[spoiler]O kadar "The ink is dry" dediler, sonunda iş dönüp dolaşıp yine Back to the Future'a bağlandı. Umarım abartmazlar bu işi. Ergen irisi Bran'e her geçen bölüm daha fazla uyuz oluyorum. Aha zonbiler parçalayacak, sonunda kurtuluyoruz dedik ama yine kurtardı paçayı. Ulan adam yapma dedi işte sana yüz kere, ne elliyorsun ağacı? Sonra Starkların başı niye beladan kurtulmuyor. Bunun yüzünden yiğidim Hodor harcandı gitti orada. Lord çocuğusun da allah mısın be? Pis ergen. Hiç sevmiyorum oğlum seni.Summer Yav hadi Hodor kapıyı tutarken öldü, Summer'dan ne istediniz? Resmen pisi pisine öldü hayvan ya. Niye ilk kurtlar ölüyor sürekli ya kurt kalmadı ortada. Bu da Bran yüzünden öldü zaten.Euron da rezalet olmuş ayrıca, bulacağınız oyuncuyu seveyim. Tebrikler. Karizmatik, kara kaşlı kara gözlü bir karakter beklerken sarışın beybifeys bir amcayla karşılaştık. Ya bari göz bandını koysaydınız, bu kadar mı zordu?! Bu sezon bazı şeyleri çok baştan savma yapıyorlar, fena halde sinirim bozuluyor.Yine de yaptı yapacağını adamlar, ağlattı bölüm. Hold the door. Bir ergenin salaklığına kurban giden yiğit Hodor. Sırf bu da değil, adamın bütün hayatı harcanıp gitmiş bir kapıyı tutacak diye. Unutursak adam değiliz.
Aglaion’un oğlu Leontios Pire’den yukarı gelirken kuzey surlarının dibindeki işkence yerinde cesetler görmüş. Bir yandan bunlara bakmak ister, bir yandan da görmemek için başını çevirirmiş. Bir süre görme isteğini yenip yüzünü kapamış, ama sonunda dayanamamış, gözlerini dört açıp ölülere doğru gitmiş ve bağırmış kendi gözlerine: “Haydi kör olasılar… Alın doya doya seyredin bu güzel manzarayı!
Şu dizinin en güzel tarafı karakterlerde, olaylarda yaptığı değişimler sonucu bizleri ikiyüzlü konumuna düşürmesi. Nefret ettiğimizi tekrardan kabullenip, sevdiğimizi bir anda hiçe sayabiliyoruz.s06e08Spoiler: GösterBu bölümde Sör Robert’in İnanç Militanlarından birinin kafasını kopardığı anda yüzümde müthiş bir tatmin ifadesi belirdi ve kamera Cersei’ye dönünce onun yüzünde de aynı ifadeyi gördüm ve o an bir garip oldum. Empati yapmakta en çok zorlandığım karakterlerden biri Cersei ve sebep olduğu bunca yıkım, yarattığı kötülüğe karşın yine de istem dışı, iradesiz bir şekilde onunla aynı çizgide olabiliyorum.Dizide insanlar gücü arzuluyor ve ona hizmet ediyor ve açıkçası güç kimin elinde ve onu çekici kullanıyorsa da bizler en çok onu seviyoruz. Bir şey ne kadar kötü olursa olsun, güç ve ihtişam sahibi ise iğrenç kokusu bize ulaşmadıkça o şey aslında kendi itibarını oluşturuyor, eylemlerini normalleştiriyor.Yedinci bölümde Margaery ile High Sparrow arasında şöyle bir diyalog geçiyor.Margaery: For years I pretended to love the poor, the afflicted. I had pity for them, but I never loved them. They disgusted me.High Sparrow: They are hard to love. The poor disgust us because they are us, shorn of our illusions. They show us what we’d look like without our fine clothes. How’d we smell without perfume.Her kazanımdaki zevkte, karşı tarafın katledilişi gibi sembolik dahi olsa bir arzu hâkim çoğu zaman. Ve irade çoğu zaman tutkulara boyun eğiyor.Diyalog güzel açıklıyor. Düşüklere olası felaket gelecek, yükseklere ise ulaşması müphem bir arzu gözüyle bakıyoruz, çoğu zaman bu şeyler arzu ettiğimiz esas şeyler olmasa da.Aşağıda alıntıya bakalım.Alıntı yapılan: Devlet - PlatonAglaion’un oğlu Leontios Pire’den yukarı gelirken kuzey surlarının dibindeki işkence yerinde cesetler görmüş. Bir yandan bunlara bakmak ister, bir yandan da görmemek için başını çevirirmiş. Bir süre görme isteğini yenip yüzünü kapamış, ama sonunda dayanamamış, gözlerini dört açıp ölülere doğru gitmiş ve bağırmış kendi gözlerine: “Haydi kör olasılar… Alın doya doya seyredin bu güzel manzarayı!Alıntının esas mesajı konumuza hizmet etmese de yine de güzel bir örnek teşkil ediyor.Bölümün açılış sahnesi. Tiyatro sahnesinde Cersei’nin söyledikleriyle duygulanmayan yoktur sanırım. Doğrusu ne acaba. İçinden çıkamıyorum, bir o kadar da hoşuma gidiyor.