi. Çok ciddiydi Hatice teyze.
Muhalif amcada anladı ciddi olduğunu. Bir an göz göze geldik. Kararını vermişti. Beni evde daha fazla tutmayacaktı.
Dışarı caddeye çıktık. Elimden tuttu. Öyle hızlı yürüyordu ki geçtiğimiz yerler belleğimde iz bile bırakmamıştı. Kahveye girdik. İçeride ki herkes dönüp bize baktı.
Muhalif masalardan birine oturdu. Masadaki arkadaşları onun konuşmasını bekliyorlardı. Daha doğrusu bir açıklama yapmasını.
‘‘Gözlerinin yemyeşil olduğu o gün buldum,’’ dedi. Elinde bir çiçek duruyordu. Kahvedeki herkes gözleriyle çiçeği süzdü. Herhangi renkli bir bitkiden fazla özelliği yoktu.
‘‘Benim çiçeğim,’’ diyordu heyecanla. ‘‘ Bir yetişsin neler yapacağını göreceksiniz.’’
Mustafa amca: ‘‘ Ne özelliği var bunun, işte bu da diğerleri gibi,’’ deyince Muhalif amca sinirlendi. Elini çenesine götürerek sakalını sıvazladı.
‘‘ O dünyadaki en özel çiçek ve çok da akıllı. Her gün konuşuyorum onla. Hanım sürekli çiçeğimle ilgilendiğim için kıskançlık krizlerine girdi yine. Bu yüzden evde huzur yok bana. Kahvede kalacak çiçeğim bundan sonra. Aman dikkatli bak çiçeğime Ali usta. Her gün konuş onla. Yoksa hemen küsüveriyor. Çok hassas ve duygusaldır benim çiçeğim.’’
Mustafa amca’nın bir sonraki cümlelerinin önünü kesti. Diğerleri de içlerinden attıkları sessiz kahkahalarla durumu geçiştirdiler.
Muhalif amca herkese bir çay söyledikten sonra kahveden ayrıldı.
Kahvenin sahibi Ali usta, pencerenin önüne koydu çiçeği.
Her gün yanıma geliyordu Muhalif amca. Kahvedekiler benle hiç ilgilenmiyorlardı. Ali ustada sadece acıktığımda yanıma geliyordu.
Hatice teyzeyi özlemiştim. En azından bana karşı ilgisiz değildi. Bir duygu besliyordu bana karşı. Burdakiler benden ne nefret ediyorlardı ne de seviyorlardı… Zamanla bir çok şey öğretti bana Muhalif amca.
Mustafa amca: ‘‘Yakında kahvede yatıp kalkıcaksın be adam, gitsene karının yanına.’’
Muhalif amca: çiçeğime ders veriyorum her gün. Hemen her şeyi kavrıyor çok zeki.’’
Kahvedekiler sıkılmışlardı artık şu çiçek muhabbetinden. Adam her gün çiçeğinden bahsediyor, onunla yüksek sesle konuşuyordu. Rahatsız olmuştu herkes…
Ama zamanla alıştılar çiçeğe. Artık herkes konuşur olmuştu çiçekle.
Ali usta Kahvenin adını değiştirip ‘‘çiçek kafe’’ yapmıştı.
Güneşli bir ilk bahar gününde kahveden yükselen mutlu kahkahalar tüm caddeyi kapladı.
Artık herkes Muhalif amcanın çiçeğini tanıyordu.